Almanak 2017 entropol kitap



Yüklə 5,21 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə79/79
tarix06.05.2018
ölçüsü5,21 Kb.
#42952
1   ...   71   72   73   74   75   76   77   78   79

 
220 
 
Tertemiz  beyaz  mermer  zeminde  ellerinin  üzerinde  sıçramalarını  seyredin  –    Bjørnson'un
9
 
çoktandır savunduğu bir ilerleme yöntemi bu. Büyük elleri var, dev beyinleri, yumuşak, sıvı, 
ruh  dolu  gözleri  var.  Bütün  kas  sistemleri,  bacakları,  karınları  hiçlik  derecesine  inmiş, 
akıllarına kıyasla sarkık, gereksiz bir kalıntı.” 
Profesörün  diğer  hayalleri  o  kadar  çekici  değil.  “Hayvanlar  ve  bitkiler  insandan  önce 
ölecek, sadece yiyecek ya da zevk olarak sakladıkları kalacak, ya da onun çevresinde asalağımsı 
ve asalaklar olarak ayak işlerini görenleri besleyenler kalacak. Bu zararlı ve böcekler er geç 
onun yorulmak bilmez yaratıcılığına ve sürekli artan disiplinine boyun eğmeli. Bitki olmadan 
da klorofil yapmanın bir yolunu öğrenince (kimyacılar hiç kuşkusuz bu sırra doğru ilerliyor), 
o  zaman  dünyadaki  diğer  hayvan  ve  bitkilere  mecbur  kalmayacak  insan.  Er  ya  da  geç,  bir 
direniş gücü ya da zorunluluk kalmadığı zaman, yok olma ortaya çıkar. Son günlerinde insan 
dünyada yalnız olacak ve yiyeceğini de kimyacı ölü kayalardan ve günışığından çıkartacak. Ve 
– bunun tam nedenini o açık seçik ve acı verecek kadar haklılıkla yazılmış olan “Etik Bilgisi”
10
 
adlı  kitaptan  görmek  mümkün  –  insanın  irrasyonel  yoldaşlığı  yerini  entelektüel  işbirliğine 
bırakacak,  akıl  şeması  içinde  duyguyla  kaplanacak.  Hiç  kuşkusuz  bu  hâlâ  uzun  bir  zaman 
sonra,  ama  uzun  bir  zaman  ebediyetin  karşısında  hiçtir  ve  bu  şeyleri  düşünen  her  insan 
ebediyetle yüzleşmek zorundadır.” 
Zaten dünya sürekli uzaya ısı yayıyor, diye hatırlatır profesör bize. Ve böylece en azından 
dünyevi melekler hayali çıkar ortaya, kafaları üstünde zıplayan, büyük duygusuz zekalar ve 
küçük kalpler, hep beraber onları gitgide daha sıkı saran soğukla mücadele ediyorlar. Çünkü 
dünya soğuyor – ağır ağır ve kaçınılmaz olarak yıllar geçtikçe soğuyor. “Bu yaratıkları hayal 
etmemiz  lazım,”  diyor  profesör,  “dünyanın  derinliklerindeki  geçitlerde  ve  laboratuvarlarda 
olacaklar. Bütün dünya karla ve buzla kaplanmış olacak, bütün hayvanlar, bütün bitkiler yok 
olmuş, sadece hayat ağacının o en son dalı kalmış. Son insanlar gezegenin azalan ısısını takip 
ederek daha da derinlere inmiş ve büyük çelik tüpler ve havalandırmalar onların ihtiyacı olan 
havayı veriyor.” Böylece bu insani kurbağa yavrularına bir göz attıktan, derin geçitlerindeki 
hallerine, sıkıcı makinelerinin tıkır tıkır çalışmasını seyrettikten, parlayıp kara gölgeler yapan 
yapay ışıklara baktıktan sonra, profesörün falı sona eriyor. İnsanlık soğuk karşısında perişan 
halde  çekiliyor,  tanınmaz  hale  gelmiş.  Fakat  profesör  oldukça  inandırıcı  –  onun  ortaya 
koyduğu olgular günümüz bilimine uygun, yöntemleri düzgün. Düşünür bu gelecek karşısında 
ürperiyor, ateşi canlandırmaya çalışıyor ve daha yazılmamış olan bu etkileyici kitabın tamamı 
piposunun  dumanında  kaybolup  gidiyor.  Yazılmamış  edebiyatın  büyük  üstünlüğü  bu  – 
kitapları  değiştirmeye  gerek  yok.  Bizim  düşünürümüz  Kubilay  Han'ın  mektuplarının  bir 
kısmının da böyle kaybolduğunu düşünerek türün kaderi konusunda teselli ediyor kendini.  
                                                        
