Anab L m dali



Yüklə 4,8 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə32/101
tarix06.02.2018
ölçüsü4,8 Kb.
#26403
1   ...   28   29   30   31   32   33   34   35   ...   101

 
 
61 
ş
eyin  varlığından  bağımsız  olarak  düşünemezler.
158
  Bu  anlamda  Moore’un  “natüralizm” 
adlandırması,  sadece  ampirik  temelli,  tabiat  merkezli  veya  bilimsel  ahlâk  anlayışlarını 
nitelendirmez.  Ona  göre  Aristoteles,  Stoikler,  Spinoza  (1632–1677),  Rousseau  (1712–
1778),  Bentham,  Kant,  Mill,  Spencer  başta  olmak  üzere  ahlâkçıların  büyük  bir  bölümü 
doğalcı yanılgıya düşmüştür.
159
 Onlar iyinin mahiyeti konusunda isabetli bir tetkik ortaya 
koyamamış ve iyiyi, eşyanın bir özelliği olarak görmüşlerdir.  
yi, doğal olmayan ve bu yüzden tanımlanamayan basit bir niteliktir.  yi, eşyanın 
özelliği olabilir; ancak doğal bir özelliği olmaz.  yinin tanımlanamaması, onun esrarengiz 
ve anlaşılmaz bir nitelik olmasından kaynaklanmaz; onun “sarı renk” gibi basit bir kavram 
olmasından  kaynaklanır.  Moore,  doğalcı  yanılgının  anlaşılması  için  iyilik  hakkında  bir 
renk  benzetmesine  başvurur.  Buna  göre  bir  şeyi  sarı  olarak  algılamamıza  neden  olan 
fiziksel  özelliklere  dayanarak sarının  tanımlanabileceğini düşünmek,  bir hata  olduğu gibi 
bir şeyin onu iyi yapan özelliklerine dayanarak iyiliği tanımlamaya kalkmak da hata olur. 
Örneğin  belli  bir  dalga  boyunda  ışık  sarı  olur;  ancak  buradan  hareketle  sarıyı,  belli  bir 
dalga boyuna sahip ışık olarak tanımlayamayız. Yine ‘sarı portakal’dan hareketle sarılığın 
portakalın  doğal  bir  özelliği  olduğunu  söyleyemeyiz.  Sarı,  portakalın  doğal  bir  özelliği 
değildir. Aynı şekilde iyi veya kötü, bir şeye özellik olabilirler; ama doğal özellik değil.
160
 
Moore,  iyi  ve  sarı  arasında  kurduğu  benzetmeyi  daha  sonra  haz  ile  iyi  arasında  kurarak 
doğalcı  yanılgıya  düştüğünü  söylediği  faydacılığı  eleştirir.  Moore’a  göre  faydacılar, 
tecrübenin  insanı  mutlu  ediyor  olmasını  tecrübenin  bir  özelliği  olarak  kabul  ederler  ve 
mutluluğun iyi ve tecrübenin tanımlanamaz özelliği olduğunu ileri sürerler. Moore, burada 
ş
öyle bir akıl yürütmenin olduğunu düşünür: X (örneğin futbol oynamak), mutluluk verir; 
mutluluk veren şey iyidir; o halde x, iyidir.
161
 Moore’a göre bu akıl yürütmede birkaç hata 
vardır. Öncelikle iyi, kendi dışında başka bir şeyle tanımlanır.  kinci olarak mutlulukla iyi 
özdeşleştirilir.  Üçüncü olarak  iyi,  bir eylemin  doğal bir  özelliği  gibi  görülür.  Oysa  “Işık, 
belli  bir  dalga  boyunda  sarıdır.”  hükmünden,  “Sarı,  ışığın  belli  bir  dalga  boyudur.” 
hükmüne;  yine  “Portakal  sarıdır.”  hükmünden  “Sarı,  portakaldır.”  hükmüne 
varamayacağımız gibi “x iyidir.” hükmünden, “ yi, x’tir.” hükmüne varamayız. Yani başka 
bir şeyi iyiye yüklem ve cins yapamayız; çünkü iyi; basit, tanımlanamaz ve analiz edilemez 
bir  özellik  ve  doğal  olmayan  bir  olgudur.  yi,  “iyi  bir  insan”,  “iyi  bir  bıçak”,  “iyi  bir 
                                                 
158
  
Moore’un  eleştirisine  göre  hem  Eş’arîler  hem  de  Mutezililer,  doğalcı  yanılgı  içindedirler.  Çünkü 
Mutezile iyi ve kötüyü eşyanın doğasına ait bir şey olarak görürken Eş’ariler, iyi ve kötüyü belirleyen 
ş
eyin Allah’ın kelamı olduğunu söylerler. 
159
  
Aristoteles eleştirisi için bkz. PE, s. 146; Stoikler için bkz. s. 113; Spinoza için bkz. s. 113; Rousseau 
için bkz. s. 42; Bentham için bkz. s. 18; Kant için bkz. s. 126; Mill için bkz. s. 66; Spencer için bkz. s. 
50; Green için bkz. s. 139. 
160
  
Moore, PE, ss. 7, 8, 14, 41; Kılıç, age., s. 55. 
161
  
Age.
, ss. 12-4. 


