A Ğ U S T O S 2 0 1 5 • 3 5
3 4 • R U H v e M A D D E
etmelisin. İçerdeki ego aslında
yalandır, onun için de çok kırılgandır.
İçeri bakmadığın zaman onu ayakta
tutabilirsin. Aslında içine dönüp
içsel gökyüzüne ulaşırsan orada ayı,
yıldızları, güneşi göreceksin.”
Sonra dışarıya baktığında artık
güzellikleri göreceksin. Korku
olmayacak. Sevgi olacak yalnızca.
Doğan Cüceloğlu Korku Kültürü”nde
bizi anlatıyor. Oğlunun karıncaları
izlerken ne kadar mutlu olduğunu
zerre kadar duyumsamadan ona bir
şeyler buyuran baba. İlgisiz, sevgisiz
büyüyen çocuk. Günün birinde
bir makama geldiğinde altında
çalışanlara o da emirler yağdıracak.
Böylece büyük olduğunu gösterecek.
Onları işten çıkarmakla korkutacak,
arkadaşlarının içinde aşağılayacak.
Kamyon şoförü küçük bir arabayı zor
durumda bırakacak. Kendisi güçlü
çünkü. Eşitlik olmayacak. Tanrının
gözünde eşit olunacak ama toplumda
eşit olunmayacak. Kim güçlüyse zayıfı
ezecek, görgü öyle. Profesör asistanına
fırsat tanımayacak, çünkü asistan
yükselirse kendisine tehdit oluşturur.
Kaynana ezildi, oğlu evlendiğinde
ezme sırası ona gelecek. Anne kızını
korumayacak çünkü kocasından
korkacak. Bunlar nesiller boyu sürecek.
Hayatlar sönecek, zamanlar geçecek,
insanlar kaybedecek.
Einstein’ın bir sözü: “Yaşadığınız
problemleri, o problemleri yaratırken
sahip olduğunuz bilgi düzeyiyle
çözemezsiniz.” Böyle bir toplumda
yaşarken, işte tam da bu toplumda
yaşarken daha önemli içimize dönmek.
Korkuyu değil sevgiyi ortaya çıkarmak.
Yanlışları düzeltmek. Kendimizden
başlamak. “Huzur olsun ve benimle
başlasın” diyebilmek. Şimdi daha
önemli. Daha zor, ama kolay olanı
yapmayacağız. Döngünün farkında
olacağız. Döngüyü kıracağız.
Korkuyla değil, sevgiyle kıracağız.
Affederek, yükselerek, unutarak,
akarak, içimizdeki kalıntıları yıkayarak
kıracağız. Zihnimizde iki düşünce aynı
anda yer alamaz. İyi olanı tutacağız.
Baktığımız yerde güzelliği seçeceğiz.
“İki kişi aynı yere bakar. Biri
yerdeki çamuru görür, diğeri gökteki
yıldızları.” Biz yıldızları göreceğiz.
Beynimizi eğiteceğiz, ışık saçacağız
ve ilerleyeceğiz. Anavatanımızdaki
karmanın döngüsünü kırabilmek
için farkında olacağız. Görevliyiz ve
yapacağız. r
BİLYAY VAKFI,
MTİA DERNEĞİ VE
RUH VE MADDE YAYINLARI
FACEBOOK’TA!
Değerli Okurlarımız,
Bugüne kadar BİLYAY Vakfı ve MTİA Derneği olarak, merkezimizdeki
konferanslar, Bilyay Akademi seminerleri, diğer özel çalışmalarla sizlere
ulaşıp Ruh ve Madde Dergisi ve yayınladığımız kitaplar aracılığıyla sizlerle
hep iletişim içinde olduk.
Artık günümüz etkili iletişim araçlarından interneti ve sosyal paylaşım
sitelerini kullanarak da bize ulaşıp duyuru, etkinlik ve taze haberlerimizi
takip edebileceksiniz.
Böylece, sizlerle var olan iletişimimizi daha yakın ve sürekli bir hale
getirip dilek, öneri ve beklentilerinizi öğrenme şansımız olacak.
Dilerseniz internetteki facebook gruplarımızı
BİLYAY VAKFI ve MTİAD
https://www.facebook.com/pages/Bilyay-Vakfı-ve-Metapsişik-Tetkikler-
ve-İlmi-Araştırmalar-Derneği/1447165268909069?fref=ts
THE DIVINE ORDER AND THE UNIVERSE
https://www.facebook.com/pages/The-Divine-Order-and-
the-Universe/290702101086360
RUH VE MADDE KİTAP KULÜBÜ
http://www.facebook.com/groups/205985712775099/
adreslerinden ziyaret edebilir, ÜYE olabilirsiniz.
Bu gruplarda periyodik olarak anketlerimiz, ödüllü sorularımız ve bazı
sürprizlerimiz de olacak. Katılımızı bekliyor, ilginize teşekkürler ediyoruz.
3 6 • R U H v e M A D D E
Antik ve Aborijinal Holotropik Halleri Başlatma Teknikleri
* Doğrudan ya da dolaylı olarak solunumla çalışma (pranayama, yogik bastrika,
Budist “ateş soluğu”, Sufi solunumu, Bali ketjak, Inuit Eskimo gırtlak müziği, vb.)
* Ses teknolojileri (davul çalma, çıngırak, değnek, zil ve gonkların kullanımı,
müzik, şarkı söyleme, mantralar, didgeridoo, boğa kükreten)
* Dans etme ve diğer hareket biçimleri (sema, lama dansları, Kalahari Buşman
trans dansı, hatha yoga, tai chi, chigong, vb.)
* Sosyal yalıtım ve duyusal yoksunluk (çölde, mağaralarda, dağ zirvelerinde,
karla örtülü alanlarda kalma, vizyon araştırması.)
* Aşırı duyusal yükleme (aborijinal ritüeller sırasında akustik, görsel ve
proprioseptif uyaranların bir bileşimi, aşırı acı, vb.)
* Fizyolojik araçlar (oruç tutma, uykudan yoksun kalma, pürgatifler, laksatifler,
kan alma [Maya’lar], acı verici fiziksel prosedürler [Lakota Siyuları güneş dansı,
bedenin çeşitli yerlerinin kesilmesi, dişlerin eğelenmesi])
* Meditasyon, dua ve diğer spiritüel uygulamalar (çeşitli yoga teknikleri,
Tantra, Soto ve Rinzai Zen uygulaması, Tibet Dzogchen’i, Hıristiyan hesiastizmi
Olağan Dışı Şuur Hallerinin
İyileştirici ve Höristik
Potansiyeli
Stanislav Grof
2. Bölüm
A Ğ U S T O S 2 0 1 5 • 3 7
(İsa duası), Loyola’lı Ignatius
egzersizleri)
* Psikodelik hayvan ve bitki
materyalleri (haşiş, peyote, teonanacatl,
ololiuqui, ayahuasca, eboga, Hawai
woodrose, Suriye sedefotu, Bufo
alvarius karakurbağasının derisinden
alınan salgı, Pasifik balığı Kyphosus
fuscus, vb.)
Çeşitli psikodelik materyallerin
törensel kullanımının Orta Amerika’da
da uzun bir geçmişi vardır. Zihinsel
durumu değiştiren oldukça etkili
bitkiler birkaç Kolomb-öncesi Yerli
kültürde -Aztekler, Mayanlar ve
Toltekler arasında- iyi biliniyordu.
Bunların içinde en ünlüleri Meksika
kaktüsü peyote (Lophophora
williamsii), kutsal mantar teonanacatl
(Psilocybe mexicana) ve ololiuqui,
çeşitli kahkahaçiçeği bitkisi türlerinin
(Ipomoea violacea ve Turbina
corymbosa) tohumlarıdır. Bu
materyaller hem Huichol, Mazatec,
Chichimeca, Cora ve diğer Meksika
Yerli kabileleri hem de Yerli Amerikan
kilisesince günümüze kadar dinsel
amaçlar ve işlemler için kullanılmıştır.
Ünlü Güney Amerika yajé ya da
ayahuasca’sı başka bitki katkılarıyla
birlikte orman sarmaşığından
(Banisteriopsis caapi) kaynatılarak elde
edilen bir özdür.
Amazon bölgesi ve Karayip
adalarında da çeşitli psikodelik
enfiyeler kullanıldığı bilinmektedir.
Afrika’daki aborijinal kabileler
eboga çalısının (Tabernanthe iboga)
kabuğundan hazırlanan preparatları
çiğneyip yutma ya da soluma yoluyla
almışlardır. Bunları az miktarlarda
uyarıcı olarak, daha büyük dozajlarda
ise kadınlar ve erkekler için inisiyasyon
ritüelleri için kullanmışlardır. Hayvan
kökenli psikodelik bileşikler belirli
karakurbağalarının (Bufo alvarius)
derilerinden alınan salgıları ve Pasifik
balığı Kyphosus fuscus’un etini içerir.
Yukarıdaki liste dünyanın değişik
ülkelerinin ritüel ve spiritüel hayatında
yüzyıllar boyunca kullanılmış olan
psikodelik materyallerin yalnızca küçük
bir bölümünü göstermektedir.
Holotropik durumları meydana
getirme uygulaması, insanlık tarihinin
başlangıçlarına kadar izlenebilir. Bu,
insanlığın en eski spiritüel sistemi
ve şifa sanatı olan şamanizmin en
önemli karakteristik özelliğidir.
Birçok şamanın şamanlık yaşamı
kendiliğinden meydana gelen
psikospiritüel bir krizle (“şaman
hastalığı”) başlar. Bu kriz, şaman
adayının ölüler diyarına bir yolculuk
yaptığı güçlü vizyonel bir haldir;
bu ölüler aleminde şaman adayına
kötü ruhlar saldırır, çeşitli karakter
ya da dayanıklılık denemeleri yaşar,
öldürülür ve bedeni parçalara ayrılır.
Bunun ardından bir yeniden doğuş
ve kutsal alemlere yükselme deneyimi
gelir.
Şamanizm başka biçimlerde de
holotropik durumlarla ilişkilidir.
Başarılı ve deneyimli şamanlar