9
 
 Bjørnstjerne Bjørnson (1832-1910), Norveçli yazar. 1903'te şiirleriyle Nobel ödülünü aldı. 
10
 
Evrimci ve uygarlığın çöküşüyle ilgili karamsar fikirleriyle büyük etki bırakan Herbert Spencer'ın   
(1820-1903), 1879 tarihli kitabı.  


 
221 
 
TÜRKİYE’DE YAYIMLANAN KORKU SİNEMASI 
HAKKINDAKİ KİTAPLAR 
FATİH DANACI 
   
 
 
Alacakaranlık, Nisan 2017, Sayı 1, sf.10-13 
 
                
Ülkemizde korku sineması severlerin uzun yıllar boyunca yaşadığı en büyük sorunlardan 
biri  Türkçe  yazılmış  kaynak  ve  başvuru  kitapların  yetersizliğiydi.  Bu  sorun  günümüzde  bir 
miktar da olsa aşılmış durumda. Gerek yayınevleri tarafından basılan kitaplar, gerek süreli 
yayınların tutumları, gerek korku kültürüne yönelik yapılan akademik çalışmalar, gerekse de 
bu  mecrada  üretim  yapan  internet  siteleri  bu  açığı  kapadı.  Peki,  rotamızı  geçmişe 
çevirdiğimizde  korku  sineması  hakkında  yazılmış  hangi  kitaplarla  karşılaşırız?  Sinema; 
ücretsiz  ya  da  ücretli  internet  platformlarıyla  bilgisayarımıza,  yüzlerce  kanaldan  oluşan 
televizyon yayınları aracılığıyla evimize, hatta cebimize kadar gelmişken bu büyük endüstriyi 
anlatmak  için  yayıncılık  sektörü  neler  yaptı?  Genelde  sinema  sanatı,  özelde  ise  korku 
sinemasına yönelik eğilimler sonucu ortaya çıkan ve yayınevleri ile yazarların ihtiyaç duyduğu 
motivasyonu sağlayan bu dönemde ne gibi eserler yazıldı? İşte bu yazıda, süreli yayınlarda yer 
alan  ve  korku  sinemasını  doğrudan  ya  da  dolaylı  anlatan  yazıları  tenzih  ederek  tam  bir 
külliyata olmasa bile önemli olabileceğine düşündüğümüz bazı kitaplara kronolojik bir şekilde 
yer vererek bu soruları yanıtlamayı amaçlıyoruz.   
Bu  çerçevede  karşımıza  çıkan  kitaplardan bir tanesi  için  1965  yılı  işaret edilebilir. Afif 
Yesari,  “halkımızın,  sinema  sanatına  gösterdiği  ilgi  göz  önünde  tutularak”  yazıldığını 
vurguladığı “Artist Olmak” (1965) kitabında artist olmaya hevesli gençlere bilgiler verir. 
Bunun  yanı  sıra  sinema  konusunda  çeşitli  konulara  da  değinir  ve  senaryo  örneği  olarak 
öykü/sinopsis/senaryo karışımı “Korku” adlı özgün bir film hikâyesi kaleme alır. Esrarengiz 
bir  köşkte  hortladığına  inanılan  Azra  adlı  bir  karakteri  anlatan  hikâye,  korku  sinemasına 
yönelik  araştırma  niteliği  taşımasa  da  bir  noktada  korku  filmlerinin  temel  arketiplerini 
sunması açısından dikkate değerdir. 
Ansiklopedik  çalışmaları  ya  da  içinde  korku  ile  doğrudan  bağlantılı  olan  kültür-sanat 
ansiklopedilerini kitap kategorisi altında değerlendirmeyip çalışmamız içine dahil etmesek de 
rahmetli sinema yazarı ve tarihçisi Rekin Toksoy’un emeği ile hem fasikül hem de kaliteli bir 
ciltle 1975 yılında yayımlanan “Arkın Sinema Ansiklopedisi”ni anmak gerekir. Daha fazla 
olması planlanan ancak iki ciltte ve toplam 480 sayfa ile son bulan ansiklopedi içinde korku 
sinemasına geniş yer ayrılır; konu hakkında açılan çeşitli başlıklar, örnekler ve bol görsel ile 
desteklenir.  Birinci  cildin  sonunda  “Korku  Sineması”  maddesi  yer  alır  ve  daha  çok  korku 
sinemasının gizem, suç, gerilim alt türlerine yakın örnekleri anlatılır (223-240’ıncı sayfalar 
arası). İkinci ciltte ise kaldığı yerden devam eder ve fantastik, doğaüstü, okültist öğeler içeren 
korku filmlerine yer verilir ve “Vampirler”, “Şeytanla Anlaşanlar”, “İnsanımsılar”, “Yaşayan 