 
 
62 
yüzücü”  gibi  sadece  bir  isme  sıfat  olabilir.  Oysa  “iyi,  bıçaktır”,  “iyi,  yüzücüdür”,  “iyi, 
insandır” diyemeyiz. Moore’un üzerinde durduğu şey, “Kendinde iyi nedir?” sorusudur ve 
bu anlamda o, iyinin tanımlan(ama)ması sorununa odaklanmıştır ve “X iyidir.” şeklinde bir 
ifadeden  yola  çıkarak  iyiliğin  başka  bir  şeyle  kesin  bir  ilişki  içinde  sunulmasına  karşı 
çıkmıştır.
162
   
Bu  izahlardan  sonra  olgu-değer  ilişkisi  konusunda  Moore’un  yaklaşımı  açıkça 
ortaya çıkmış gibi görünür ve genel olarak onun olgu-değer ayrımını kabul ettiği sonucuna 
varılır.  Ancak  bu  sonuç,  yanlıştır.  Moore,  bu  konuda  eleştirdiği  natüralistlerle  aynı 
görüştedir;  o,  olgu-değer  ayrımını  kabul  etmez.  Moore’a  göre  değerler  bu  dünyanın 
parçasıdır ve değer biçmeler, olgu bildirimleridir. Değerler, nevi şahsına münhasır/biricik, 
başka  her  şeyden  ayrı  kendi  başlarına  (sui  generis)  olgulardır;  bu  yüzden  onları  kendi 
dışındaki doğal olgularla tanımlamak hatadır. Bu anlamda Moore’un savunduğu şey, ahlâkî 
realizmdir.
163
 
Moore,  natüralistler  gibi  olgu  ve  değer  ilişkisini  olumlayan  bir  yaklaşım  ileri 
sürmüş olsa da onu natüralistlerden ayıran temel bir nokta vardır. Natüralistlere göre değer 
içeren  doğruluklar  vardır  ve  bunlar  sadece  ampirik  bir  biçimde  doğrulanabilir  türden 
olgulardır.  Natüralistler,  “olgu”  terimiyle  ampirik  olarak  doğrulanabilir  olan  şeyi 
kastederler ve değerlerin bu tür olguların doğal özellikleri olduklarını ileri sürerler. Oysa 
Moore,  doğal  olgulara  ilaveten  doğal  olmayan  ve  dolayısıyla  ampirik  olarak 
doğrulanamayan olguların da bulunduğunu ileri sürer. Onun değer anlayışı, natüralistlerin 
ve Hume’un anlayışından oldukça farklıdır. Bu anlayışa göre doğal olmayan bir değerler 
alanı vardır; başka bir ifadeyle değerler, doğal olmayan objeler, özellikler veya ilişkilerdir. 
Değerler,  kendi  başına  var  oldukları  için  tıpkı  doğal  olgular  gibi  ahlâkî  gerçekliğe 
sahiptirler.
164
  Daha  kategorik  bir  dille ifade etmek gerekirse  Moore, olguları  ikiye  ayırır: 
doğal olgular ve doğal olmayan olgular. Metafizikçi de iyiliği, metafizik bir özellik olarak 
nitelerse  doğalcı  yanılgıya  düşmüş  olur.
165
  Bu  anlamda  Tanrı  kelamının  iyi  olduğunu 
söylemek  de  doğalcı  bir  yanılgıdır.  Çünkü  bu,  iyiliği  Tanrı  kelamının  doğal  bir  özelliği 
görmektir.
166
 Buna bazen Moore’dan ilham alarak “teolojik yanılgı” adı verilmektedir ki, 
                                                 
162
  
Moore,  PE,  ss.  37-9;  E.  J.  Bond,  Ethics  and  Human  Well-Being:  An  Introduction  to  Moral 
Philosophy
, Blackwell Publishers, Massachusetts, 1996, s. 102. 
163
  
Bkz.  Bond,  age.,  s.  102,  109;  Roger  Crisp,  “Fact-Value  Distinction”,  Routledge  Encyclopedia  of 
Philosophy
, Version 1.0, London: Routledge. 
164
  
Moore, age., s. 37-41. Aslında Hume’un yaklaşımı da Moore’un doğalcı yanılgısına dâhildir. Çünkü 
Hume,  yardımseverlik,  dostluk  gibi  insan  doğasındaki  bazı  niteliklerin  kendinde  iyi,  bazılarınınsa 
(bencillik gibi) kendinde kötü olduğunu savunur. Ancak oldukça ilginçtir ki Moore, Hume’u doğalcı 
yanılgıya  düşmüş  filozoflar  arasında  zikretmediği  gibi,  doğalcı  yanılgıya  düşmeyenler  arasında  da 
zikretmemiştir.  
165
  
Moore, age., s. 39, 113. 
166
  
Mehmet Aydın, Tanrı–Ahlâk  lişkisi, TDV, Ankara, 1991, s. 151.  


Yüklə 4,8 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   28   29   30   31   32   33   34   35   ...   101




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə