Almanak 2017 entropol kitap



Yüklə 5,21 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə75/79
tarix06.05.2018
ölçüsü5,21 Kb.
#42952
1   ...   71   72   73   74   75   76   77   78   79

 
206 
 
Şimdi Ergüder Yoldaş’ın Debra Winger ve Alpay Şalt ile ne alakası var? Bilmem, belki de 
yoktur. 
Türk rock müziğinin en kıdemli müzisyenlerinden Alpay Şalt, kendisinden beklenmedik 
bir anda “Aktif müzik yaşantısını sonlandırdığını” açıkladı. 
Büyük müzisyen, “Radikal bir karar aldım” diyerek tam 1 yıl boyunca müzikle ilgili tüm 
birikimini (müzik aletleri, sahne kostümleri ve CD, LP, DVD koleksiyonu) satıp aktif müzik 
hayatından çekilme kararını kişisel sosyal medya hesabından açıkladı. 
“10.12.2018  ‘e  kadar  mal  varlıklarımı  gittigidiyor  mağazamda  satışa  sunup  gerçek 
yaşamın  tadını  çıkarmak  üzere  yeni  bir  hayata  başlayacağım.  Bazen  çok  güzel  bir  rüyadan 
uyanmak istemeyiz, habire gözümüzü kapatıp rüya devam etsin isteriz ama rüya orada takılıp 
kalır ya, işte öyle birşey… Koleksiyonerler takipte kalın,” açıklamasını yapan Alpay Şalt, bize 
göre tıpkı Ergüder Yoldaş gibi müziği zirvedeyken bıraktı. 
Şalt, Türk rock müziğinin saygın bir ismi. Ona olan saygımız devasadır. Bununla birlikte, 
Alpay’ın bu tavrı, Ergüder Yoldaş’ın yanı sıra aklıma meşhur sinema oyuncusu Debra Winger’ı 
da getirdi. Hatırlarsanız, büyük oyuncu da ‘Subay ve Centilmen’, ‘Çölde Çay’, ‘Sevgi Sözcükleri’ 
gibi filmlerde rol aldıktan ve üç kez Oscar’a aday gösterildikten sonra, henüz 41 yaşındayken 
beklenmedik bir anda oyunculuğa veda etmişti. 
Büyük  oyuncuyla  yapılan  bir  belgesel  var;  izlemediyseniz  şiddetle  tavsiye  ediyorum. 
“Debra Winger’ı Aramak” adındaki bu filmde Winger, “iş hayatıyla ev hayatı arasında bir türlü 
denge tutturamadığı ve artık günde bir saatini bile aynanın başında geçirmeye dayanamadığı 
için oyunculuktan vazgeçtiğini” anlatıyor, artık tek tutkusunun ailesi olduğunu açıklıyordu. 
Ancak bu belgeselin yönetmeni olan Rosanna Arquette’in oyuncu kız kardeşi Patricia’ya 
göre asıl neden başkaydı… 
Winger, kendisini hâlâ sinema dünyasının bir parçası gibi hissederken tekliflerin gitgide 
azalmasından acı çekiyordu… 


 
207 
 
 
Şimdi gene diyeceksiniz ki Alpay Şalt’ın ve Ergüder Yoldaş’ın Debra Winger ile ne alakası 
var? Bilmem, belki de yoktur. 
Lâkin… 
…Yerli ve yabancı “Gösteri Dünyası”nın uzunca bir zamanına fan olarak ve sonrasında 
gazeteci olarak tanıklık ettim. 
Yalan  dünyanın  galebe  çaldığı,  dostluklara  ihanetin  adeta  bir  kurala  dönüştüğü,  insan 
kalitesinin giderek erozyona uğradığı oynak bir zemindir “Şov Dünyası”… 


 
208 
 
Eğlence, sinema ve medya dünyası diyerek özetleyebileceğimiz bu dünyada yavşaklık ve 
kibir  prim  yapar…  En  elitist  yapısından  en  “underground”  ortamlarına  leş  çürüktür  rock 
dünyamız da; zamanında “Heavy metal öldü, yaşasın club hayat tarzı” benzeri vaazlar veren 
sahtekarların heavy metal kitabı yazarak para kazandığı, Türk rock müziği adı altında beş para 
etmez  grupların  “festivalden  festivale”  koştuğu  ve  vasatlıklar  çağında  emeğin  en  yüce 
değerlerden  biri  olduğunun  unutulduğu  ve  önemsenmediği  günümüz  dünyasında  Ergüder 
Yoldaş gibi, Debra Winger gibi, Alpay Şalt gibi insanlar, belki “piyasadan” çekilseler de ruhları 
hep zirvelerde gezinecektir. 
 