 
222 
 
Ölüler”,  “Hayaletler  Arasında”  gibi  alt  başlıklar  ile  konuya  genel  bir  bakış  yapılır  (241-
264’üncü sayfalar arası). 
“Çağdaş  Fantazya–Popüler  Kültür  Açısından  Bilim-Kurgu  ve  Korku 
Sineması”  (1981)  ise  Darko  Suvin’in  kuramsal  yorumlarına  dayandırılan  ve  tür  filmleri 
arasından  özellikle  korku  ve  bilimkurgu  üzerinde  yoğunlaşan  bir  kitap  olup  o  güne  kadar 
korku sinemasını akademik yönden etraflıca inceleyen ilk kapsamlı telif eserdir. Prof. Dr. Âlim 
Şerif Onaran, “Sinemaya Giriş” (1986) adlı kitabında da “Sinemada Türler” başlığı altında 
“Korku  ve  Bilim-Kurgu  Filmleri”ne  yer  verir  ve  7  sayfada  kısa  bir  korku  sineması  tarihi 
özetlemeye çalışır. Aynı yıl duayen sinema yazarı Atilla Dorsay, “Beyaz Perdede Kırmızı 
Filmler”(1986) adlı kitabını yazar ve korku sinemasını “Fantastik Sinema” başlığı altında 
inceler.  Korku  sineması yerine  fantastik  sinema  tabirini  tercih  eder,  bazı  bölümlerde  bilim 
kurgu sinemasını da anlatır. Muzaffer Budak ise “Sinema Yazıları (1969-1986)” (1986) 
adlı  kitabında  korku  ve  bilimkurgu  sinemasına  yer  veren  bir  başka  yazar  olarak  karşımıza 
çıkar. 
Salt korku yönetmeni olmasa da ülkemizde popüler kültür imajı olarak geniş çevrelerce 
bilinen Alfred Hitchcock sinemasını anlatan “Hitchcock” (1987), bir başka ünlü yönetmen 
François Truffaut tarafından yazılır ve dilimize çevrilir. Başta sinema mecmuaları olmak üzere 
Hitchock hakkında pek çok yazı, makale ve haber yayımlanır (bunlardan bir tanesi Ocak 1968 
tarihli Türk Dili dergisinin 196’ncı sayısı olan “Sinema Özel Sayısı”nda yer alan ve Truffaut ile 
Hitchcock arasında yapılan Psycho filmi eksenli söyleşidir), özellikle 2000’li yıllardan sonra 
yönetmen hakkında çok sayıda kitap dilimize çevrilir.   
Türk sinemasının izlenebilir durumda olan ve kayıp statüsünde olmayan ilk korku filmi 
“Drakula İstanbul’da”, Agah Özgüç’e ait “Başlangıcından Bugüne Türk Sinemasında 
İlkler” (1990) kitabında “Korku Sinemasının İlkleri” adlı başlık altında bir sayfada anlatılır. 
Filmin ilk eleştirisi ise aslında 14 Mart 1953 tarihli “Yıldız” haftalık sinema mecmuasının 12’nci 
sayısındaki “Haftanın Yerli Filmi” köşesinde yapılır. Film, aynı zamanda “Famous Monsters 
of Filmland” gibi önemli bir derginin sayfalarına da konu olurken, “The Vampire Book–The 
Encyclopedia  of  the  Undead”  gibi  ansiklopedik  çalışmalar  olmak  üzere  pek  çok  yabancı 
kaynakta da yerini alır. 
Nilgün Abisel, “Popüler Sinema ve Türler” (1995) adlı kitabında korku sinemasına 
geniş  bir  yer  ayırırken  türün  tanımlanmasından,  tarihçesine;  korkunun  temel 
belirleyicilerinden, korku filmlerinde istifade edilen öğelere kadar geniş bilgiler sunar.  Aynı 
yıl “Ütopik Sinema” (1995) adlı çeviri kitapta da aslen bilimkurgu sineması anlatılırken 
korku ile aralarındaki ilişkiye değinilir. Doğrudan bir sinema kitabı olmayan ancak eğlence 
kültürüne  yönelik  akademik  çalışmalara  yer  veren  “Eğlence  İncelemeleri-Kitle 
Kültürüne  Eleştirel  Yaklaşımlar”  (1998)  adlı  kolektif  bir  çalışmada  “popüler  slasher 
filmlerinden yola çıkarak postmodern kuramın bazı temel varsayımlarını, özellikle de kitle 
kültürünün  hazzın  alanı  olduğu,  burjuva  egosunu  güçlendirip  koruyarak  burjuva 
ideolojisine destek olma gibi bir işlev gördüğü inancını sorgulayan” bir makale olarak ifade 


