Adli Kimya
2000’li yıllarda ilk adli tıp dizileri ekranlarda görülmeye başlandıktan sonra benzer içerikli sayısız televizyon yapımı
ortaya çıktı. Bu türdeki yayınlar her zaman izlenirlikte ön sıralarda yer almayı başardılar. Küçücük bir delilden
yola çıkarak büyük suçların faillerinin ortaya çıkartılması doğal olarak ilgi çeken bir konu. Bu yayınlardan da aşina
olunduğu üzere adli kimya delille ilgili bilimsel verileri ortaya çıkarma konusunda eşsiz bir konumda.
Ancak, bazen de dizilerde kullanılan abartı, toplumun adli bilimden beklentilerini mantık dışı boyutlara çıkarabiliyor.
A
dli kimya için pek çok tanımlama yapılabi-
lir. Adli kimya, bilim ile hukukun kesiştiği
yerdir. Adli kimya aynı zamanda uygulama-
lı analitik kimyadır ve onu önemli yapan aslında ad-
li bilimleri ayrı bir disiplin olarak tanımlayan unsur-
la aynıdır. Bu unsur karşılaştırma yeteneği, sanatı ve
bilimidir. Adli kimya, kimya biliminde araştırma, uy-
gulama ve sunum bakımından hem bilimsel hem de
yasal konuları bir arada içermesi nedeniyle farklı bir
yere sahiptir.
Adli kimyayı açıklamanın bir yolu da uğraştığı ka-
nıtların türlerine bakmaktır. Adli kimyacılar analitik
kimyanın yanı sıra kimyanın diğer disiplinlerini, ör-
neğin organik kimya ve biyokimyayı da kullanırlar.
Adli kimyanın çerçevesi
Kategori
Alt kategori
Kanıt türü
Kimyasal madde
(ilaç) analizi
Doz ve alınan
madde analizi
Fiziksel kanıtlar, örneğin
kimyasal maddeler, tozlar ve
bitkisel malzemeler
Toksikoloji
Kan, idrar, doku, saç vb.
Yanma temelli
maddeler
Kundaklama
Yangın kalıntısı ve
hızlandırıcılar
Ateşli silahlar ve
iticiler
Atış artığı, mermi kurşunu
Patlayıcılar
İtici ve patlayıcı bileşimler,
patlama öncesi ve sonrası
örnekler ve artıklar
Malzeme analizi
Doğal
Toprak
Üretilmiş
Cam
Boya ve mürekkep
Lifler
Plastikler
Kâğıt
Mermi
Analitik kimya ile miktar ve yapı analizi yapılır-
ken adli kimya bu işlere karşılaştırmalı analizi ilave
eder. Örneğin spektroskopik analiz (elektromanye-
tik enerji-madde etkileşiminin kimyasal yapının be-
lirlenmesi için kullanılması) bir lifin naylon veya bir
plastik parçasının polietilen olduğunu hızlı bir şekil-
de belirleyebilir. Analitik kimya “Bu nedir?” ve “Bun-
dan ne kadar var?” sorularına yanıtlar verir. Bu soru-
lar, aşağıdaki benzer sorulara cevap verebilmek için
gereklidir: “Bu lif nereden gelmiş olabilir?”, “Bu plas-
tik parçası bir plastik çöp torbasından mı gelmiştir?”,
“Yangın benzinle mi başlatılmıştır?”, “Boya parçası
bu arabadan mı geliyor?”
Handan Yavuz
Adil Denizli
68
Adli bilimcinin bir kanıtla uğraşırken yapaca-
ğı üç görev vardır:
Tanımlama, sınıflandırma ve özelleştirme. Ba-
zı durumlarda, örneğin lif analizinde, tanımlama
en kolay kısımdır. Sonraki görev kanıtın sınıflan-
dırılmasıdır. Lif hangi tür naylon? Rengi ne? Ye-
ni mi, eski mi? Çapraz kesiti nasıl? Bu soruların
yanıtları lifin ait olabileceği sınıfın daraltılmasını
sağlar. Sınıf daraltıldıkça kanıt daha fazla anlam
kazanır. Mantıklı bir yorumlamayla sınıflandır-
ma, lifin sadece tek üyeli bir sınıfa sokulmasıyla,
yani özelleştirmeyle sonuçlanır. Ancak adli kim-
yada bu ideal duruma ulaşmak nadiren mümkün
olur.
Vücut sıvılarıyla çalışanlar kırmızı bir malze-
meyi ilk önce biyolojik sıvı, sonra kan, sonra in-
san kanı, sonra da DNA tipi ile sınıflandırırlar.
Parmak izi analizciler parmak izini halkalı, ka-
visli veya sarmal olarak sınıflandırarak işe başlar.
Buradan hareketle daha ince çizgilerle parmak
izi daha küçük bir gruba sokulur. Dolayısıyla sı-
nıflandırma mevcut kanıtın dar bir aralığa, ide-
al olarak tek üyeli bir gruba sokulması işlemidir.
Bu gerçekleştiğinde kanıt kabul edilebilir derece-
de bilimsel kesinliğe kavuşmuş olur. Örneğin par-
mak izlerinde halka ve sarmal desenler olan mil-
yonlarca insan vardır, ancak on parmaktaki özel-
liklerin toplamı sadece kişiye özeldir.
Adli kimyacılar da sınıflandırma yapar. Kanıt
fiziksel mi yoksa biyolojik mi? Bu sorunun yanıtı
analizciye kanıtı daha küçük bir gruba sokma ola-
nağı sağlar. Örneğin ilaçlar asidik, bazik veya nöt-
ral olarak sınıflandırılabilir, ancak bu, ilaçları sı-
nıflandırma yollarından sadece bir tanesidir. İla-
cın sınıflandırılması, sonraki analizin ve araştır-
manın seyrini de belirler. Adli kimyacının en de-
ğerli araştırma araçlarından biri ilaç kanıtın ay-
rıntılı profilidir. Profilleme sınıflandırmanın bir
uzantısıdır ve “kimyasal parmak izi” olarak ta-
nımlanır. Gerçek parmak izinde olduğu gibi da-
ha ayrıntılı bir tanımlama ile bu iz de daha an-
lamlı hale gelir.
İlaçların veya zehirin kişinin dolaşım sistemi-
ne nasıl karıştığı da önemlidir. Sindirildiğinde ila-
ca ne olur? İnsan vücudunda ne kadar kalır? Kişi-
nin metabolizması ilacı veya zehiri ne şekilde de-
ğiştirir? Toksikolog maddenin vücuda alımı işle-
mini yeniden canlandırmak için bu bilgileri na-
sıl kullanır? Altta yatan işlemler ve prensipler suç
mahallini canlandırmada yapılanların aynısıdır:
Mevcut ulaşılabilir kanıtları inceleyerek geçmişi
canlandırma. Her adli kimyacı toksikolog olma-
yabilir, ama toksikolojinin temellerine aşina ol-
malıdır.
İlaçların Sınıflandırılması
Kaynağına ve fonksiyonuna göre: İlaçlar asit-
baz özelliklerine göre sınıflandırılabilir. Bu yakla-
şım kimyacılar için kullanışlı ve anlamlı olmak-
la birlikte yasal anlamda önemli olabilecek birçok
veriyi içermez. İlaç, kaynağına yani nasıl elde edil-
diğine göre de sınıflandırılabilir. Bu sisteme göre
ilaçlar doğal ürün, yarı yapay ve yapay olarak sı-
nıflandırılır. Örneğin alkaloidler, tohumlu bitki-
lerden elde edilir ve doğal üründür. Bu bileşik-
ler bazik karakterde oldukları için alkali özellik-
leri gösterir ve bu nedenle alkaloid ismini alırlar.
Haşhaştan elde edilen opiat alkaloidleri ve kafe-
in de dahil, çok sayıda ilaç alkaloiddir. Diğer bitki
türevli ilaçlar arasında kokain, asetil salisilik asit,
opiatlar ve tetrahidrokannibinoller (marihuana-
nın aktif bileşenleri) sayılabilir. Eroin, morfinin
asetillenmesiyle elde edilen yarı yapay bir bileşik-
tir. Hormonlar ve steroidler hayvanlardan, insan-
lardan veya genetik mühendisliğiyle bakteriler-
den elde edilebileceği gibi yarı yapay olarak da el-
de edilebilir. Diazepam gibi bileşiklerse yapaydır.
Önceleri bitkisel kaynaklardan elde edilen bazı bi-
leşikler artık sentezlenebildiğinden ilaçların kay-
nağına göre sınıflandırılmasında sıkıntılar orta-
ya çıkıyor.
İlaç Nedir
İlaç, alındığında fizyolojik deği-
şikliğe neden olabilen maddedir. İla-
cı almanın çeşitli şekilleri vardır: Yut-
ma, enjeksiyon, soluma ve deriden
emilim. Tüm ilaçlar toksiktir; teda-
vi edici ilacı bir zehirden ayıran do-
zudur. Hastalıkların tedavisi için, ağ-
rıyı dindirmek için, uyku sağlamak
için veya diğer fizyolojik tepkiler için
ilaç alınır.
İlaçlar kötüye de kullanılabilir, fa-
kat ilacın kötüye kullanım tanımı za-
mana ve toplumlara göre değişken-
lik gösterebilir. Kokain önceleri ko-
lanın bileşeniydi, LSD ve metamfe-
tamin psikoterapide kullanılıyordu.
Metamfetamin II. Dünya Savaşı’ndan
1991’deki I. Körfez Savaşı’na kadar
Amerikan askerlerince kullanılmıştı.
Marihuana ve benzer karışımlar
eski zamanlarda tıbbi amaçlarla kul-
lanılıyordu ve ilacın aktif bileşeninin
glokom, anoreksi ve kemoterapiye
bağlı bulantıya iyi geldiği biliniyor-
du. Bu sosyal ve tarihsel durum ad-
li kimyacının analiz yöntemini etkile-
mese de hedef analitlerin değişken-
liğini gösterebilir.
Bilim ve Teknik Ocak 2011
>>>
69
Adli Kimya
Genel etkisine göre: Asit-baz özelliklerine göre sınıflandır-
manın yanı sıra adli kimyacılar sıklıkla ilaçları alındıklarında ya-
rattıkları fizyolojik etkilerine göre sınıflandırır. Bu yönteme gö-
re beş grup ortaya çıkar: Analjezikler, depresanlar, halüsinojen-
ler, narkotikler ve uyarıcılar. Bazı ilaçlar birden fazla gruba gire-
bilir, örneğin narkotik ilaçlar aynı zamanda merkezi sinir siste-
mi uyarıcılarıdır.
Analjezikler: Ağrıyı keserler. Genel analjezikler arasında ase-
til salisilik asit, ibuprofen, naproksen sodyum ve morfin sayılabi-
lir. Asetil salisilik asit etkisini hücre zarlarında bulunan yağ asidi
türevleri prostaglandinlerin fonksiyonunu engelleyerek gösterir.
Morfin ve diğer opiatlar ise farklı bir mekanizmayla ağrıyı azaltır.
Opiatlar merkezi sinir sisteminde bulunan opiat reseptörlerine
bağlanıp sinir impulslarının iletimini keserek beynin ağrıyı algı-
lamasını önler. Morfin birçok bölgeye birden bağlanabildiğinden
ağrının kesilmesinin yanı sıra uyku hali ve iyi hissetme gibi yan
etkiler de ortaya çıkarır. Aynı zamanda beyindeki endorfinle ak-
tive edilen zevk almayla ilgili bölgelerle de etkileşir. Asetil salisilik
asit inflamasyon ve ağrıyı durdurur fakat bu sırada zevk üretmez.
Morfin ise ağrıyı keserken diğer taraftan da rahatlama ve neşe-
lenme hissine yol açar. Morfinin bu yan etkileri kötüye kullanıla-
bilir ve narkotik olarak sınıflandırılmasına yol açar.
Depresanlar: Genel olarak merkezi sinir sistemi fonksiyonla-
rını baskılarlar. Kalp atışının yavaşlamasına, sinirliliğin azalması-
na ve bazı durumlarda uyumaya yol açarlar. Barbitüratlar, sakin-
leştiriciler, uyku ilaçları ve etanol depresandır.
Halüsinojenler: Zaman ve gerçeklik algısını değiştirirler. Ha-
reket, düşünme, algılama, görme ve duyma da etkilenir. LSD,
meskalin ve marihuana halüsinojenlere örnek verilebilir. Çok sa-
yıda uyarıcı ilaç (metamfetamin gibi) yüksek dozlarda alındığın-
da halüsinojendir.
Narkotikler: Analjezik etkiye sahiptirler ve merkezi sinir sis-
temini baskılayarak uyku hali yaratırlar. Opium bitkisinden elde
edilen opiat alkaloidler en iyi bilinen narkotiklerdir ve morfin, ko-
dein, eroin, hidromorfon, oksikodon ve hidrokodon
bu sınıftadır.
Uyarıcılar: Narkotik ve depresanların aksine mer-
kezi sinir sistemini uyarırlar, uyanıklık hali yaratırlar
ve uyku açarlar. Genel uyarıcılar arasında kokain, am-
fetamin ve metamfetamin sayılabilir. Yüksek dozlarda
alınan birçok uyarıcı halüsinojendir.
Kullanıma göre: Bazı ilaçlar nasıl kullanıldıklarına
ve kötüye kullanım yollarına göre gruplandırılır. Bu
gruptaki ilaçların fizyolojik etkileri gibi kimyasal ya-
pıları da genellikle benzerdir. Bu sınıfa verilebilecek
dört örnek predatör ilaçlar, kulüp ilaçları, performans
ilaçları ve solunan ilaçlardır.
Predatör ilaçlar: Tecavüz ilaçları ve ilaçla kolay-
laştırılan cinsel saldırı ilaçları olarak da bilinirler. Bu
amaçla kullanılan ilaçlar, alkolün yanı sıra ketamin,
flunitrazepam ve gamma hidroksibütirat ve benzeri
bileşiklerdir. İlaçlar bir içecekle karıştırıldığında, etki-
leri zaman ve mekân bilincinin kaybından tam bilinç kaybına ve
kısa dönem hafıza kaybına kadar değişkenlik gösterir. Kurbanlar
olaydan birkaç saat sonra uyandıklarında olayla ve kısa süre ön-
cesiyle ilgili bir şey hatırlamazlar. Buna bağlı olarak, ilaç ve meta-
bolitlerinin geleneksel toksikolojik yöntemlerle araştırılabilmesi
için geç kalınmış olabilir.
Kulüp ilaçları: Bu ilaçlar aynı zamanda predatör ilaçlardır. Bu
ilaçların kokain ve eroinden daha az tehlikeli olduğu yönündeki
yanlış düşünce yaygın kullanımlarına neden olur.
Performans ilaçları: Bu grup kişinin performansını yüksel-
ten, özellikle anabolik steroidler ve alkol gibi kimyasallardır. Ana-
bolik steroidler içerisinde, testosteron temelli, çoğu reçete ile alı-
nabilen düzinelerce ilaç sayılabilir. Bu ilaçlar kas kütlesini artır-
mak ve yarışmalarda avantaj sağlamak amacıyla bazı sporcular
tarafından kötüye kullanılır. Bu ilaçların kullanımı ne yazık ki li-
se seviyesine kadar inmiştir.
Solunan ilaçlar: Diğer ilaçların aksine solunan ilaçların çoğu
tedavi amacıyla kullanılmayan bileşiklerdir. Bunlara örnek olarak
boya incelticiler, nitröz oksit (gülme gazı), gazyağı, temizleyiciler
ve tırnak cilaları verilebilir. Uçucu madde içeren bu bileşikler al-
kole benzer depresan etkilere sahiptir.
Kanıt Olarak İlaçlar
Fiziksel kanıt olarak: İçinde belirli bir madde olduğundan
şüphelenilen malzemelerin analizi çoğu adli laboratuvarın iş yü-
künün önemli bir kısmını oluşturur. Şüpheli bileşik fiziksel kanıt
olarak sunulduğu zaman adli kimyacı o bileşiği tanımlamalı, bazı
durumlarda da miktarını belirlemelidir. İlaç kanıtın en genel beş
formu şöyledir: Tozlar, bitkisel maddeler, tabletler, ilaç öncülleri,
diğer. Tozlar, renkli tozdan kristalin beyaza ve kahverengi reçine-
ye kadar değişir. Birçok toz yağsı ve kokulu iken, bazıları (resmi
tanımlama olmamakla birlikte) yapışkan olarak tanımlanır. Ma-
rihuananın yoğunlaştırılmış formu haşhaş, toz ve bitki arasında
bir yerdedir. Reçeteli veya kaçak sentezlenen tabletler,
fiziksel kanıtın en sık rastlanılan şeklidir.
Adli kimyacılar ilk üç gruba girmeyen, kolay sınıf-
landırılamayan sprey kutuları, çantalar veya bezler gi-
bi diğer tipte kanıtlarla da çalışır.
Profilleme: İlaç örneğinin profillenmesi yani
“kimyasal parmak izi”nin çıkarılması, örneğin bileşi-
minin basit bir tanımlamasından fazlasını ve miktar
tayinini içerir. Profilleme bilgisi, ilacın kaynağının be-
lirlenmesinde ve ilaçların benzer gruplar halinde sı-
nıflandırılmasında kullanılır. Profillemenin diğer fay-
daları ilacın sentezlenme yolunun, kullanılan çözücü-
lerin, katkıların, safsızlıkların aydınlatılması ve coğra-
fi kaynağın belirlenmesidir.
Analiz: Zararlı moleküllerin teşhisi ve izlenme-
si toplum sağlığı, askeri ve gümrükle ilgili aktiviteler,
kamu binalarında güvenliğin sağlanması ve çevre uy-
gulamalarında büyük önem taşır.
O
O
O
OH
CH
3
Asetil Salisilik Asit
Aspirin - Ağrı
Beyin
Morfin
Omurilik
Şişme
Kas Aspirin
70
Bilim ve Teknik Ocak 2011
<<<
Polis, gümrük personeli, güvenlik personeli ve di-
ğer yetkililer, zararlı maddelerin varlığını teşhis ede-
cek ekipmanlara gereksinim duyar. Tüm bu uygula-
malar için yeni bir teşhis sistemi geliştirilirken akılda
bulundurulması gereken bazı faktörler vardır:
-İlgilenilen moleküller (narkotikler, patlayıcılar,
kirleticiler, alerjenler, patojenler gibi maddeler)
-Teşhis sisteminin çalışılan alana taşınabilirliği
-Cihazın cevap süresinin hızlı olması
-Cihazın kullanımının basit olması
-Normal kullanım koşullarına ve zor koşullara
karşı dayanıklı olması
-Güvenilir olması
Birleşmiş Milletler 2006 yılı ilaç raporuna göre son
on yılda yasal olmayan ilaçların kullanımı giderek art-
tı. 2004 yılı raporlarına göre yaklaşık 200 milyon insa-
nın (15-64 yaş aralığındaki dünya nüfusunun % 4,9’u)
en az bir kere yasal olmayan ilaçları denediği ve kaba-
ca yarısının da düzenli kullanıcı olduğu tahmin edi-
liyor. Yaklaşık 25 milyon kişinin bağımlı olduğu dü-
şünülüyor. İlaçlara olan bu yüksek talep ve sınırların
ortadan kalkmasıyla küçülen dünya, daha sıkı dene-
tim sistemlerini gerektiriyor. İlaç trafiğine ve kullanı-
mına karşı savaşta, kanun uygulayıcı otoriteler sürek-
li olarak yeni ve etkili teşhis sistemleri arıyor. Bilinen
en genel sistem duyarlı burunlarıyla köpekler. Ancak
bu yetenekli hayvanlarda zaman zaman huysuzluk ve
yorgunluk gibi olumsuzluklar ortaya çıkabiliyor. Bu
nedenle köpeklerin tam olarak güvenli olmayan, ka-
rarsız teşhis sistemleri oldukları söylenebilir. Teknolo-
ji ilerledikçe geliştirilen bazı yeni yöntemler, iyon mo-
bilite spektrometresi, gaz kromatografi-kütle spekt-
rometrisi ve yüksek performanslı sıvı kromatografi-
sidir. Daha yakın zamanlarda biyomoleküler tanıma
elemanlarına sahip sensörler (biyosensörler) geliştiril-
miştir. Bu sensörler daha seçici, daha küçük ve daha
az karmaşıktır. Tanıma elemanları genellikle antijen-
lerini yüksek seçicilikte tanıyan antikorlardır.
Cihazlar: Edmund Locard tarafından 1910’da kuru-
lan ilk adli bilimler laboratuvarında iki cihaz bulunu-
yordu: Mikroskop ve spektrometre. Çok fazla şey de-
ğişirken çok fazla şey de aynı kaldı. Bugün adli kimya-
cıların kullanımı için pek çok yöntem ve cihaz bulunsa
da merkezde halen spektrofotometreler (spektromet-
re), mikroskoplar ve bunların bileşimi cihazlar vardır.
Mikroskop, Locard ve Sherlock Holmes’tan beri
adli bilimlerle bir aradadır. Mikroskopi görünür ışığın
madde ile etkileşimine dayalı iken spektroskopi elekt-
romanyetik enerji ile madde arasındaki etkileşim ola-
rak tanımlanır. Görünür ışık örnek ile etkileştiğinde
bu ışık incelenmek istenen örneğin fiziksel ve kimyasal
özellikleriyle ilgili bilgi içerir. Tüm spektroskopi türleri
için aynısı geçerlidir. Mikroskopta dedektör insan gö-
züdür ve bu şekilde öğrenilen özellik çoğunlukla renk-
tir. Renk elektromanyetik spektrumla belirtilen bir fre-
kans ve dalga boyu ifadesidir. Adli analitik kimyada
morötesi/görünür/kızılaltı ve elementel spektroskopi
tercihli olarak kullanılırken, nükleer manyetik rezo-
nans spektroskopisi gibi diğer türler pek kullanılmaz.
Kimyasalların analizi genellikle çok duyarlı kro-
matografik yöntemlerin veya kütle spektrometrisi-
nin kullanımını gerektirir. Kullanılan temel kroma-
tografik yöntemler ince tabaka kromatografisi (TLC),
gaz kromatografisi (GC) ve sıvı kromatografisidir
(HPLC). GC çoğunlukla patlayıcıların, hızlandırıcı-
ların, iticilerin, ilaçların ve kimyasal silah üretimin-
de kullanılan kimyasalların analizi için kullanılırken,
HPLC karmaşık karışımlardaki bileşiklerin tayini
için kullanılır. Bu yöntemler maddelerin bir çözücü-
de yol alması veya bir kromatografi kolonuna doldu-
rulmuş katı desteğe bağlanması temeline göre ayırma
sağlar. Analizci bilinen standartlarla karşılaştırma ya-
parak hayli karmaşık karışımları dahi tanımlayabilir.
Bazı durumlarda kromatografi tanımlama için
tek başına yeterli olmaz. Daha yüksek duyarlılık için
kromatografi genellikle başka bir yöntemle birleşti-
rilir. Bu yöntemlerden bir tanesi kütle spektromet-
risidir (MS). Kütle spektrometrisinde yüksek vol-
tajla elde edilen yüklü iyonlar kullanılır. Gaz halin-
deki iyonlar daha sonra kütlelerine göre bir man-
yetik alanda ayrılırlar. Birleştirilmiş GC-MS cihazı
çok yüksek duyarlılığa sahiptir ve milyarda bir (ppb)
mertebesindeki derişimlerdeki analiti analiz edebilir.
İnsan var oldukça ve bilimsel gelişmeler hem ci-
haz hem de yöntem temelinde devam ettikçe bu
alanda önümüzdeki yıllarda araştırmalar artan bir
hızla devam edecek gibi görünüyor.
Prof. Dr. Adil Denizli 1985 yılında
Hacettepe Üniversitesi Kimya
Mühendisliği Bölümü’nden mezun
oldu. Yüksek lisans ve doktora
eğitimini aynı bölümde tamamladı.
1994’te Kimyasal Teknolojiler
Doçenti oldu. Uluslararası hakemli
dergilerde yayımlanan 300’ün
üzerinde araştırma makalesi
5000’in üzerinde atıf alan Prof.
Dr. Denizli, 1998’de TÜBİTAK
teşvik ödülü, 2006 yılında da
TÜBİTAK Bilim Ödülü’nü kazandı.
Türkiye Bilimler Akademisi üyesi
olan Denizli, halen Hacettepe
Üniversitesi, Kimya Bölümü,
Biyokimya Anabilim Dalı’nda
öğretim üyesi olarak
görev yapıyor.
Doç. Dr. Handan Yavuz 1997’de
Hacettepe Üniversitesi Kimya
Bölümü’nden mezun oldu. 1999’da
yüksek lisans, 2003 yılında da
doktora eğitimini aynı bölümde
tamamladı. 2007’de Biyokimya
Doçenti oldu. Uluslararası hakemli
dergilerde yayımlanan
45 araştırma makalesi 600’ün
üzerinde atıf alan Yavuz, 2007’de
Hacettepe Üniversitesi ve Popüler
Bilim Dergisi’nin Temel Bilimler
alanında verdiği teşvik ödülünü
aldı. Halen Hacettepe Üniversitesi,
Kimya Bölümü, Biyokimya
Anabilim Dalında öğretim üyesi
olarak görev yapmaktadır.
Safsızlıklar
Majör ve Minör
Elementel Analiz
İzotopik Oranlar
Katkılar, Seyrelticiler
Görünüm, Renk, Parçacık
Fiziksel Karakteristikler
Kimyasal Analiz
X
X
X
X
X
X
X X
X
X X
X
X
X
Çok Değişkenli Analizle Gruplama
Patern Eşleştirme
Kaynaklar
Forensic chemistry, Suzanne Bell, Annu. Rev. Anal.
Chem. 2009, 2, 297-319.
Forensic chemistry 1st Ed, Suzanne Bell, Pearson
Education, Inc, USA, 2006.
The need for research in forensic science, Ruth Waddell
Smith, Victoria L. McGuffin, Anal. Bioanal. Chem.
2009, 394, 1985-1986.
An integrated QCM-based narcotics sensing
microsystem, Thomas Frisk, Niklas Sandström, Lars
Eng, Wouter van der Wijngaart, Per Mansson, Göran
Stemme, Lab Chip, 2008, 8, 1648-1657.
71
Dostları ilə paylaş: |