160
Rawls’ın maximin ilkesine karşı daha birey merkezli görünebilir. Ancak Gauthier’in
yaklaşımında eylemlerin sonuçlarından beklenecek olan etkilerden ziyade göz önüne
alınan şey, âdil bir karar alma yöntemine bağlı kalınmasıdır. Bu anlamda (sözde) birey
hakları hesaba katılarak ortaya koyulmuş olan maxim (minimax), bireylerin daha sonra
kendi çıkarlarına olacak şekilde karar almasını ve buna göre davranmasını
engellemektedir. Gauthier, kendi tezini böyle görmez. O, Rawls ve Gewirth’in
sözleşmelerinde bireylerin sosyal pozisyonları ile ilgili eksik bilgilerle bir maxim ve
buna bağlı olarak diğer ahlâkî ilkeleri belirlediklerini düşünür. Oysa sözleşme tam
bilgiye dayalı olduğunda âdildir. Bireyler, sosyal hayattaki pozisyonları ile ilgili bütün
bilgilere sahiptirler ve sözleşme, bu yüzden bir pazarlık (bargain) gibi geçer. Pazarlık
sonunda ise durumu en iyi olanlar, en az kendi avantajlarına olacak şekilde ahlâkî
kararlar alınmasına razı olurlar.
448
Yakın dönem deontoloji tartışmalarında bireyin durumuyla toplum arasındaki
ilişkinin doğasını açıklamak için bir istiareye başvurulur. Buna “mahkûmlar açmazı” adı
verilir. Mahkûmlar açmazı (veya dilemması), akılcı da olsa bir azamîleştirme ölçütüne
başvurmadan kişisel menfaatinin ardından giden herkesin kendisi ve içinde yaşadığı
toplum açısından doğru olmayan sonuçlara ulaşacağını anlatmak için kullanılır. Buna
göre beraber suç işlemiş iki kişi, ayrı ayrı sorgulara alınıyor. Eğer ikisi de suçlarını itiraf
etmezse haneye tecavüzden birer yıl; eğer ikisi itiraf ederse beşer yıl; eğer biri itiraf eder
diğeri etmezse itiraf eden serbest kalacak, diğeri ise yirmi yıl hapis cezası alacaktır.
449
ki taraf Kant’ın maximine bağlı kaldığında ikisi birden itiraf edecektir. M. Moore ve
Gewirth için de aynı şey söylenebilir. Gauthier, bu yaklaşımın ahlâkî karar alma
biçiminde bir sorun olmamakla birlikte insanların bu karar alma biçimine bağlı
kalmalarını yani işbirliğini sağlayan bir unsurdan yoksun olduğunu düşünür. Ona göre
itiraf etmek, bireysel akılcı eylemdir; etmemek ise toplumcu akılcı eylemdir. Bireysel
akılcı eylem, iyi ihtimalle beş; kötü ihtimalle yirmi yıl hapis demektir. Oysa toplumcu
akılcı eylem, bir yıl hapis demektir. O halde kendimizi düşünüyorsak toplumcu karar
almak daha iyidir.
450
Gauthier, bu akıl yürütmenin yeterince motive edici olduğunu düşünür. Bu
sorun, kısmî deontolojinin yakın dönem tartışmalarında da devam etmektedir. Sözleşme
istiaresi, ahlâkî karar alma biçimiyle ilgili iken mahkumlar açmazı, bu kararlara bağlı
kalmakla yani motivasyon sorunu ile ilgilidir.
448
Gauthier, age., ss. 13, 15.
449
Age.
, s. 80.
450
Age.
, s. 80.
161
b. Kısmî Deontoloji
Ahlâkî ilke ve inançlar için her ne kadar diğer inançlar gibi failden bağımsız
nesnel bir doğrulama şekli varsa da bu inanca göre davranmayı sağlayan unsurlar,
inancın doğruluğunu gösteren unsurlardan farklıdır. Bu yaklaşım, ahlâkın temel
inançlardan oluştuğu şeklinde deontolojik bir temele sahip olsa da ahlâkta haricî
unsurların bir motivasyon unsuru olarak varlığını kabul eder. Bu yüzden bu yaklaşıma
“kısmî deontoloji” veya “kısmî deontolojik liberalizm” demek yerindedir.
Kısmî deontoloji, bir tarafsızlık düşüncesinden ziyade Gauthier’in de sık sık
kullandığı karşılıklı çıkar fikrini esas aldı. Ancak Gauthier’den farklı olarak karşılıklı
çıkar fikri, âdil bir karar alma maximi oluşturmak için kullanılmaz. Kısmî deontoloji
ahlâkî inançları, bir olgu durumu olarak alır. Onları ortaya koymak için âdil bir karar
alma yöntemi geliştirmeye gerek yoktur; çünkü onlar, sahip oldukları bazı şeyleri
güvence
altına almak için kendilerini toplum durumuna geçme zorunluluğunda hisseden
insanların bu kararlılığı göstermeleri ile kendiliğinden ortaya çıkar.
Bu yaklaşımın ilk temsilcisi, liberal geleneğin ilk büyük düşünürü olan John
Locke’tur. Günümüzde ise Robert Nozick, ince bir kavrayışla bu fikri savunmuştur.
Locke ve Nozick’de kısmî deontolojinin gerekçelendirilmesi Gewirth, Rawls ve
Gauthier’de olduğu gibi doğal durum ve başlangıç durumu istiaresi ile başlar. Ancak bu
istiare, bir tarafsızlık düşüncesinden ziyade karşılıklı çıkar düşüncesine dayanır.
451
Doğal durum, herkesin sınırsız özgür olduğu, ahlâk kuralları başta olmak üzere
insanların davranışlarını düzenleyen hiçbir kuralın bulunmadığı, insanların herhangi bir
izin istemeden veya başka birisinin arzusuna bağlı olmadan hareketlerini düzenlediği ve
sahip olduğu her şey üzerinde özgür tasarruf hakkı bulunduğu bir tabiat halidir. Ancak
insanlar, bu durumda kendilerini, canlarını, mülklerini, üzerinde tasarruf hakkına sahip
olduklarını düşündükleri şeyleri ve özgürlüklerini güvencede görmezler. Bu durum,
insanları bazı hak ve özgürlüklerinden feragat ederek bunları güvence altına almaya
sevk eder. Sadece bu kararlılığın kendisini ortaya koyması olgusu, başlangıç durumuna
geçmeyi sağlar. Başlangıç durumu, aynı zamanda ilk temel ahlâkî inançların
kendiliğinden
ortaya çıktığı durumdur. Bunlar; yaşama hakkı, mülkiyet hakkı ve
özgürlüktür.
452
Doğal durum ve başlangıç durumu istiareleri, tam deontolojide de kullanılır.
Doğal durum, kısmî deontolojiye benzer şekilde tasvir edilir. Ancak başlangıç durumu,
451
Nozick, Anarşi Devlet Ütopya, ss. 41, 45, 49, 252.
452
Locke, kinci nceleme, ss. 23-5; Nozick, age., ss. 40-4.
Dostları ilə paylaş: |