 
223 
 
edilen  ve  Tania  Modleski  tarafından  kaleme  alınan  “Haz  Terörü-Çağdaş  Korku  Filmi  ve 
Postmodern Kuram” yazısı yer alır. 
Hayatını  sinemaya  adamış  ve  yaşayan  bir  efsane  olan  Giovanni  Scognamillo,  korku 
edebiyatının  külliyatını  çıkardığı  “Dehşetin  Kapıları”  (1994)  kitabından  sonra  ikinci 
hamlesini “Korkunun Sanatları” (1996) ile yapar. Edebiyat, çizgi roman, resim, müzik, 
tiyatro  içindeki  korku  akımlarını  anlatırken  “Korku’nun  İmgeleri”  adlı  sinema  bölümünde 
yüzlerce  örneği tek  bir  kitapta  toplar.  “Canavarlar  Yaratıklar  Manyaklar”  (2006) ile 
1964-2002  yılları  arasında  kaleme  aldığı  fantastik-korku-bilimkurgu  ekseninde  seyreden 
inceleme, araştırma ve eleştirme yazılarını toplu olarak görmek mümkün olur ve meraklıların 
istifadesi için kitabın sonuna 400’e yakın film dizini de eklenir. Altmışa yakın kitaba imza atan 
Scognamillo’nun  yazarlık  serüveninde  korku  sineması  eksik  olmaz.  Yazarlık  yapmaya 
başladığı  ilk  dönemden  itibaren  ulusal  ve  uluslararası  mecralarda  korku  hakkında  kalem 
oynatır. Aynı zamanda bir sinema kitabı da sayılabilecek Aylin Ünal’ın Scognamillo hakkında 
hazırladığı biyografik kitap “Giovanni Scognamillo-Aşk ve Korku” (2009) bu konuya 
geniş yer verir. 
+1 Kitap, “Canavarlar Yaratıklar Manyaklar”tan başka önemli bir kitap daha yayımlar. 
Akademisyen ve sinema tarihçisi/yazarı Kaya Özkaracalar, 1998 yılında başlayan ve 19 sayı 
çıkan “Geceyarısı Sineması” dergisini yayına hazırlar. “Türkiye'nin 'öteki' sinema dergisiyle 
karşınızdayız” başlığıyla B filmleri, korku, trash, bilimkurgu, erotik, istismar filmleri gibi pek 
çok  türe  yer  verir  ve  süreli  sinema  yayıncılığında  korkuyu  temel  alan  en  önemli  kaynağa 
dönüşür.  Dergi,  kült  bir  mertebeye  erişirken  “iyikotufilm.com”  gibi  internet  sitelerine  dahi 
esin kaynağı olur. İşte bu konsept dahilinde bir de kitap hazırlar Özkaracalar ve 518 sayfalık 
“Geceyarısı  Filmleri”  (2007)  adlı  eserini  okurlara  sunar.  Özkaracalar  ayrıca  “Gotik” 
(2005) adlı kitabında “Sinemada Gotik” bölümüne yer verir ve sinema ve gotik kavramını 
birleştirerek kısaca anlatır.  
Kabalcı Yayınevi, her korku sineması meraklısının başucu kitaplarından olan bazı çeviri 
ve  telif  eserleri  basar.  Pete  Tombs’un  yazdığı  kült  eser  “Mondo  Macabro”,  “Fantastik 
Filmler–Uzakdoğu’dan Güney Amerika’ya” (2004) adıyla basılır. Bol görselli kitabın 
bir bölümü de Türk sinemasını anlatır. Tombs’un Cathal Tohill ile birlikte yazdığı “Avrupa 
Seks ve Korku Sineması 1956-1984” (2005) ise bir yıl sonra basılır. Ancak bu hacimli 
ciltlere  sahip  seriyi  başlatan  “Fantastik  Türk  Sineması”  (1999)  adlı  kitaptır  ve  2007 
yılında kaybettiğimiz karikatürist/sinema yazarı Metin Demirhan ve Scognamillo tarafından 
birlikte  yazılır.  Görsel  malzemesi  bol,  içeriği  zengin  olan  kitap,  tür  ve  korku  sinemamızın 
tarihini etraflıca anlatır. Yabancı araştırmacılar için “Fantastic Turkish Cinema” adlı İngilizce 
bir  bölüme  de  yer  verilir.  Bir  başka  sinema  tarihçisi  Rekin  Teksoy’un  iki  ciltlik  “Rekin 
Teksoy’un  Sinema  Tarihi”  (2005)  adlı  1321  sayfalık  eserinin  yalnızca  ilk  cildinde  ise 
“Serüven ve Korku Sineması” adlı dört sayfalık bir bölümde çoğunlukla Tarzan filmleri ve Lon 
Chaney üzerine değinilir. 
2000’li  yıllar,  çok  sayıda  kitabın  okur  ile  buluştuğu  yıllar  olur.    “Korku  Sineması  ve 
Kadın” adlı bir bölüm içeren kolektif çalışma “Sinemada Anlatı ve Türler” (2004); tür 


