İslâm Araştırmaları Dergisi
14
sistemin (Varn
asramadharma) ihtiva ettiği ontoloji ve
epistemoloji üzerine kurul-
muş ve tüm kâinatı kuşatmıştı; ayrıca vizyonunun bir parçası olarak katmanlı bir
sosyal yapıyı öngörmüştü.
56
Hint inanç sistemlerinin entelektüel açıdan Hıristiyanlaştırılması söz konusu
olduğunda, tüm bu gelişmeler açısından önemli olan husus
a) (Müslümanlar,
Yahudiler, Hıristiyanlar ve Parsiler dışındaki) Hint alt kıtası yerlilerine ait inanç
sistemlerinin din kapsamında görülmeye başlanması,
b) bu inanç sistemlerinin
tek bir dini oluşturduğunun ve
c) Vedalar’a (Catur-Veda) dayanan bir Brahmanî
doktrinler sistemi üzerine kurulduğunun kabul edilmesidir.
57
Hıristiyanlığa ait ni-
teliklerin Hint inançlarına yamanması bu şekilde gerçekleşmiştir.
58
Yeni vaftiz
olup adı konulan Hinduizm, zamanla “düşük” geleneği veya günümüzde adlan-
dırıldığı şekliyle “popüler”, “mabet”, “bhakti”, “köy” veya “kabile” Hinduizm’ini
de içine almıştır.
Adına ister Hinduizm ister başka bir şey densin, kökeni Vedalar’a kadar gi-
den ve Hindistan’daki Müslüman, Yahudi, Hıristiyan ve Parsi olmayan nüfusun
inançlarını ifade eden tek bir kuşatıcı din (veya dharma) diye bir şey var olma-
dığından, Hinduizm olgusu yerli düşünce ve tecrübeye tamamen zıt bir kurguya
karşılık gelmektedir. Bu şekilde ortaya konan şey esasen bir somutlaştırma süre-
cidir; yani bir tür ideal “Hindu” dininin kurgulanması ve bunun gerçek Hint top-
lumunu yansıttığının varsayılmasıdır. G. P. Deshpande tarafından ileri sürüldüğü
üzere bu, “uzun yıllar içerisinde hakiki kimlik olarak benimsenmiş olan taklit
kimlik durumu”dur.
59
R.E. Frykenberg, XIX. yüzyılda başlayan bu sürecin pratikte nasıl gerçekleşti-
ğini Güney Hint örneğinden hareketle şu şekilde izah eder:
[Modern Hinduizm] Güney Hindistan’da doğan ve büyük ölçüde, Brah-
manlaşmış diğer gruplarca desteklenen yüksek ve etkili Brahman grupları
tarafından tanımlanan, idare edilen ve pratik ihtiyaçlardan dolayı zaman-
la dinamik yeni bir din hâline gelecek şekilde temel unsurları düzenlenen,
birleşik ve organize ve de “sendikalaşmış” bir din biçimi[dir]. Dahası, bu
somutlaştırma süreci, Brahmanlar tarafından yapılan bu tanımlama ve un-
surların düzenlenmesi, bilinçli veya değil, bu ülkeyi yönetenlerin iş birliğiyle
gerçekleşmiştir.
60
56 Frykenberg, “Emergence of Modern ‘Hinduism’”, s. 85-86.
57 Frykenberg, “Emergence of Modern ‘Hinduism’”, s. 86.
58 Frykenberg, “Emergence of Modern ‘Hinduism’”, s. 87.
59 Frykenberg, “Emergence of Modern ‘Hinduism’”, s. 101’den iktibas.
60 Frykenberg, “Emergence of Modern ‘Hinduism’”, s. 89.
Sorunlu Religion Kavramı ve Hinduizm Kurgusunun Bîrûnî’ye Atıfla İrdelenmesi
15
Bu işlem, bilginin merkezîleştirilme, aklîleştirilme ve bürokratikleştirilme
süreciyle sağlanmıştır
61
ki bunun da iki temeli vardı. Bu temellerden biri, yerel
memurlarla yöneticiler arasındaki iletişimdi. Kültürel olayların desteklenmesi ile
mabetlere ve bunların idaresine yönelik hareket tarzı bu gruba ait örneklerdendir.
Söz konusu hareket tarzı, sömürgeci bilim adamları ve yöneticiler ile yerel elitin
zihinlerinde oluşmaya başlamış bir kavramın somutlaştırılmasına yarayan (tarihî,
arkeolojik ve bedii) bilginin toplanması ve korunmasını kapsıyordu.
62
Diğer te-
mel ise kendi beklentileri doğrultusunda yapısal değişiklikler yapmayı amaçlayan
veya Hıristiyan misyonerliğine karşı savaşan lobi ve baskı grupları tarzındaki
gayr-i resmî hareketlere karşılık gelmekteydi.
63
Hinduizm kavramının, bahsi geçen tarihî oluşumunu hesaba katmaksızın,
tamamen resmî tanımını benimsemenin tehlikeleri Arvind Sharma’nın ilgili ma-
kalesinde ortaya konmaktadır. Sharma, somutlaştırılmış “Hinduizm” kategorisini
ele alıp bunun, kavramın ifade ettiği düşünülen farklı inanç ve uygulamalar ile
mevcut tanımlar yoluyla elde edilmesi zor olan aykırı değerler ve istisnalar açı-
sından sorun oluşunu tartışmaktadır.
64
Bu, kesinlikle sorunun bir bölümüne kar-
şılık gelmekle birlikte, kavramın oluşumunu sağlayan sosyal ve siyasi faktörlerin
yanı sıra, tarihî gelişimini göz önünde bulundurmadan Hinduizm’in tanımlanması
noktasında fazla bir şey yapılamayacağı açıktır. Dolayısıyla Sharma’nın yaklaşı-
mı, makalesinde ifade edilenin aksine, fazla sosyolojik durmamaktadır.
Önceki bölümde, religion’ın entelektüel açıdan Hıristiyanlaştırılmasının dış-
layıcı bir din tanımlamasının özel bir örneği olduğunu ileri sürmüştük. Buna
göre tanımlamadaki dışlayıcılık unsuru --tarihî süreç itibariyle-- kavrama far-
kında olmadan sokulmuştur. Bunun sonucu ise din kavramına en başından so-
kulan unsurlarca belirlenen belli bir din kurgulamasıdır. Dolayısıyla burada öne
sürülen şey, İslâm ve Hinduizm algılarına sokulan unsurların Hıristiyanlık’tan
kaynaklandığıdır.
Halbuki gerçek anlamda evrensel bir din kavramının tek tek dinlere uygulan-
ması, bu dinler adına böyle bir kurgulamayla sonuçlanmayacaktır. Zira evrensel
din kavramını oluşturan unsurlar --tanımı gereği-- bütün dinlerden kaynaklanır
ve değişen önemde de olsa hepsine uygulanabilirdir. Bundan dolayı da bizati-
hi din kavramıyla belli bir dine başka bir dinin özelliklerini yamamanın anlaşıl-
maması anlamında nötrdür. Evrensel din kavramının söz konusu nötrlüğü din
61 Frykenberg, “Emergence of Modern ‘Hinduism’”, s. 89.
62 Frykenberg, “Emergence of Modern ‘Hinduism’”, s. 89, 91, 92, 94
63 Frykenberg, “Emergence of Modern ‘Hinduism’”, s. 95-96.
64 Arvind Sharma, “What is Hinduism: A Sociological Approach”, Social Compass, 33/2-3
(1986), s. 177-183.