39
düşünmesinden birinci ğöğün (felek) nefsi, kendisinin mümkün varlık oluşunu
düşünmesinden birinci ğöğün maddesi meydana gelmiştir.
72
Plotinus ilk aklın Allah‘tan taşıp çıkmasıyla O‘nun birliğine halel gelmediğini
ve zâtında bir eksilme olmadığını güneşten ışınların çıkıp zayıflamasının güneşte bir
değişme ve eksilmeye yol açmadığı örneğiyle izah eder. İkinci akıl da ilk akla göre
zorunlu, özü bakımından mümkün olduğunu düşünmesiyle sabit yıldızlar küresinin
nefsi ve maddesi meydana gelir. Böylece her akıl kendinden sonraki bir başka aklı ve
nefsiyle birlikte bir gök küresini oluşturur. Bu sistemde nefsin işlevi gök kürelerini
dairesel hareket ettirmektir.
73
Böylece sudûr olgusu güneş sistemindeki gezegenlerin
sayısınca devam ederek ay küresinin aklı olan faal akılda son bulur. Faal akıl altı
âlemdeki her çeşit fiziki, kimyevi, biyolojik ve fizyolojik oluş ve bozuluşun ilkesi
sayıldığından ona ―vâhibü‘s-suver‖ (dünyadaki her varlık türüne belli bir şekil ve sûret
veren) denilmektedir.
74
Sudûr hiyerarşisinde bir önceki akıl bir sonrakinden Allah‘a yakınlığı ve
aldığı feyiz itibariyle daha üstün sayılmaktadır. Faal akıl Allah‘a en uzak, dünyaya en
yakın akıldır. Fârâbî, Allah ile maddi kâinat arasında aracılık işlevi gören akılların
sonuncusu olan faal aklın vahiy getiren melek Cebrâil‘e tekabül ettiğini iddia
72
Kaya, a.g.e., s.467.
73
M.M Şerif, Klasik İslâm Filozofları ve Düşünceleri, İnsan Yayınları, İstanbul
2000, s.52.
74
Kaya, a.y.
40
etmekteyse de İslâm dininde Cebrâil‘e vahyi tebliğ dışında dünyayı yönetme gibi bir
görev verilmiş değildir.
75
Madde (heyûlâ) ― Potansiyel bir güç ve bir imkân‖ anlamına gelen, aynı
zamanda bütün maddi varlıkların ilkesi sayılan heyûlâ yetkinlikten en uzak varlık olup
bu teoride iniş yayının sonu, çıkış ve yükseliş yayının başlangıcı kabul edimektedir.
Heyûlânın oluşumunu sağlayan faal akılla gök kürelerinin dairesel dönüşüdür. Heyûla
madde olması itibariyle birdir, fakat cins ve türleri farklı kılan, yani eşyaya şekil veren
faal aklın etkisidir. Böylece heyûla şekil ve sûret kazanarak önce su, toprak, ateş ve
havadan ibaret dört unsur meydana gelir; bunlarda belli oranda birleşerek cisimler
dünyasını oluşturur. Çıkış ve yükseliş yayına ilişkin sıra düzeninde önce cansız, sonra
canlı cisimler, ardından bitki ve hayvanlar âlemi, en sonunda düşünen canlı olarak
insan ortaya çıkmaktadır.
76
Plotinus‘a göre sudûr doktrini, her şeyin Bir‘den taşması(meydana gelmesi)
hiyerarşisidir. Fakat bu hiyerarşi mantıksal bir sıralama olup, varlığın zamansal ve
kronolojik bir sıralaması değildir. Plotinus bunu, ışık ve taşma analojisiyle açıklar.
Plotinus, bütün varlıkların ilk kaynağının, bir kaynaktan bir şeyin çıkıp taşması ve
tekrar ona geri dönmesi veya bir ışık kaynağından bütün ışıkların çıkmasına
benzetilebileceğini ileri sürer. Bir olan varlık, ışığını kendi kaynağından yaymaktadır
ve diğer varlıklar bu kaynaktan uzaklaştıkça aldıkları ışık azalır. Bu yayılma
75
Kaya, a.g.e., ss.467-468.
76
Kaya, a.y.
41
Plotinus‘un ―epistrophe‖ veya ―bir noktadan başlayıp kaynağına geri dönme‖ diye
isimlendirdiği bir hareket tarzına yükselir.
77
İnsanlar arasında en üst mertebede, varlığın ilk prensibini ve son gayesini
sorgulayan ve onu sebep-sonuç bağlamında teorik düzeyde temellendiren filozofla
aldığı vahiy sayesinde dini hayatı, hukuk ve ahlâkı düzenleyerek toplumlara önderlik
ve rehberlik eden peygamber bulunmaktadır.
78
Faal Akıl, maddî dünya ile manevî
dünya arasındaki iletişimi sağlamaktadır. Bu akıl, insan aklını etkin akıl durumuna
getirerek mükemmel varlığın bilgisini makul duruma dönüştürmektedir.
79
Ancak faal akıl filozofun güç halindeki heyûlânî aklına etki ederek onu aktif
hale (bilfiil akıl) getirir. Sonra duyu algılarıyla hiçbir ilişkisi bulunmayan müstefâd
akıl gelir. Teorik düzeyde bilgi üreten, keşif ve ilhâma açık olan bu akıl insanın
ulaşabileceği en yüksek düzeydir. Keşif ve ilhâma açık olduğu için doğrudan faal
akılla ilişki (ittisal) kuracak yetkinliğe sahiptir. Bu ilişkide faal akıl filozofun teori
üreten müstefâd aklına, peygamberin de pratiğe yönelik mütehayyile gücüne etki
ederek ilkinde felsefî bilgi, ikincisinde vahiy bilgisi meydana gelir. Bazıları akıl
gücünün hayal gücünden üstün olduğunu gerekçe göstererek Fârâbî‘nin filozofu
77
Mohammed Noor Nabi, Plotinus ve İbn Sînâ’nın Felsefî Sistemlerinde Sudûr
Nazariyesi, (Çev: Osman Elmalı-H.Ömer Özden), Atatürk Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Dergisi, Sayı:33, Erzurum 2010, s.221.
78
Kaya, a.g.e., s.468.
79
Esra Dizman, Meşşâî Sistemde Aşk’ın Tecellîsi (Fârâbî ve İbn Sînâ Modeli),
Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2009, ss.64-65.
Dostları ilə paylaş: |