 
224 
 
sineması eleştirisini anlatan Zafer Özden’in korku filmi çözümlemelerine yönelik ipuçlarına 
yer  verdiği  “Film  Eleştirisi–Film  Eleştirisinde  Temel  Yaklaşımlar  ve  Tür  Filmi 
Eleştirisi” (2004) kitabı; karabasan imgesini merkez alan Noel Carroll’un “Karabasan ve 
Korku Filmi: Fantastik Varlıkların Simgesel Biyolojileri” (2005) adlı çeviri kitap; 
sürrealizm hareketinin önemli temsilcilerinden olan ve aynı zamanda “Gomeda” (2007) filmi 
ile bilinen Tan Tolga Demirci’ye ait “Korku Sinemasının Psikanalizi” (2006); B filmleri 
hakkında  yazılmış  “Kitle  Kültürü  Sineması  ve  B  Filmi”  (2012)  akla  gelen  kitaplar 
arasındadır. 
Kalkedon  Yayınları,  yayın  haklarını  alarak  Türkçeleştirdiği  “Asya  Korku  Sineması” 
(2011) ve “Korku Sineması” (2011) kitaplarını basarken korkunun önemli yönetmenlerini 
anlatan “Dario Argento” (2011), “David Lynch” (2012) , “John Carpenter”(2013) 
kitaplarını  da  atlamaz  ve  dilimize  kazandırır.  Sinema  Kitaplığı’na  telif  eserler  de  ekler  ve 
bunlardan bir tanesi de şahsım tarafından yazılan ve korku sinemasında ikon haline gelmiş 
canavarların  tarihsel  serüvenlerinin  anlatıldığı  “Korkunun  Canavarları”  (2011)  adlı 
kitaptır.  Aynı  yıl  Giovanni  Scognamillo  ve  Aylin  Ünal  ile  birlikte  kaleme  aldığımız  vampir 
mitolojisi  ile  alakalı  “Vampir  Manifestoları”  (2001)  da  78  sayfalık  bir  bölümde 
vampirlerin  sinemadaki  serüvenlerine  yer  verir.  Bir  yıl  önce  ise  Ulaş  Işıklar,  “Gecenin 
Çocukları”  (2010)  adlı  kitabıyla  korku  sinemasının  en  önemli  karakterlerinden  olan 
vampirlerin değişim ve dönüşümünü anlatır.  
2011  yılında  Murat  İri  tarafından  derlenen  “Sinema  Araştırmaları:  Kuramlar, 
Kavramlar,  Yaklaşımlar”  (2011)  kalabalık  bir  yazar  ve  yayın  kurulunun  emeği  olarak 
karşımıza çıkarken bu kolektif çalışmada Serpil Kırel tarafından “Sinemada Tür Kavramı ve 
Popüler  Türleri  Anlamak  Üzere  Bir  Yol  Haritası”  adlı  bir  bölüm  de  yer  alır  ve  melodram, 
western, müzikal ve korku üzerine alt başlıklar açılır. Okumakta olduğunuz makale ile benzer 
minvalde korku üzerine yapılan çalışmaların isimlerine ve içeriklerine yer verir; bunun yanı 
sıra  süreli  yayınlarda  yayımlanan  bazı  makalelere,  akademik  çalışmalara,  film  isimlerine 
değinerek konuya daha genel bir çerçevede bakış sağlar.  
Korku  klasiklerini  anlatan,  ilk  dönemden  başlamak  üzere  klasikleşmiş  canavarlara  yer 
veren bir çalışma da Durmuş Akbulut’un yazdığı ve “Sinemanın İlkleri” serisi içinde yer alan 
“Korku  Sineması”  (2012)  olur.  Bir  başka  seri  “Sinemaya  Giriş”tir  ve  2014-2015  yılları 
arasında “Kolektif Kitap”; bilimkurgu, fantastik, suç gibi türleri ayrı ayrı kitaplarda anlatan bir 
seriyi  Türkçeye  çevirir.  “Korku”  (2014)  da  bunlardan  biri  olur.  “Sinemanın  Temel 
Kavramları” (2012) adlı çeviri kitapta “Korku Sineması (Gotik Korku / Hammer Filmleri 
/ Korku Gerilim / Beden Korkusu / Vampir Filmleri)”  adlı bölümde korku sinemasının çok 
kısa  bir  tarihi  yer  alır.  En  kapsamlı  çalışma  ise  Cinius  Yayınları’ndan  çıkar  ve  büyük  boy, 
resimli  ve  kuşe  kâğıda  basılmış  627  sayfalık  “60’lardan  Günümüze  Korku  Sineması 
Ansiklopedisi” (2015) bu konuya duyulan açlığı bir anlamda bastırır.  
Prof. Dr. Âlim Şerif Onaran iki ciltlik “Türk Sineması” (1994) adlı kitabına “Tarihsel 
Filmler,  Salon  Filmleri,  Güldürü  Filmleri,  Arabesk  Melodramlar,  Belge  Filmleri,  Çizgi 
Filmleri”  konu  edinirken  korku  filmlerinden  bahsetmez;  çünkü  1994  tarihinde  hala 


 
225 
 
bahsedilecek yeterli sayıda korku filmimiz yoktur. Ancak günümüzde “Türk Korku Sineması” 
kavramından pek ala bahsedebiliriz. Bu da her şeyden önce korku filmlerine yönelen bir neslin 
sayesindedir  ve  onları  aydınlatacak  doğru  ve  teyit  edilmiş  bilgilerden  oluşan  sinema 
kitaplarının  yazılması  sinema  yazarlarının/tarihçilerinin  üstlenmesi  gereken  görevlerden 
biridir. Buradan yola çıkarak, mevcut temellerin üzerine yeni çalışmalar inşa etmeden önce 
geçmişin  temellerini  bilmek  gerekliliği  ortaya  çıkar,  ki  yazıyı  hazırlamaktaki  naçizane 
amaçlarımızdan bir tanesi de budur. 
 
* Türkiye’de yayımlanan sinema kitapları bibliyografyası çalışmalarına;  
http://www.tsa.org.tr/,  
https://sadibey.com/,  
http://sinematek.tv/, 
https://tr.wikipedia.org/ sayfalarının ilgili sekmelerinden ulaşılabilir.  
 
 
 
 
 
 
 
 
 


 
226 
 
 
 
 
 
 
BİTTİ 
 
 
FABİSAD ALMANAK 2017 
“Hayal Kurmak Özgürleştirir” 
www.fabisad.com
 
 
ENTROPOL KİTAP 
www.entropolkitap.com
 

Yüklə 5,21 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   71   72   73   74   75   76   77   78   79




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə