377
Gülsen TEZCAN KAYA
yanında daha mütevazı ölçülerde, nakışçı Herat üslubunun uzantısı olarak gö-
rülen divan ve hamse kopyaları da (TSMK R. 803, TSMK R. 804
18
, TSMK R.
810) (R. 5). Herat’taki geleneğin, Tebriz’de de devam ettiğini destekler Tah-
masp döneminde Şiraz üslubunu yansıtan en güzel örneklerden biri de hamse
kopyasında görülür (TSMK R. 807). 1503 yılında Şah İsmail tarafından alı-
nan Şiraz’da, başkent kalabalığından uzakta olmasından dolayı sanatçılar yer
değiştirmek zorunda kalmamış dolayısıyla da yerel sanatçıların üslubu devam
etmiştir. Bu grup içinde değerlendirilecek son kopya TSMK R. 808 numaraya
kayıtlı bir külliyat olup, resimleri 1580 civarında Herat’ta hazırlanmış olmalı-
dır. Aşağıda irdelenen yazmalar, aynı zamanda Nevâyî hamse ve divanlarının
kendi üretildikleri coğrafya dışında da üretilip çağdaşı üslupları etkilediğini
gösterir.
Safevî döneminde Şiraz üslubuyla hazırlanmış diğer Nevâyî divanları 1564
ile 1580 yılları arasındaki dönemi kapsar. Hidayetu’llâh el-kâtib el-Şirazî ta-
rafından istinsah edilen 972 (1564) tarihli divanda (PBN supp turc. 762) biri
takdim sayfası olmak üzere 7 resim bulunur (Uluç 2000: 417)
19
. Diğer geç
tarihli örnek ise Kasım eş-Şirazî tarafından istinsah edilen 988 (1580) tarihli
divanıdır (MMA 13.228.21)
20
(Uluç 2000: 347). Kitap okuyan insanlar, çev-
gân oyunu, meyhane, işret gibi konuların canlandırıldığı resimlerde dönemin
üslup anlayışına uygun olarak kalabalık kompozisyonlar içinde gösterilen ha-
reketli figürler, zengin mekan betimleri, canlı renkler görülür. Şiraz’da hazır-
lanan bu iki divan, 16.yüzyılın ikinci yarısında bile Safevî saray çevreleri bu
şairin eserlerini sipariş yoluyla hazırlatmaya devam ettiklerini gösterir.
1526-27 yılları arasında Ebu İshak İbrahim’in asitânesinde Neşatî tarafın-
dan istinsah edilen bu yazma, Safevî döneminin Şiraz üslubunu belirgin bir
biçimde yansıtır
21
. Yuvarlak küçük yüzlü, zarif figürlerin bulunması, gökyü-
zünde ve zeminde altın yaldızın kullanılması, insan yüzlü güneş tasvirlerinin
betimi ve takdim sayfalarında da genellikle bu temanın işlenmesi, kalaba-
lık kompozisyon uygulanması bize resimlerin Tahmasp döneminde Şiraz’da
yapıldığını gösterir. Muhtemelen TSMK R. 807’de sipariş üzerine Osmanlı
sultanı ya da bir devlet görevlisi için hazırlanmış olmalıdır.
Bilim adamı ve sanatçı, hükümdar himayesinde olduğundan, saray ve
çevresinin kültürel yaşamı içinde sanatını icra etmiş, hükümdar da sarayının
prestijini ve şanını yücelttiği için himayesindekileri fazlasıyla cömert biçim-
18 Takdim sayfası:1b-2a
19 Resimler için bkz. Suleimanova 2001: r. 99-100, 102-106.
20 Resimler için bkz. Goeseke 1961: 288-307.
21 Çağman-Tanındı 2002: 43-48.
378
de ödüllendirmiştir. Hükümdarların sanat ve bilimden anlamaları sonucu bu
kişiler hak ettikleri saygıyı görmüş, hükümdar ve saray mensuplarının saray-
ları toplumda şeref ve itibarın en önemli göstergesi olmuştur (İnalcık 2003:
9-10). Bu açıdan değerlendirilecek olursa Osmanlı Saray kültürünün temelle-
rinin de 15. yüzyılda Bursa ve Edirne’de atıldığı söylenebilir. Bu iki önemli
kültür merkezinde sultan ve çevresindeki emirler sanatçıları ve bilim adamla-
rını saraylarına yakışır biçimde ağırlamışlardır.
II. Mehmed döneminde, Timurlu kültür ve sanatıyla olan etkileşimi araş-
tırmacılar özellikle vurgulamışlardır
22
. Alî Şîr Nevâyî’nin II. Mehmed döne-
minde çok iyi tanındığını gösteren diğer bir bilgi Aşık Çelebi’dendir. II. Meh-
med’in sadrazamlarından Adnî mahlası ile şiirler yazan Mahmud Paşa’nın
(ö. 1474), Nevâyî ile mektuplaştığı anlatılmaktadır (Çavuşoğlu 1976: 76).
II. Bayezid, tıpkı babası II. Mehmed gibi şehzadeliğinden itibaren bilim,
sanat ve edebiyat ile yakından ilgilenmiştir. Bu dönemde Osmanlı Sarayı’nda
edebî hayat son derece renklidir. Dönemin vezirlerinden Sinan Paşa’nın (ö.
1486) ve Ahmed Paşa’nın (ö. 1497) başını çektiği bu hareket sonucu birçok
şair ve yazar himaye görmüştür.
23
Bunun yanı sıra Nevâyî’nin Anadolu’daki
22 Prof. Dr. Gönül Tekin bu dönemdeki ilgiyi şöyle ifade eder: “Şahruh (ö. 1447), Hüseyin
Baykara (ö. 1506) ve onun büyük oğlu Bediü’z-zaman Mirza’nın sarayları Türk ve İranlı
şairlerle dolup taşmıştır. Özellikle Hüseyin Baykara’nın gençlik arkadaşı, musahibi ve nedimi
Nevâyî’nin (ö. 1501) Herat’taki konağı hem İranlı hem de Türk şairlerin bir araya geldiği bir
buluşma yeriydi. Fatih Sultan Mehmed döneminde de en çok hayranlık duyulan şair Cami
(ö. 1492) Nevâyî’nin en yakın dostu olup Herat’ta yaşamaktaydı. İşte bu yüzden 16.yüzyıl
edebiyat tarihçilerinden Sehi Bey’in tezkiresinde “aceme gitti, acemden geldi” şeklindeki
ifadelerinde çoğu kez bahsedilen yer Herat ve Semerkand gibi Timurlu kültür merkezleridir.
Zira İran’a giden bu şairlerin çoğu kez Nevâyî ve Cami ile görüştükleri zikredilir. Türk
edebiyatında Nevâyî’nin etkisi büyüktür. Böylece Horasan ve Maveraünnehir’deki
Çağataylıların kültür ve edebiyatının ayrılmaz bir parçası olan İran edebiyatı ve kültürü başta
Fatih olmak üzere Osmanlı uleması ve sanatçılarını etkilemiş böylece Osmanlılar siyaset,
askeri güç, kültür ve sanatta yüksek bir seviyeye ulaşmış olan bu Türk devletini kendilerine
ideal edinmişlerdir.”
23 Osmanlı tarihçisi Prof. Dr. İ. H. Uzunçarşılı, bu dönemlerdeki edebi hayatı “Osmanlı
Tarihi” adlı eserinde ayrıntılı olarak anlatır. Dönemin vezirlerden Sinan Paşa Tazarruat
ve Tezkire-i Evliyâ’yı kaleme almış, yetiştirdiği bir çok öğrenci sebebiyle halk ve devlet
erkanı arasında “Hoca Paşa” olarak anılmıştır. Yine bir vezir olan şair Ahmed Paşa, Osmanlı
Türkçesi’ni kullanarak kendinden sonra gelen Visalî, Konyalı Nizamî, Şehzade Cem gibi
şairleri etkilemiştir. Gazel ve mersiyeleriyle ünlü Necatî (ö. 1508) hem Kastamonu sancak
beyi olan Şehzade Mahmud’un nişancısı olmuş, daha sonra İstanbul’a gelerek Divan-ı
hümâyun’da katip olmuştur. “Edincikli Uzun Firdevsi” lakaplı Firdevsi-i Rumi (ö. 1508
civ.), Şehrengiz ve Divan sahibi Mesihî (ö. 1512) II. Bayezid’in himayesi altındaki şairlerdir.
Mesnevi tarzında eser veren Hamdullah (ö. 1508), Leylâ ile Mecnûn ve Yûsuf ile Züleyhâyı
kaleme almıştır. Şair Ahî’nin Hüsrev ile Şîrîn’i, nişancı ve kazasker Tâci-zâde Cafer Çelebi’nin
Hevesnâme’si 16. yüzyılın ilk yarısında yazılmış eserler arasındadır. Bu dönemde manzum
Ali Şir Nevâyi’nin Kaleminden Nakkaşların Fırçalarına: Türk Dünyası’ndaki
Kültürel ve Sanatsal Mirasın İzleri