Yazı işleri: Rüzgarlı Sokak Ovehan Kat daire Tel : 18992 P. K. 582 Ankara • İdare



Yüklə 0,97 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə10/23
tarix19.07.2018
ölçüsü0,97 Mb.
#56882
növüYazı
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   ...   23

Hafıza-i beşer nisyan ile malul değildir. 

Akis Mecmuası Yazıişleri Müdürlüğüne, 

Mecmuanızın  1 6 . A r a l ı k . 1 9 5 9 tarih ve  2 8 1 sayılı 

nüshasının  1 6 . ıncı sahifesinde "Hafıza-i  B e ş e r  N i s y a n 

ile Malûl Değildir" başlıklı yazıda  e s a s mesleği mandı­

racılık olan bir demokrat  g a z e t e sahibi denilmek sure­

tiyle ismimden bahsedilmektedir. 

Ankara Cezaevinde bir basın suçlusu olarak onbir 

aydanberi bulunmaktayım. Bu müddet içerisinde ranza­

mı değiştirmem cezaevi idaresinin müsaadesiyle olmuş­

tur. 

E s a s mesleği mandıracılık diye beni küçültmek için 

kalemini oynatan yazara değil mandıracılığı, mandıra­

cılığın en ufak işçiliğini dahi daha şerefli addederim, 

derim. 

Basın Kanununun verdiği selâhiyete binaen, bu 

tekzibimin mecmuanızın ilk çıkacak nüshasının aynı 

sahifesinde, aynı başlık altında ve aynı puntolarla  n e ş ­

ri rica olunur. 

Ahmet Yazırlı 

Cezaevi Koğuş:  1 0 . da 

ANKARA 

YURTTA OLUP BİTENLER 

lamıştı ve cemiyete ait bu bünye  r a ­

hatsızlığını yenmek için elinden ge­

len  h e r şeyi yapacaktı. Ümitsizlik 

değil,  ü m i t için sebep vardı. 

İstanbul meselesinin hal  t a r z ı n a bu 

yüzden  b ü t ü n  C . H . P . bir miyar gö­

züyle  b a k m a k t a d ı r .  H e r h a l d e hal 

t a r z ı  P a r t i y i değil,  u m u m î efkârı bi­

rinci plânda göz önünde  t u t a n ce­

saretli, basiretli ve  m a n t ı k i bir hal 

tarzı olacak, zaaf asla gösterilme­

yecektir. 

Kıbrıs 

Fazıl Küçük Londra Konferansında... 

Sakallıyla sakalsızın kader birliği... 

