220
Tertemiz beyaz mermer zeminde ellerinin üzerinde sıçramalarını seyredin – Bjørnson'un
9
çoktandır savunduğu bir ilerleme yöntemi bu. Büyük elleri var, dev beyinleri, yumuşak, sıvı,
ruh dolu gözleri var. Bütün kas sistemleri, bacakları, karınları hiçlik derecesine inmiş,
akıllarına kıyasla sarkık, gereksiz bir kalıntı.”
Profesörün diğer hayalleri o kadar çekici değil. “Hayvanlar ve bitkiler insandan önce
ölecek, sadece yiyecek ya da zevk olarak sakladıkları kalacak, ya da onun çevresinde asalağımsı
ve asalaklar olarak ayak işlerini görenleri besleyenler kalacak. Bu zararlı ve böcekler er geç
onun yorulmak bilmez yaratıcılığına ve sürekli artan disiplinine boyun eğmeli. Bitki olmadan
da klorofil yapmanın bir yolunu öğrenince (kimyacılar hiç kuşkusuz bu sırra doğru ilerliyor),
o zaman dünyadaki diğer hayvan ve bitkilere mecbur kalmayacak insan. Er ya da geç, bir
direniş gücü ya da zorunluluk kalmadığı zaman, yok olma ortaya çıkar. Son günlerinde insan
dünyada yalnız olacak ve yiyeceğini de kimyacı ölü kayalardan ve günışığından çıkartacak. Ve
– bunun tam nedenini o açık seçik ve acı verecek kadar haklılıkla yazılmış olan “Etik Bilgisi”
10
adlı kitaptan görmek mümkün – insanın irrasyonel yoldaşlığı yerini entelektüel işbirliğine
bırakacak, akıl şeması içinde duyguyla kaplanacak. Hiç kuşkusuz bu hâlâ uzun bir zaman
sonra, ama uzun bir zaman ebediyetin karşısında hiçtir ve bu şeyleri düşünen her insan
ebediyetle yüzleşmek zorundadır.”
Zaten dünya sürekli uzaya ısı yayıyor, diye hatırlatır profesör bize. Ve böylece en azından
dünyevi melekler hayali çıkar ortaya, kafaları üstünde zıplayan, büyük duygusuz zekalar ve
küçük kalpler, hep beraber onları gitgide daha sıkı saran soğukla mücadele ediyorlar. Çünkü
dünya soğuyor – ağır ağır ve kaçınılmaz olarak yıllar geçtikçe soğuyor. “Bu yaratıkları hayal
etmemiz lazım,” diyor profesör, “dünyanın derinliklerindeki geçitlerde ve laboratuvarlarda
olacaklar. Bütün dünya karla ve buzla kaplanmış olacak, bütün hayvanlar, bütün bitkiler yok
olmuş, sadece hayat ağacının o en son dalı kalmış. Son insanlar gezegenin azalan ısısını takip
ederek daha da derinlere inmiş ve büyük çelik tüpler ve havalandırmalar onların ihtiyacı olan
havayı veriyor.” Böylece bu insani kurbağa yavrularına bir göz attıktan, derin geçitlerindeki
hallerine, sıkıcı makinelerinin tıkır tıkır çalışmasını seyrettikten, parlayıp kara gölgeler yapan
yapay ışıklara baktıktan sonra, profesörün falı sona eriyor. İnsanlık soğuk karşısında perişan
halde çekiliyor, tanınmaz hale gelmiş. Fakat profesör oldukça inandırıcı – onun ortaya
koyduğu olgular günümüz bilimine uygun, yöntemleri düzgün. Düşünür bu gelecek karşısında
ürperiyor, ateşi canlandırmaya çalışıyor ve daha yazılmamış olan bu etkileyici kitabın tamamı
piposunun dumanında kaybolup gidiyor. Yazılmamış edebiyatın büyük üstünlüğü bu –
kitapları değiştirmeye gerek yok. Bizim düşünürümüz Kubilay Han'ın mektuplarının bir
kısmının da böyle kaybolduğunu düşünerek türün kaderi konusunda teselli ediyor kendini.
9
Bjørnstjerne Bjørnson (1832-1910), Norveçli yazar. 1903'te şiirleriyle Nobel ödülünü aldı.
10
Evrimci ve uygarlığın çöküşüyle ilgili karamsar fikirleriyle büyük etki bırakan Herbert Spencer'ın
(1820-1903), 1879 tarihli kitabı.