 
 


 
209 
 
BABA, SAVAŞ NE DEMEK? 
AŞKIN GÜNGÖR 
 
Adam kocamandı ve kocaman da bir gülümsemesi vardı. Nasıl yapıyordu bilinmez ama 
Sevgi denen bir yaratık besliyordu gözlerinde. Kızına her baktığında o yaratık ortaya çıkardı. 
Küçük kız defalarca görmüştü onu. Kediler gibi uzun kuyruğu olan bir arıya benziyordu. Ama… 
Belki de tam tersi, arılarınki gibi kanatları olan minicik bir kediydi, kim bilir. Öylesine ufak bir 
yaratıktı ki küçük kız hangi tahmininin doğru olduğunu kestiremiyordu.  
Kanatlı  bir  kedi  ya  da  kuyruklu  bir  arı!  Üf,  ne  karışık  işler!  Yine  de  komikti.  Kız  onu 
görünce  gülerdi.  Kahkahası  her  yana  yayılır,  açık  pencerelerden  evlere  girer,  rüzgâr  gibi 
caddeleri  aşar,  mutsuz  insanlara  sürtünüp  onlara  umut  bulaştırır,  geceyse  Ay  Dede’yle 
yıldızlara, gündüzse Güneş’e dek yükselirdi.  
Minicik dedim ama Sevgi adlı kanatlı kedi (veya kuyruklu arı, artık hangisiyse) minicikten 
de  küçüktü.  Karınca  kadar  var  ya  da  yoktu.  Tüyleri,  babanın  kahverengi  gözleriyle  aynı 
renkteydi.  Bir  de  sihirliydi  ki  sormayın  gitsin.  Onun  ortaya  çıkmasıyla  kız  güler,  baba  da 
gülücük denen şey bulaşıcıymış gibi aynı şekilde gülmeye başlardı. Yüzü aydınlanır, gözlerinin 
kenarına  incecik  damlalar  sıra  sıra  dizilirdi.  Hatta  bazen  o  damlalardan  biri  aşağı  atlar, 
babanın top sakallı çenesine doğru uzun bir yolculuğa çıkardı. 
Küçük kız bir keresinde sormuştu: “Baba, gözlerindeki ne?” 
“Gözbebeği tatlım,” demişti babası. 
“Hayır, onu sormuyorum ki.” 
“Neyi soruyorsun ya?” 
“Gözlerindeki arıyı soruyorum.” 
“Gözlerimdeki arı mı?” 
“Tabii akıllım, arı. Ama…” 
“Ama ne?” 
“Pek arıya da benzemiyor aslında. Belki de arı gibi kanatları olan minicik bir kedidir.” 
“Yani gözlerimde yaşayan kanatlı bir kedi mi var?” 
“Galiba.” 
Babanın gözleri kocaman olmuş, içlerinde bir şeyler oynaşmış ve tam da o anda kanatlı 
minik kedi yeniden ortaya çıkmıştı. Kahkaha atmıştı baba. Kızı kucaklayıp havalara kaldırmış, 
sımsıkı sarılmış, yanaklarını, boynunu, ellerini, minik parmaklarını öpmüş de öpmüştü. 
Kız kıkırdamış, “Ay baba, gıdıklanıyorum ya!” demişti. 


 
210 
 
Baba  daha  da  çok  gülmüştü  o  zaman.  Kızın  saçlarını  karıştırmış,  “Ömrümsün  kız,” 
demişti. “Kalbimsin kız.” 
“Baba?” demişti kız merakla. 
“Söyle tatlım.” 
“Ömrümsün ne demek?” 
“Sen ömrümün en değerli şeyisin demek.” 
“Baba?” 
“Söyle canım.” 
“Kalbimsin ne demek?” 
“Beni hayatta tutan şeysin demek.” 
“Baba?” 
“Söyle bebeğim.” 
“Peki gözlerindeki o kanatlı kedi ne?” 
“Hımm…” demişti babası. “Anladım şimdi. Sen Sevgi adlı minik yaratığı soruyorsun.” 
“Sevgi adlı minik yaratık mı!” demişti kız coşkuyla. “Ne acayip!” 
“Acayiptir ya. Hem de nasıl sevimlidir bilsen.” 
“Biliyorum. Beni hep güldürüyor. Onu ne zaman görsem içim şöyle oluyor, hangi renkli 
balonlar  var  ya,  işte  onlar  gibi,  içim  renkli  renkli  oluyor.  O  senin  gözlerine  gelince  hemen 
gülmeye başlıyorum.” 
“Belki de sen gülüyorsun diye geliyordur o yaramaz şey benim gözlerime.” 
“Nasıl?” 
“Yani belki de senin gülücüklerin onu saklandığı yerden çıkartıyordur, olamaz mı?” 
“Olabilir.” 
Küçük  kız,  bu  söylenen  şeyi  tam  olarak  anlayamamıştı  aslında  ama  fazla  da  üstünde 
durmamıştı.  Öyle  ya  da  böyle,  babasının  gözlerinde  adı  Sevgi  olan  sihirli  minik  bir  yaratık 
vardı ve onun orada olması kızı çok ama çok mutlu ediyordu. Bu yeterliydi. Hiç değilse uzunca 
bir süre. 
Sonra bir şeyler oldu. Kanatlı kedi gittikçe daha az görünmeye başladı babanın gözlerinde. 
Kız bunun nedenini anlayamadı. Babası eline bir gazete alıp koltuğuna oturuyor, yazılanları 
oflayıp puflayarak okuyor, sonra televizyonun karşısına geçip sabahtan akşama dek haberleri 
izliyordu. Artık çok az gülümsüyor, genellikle somurtuyordu. 
Kız henüz okumayı sökemediğinden gazetelerde yazanları bilmiyordu ama bir keresinde 
televizyonda “savaş” diye bir şeyden söz edildiğini duymuştu. Anlamını bilmese de bu sözcük 
onu  korkutmuştu.  Ağzı  ta  boğazına  dek  sivri  ve  keskin  dişlerle  dolu,  kocaman  kafalı, 


Yüklə 5,21 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   71   72   73   74   75   76   77   78   79




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə