-11-
AKILLI KADININ BAŞUCU KİTABI
Kadın olmak dünyanın hiçbir coğrafyasında
ya da zaman
diliminde kolay olmadı; bin yıl önce de zordu şimdi de hiç ko-
lay değil. Teknoloji, tıp ve bilim ne kadar ilerlese de kadınlar
için düzen çok da değişmedi ve kadın her hakkı için savaşmak
zorunda kaldı; eğitim hakkı, çalışma hakkı, seçme ve seçilme
hakkı... Oysaki tüm bu olanaklar doğduğu anda cinsiyetinin
doğası sebebiyle erkeğe verilmişti. Kadın hep bir savaşın
içinde
oldu, mücadele etti haklarını kazanmak için ama erkeğini sev-
meyi, anne olmayı da ihmal etmedi. O yüzden de kadın olmak
hem savaşçı bir ruha hem de aşk dolu bir kalbe sahip olmak de-
mek aslında. İşte kadının doğasında olan bu çelişki onun bazen
çok da akıllı olmayan kararlar vermesine sebep oldu. Çünkü
kadın yaratıcı
sevgisine sahip, âşık olmasını bilen ve fedakârlık
yapabilen yapısıyla erkeklerden sadece farklı olmakla kalmadı,
onlara büyük bir koz vermiş oldu, zayıf karnını açtı: AŞK.
Bu kitap asla feminist bir manifesto değil, kadının her ko-
nuda olduğu gibi ilişkiler konusunda da güçlü olması için ha-
zırlanmış bir başucu rehberi ve amacı kadını
daha güçlü, daha
akıllı kılmak. Zayıf yanlarını fark edip kontrol altına alarak
kendini koruyacak kararlar almasına önayak olmak. Bizi akıl-
da tutacak kontrol noktalarını gösteren, her kontrol noktasında
gerçekleri sorgulatarak doğru kararı vermemize yol açacak dü-
şünce zincirine sokan bir kitap.
Yuvayı dişi kuş yapar derler, kadının
oyun kurucu olduğunu
tüm kadim hikâyeler söyler. Oyunu kuruyorsan o oyundan ka-
zanarak çıkmalısın. Kadim hikâyeler de hep kadının kazandığı
öyküler anlatmaz mı? Ne zaman tersine döndü bu işler?
-12-
Melis Bozkurt // Akıllı Kadının Başucu Kitabı
Aslında hiçbir zaman, biz gücümüzün farkına varır bilgiyle
donanırsak kadim öykülerin de hakkını veririz. Herkesin ka-
zandığı bir oyun kurma vakti geldi, yeni hayatınızın
ilk gününe
hoş geldiniz... Haydi kendi kadim masalımızı biz yazalım...
Bir varmış bir yokmuş, çok uzun zaman önce ve çok uzak
diyarlarda bir kral yaşarmış. Kralın üç kızı varmış ancak en çok
küçük kızını severmiş. Çünkü küçük kızı da babasını çok se-
ver ve sayarmış. Bir özelliği daha varmış prensesin, her kararını
dikkatle düşünür, akıllı olduğunu
düşündüğü seçimleri yapar-
mış. Etraftaki hiçbir prensesin yapmadığı bir şeymiş bu. O yüz-
den garip karşılanırmış ama sonunda hep kazandığı için takdir
de edilirmiş. Aslında diğer prensesler de onun gibi olmak is-
terlermiş ama yolunu bilmezlermiş. Sormaya çekinir,
onun gibi
davranmaya da korkarlarmış. Sırrını öğrenmeye can atarlarmış
ama nasıl yapacaklarını bilemezlermiş. Sonunda bir gün yan
diyarın prensesi dayanamayıp bir baloda prensese sormuş:
“Ey güzeller güzeli prenses, hepimizden farklısın, sen mut-
lusun. Nedir senin sırrın?”
Prenses gülümsemiş, diğer prensesin elini tutup kulağına
eğilerek fısıldamış:
“Çok basit, önce kendimi sevmeyi ardından akıllı olmayı
öğrendim, sevgiyi ve aklı keşfettim. Başkalarının
değil kendi
isteklerimin önemini fark ettim.”
“Ama nasıl başardın etrafındaki insanları ikna etmeyi?” Şaş-
kınlık içindeki prensese cesur bir bakış atmış ve demiş ki:
“Her ilişkide kendi oyunumu kurmayı öğrendim, adı kazan
ve kazandır. Bilmek ister misin ne olduğunu?”
Prenses heyecan ve merakla başını sallamış. Bunun üzerine
prenses anlatmaya başlamış...