221
TÜRKİYE’DE YAYIMLANAN KORKU SİNEMASI
HAKKINDAKİ KİTAPLAR
FATİH DANACI
Alacakaranlık, Nisan 2017, Sayı 1, sf.10-13
Ülkemizde korku sineması severlerin uzun yıllar boyunca yaşadığı en büyük sorunlardan
biri Türkçe yazılmış kaynak ve başvuru kitapların yetersizliğiydi. Bu sorun günümüzde bir
miktar da olsa aşılmış durumda. Gerek yayınevleri tarafından basılan kitaplar, gerek süreli
yayınların tutumları, gerek korku kültürüne yönelik yapılan akademik çalışmalar, gerekse de
bu mecrada üretim yapan internet siteleri bu açığı kapadı. Peki, rotamızı geçmişe
çevirdiğimizde korku sineması hakkında yazılmış hangi kitaplarla karşılaşırız? Sinema;
ücretsiz ya da ücretli internet platformlarıyla bilgisayarımıza, yüzlerce kanaldan oluşan
televizyon yayınları aracılığıyla evimize, hatta cebimize kadar gelmişken bu büyük endüstriyi
anlatmak için yayıncılık sektörü neler yaptı? Genelde sinema sanatı, özelde ise korku
sinemasına yönelik eğilimler sonucu ortaya çıkan ve yayınevleri ile yazarların ihtiyaç duyduğu
motivasyonu sağlayan bu dönemde ne gibi eserler yazıldı? İşte bu yazıda, süreli yayınlarda yer
alan ve korku sinemasını doğrudan ya da dolaylı anlatan yazıları tenzih ederek tam bir
külliyata olmasa bile önemli olabileceğine düşündüğümüz bazı kitaplara kronolojik bir şekilde
yer vererek bu soruları yanıtlamayı amaçlıyoruz.
Bu çerçevede karşımıza çıkan kitaplardan bir tanesi için 1965 yılı işaret edilebilir. Afif
Yesari, “halkımızın, sinema sanatına gösterdiği ilgi göz önünde tutularak” yazıldığını
vurguladığı “Artist Olmak” (1965) kitabında artist olmaya hevesli gençlere bilgiler verir.
Bunun yanı sıra sinema konusunda çeşitli konulara da değinir ve senaryo örneği olarak
öykü/sinopsis/senaryo karışımı “Korku” adlı özgün bir film hikâyesi kaleme alır. Esrarengiz
bir köşkte hortladığına inanılan Azra adlı bir karakteri anlatan hikâye, korku sinemasına
yönelik araştırma niteliği taşımasa da bir noktada korku filmlerinin temel arketiplerini
sunması açısından dikkate değerdir.
Ansiklopedik çalışmaları ya da içinde korku ile doğrudan bağlantılı olan kültür-sanat
ansiklopedilerini kitap kategorisi altında değerlendirmeyip çalışmamız içine dahil etmesek de
rahmetli sinema yazarı ve tarihçisi Rekin Toksoy’un emeği ile hem fasikül hem de kaliteli bir
ciltle 1975 yılında yayımlanan “Arkın Sinema Ansiklopedisi”ni anmak gerekir. Daha fazla
olması planlanan ancak iki ciltte ve toplam 480 sayfa ile son bulan ansiklopedi içinde korku
sinemasına geniş yer ayrılır; konu hakkında açılan çeşitli başlıklar, örnekler ve bol görsel ile
desteklenir. Birinci cildin sonunda “Korku Sineması” maddesi yer alır ve daha çok korku
sinemasının gizem, suç, gerilim alt türlerine yakın örnekleri anlatılır (223-240’ıncı sayfalar
arası). İkinci ciltte ise kaldığı yerden devam eder ve fantastik, doğaüstü, okültist öğeler içeren
korku filmlerine yer verilir ve “Vampirler”, “Şeytanla Anlaşanlar”, “İnsanımsılar”, “Yaşayan
222
Ölüler”, “Hayaletler Arasında” gibi alt başlıklar ile konuya genel bir bakış yapılır (241-
264’üncü sayfalar arası).
“Çağdaş Fantazya–Popüler Kültür Açısından Bilim-Kurgu ve Korku
Sineması” (1981) ise Darko Suvin’in kuramsal yorumlarına dayandırılan ve tür filmleri
arasından özellikle korku ve bilimkurgu üzerinde yoğunlaşan bir kitap olup o güne kadar
korku sinemasını akademik yönden etraflıca inceleyen ilk kapsamlı telif eserdir. Prof. Dr. Âlim
Şerif Onaran, “Sinemaya Giriş” (1986) adlı kitabında da “Sinemada Türler” başlığı altında
“Korku ve Bilim-Kurgu Filmleri”ne yer verir ve 7 sayfada kısa bir korku sineması tarihi
özetlemeye çalışır. Aynı yıl duayen sinema yazarı Atilla Dorsay, “Beyaz Perdede Kırmızı
Filmler”(1986) adlı kitabını yazar ve korku sinemasını “Fantastik Sinema” başlığı altında
inceler. Korku sineması yerine fantastik sinema tabirini tercih eder, bazı bölümlerde bilim
kurgu sinemasını da anlatır. Muzaffer Budak ise “Sinema Yazıları (1969-1986)” (1986)
adlı kitabında korku ve bilimkurgu sinemasına yer veren bir başka yazar olarak karşımıza
çıkar.
