54-Diyalektik Nedir indd



Yüklə 2,8 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə67/81
tarix26.11.2017
ölçüsü2,8 Kb.
#12761
1   ...   63   64   65   66   67   68   69   70   ...   81

a) "Pratiğimizin doğruladığı şey objektif, biricik, son gerçektir." 
(Lenin, age, s. 115) 
Gerçek nedir? İnsanı yapacağı işte yanılmaktan alıkoyan prensiptir. 
Büyük insan yığınlarının belki yüzyıllarca uğraşıp denediği bir şeyi, biz 
tekrar denemesek dahi Gerçek diye kabul ederiz. Ve sonra o Gerçeğin 
ışığında yürürüz. Bu kadar basit bir şey, Çelişkiler mahşeri olan insan 
düşüncesinde binbir sapıtmaya nasıl kapı açmıştır? Bunu herkes bildiği 
halde, neden her Gerçek üzerinde herkes hemen aynı kanaate varamı-
yor? Bu, insan toplumundaki bölümlü ve çelişkili ilişkilerden ileri gelir. 
Diyalektik Maddeciliği bütün sübjektivizmlerden ayıran şey, onun 
Pratiğe inancıdır. Diyalektik, bütün olayları hareket ve gelişim halinde 
görür diye, Diyalektiği Sofizmle yahut Septisizmle yahut İzafiyecilik 
vb. ile karıştıranların anlayamadıkları hep bu Pratik noktadır. Onlar, 
yani bütün Felsefî İdealistler ve Sübjektivistler, sanırlar ki; biz Evreni 
istediğimiz gibi kavrayabiliriz. Düşünce insanın elindedir. Varlığı biz 
dilediğimiz gibi, sübjektif olarak tasavvur ederiz. Hâlbuki, herkesin 
düşüncesi şaşılacak kadar belli toplumsal ve doğal sebeplerle sıkı sıkı-
ya bağlı olarak yönelir. Düşüncede belirlenimsizcilik (endeterminizm) 
iddiası, göründüğünden daha temelsizdir. Kimse istediği gibi düşüne-
mez. Daha doğrusu istediği gibi düşünmek; istemeyi tayin eden iç ve 
dış zorunluluklara göredir. 
Onun için, Diyalektik bizim kafamızın uydurduğu bir şey değil, tersi-
ne, kafamızın uyduğu bir şeydir. Olaylar; biz öyle istediğimiz için olmu-
yorlar; tersine, Diyalektik oldukları için bizi de Diyalektik düşünmeye 
zorluyorlar. En fantezi görünen kuruntu bile; onu yapanın bulunduğu 
Medeniyet seviyesi, bağlandığı Sınıf ve Zümre, yaşadığı Çevre, nihayet 
kafasının Bilinç ve Bilinçaltını tayin eden etkilere uygundur. 
Doğadan bir örnek: 
Sözgelişi İklim her yerde, her zaman aynı olan, değişmeyen mutlak 
bir gerçek midir? Hayır. Yeryüzünde ekvator çizgisine doğru sıcak ve 
kutuplara çıkıldıkça soğuk olur. Aynı yerde mevsime göre, denizden 
yükselişe göre iklim değişir. Şimdi biz, iklim izafi bir şeydir diye, ister-
sek hava sıcak, dilersek hava soğuk diyebilir miyiz? "Lâf olsun, komik-
lik olsun" diye belki söyleriz. Ama söylediğimize biz kendimiz -aklımız 
başımızda oldukça- inanabilir miyiz? Hele hava soğukken sıcaktır ka-
naatiyle hareket edebilir miyiz? Hayır. Kutup buzları arasında çıplak 
dolaşırsak, donarız. Ekvatorda kürkle gezersek, güneş çarpmasından 
ölürüz. Onun için, düşüncemizle iklimi doğru yansıtmaya mecburuz. 
Toplumdan bir örnek: 
Tarihte Özel mülkiyet mutlak bir cevher değil, zemine, zamana 
göre değişen izafi bir ilişkidir. İlkel Komunada yokmuş. Sonra var ol-


muş. Onu bırakalım. Bugün 1940 senesinde modern dokuma fabrika-
sı; İngiltere'nin Manchester şehrinde bir şahsın mülküdür; Sovyetlerin 
Moskova kentinde milletin mülküdür. Aynı çeşit fabrikayı Moskova'da 
bir şahsın mülkü yahut Manchester'da milletin malı yapmayı düşü-
nebilen adam olur. Ama bu düşüncesini yapmaya kalkıştığı dakikada 
tevkif olunur. 
Bu kaba görünen örnekler, insanın düşüncesini pratikle ayar etme-
ye nasıl mecbur kaldığını göstermeye yarar. İklimin ve Özel Mülkiyetin 
izafi olması, bu şeylerin objektif olarak mevcutken mutlak birer anlam 
ifade ettiklerini, gerçekten var olduklarını ortadan kaldırmaz. Tersine. 
Onun için rejimine güvenen Ceza Kanunları düşünceleri değil, fiille-
ri cezalandırır. Fakat sahici her düşünce, pratik hayata uyduğundan, 
rejimlerinin kıl üstünde durduğunu bilen zümrelerin Ceza Usulleri dü-
şünceyi de mahkûm eder; o gibi rejimlerin çürüklüğünü sadece gözö-
nüne getirmek, yıkılmalarını temine kâfidir de ondan. 
Olaylar Mademki izafidir, şimdi Gerçek dediğimiz şey, sonra Ma-
demki yok olacaktır, şu halde hiçbir şeye inanmayalım demek: amel-
manda adamın "Mademki kirleneceğim, hiç yıkanmayayım"; Hint fa-
kirlerinin "Mademki öleceğim, hiç yaşamayayım" demesine benzer. 
"Mademki acıkacağım, hiç yemeyeyim" sözü kadar gülünç bir Sofizm-
dir. Hele bir yeme bakalım? Bu çeşit Sofizmleri yapanlar, kendilerini 
veya başkalarını aldatanlar, ya hiç aç kalmayacağına emin olanlar ya-
hut gizlice karın doyuranlardır. 
b) "Mutlak gerçek, izafi gerçeklerin toplamından başka bir şey de-
ğildir." (Lenin, age, s. 111) 
Bir düşüncenin doğru olup olmadığını, gerçeğe uyup uymadığını 
anlamak için onu pratikle ayar etmek, uygulamak yeterlidir. Fikir pra-
tiğe, düşünce olaya uydu mu, Gerçek istediği kadar izafi olsun, bir 
gerçektir. Fakat, mutlak gerçeğin miyârı, mihenk taşı [ölçütü] nedir? 
Gene Pratik. Nasıl Pratik? Sürekli ve her yanlı Pratik... Yani, değişik 
zamanlarda, değişik yerlerde ve değişik şekillerde, başka başka bir-
çok insan faaliyetleriyle doğruluğu meydana çıkan her gerçek, yavaş 
yavaş izafi olmaktan çıkar. Mesela, bir fikir uygulama ile her doğru-
landığında, izafi bir gerçek olur. Bu doğrulanmalar çoğaldıkça; izafi 
gerçeklerin sayısı artar. Bu nicelikçe birikiş Kıyamete kadar sürmez. 
Bir sınıra vardıktan sonra, bütün izafi gerçeklerin birleştikleri noktada 
oluşan gerçekler toplamı mutlaklaşan gerçeği verir. 
Bu, Diyalektik mantığa uygun bir kalıp değiştirmedir. Mutlak gerçek 
ile izafi gerçek aynı nitelikte midir? Elbette hayır. Mutlak gerçeğin izafi 
gerçeklerden doğması, mutlak gerçeğin izafi olduğunu göstermez. Do-
ğada her olay gibi, Düşünce ile Olayların çarpışması (yani Pratik, Tecrü-
be), her defasında bize bir izafi gerçek verir. Bu gerçekler, ateş üstün-


Yüklə 2,8 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   63   64   65   66   67   68   69   70   ...   81




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə