82
sonra beyazperde ve sahnelerde boy gösteren Stevenson’ın Jekyll ve Hyde eseri, bir Broadway
müzikaline de ilham olur. Çok erken bir tarihte, 1955 yılında müzikal olacağına yönelik
söylentiler olsa da böyle bir proje gerçekleşmez. İyiliğin ve kötülüğün çatışmasının müzikal
sahnelerde sergilenmesi ilk olarak 1990 yılında Houston’da gerçekleşir. 1997 yılında ise
Broadway’de sahnelenir. Yıllar içinde pek çok isim ana karaktere hayat verse de David
Hasselhoff’un aynı anda hem Jekyll hem de Hyde olarak şarkı
söylemesi,
tek kişilik muazzam
bir performans olarak müzikal tarihi içinde yer alır. Ancak bu müzikal, herhangi bir filme konu
olmaz. Bununla birlikte ruhbilimsel bir korku figürü olan Jekyll ve Hyde bir B filmi olan
“The
Dr. Jekyll & Mr. Hyde Rock’n Roll Musical” (2003) ile rock müziğin kullanıldığı bir senaryoda
yer alır.
Müzikal tiyatrolar incelendiğinde ötekileştiren konuların olduğu, genel geçer toplum
kabullerinin dışına çıkıldığı görülür. Müzikten istifade ederek özgürleşen bir sanatın;
sınırların ötesine geçmesi, aykırı olanı ifade etmesi ya da tepkisel bir araç olarak kullanması
da sahip olduğu özün bir yansımasıdır. Nitekim pek çok müzikalde bu husus üzerinde ısrarla
durulur.
“Hair” müzikalinde hippi kültürünün özgürlükten yana olan değerleri işlenirken
“Reefer Madness”ın merkezini marihuana oluşturur. Müzikal tiyatronun en büyük
isimlerinden Webber’in
“Jesus Christ Superstar” müzikalinde eşcinselliğe varan bir İsa
peygamber profili çizilirken
“Rent” müzikalinde uyuşturucu bağımlısı, eşcinsel, transseksüel
kimlikler sansürsüzce işlenir. Çok sesliliğe yükselen müzikal oyunlar içerik ve tür olarak
“farklı” olandan esinlenirken sinema ile kurduğu ilişkide de
“öteki sinema” olarak kabul edilen
korku-fantastik-bilimkurgudan da doğal olarak istifade eder.
Stevenson ve Leroux’nun eserleri gibi bir diğer edebiyat uyarlaması da yüzlerce filme
konu olmuş Bram Stoker’ın
“Dracula” (1897) romanıdır. 2001 yılından itibaren
“Dracula, the
Musical” müzikali pek çok ülkede sahnelenir. Ancak müzikal, vampir filmografisi içinde yer
alan bir filmden doğrudan uyarlama değildir. Temelini romandan alır. Sinema ekranlarından
sahneye aktarılacak olan bir vampir filmi Roman Polanski’ye ait 1967 tarihli
“Fearless
Vampire Killers” (ya da Dance of the Vampires) olur. Film, Profesör Abronsius ve asistanı
Alfred’in absürt hikâyesini anlatır. Sharon Tate’in de yer aldığı film, vampirlerin varlığını
ispatlamak için Transilvanya’ya giden iki bilim insanının kendilerini Kont’un şatosundaki bir
balonun ortasında bulmasıyla devam eder. Müzikal bir korku olarak ifade edilemeyecek film
ise
“Tanz der Vampire” adıyla 1997 yılında Viyana’da müzikale dönüştürülerek Avusturya
başta olmak üzere pek çok ülkede sahnelenir. Jim Steinman tarafından yapılan müzikler
eşliğinde eğlenceli bir oyun yaratılır.
Müzikal tiyatro ve müzikal film dayanışmasına yönelik örneklere geri döndüğümüzde çok
sayıda denemeler karşımıza çıkar. 1960 tarihli insan yiyen bir bitkiyi anlatan mizahî korku
filmi
“Little Shop of Horror” 1982 yılında eğlenceli bir müzikal oyun olur. Off-Broadway ile