Salt korku yönetmeni olmasa da ülkemizde popüler kültür imajı olarak geniş çevrelerce
bilinen Alfred Hitchcock sinemasını anlatan “Hitchcock” (1987), bir başka ünlü yönetmen
François Truffaut tarafından yazılır ve dilimize çevrilir. Başta sinema mecmuaları olmak üzere
Hitchock hakkında pek çok yazı, makale ve haber yayımlanır (bunlardan bir tanesi Ocak 1968
tarihli Türk Dili dergisinin 196’ncı sayısı olan “Sinema Özel Sayısı”nda yer alan ve Truffaut ile
Hitchcock arasında yapılan Psycho filmi eksenli söyleşidir), özellikle 2000’li yıllardan sonra
yönetmen hakkında çok sayıda kitap dilimize çevrilir.
Türk sinemasının izlenebilir durumda olan ve kayıp statüsünde olmayan ilk korku filmi
“Drakula İstanbul’da”, Agah Özgüç’e ait “Başlangıcından Bugüne Türk Sinemasında
İlkler” (1990) kitabında “Korku Sinemasının İlkleri” adlı başlık altında bir sayfada anlatılır.
Filmin ilk eleştirisi ise aslında 14 Mart 1953 tarihli “Yıldız” haftalık sinema mecmuasının 12’nci
sayısındaki “Haftanın Yerli Filmi” köşesinde yapılır. Film, aynı zamanda “Famous Monsters
of Filmland” gibi önemli bir derginin sayfalarına da konu olurken, “The Vampire Book–The
Encyclopedia of the Undead” gibi ansiklopedik çalışmalar olmak üzere pek çok yabancı
kaynakta da yerini alır.
Nilgün Abisel, “Popüler Sinema ve Türler” (1995) adlı kitabında korku sinemasına
geniş bir yer ayırırken türün tanımlanmasından, tarihçesine; korkunun temel
belirleyicilerinden, korku filmlerinde istifade edilen öğelere kadar geniş bilgiler sunar. Aynı
yıl “Ütopik Sinema” (1995) adlı çeviri kitapta da aslen bilimkurgu sineması anlatılırken
korku ile aralarındaki ilişkiye değinilir. Doğrudan bir sinema kitabı olmayan ancak eğlence
kültürüne yönelik akademik çalışmalara yer veren “Eğlence İncelemeleri-Kitle
Kültürüne Eleştirel Yaklaşımlar” (1998) adlı kolektif bir çalışmada “popüler slasher
filmlerinden yola çıkarak postmodern kuramın bazı temel varsayımlarını, özellikle de kitle
kültürünün hazzın alanı olduğu, burjuva egosunu güçlendirip koruyarak burjuva
ideolojisine destek olma gibi bir işlev gördüğü inancını sorgulayan” bir makale olarak ifade
223
edilen ve Tania Modleski tarafından kaleme alınan “Haz Terörü-Çağdaş Korku Filmi ve
Postmodern Kuram” yazısı yer alır.
Hayatını sinemaya adamış ve yaşayan bir efsane olan Giovanni Scognamillo, korku
edebiyatının külliyatını çıkardığı “Dehşetin Kapıları” (1994) kitabından sonra ikinci
hamlesini “Korkunun Sanatları” (1996) ile yapar. Edebiyat, çizgi roman, resim, müzik,
tiyatro içindeki korku akımlarını anlatırken “Korku’nun İmgeleri” adlı sinema bölümünde
yüzlerce örneği tek bir kitapta toplar. “Canavarlar Yaratıklar Manyaklar” (2006) ile
1964-2002 yılları arasında kaleme aldığı fantastik-korku-bilimkurgu ekseninde seyreden
inceleme, araştırma ve eleştirme yazılarını toplu olarak görmek mümkün olur ve meraklıların
istifadesi için kitabın sonuna 400’e yakın film dizini de eklenir. Altmışa yakın kitaba imza atan
Scognamillo’nun yazarlık serüveninde korku sineması eksik olmaz. Yazarlık yapmaya
başladığı ilk dönemden itibaren ulusal ve uluslararası mecralarda korku hakkında kalem
oynatır. Aynı zamanda bir sinema kitabı da sayılabilecek Aylin Ünal’ın Scognamillo hakkında
hazırladığı biyografik kitap “Giovanni Scognamillo-Aşk ve Korku” (2009) bu konuya
geniş yer verir.