L o n d r a Anlaşmalarına göre, Kıbrıs 

Cumhuriyetinin bayrağı "tarafsız 

şekil ve renklerden  m ü r e k k e p " ola­

caktı. Bayrağın tesbiti de teşrii  m e c ­

lisin değil, Cumhurbaşkanıyla Yar­

dımcısının yani öbür  C u m h u r b a ş k a ­

nının salâhiyeti dahilindeydi. Kıbrıs 

müstakil olduğunda mer'iyete gir­

mek üzere, iki  C u m h u r b a ş k a n ı ka­

r a r l a r ı n ı verdiler. Yeni  b a y r a k t a  T ü r k 

bayrağında ve Yunan bayrağında yer 

alan ay, yıldız,  k a r e , paralel  h a t l a r , 

h a ç ve  t a ç , kırmızı, mavi ve sarı 

renkler -Yunan bayrağındaki  t a ç sa­

rıdır- yeni bayrakta bulunmayacak­

t ı . Kıbrıs bayrağında sadece iki  c e ­

m a a t e müşterek olan renk ve şekil-

ler yer almalıydı.  M ü ş t e r e k rengi 

bulmak güç  o l m a d ı ;  T ü r k ve Yunan 

bayraklarının her ikisinde de beyaz 

renk vardı. Şu halde, bayrak beyaz 

olmalıydı. Ama, teslim bayrağı gibi 

bayrak da olamayacağına göre, bay­

rağa bir de şekil bulmak gerekiyor­

d u .  G e r ç i , iki  C u m h u r b a ş k a n ı , beyaz 

r e n g i n sulhü temsil ettiğini söyle­

mekle, iki  C e m a a t i n birbirlerine  t e s ­

lim olduklarını da kabulleniyorlardı 

a m a , yine de bir şekil bulmak için 

uğraştılar ve buldular. Yeşil Ada­

n ı n  T ü r k ç e adı "Kıbrıs"  t ı ,  R u m c a 

adı ise  " K i p r u s " .  H e r iki kelime de 

"K" harfiyle başlıyordu. Makarios 

haykırdı:  " E v r e k a ! " Küçük bağır-

AKİS, 27 OCAK 1960 

müstakbel Cumhurbaşkanı ile 

üstakbel Kıbrıs Cumhuriyetinin 

Cumhurbaşkanı Yardımcısı, Başpis­

kopos Makarios ile Dr. Küçük, ikin­

ci Londra Konferansı için geçenler­

de bir gün Londra hava alanına var­

dıklarında müşterek parolaları  " t e ­

sanüt" idi. Makarios, tesanüdün lü­

zumunu çok iyi takdir ediyordu. Türk 

ve Yunan Hükümetleri de aynı ka­

naatte idiler. Fakat, ne olur ne ol­

maz, Kıbrıstaki Türkiye Başkonso­

losu Vecdi Türel, Türk Cemaatinin 

Cumhurbaşkanına, Konferansta Ma-

kariosun tezleri aleyhinde vaziyet 

almaması gerektiğini bir kere da 

açıkça söylemekle vazifelendirilmiş-

ti. Gerçi, karşı karşıya geçtiler mi, 

iki Cumhurbaşkanının aralarından su 

sızmaz görünüyordu ama, taraftarla­

rı gazetelerinde -başta Rauf Denktaş 

olmak üzere- birbirlerine bol bol 

çatmadan da duramıyorlardı. Vecdi 

Türel aldığı talimatı yerine getirdi. 

Zaten Londra Konferansından ön­

ce bu meşhur tesanüdün fiili netice­

lerinden biri daha alınmıştı. İki 

Cumhurbaşkanı beraberce yayınla­

dıkları bir tebliğde yeni Kıbrıs Dev­

letinin bayrağını tesbit etmişlerdi. 

16 

Sarmaş Dolaş 

pecya



YURTTA OLUP BİTENLER 

dı "Bulduk!" Kıbrıs bayrağının or-

tasına kocaman bir "K" harfi otur­

tulacaktı. Fakat, iş bununla bitmi­

yordu. Bu "K" harfine bir de renk 

bulmak lazımdı. Renk, kırmızı ola­

mazdı, mavi olamazdı, sarı olamaz-

dı. İki Cemaat de matem tutmağa 

niyetli görünmediklerinden siyah da 

olamazdı. Bunun üzerine, Başpis­

kopos etimolojik malûmatını yokladı 

ve "Kiprus" kelimesinin eski Yunan-

cada bakır kelimesinden geldiğini 

hatırladı. Gerçekten, Kıbrıs Adası 

çok eski zamanlardan beri bakır 

madenleriyle meşhur olmuştu. Eh! 

Ada hem Türklerin, hem Rumla­

rın değil miydi ? Şu halde, bakır iki 

cemaate birden ait olan bir nimet 

sayılırdı. Netice: "K" harfi bakır ren­

ginde olacaktı. Doğrusu istenirse, 

böylesine sun'i bir yaratığın, millet-

siz bir Devletin, bayrağı da bundan 

farklı olamazdı. 



Cakalı Tehir 

ondra Konferansı işte bu hava 

içinde başladı. Görüşülen mesele-

l e r i n başında İngiliz üsleri meselesi 

yer alıyordu. Londra Anlaşmalarına 

bakılırsa, iki küçük köyde kurula­

cak olan İngiliz üsleri sadece 167 mil 

kare tutacak ve İngiliz hakimiye­

tinde kalacak olan bu bölgedeki aha­

linin nüfusu 16 bin civarında olacak­

tı. Bu nüfus tamamen Rumdu. Bu 

sebeble, Türk Cemaatinin bu işle il­

gisi yoktu. Ancak, bu meselede Rum­

larla zahiri bir beraberlik gösterile­

cekti. Ama, aslında, İngilizlerin ge­

reken üslere sahip olması Türkiye-

nin de menfaatiydi. Nitekim, asıl 

münakaşa Makariosla Selwyn Lloyd 

arasında geçti. İngilizler doğrusu 

büyük anlayış gösteriyorlardı. Üs 

mesahasının 120 mil kareye ve böy­

lelikle nüfusun da bine inmesini ka­

bullendiler. Makarios, İngiliz Aske­

ri Valiliğinin üs bölgesinde çalıştı­

rılmak üzere dışardan yabancı işgü­

cü getirmesinden çekiniyordu. Selwyn 

Lloyd kat'i teminat verdi; işgücü 

Adadan sağlanacaktı. Makarios, üs 

bölgesinde mevcut su depolarının sa­

dece İngiliz idaresinde olmasını, böl­

genin su ihtiyacı için büyük bir teh­

dit diye görecek kadar mübalâğalı 

endişeler içindeydi. Selwyn Lloyd, su 

depolarının müşterek bir İngiliz -

Kıbrıs idaresine bırakılmasını tek­

lif etti. Selwyn Lloyd, daha da ileri 

gidiyordu: üs bölgesinde kalacak 

Kıbrıslılar hem İngiliz, hem Kıbrıs 

tâbiiyetinde sayılacaklardı. Kıbrıs 

İdaresi, bilhassa vergi ve gümrük 

işlerinde İngiliz idaresinin ajanı ola­

rak hareket etmek yetkisine sahip 

kılınacaktı. Üstelik, bu kadarı 

bile yetmiyorsa, İngiliz Hükümeti 



AKİS, 27 OCAK 1960 

de bölgesinde kalacak bin tane Ru-

ma üs bölgesinin dışında mesken ve 

yerleşme imkânları temin etmeğe ha-

zırdı; bunlar, istedikleri anda, iste­

dikleri gibi üs bölgesine girebilecek-

ler, işleriyle güçleriyle ve mülkleriy-

le meşgul olabileceklerdi. Fakat, 

Makarios inat ediyordu. İngilizlerin 

niyeti Adada askeri hakimiyeti elde 

tutmaktı. Eğitim mahallerine olan 

ihtiyaç bir bahaneden ibaretti. Me­

sele sadece, İngilteretnin Ortadoğu-

daki askeri taahhütleri idi; bunun 

için de 40 mil kare yeter, artardı bile! 

Bunu Selwyn Lloyd'dan duyan İngi­

liz Savunma Bakanı Mr. Watkinson 

ile Genelkurmay Başkanı Büyük A-

miral Lord Mountbatten yerlerinden 

fırladılar. Doğrusu, Makariosun as-

kerlik bilgisine hiç diyecek yoktu. 

Fakat, işin aslı aranırsa, Başpisko­

pos Cenabları bu büyük askeri bil­

gileri eski Başkomutanı Korgeneral 

Grivastan almışlardı. Hakikaten, 

Cumhurbaşkanı Atina Hava Alanın­

dan transit olarak geçerken kendisi­

ne yapılan Devlet Başkanlarına has 

merasim esnasında eski dostlarından 

Savvas Loizidis yanına yaklaşmağa 

muvaffak olup Grivasın bir mektu-

bunu vermişti. Grivas mektubunda, 

Başpiskoposa 40 mil kareden fazla­

sına razı olmamasını söylüyor, ay­

rıca Kıbrısın İngiliz Milletleri Cami­

asına üye olmasını da Yunan milli-

yetçiliğinin prensiplerine aykırı bu­

luyordu. Öyle ya, gaye halâ Enosis 

olduğuna göre, Kıbrısın Common-

wealthte ne işi vardı?! İşte, Başpis­

kopos Cenaplarının inadının sebebi 

buydu. Rodosta Grivasla buluştuğu 

zaman İngiliz üslerini azami dere­

cede küçük tutacağına söz vermişti. 

