180
yapılması arzu edilen bir şey oluyor. Eylem faydacılığına göre ise bazı eylem
biçimlerini kurallar haline dönüştürmeye gerek yoktur; her zaman en yüksek mutluluğu
verecek veya acıdan uzaklaştıracak eyleme yönelmek gerekir.
Klasik faydacılığın kurucusu kabul edilen Bentham, eylem faydacılığının en
önemli temsilcisidir. Bentham’ın öğrencisi J. S. Mill ve faydacılığa sezgici bir bakış
açısı getiren Henry Sidgwick ise kural faydacılığını savunurlar. Klasik faydacılığın en
tipik özelliğini “faydayı, mutluluğu veya iyiliği artırma” olarak ortaya koyduğumuzda
klasik faydacılığın duygucu yönünü bir yanılgı olarak gören ve sezgici bir faydacılığı
savunan G. E. Moore’la karşılaşırız. Ancak daha önce de vurgulandığı gibi Moore’un
teorisi özde bir inanç teorisidir ve bu anlamda ondan sonuççu veya faydacı bir anlayış
gibi bahsetmek uygun değildir.
Bentham, bireyin amacının her zaman ‘acı’dan (pain) kaçınmak ve ‘haz’zı
(pleasure) yaşamak olduğunu söyler. Bunun adı, “fayda ilkesi”dir
508
ve birey, daima bu
ilkeye göre davranır. Her durumda insan eyleminin amacı faydalı olanı, mutluluk vereni
ve hazzı yakalamak; zararın, acının, kötülüğün ve mutsuzluğun meydana gelmesini
önlemektir. Dolayısıyla mutluluğu, iyiliği, faydayı sağlayan herkesin aynı şekilde riayet
ettiği bir ilke yoktur. Aksine her davranış, erdemini/değerini ‘sonucunda sağlayacağı’
mutluluk, iyilik ve faydadan alır.
509
Burada, bir şeyin bize mutluluk verip vermemesi,
ahlâkî içeriği belirler; ancak bu şeyin ne olduğu konusunda herhangi bir fikrimiz yoktur.
Örneğin, bilgi bize mutluluk verir mi? Bentham’a göre bilgi ve mutluluk arasında bir
gereklilik
ilişkisi kurulamaz. Bilgi, bizi bazen mutlu bazen de mutsuz edebilir. Ahlâkın
amacı, neyin bizi mutlu ettiğini aramak değildir; ahlâkın amacı, mutluluğu artırmak;
mutsuzluğu bertaraf etmektir. Bunu sağlayan her ne olursa olsun, ahlâkın araçlarıdır. Bu
anlamda ahlâk, ona göre, bilişsel değildir; ancak bilişsel unsurlar taşıyabilir.
Bentham’ın ünlü kitabı “Principles of Morals and Legislation”ın (Ahlâk ve
Yasamanın lkeleri) ilk sözleri, onun bakış açısını özetler: “Tabiat, insanı iki egemen
efendinin idaresi altında bırakmıştır: acı ve haz. Ne yapacağımızı belirlediği gibi, ne
yapmamız gerektiğini de belirlemek sadece onlara kalmıştır. Bir taraftan doğru ve
yanlışın ölçüsü, diğer taraftan sebep ve sonuçların zinciri, onların tahtını sağlamlaştırır.
Yaptığımız, söylediğimiz ve düşündüğümüz her şeyde bizi onlar yönetir: Bizim,
itaatimizi defedebilmek için yapacağımız her çaba, sadece onu ispat edip,
onaylamamıza hizmet edecektir. Sözde, bir insan, onların imparatorluğunu inkâr etmiş
508
Bentham, buna ayrıca “en yüksek mutluluk ilkesi” adını verir (bkz. Bentham, age., dipnot 2).
509
Age
., I/2, 3.
181
gibi görünebilir, ancak gerçekte o kişi, bütünüyle onların kölesi olarak kalacaktır.”
510
Bentham’ın faydacılığı, bireyi ve bireyin menfaatini ön plana çıkarıyor ve
“bireyin menfaatine olan şeyi anlamaksızın, toplumun menfaati hakkında konuşmanın
beyhude olduğunu”
511
söylüyor. “Toplumun menfaati, onu meydana getiren üyelerinin
menfaatlerinin toplamıdır.
”
512
Bentham’a göre bir davranış, bireyin menfaatine uygun
ise bu davranışın toplumun aleyhine olması mümkün değildir. Bireyin eylem alanının
sınırı, toplumun menfaati bahane edilerek sınırlandırılamaz. Ancak eylemin sırf
(bireyin) kendisi ile ilgili (self-regarding) mi yoksa başkalarıyla ilgili (extra-regarding)
mı olduğu göz önüne alınarak bireyin eylemlerine bir sınırlandırma getirilebilir.
513
Yasamanın ve müdahalenin amacı, sadece bireyleri birbirlerine karşı korumak
olmalıdır.
Faydacılık haz, acı, fayda, sempati, yardımseverlik gibi terimler konusunda
ahlâkî duygu teorisine yakındır. Mill, bu terimlere özellikle vurgu yapar.
514
Ancak
faydacılık bazı ilave terimler geliştirmişti: beni ilgilendiren eylem ve diğerlerini
ilgilendiren eylem; yüksek hazlar ve düşük hazlar; nitelikli hazlar ve nicelikli hazlar.
Mill, Bentham’ın fikirlerini bazı düzeltmelerle devam ettirir. Mill de bencil
ahlâk düşüncelerini eleştirerek başlar. O, Bentham’ın fikirlerini de bazen aşırı bulur ve
onu bazı ahlâkî niteliklere yer vermemekle suçlar. Mill, ahlâkın temelini duygularda
arar. Ahlâk, istek ve beklentilerimizi en uygun şekilde tatmin etmenin bir yoludur.
Ahlâkî eylem, hazzı elde etmeyi ve acıdan kaçınmayı amaçlar. Ancak bu, diğer
duyguları ahlâkın dışına atmayı gerektirmez. Yardımseverlik, şefkat, saygı (hatta
“dindarca saygı” der), fedakârlık, adalet gibi terimleri Mill, ahlâkî duygular olarak
görür.
515
Mill, Bentham’ın “tek başına ahlâkî değerin ölçüsünün hazzın niceliği olduğu”
ş
eklindeki faydacılığını yanlış buldu.
516
Mill, klasik faydacılığın aşırı bireyci anlayışının
toplumların ideallerine uygun bir ahlâkî yapılanmayı sağlamada yetersiz kalacağına
inandı. Bu yüzden o, her bir bireyin davranışlarının, sırf kendisine sağlayacağı
mutluluğu gözetmesi şeklindeki klasik eylem faydacılığı yerine bireyin, aynı zamanda
toplumun mutluluğunun gelişmesini de göz önünde bulundurması gerektiği şeklindeki
kural faydacılığını
benimsedi.
510
Age
., I/1.
511
Age
., I/5.
512
Age
., I/4.
513
Bentham, age., V/32.
514
Mill, Faydacılık, ss. 30, 31, 42, 94.
515
Age
., ss. 26, 67.
516
Age
., s. 13.
Dostları ilə paylaş: |