+1 Kitap, “Canavarlar Yaratıklar Manyaklar”tan başka önemli bir kitap daha yayımlar.
Akademisyen ve sinema tarihçisi/yazarı Kaya Özkaracalar, 1998 yılında başlayan ve 19 sayı
çıkan “Geceyarısı Sineması” dergisini yayına hazırlar. “Türkiye'nin 'öteki' sinema dergisiyle
karşınızdayız” başlığıyla B filmleri, korku, trash, bilimkurgu, erotik, istismar filmleri gibi pek
çok türe yer verir ve süreli sinema yayıncılığında korkuyu temel alan en önemli kaynağa
dönüşür. Dergi, kült bir mertebeye erişirken “iyikotufilm.com” gibi internet sitelerine dahi
esin kaynağı olur. İşte bu konsept dahilinde bir de kitap hazırlar Özkaracalar ve 518 sayfalık
“Geceyarısı Filmleri” (2007) adlı eserini okurlara sunar. Özkaracalar ayrıca “Gotik”
(2005) adlı kitabında “Sinemada Gotik” bölümüne yer verir ve sinema ve gotik kavramını
birleştirerek kısaca anlatır.
Kabalcı Yayınevi, her korku sineması meraklısının başucu kitaplarından olan bazı çeviri
ve telif eserleri basar. Pete Tombs’un yazdığı kült eser “Mondo Macabro”, “Fantastik
Filmler–Uzakdoğu’dan Güney Amerika’ya” (2004) adıyla basılır. Bol görselli kitabın
bir bölümü de Türk sinemasını anlatır. Tombs’un Cathal Tohill ile birlikte yazdığı “Avrupa
Seks ve Korku Sineması 1956-1984” (2005) ise bir yıl sonra basılır. Ancak bu hacimli
ciltlere sahip seriyi başlatan “Fantastik Türk Sineması” (1999) adlı kitaptır ve 2007
yılında kaybettiğimiz karikatürist/sinema yazarı Metin Demirhan ve Scognamillo tarafından
birlikte yazılır. Görsel malzemesi bol, içeriği zengin olan kitap, tür ve korku sinemamızın
tarihini etraflıca anlatır. Yabancı araştırmacılar için “Fantastic Turkish Cinema” adlı İngilizce
bir bölüme de yer verilir. Bir başka sinema tarihçisi Rekin Teksoy’un iki ciltlik “Rekin
Teksoy’un Sinema Tarihi” (2005) adlı 1321 sayfalık eserinin yalnızca ilk cildinde ise
“Serüven ve Korku Sineması” adlı dört sayfalık bir bölümde çoğunlukla Tarzan filmleri ve Lon
Chaney üzerine değinilir.
2000’li yıllar, çok sayıda kitabın okur ile buluştuğu yıllar olur. “Korku Sineması ve
Kadın” adlı bir bölüm içeren kolektif çalışma “Sinemada Anlatı ve Türler” (2004); tür
224
sineması eleştirisini anlatan Zafer Özden’in korku filmi çözümlemelerine yönelik ipuçlarına
yer verdiği “Film Eleştirisi–Film Eleştirisinde Temel Yaklaşımlar ve Tür Filmi
Eleştirisi” (2004) kitabı; karabasan imgesini merkez alan Noel Carroll’un “Karabasan ve
Korku Filmi: Fantastik Varlıkların Simgesel Biyolojileri” (2005) adlı çeviri kitap;
sürrealizm hareketinin önemli temsilcilerinden olan ve aynı zamanda “Gomeda” (2007) filmi
ile bilinen Tan Tolga Demirci’ye ait “Korku Sinemasının Psikanalizi” (2006); B filmleri
hakkında yazılmış “Kitle Kültürü Sineması ve B Filmi” (2012) akla gelen kitaplar
arasındadır.
Kalkedon Yayınları, yayın haklarını alarak Türkçeleştirdiği “Asya Korku Sineması”
(2011) ve “Korku Sineması” (2011) kitaplarını basarken korkunun önemli yönetmenlerini
anlatan “Dario Argento” (2011), “David Lynch” (2012) , “John Carpenter”(2013)
kitaplarını da atlamaz ve dilimize kazandırır. Sinema Kitaplığı’na telif eserler de ekler ve
bunlardan bir tanesi de şahsım tarafından yazılan ve korku sinemasında ikon haline gelmiş
canavarların tarihsel serüvenlerinin anlatıldığı “Korkunun Canavarları” (2011) adlı
kitaptır. Aynı yıl Giovanni Scognamillo ve Aylin Ünal ile birlikte kaleme aldığımız vampir
mitolojisi ile alakalı “Vampir Manifestoları” (2001) da 78 sayfalık bir bölümde
vampirlerin sinemadaki serüvenlerine yer verir. Bir yıl önce ise Ulaş Işıklar, “Gecenin
Çocukları” (2010) adlı kitabıyla korku sinemasının en önemli karakterlerinden olan
vampirlerin değişim ve dönüşümünü anlatır.
2011 yılında Murat İri tarafından derlenen “Sinema Araştırmaları: Kuramlar,
Kavramlar, Yaklaşımlar” (2011) kalabalık bir yazar ve yayın kurulunun emeği olarak
karşımıza çıkarken bu kolektif çalışmada Serpil Kırel tarafından “Sinemada Tür Kavramı ve
Popüler Türleri Anlamak Üzere Bir Yol Haritası” adlı bir bölüm de yer alır ve melodram,
western, müzikal ve korku üzerine alt başlıklar açılır. Okumakta olduğunuz makale ile benzer
minvalde korku üzerine yapılan çalışmaların isimlerine ve içeriklerine yer verir; bunun yanı
sıra süreli yayınlarda yayımlanan bazı makalelere, akademik çalışmalara, film isimlerine
değinerek konuya daha genel bir çerçevede bakış sağlar.
Korku klasiklerini anlatan, ilk dönemden başlamak üzere klasikleşmiş canavarlara yer
veren bir çalışma da Durmuş Akbulut’un yazdığı ve “Sinemanın İlkleri” serisi içinde yer alan
“Korku Sineması” (2012) olur. Bir başka seri “Sinemaya Giriş”tir ve 2014-2015 yılları
arasında “Kolektif Kitap”; bilimkurgu, fantastik, suç gibi türleri ayrı ayrı kitaplarda anlatan bir
seriyi Türkçeye çevirir. “Korku” (2014) da bunlardan biri olur. “Sinemanın Temel
Kavramları” (2012) adlı çeviri kitapta “Korku Sineması (Gotik Korku / Hammer Filmleri
/ Korku Gerilim / Beden Korkusu / Vampir Filmleri)” adlı bölümde korku sinemasının çok
kısa bir tarihi yer alır. En kapsamlı çalışma ise Cinius Yayınları’ndan çıkar ve büyük boy,
resimli ve kuşe kâğıda basılmış 627 sayfalık “60’lardan Günümüze Korku Sineması
Ansiklopedisi” (2015) bu konuya duyulan açlığı bir anlamda bastırır.
Prof. Dr. Âlim Şerif Onaran iki ciltlik “Türk Sineması” (1994) adlı kitabına “Tarihsel
Filmler, Salon Filmleri, Güldürü Filmleri, Arabesk Melodramlar, Belge Filmleri, Çizgi
Filmleri” konu edinirken korku filmlerinden bahsetmez; çünkü 1994 tarihinde hala
225
bahsedilecek yeterli sayıda korku filmimiz yoktur. Ancak günümüzde “Türk Korku Sineması”
kavramından pek ala bahsedebiliriz. Bu da her şeyden önce korku filmlerine yönelen bir neslin
sayesindedir ve onları aydınlatacak doğru ve teyit edilmiş bilgilerden oluşan sinema
kitaplarının yazılması sinema yazarlarının/tarihçilerinin üstlenmesi gereken görevlerden
biridir. Buradan yola çıkarak, mevcut temellerin üzerine yeni çalışmalar inşa etmeden önce
geçmişin temellerini bilmek gerekliliği ortaya çıkar, ki yazıyı hazırlamaktaki naçizane
amaçlarımızdan bir tanesi de budur.
* Türkiye’de yayımlanan sinema kitapları bibliyografyası çalışmalarına;
http://www.tsa.org.tr/,
https://sadibey.com/,
http://sinematek.tv/,
https://tr.wikipedia.org/ sayfalarının ilgili sekmelerinden ulaşılabilir.
226
BİTTİ
FABİSAD ALMANAK 2017
“Hayal Kurmak Özgürleştirir”
www.fabisad.com
ENTROPOL KİTAP
www.entropolkitap.com
Dostları ilə paylaş: |