Şimdi bu sözünü tutamazsa Grivasın 

tekrar taarruza geçmeğe hazırlandı­

ğını anlıyordu. Nitekim, üsler mese­

lesi yüzünden Konferansın akamete 

uğradığı ve istiklal tarihinin de 19 

Şubattan 19 Marta atıldığını haber 

alan Kıbrıs Rum gazeteleri, istik­

lâlin bu yüzden gecikmesini bile bir 

Rum zaferi sayıyorlar ve Makariosa 

methiyeler okuyorlardı! 



Kıbrıs bayrağı 

Krutçef alınacak 

Fakat, Başpiskopos Cenapları 

neticede anlaşmaya mecbur olduğu-

nu da biliyordu. İngilizlerin ve Türk­

lerin hiç acelesi yoktu. Kendi keyfi­

nin gelmesini bekleyebilirler ve böy­

lelikle, Kıbrısın istiklâli de çıkmaz 

ayın son çarşambasına kalabilirdi. 

Bu sebeple, Londrada kalmağa ve 

Konferansın kurduğu Çalışma Grub-

larının ve Komisyonların çalışmala-

rına nezaret etmeğe karar verdi. Ta­

bii Dr. Küçük de ona yardım ede-

cekti. Zaten, Türk ve Yunan Dışiş­

leri Bakanları, Makariosun sonunda 

uzlaşmaya razı olacağını biliyorlar-

dı. Averoff, -Zorlu gibi- İgilizlerin 

eğitim sahalarına ihtiyaçları olduğu-

nu bile açıkça kabul etmişti. Fakat, 

"bazı güçlükler" olduğunu da söy­

lüyordu. Zorlu da, sevgili dostunun 

katırı kalmasın diye, ne idüğü belir­

siz "bazı güçlükler" olduğunu be­

lirtmekten geri kalmadı. Nitekim, 

Makarios da yanında Dr. Küçük, İn-

giliz Bakanlıklarının kapısını aşın­

dırmağa başladı, Selwyn Lloyd'la 

yaptığı ilk görüşmeden sonra, Fore-

ign Office'in bir resmi tebliği "işler 

iyi gidiyor" diyordu. Bunun sebebi, 

Makariosun açıktan açığa 120 mil 

kareyi kabul etmiş olması değildi. 

Ama, Makarios sanki bunu kabul-

lenmiş gibi diğer meseleleri konuşu-

yordu. 

Dr. Küçükün ise Makariosa böy-



lesine yardımcı olmasının başka se­

bepleri de vardı. Başpiskopos, üs 

meselesinde İngilizleri gerileteme-

yeceğini anlayınca, üs meselesinde 

vermek zorunda kalacağı taviz kar­

şılığında, İngilizlerden külliyetli ik­

tisadi yardım koparmak istiyordu. 

Makarios, -şimdiki yıllık 2,5 milyon 

sterline karşı-en aşağısından yılda 

4 milyon sterlin istiyordu. Dr. Kü-

çük de bu talebi alabildiğine destek­

lemekteydi. Makariosun başka bir 

gayesi de, üs işinde taviz verip İngi­

liz Commonwealth'inin tam üyesi ol­

mağı koparmaktı. İngilizler, ilk 

başta, Kıbrısa tabiiyet bakımından 

diğer Commonwealth üyelerine tanı-

nan hakları tanımağı kabul etmişler­

di; ama, bu kadar küçük ve bu kadar 

acayip Devleti Commonwealth Kon­

feranslarına kabule pek niyetli de­

ğildiler. Fakat, Makarios o kadar ıs­

rar ediyordu ve Dr. Küçük de Maka­

riosun yamacında Nehruların, Dif-

fenbakerlerin, N'Krumahların, Men-

zieslerin ve MacMillanların arasında 

pek zarif majesteleriyle resim çek­

tirmeği hayalinde o kadar büyütüyor­

du ki, Commonwealth İşleri Bakanı 

Lord Home, nihayet buna razı oldu. 

Fakat, Kıbrısın Commonwealth'e ka­

tılması sadece İngiliz Hükümetinin 

isteğiyle olamazdı; diğer Common-

wealth üyelerinin de -Kanada, A-



17 

pecya



Yüklə 0,97 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   ...   23




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə