Aşkın Gözyaşları I -şems Tebrizi



Yüklə 0,68 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə41/50
tarix15.10.2018
ölçüsü0,68 Mb.
#74403
1   ...   37   38   39   40   41   42   43   44   ...   50

gizliye tek taraflı olarak seviyordu. Küçük oğlu kendisine düşman olabilirdi. Tam bir çıkmazın
içerisindeydi  Mevlâna.  Bir  başka  husus  da  Kimya’ya  Konya’nın  ileri  gelen  hocalarından
birkaç  tanesi  oğulları  adına  dünür  olmuştu.  Bütün  şıkları  düşündü,  eledi...  Sonuçta  Kira
Hatun ve Sultan Veled ile istişarede bulunur. İlk geldiğim günlerden bu yana bana temkinli ve
soğuk duran Kira Hatun, “bu evliliğe karşı çıkar” diyenleri yanıltan bir tavırla olumlu yaklaşır.
Sultan  Veled  “Babacığım  sen  en  iyisini  bilensin.  Senin  endişelendiğin  husus  kardeşimse,
meraklanma  ben Alâeddin’i  ikna  eder  tepkisini  engellerim.  Kimya  bacım  ne  der  onun  fikrini
de almak lâzım”, der.
Mevlâna,  ilk  eşi  Gevher  Hatun  vefat  edince  uzun  süre  evlenmeyi  istememişti;  ancak  onu
sevenler daha önce Hıristiyan olan ve kocası ölünce üç çocuğu ile dul kalan Kerra Hatun’la
evlendirmişlerdi.  Onun  çocuklarını  da  kendi  çocuklarından  ayrı  tutmayan  hatta  kendi
çocuklarından daha titiz sevdiği üvey kızına düşüncesini açınca Kimya sükût etmiş “Babam
beni benden iyi bilir” diyerek babasının fikrini onaylamış. Kimya gibi ezel terbiyesi almış bir
kız  için  sebep  teşkil  etmezdi.  Benim  aşk  ilhamım  karşısında  o  kız,  kısa  zamanda  “hâl  ehli”
bir  hatun  olurdu  olmasına  da  bu  evliliğe  sıcak  bakmayan  sadece Alâeddin  değildi,  ben  de
pek istekli değildim.
Şimdi  asıl  mesele,  beni  böyle  bir  izdivaca  ikna  etmekti.  Ben  ki  ömrünce  evliliği
düşünmemiştim.  Yaşım  altmış  sekize  dayanmış,  bunca  sene  kadını  aklımdan
geçirmemiştim.  Evlilik  gibi  bir  derdim  olmadığını  Mevlâna  da  biliyordu.  Onu  esas  terleten
nokta da buydu. Bir sohbet sırasında, bu konuyu bana açtı.
— Kimya Hatun’dan ne güzel yoldaş olur öyle değil mi Şems?
— Kime?
— Tabiî ki sana.
—  Beni  az  çok  tanırsın.  Bu  yaşa  kadar  aklımdan  zerre  miktar  kadın  geçmedi  şükürler
olsun.
— Allah kadınları bize eş kılmadı mı?
— Kadın bazısına eş, bazısına da leştir.
—  Bak  cancağızım,  Kimya  taze  bir  kız,  ben  ise  şehvetten  kendini  arındırmış  erim.  Sana
Hz. İsa’nın Mecdelli Meryem’e dediğini derim. Mecdelli Meryem İsa’ya âşıktır, ondan evlilik
teklifi beklemektedir. İsa durumu anlar ve der ki “Evlilik vücut işidir, boşuna bekleme bende
vücut yok”.
—  Ben  istiyorum  ki  yalnız  olmayasın,  bir  sohbet  yarenin  olsun.  İsterim  ki  abdest  suyunu
döken  olsun.  Kadının  lâtifliğini  Allah  bizlere  ihsan  etmiştir.  Yoldaşlık  bedenle  olmaz,  gönül
muhabbeti  de  gıdadır  ruha.  Amacım  odur  ki  Şems’im  manevi  lezzeti  ile  Kimya  kızımı  da
beslesin. Kimya’m da dostuma hâldaşlık etsin.
Mevlâna’nın sözleri ile düşünmeye başladım. İkna etmesindeki maharet söyledikleri değil,
söyleyemedikleriydi.  “Ey  Şems,  sen  benim  için  alemden  öte  aşksın,  maşuğumsun,  içimde


korkular  tünüyor  tekrar  gidersen  diye,  nasıl  dayanırım  bir  daha  gidişine.  Yorgun  yüreğim
çatlar  sürgünlere  salarsan  kendini.  Kimya  ayağına  pranga  olmasın,  sana  açlığım  Kimya’yı
yüreğinden  bağlasın,  Kimya  da  sana  pranga  olsun  ki  korkularım  yersiz  çıksın.  Anla  işte
biçareyim,  divaneyim  sana  bağ  olarak  kızımı  vereyim  de  gelmesin  başıma  korktuğum.
Korkularımı boşa çıkarmak için, beni sevdiğin için kabul et evliliği.”
Dostun  yüreğinde  sancı  sancı  oturan  ifadeleri  okumuştum.  Kararımı  ancak  Kimya  ile
konuşunca kesinleştirecektim.
—  Buna  Kimya  da  razı  ise  makbulümdür.  Mademki  esmesi  mutlak  fırtınaları  benim  için
göğüslenmeye heveslisin, haydi istediğin gibi olsun.
Kimya  ile  yüz  yüze  konuşmak  istedim.  Dergâhta  yıllarca  kalmama  rağmen  kendisini  ilk
kez  görecektim.  Niyetini,  hakkımdaki  görüşünü  öğrenmeliydim.  İçime  sinmeyen  yanımı
ancak o dindirebilirdi cevapları ile.
—  Benim  için  sana  ne  anlattılar,  ne  söylediler  duymuş  gibi  biliyorum.  Ben  gözleri  de
gönülleri de okuyanım.
— Başkalarının sözü ile hareket etmem. Kulağım dışarıya sağırdır.
— Cevabını takdir ettim.
— Merak ettiklerin varsa çekinmeden sor.
— Bu yaşına kadar neden evlenmedin? Arzuların, tutkuların hiç mi olmadı?
— Gençliğimde hemen hemen her günü oruçla geçirmenin sebebi içimdeki gelişecek olan
cinsel  tutkuları  yok  etmekti.  Bunu  başardım.  Şehveti  öldürdüm.  Hiçbir  varlığa  cinsel  arzu
duymuyorum.  Aşkı  tutku  olarak  görmüyorum,  sevgiyi  şehvetle  perdelemem.  O  nedenle
altmış sekiz yaşına kadar bekâr kaldım.
— Kadınlar için ne düşünüyorsun?
—  Evlenmeyişimin  nedeni  kadınlardan  nefret  ettiğimden  ya  da  onları  kötülüğün  sebebi
gördüğümden değil. Kadınları şeytan olarak gören sapkınlardan değilim. Allah’ın emanetidir
onlar.  Ben  masivadan  el  etek  çektim.  Ne  kadın,  ne  yiyecek  ne  şeref  ne  de  para  pul
gözümde yoktur. Hz. İsa Efendimize de birçok kadın âşıktı, ancak o kadından yana feragat
etti. Ben de aşk yolunda İsa’laştım.
— Peki ya şimdi İsa’ya ne oldu?
—  Baban  beni  “Bana  üç  şey  sevdirildi:  Namaz,  güzel  koku  ve  kadın”  diye  buyuran
Muhammed Efendimiz’in sünnetine davet etti.
— Ne güzel bir davet bu.
— Davet edilen de, eden de ne güzel.
— Gençsin güzelsin, onlarca talibi olan Kimya neden Şems’i kabul etti?
— Feda için.
— Neyin fedası, neye fedadır?
— Hiç… Fedakârlık… Sadece aşka fedakârlık.


— İkimiz de Mevlâna’yı mutlu etmek için rıza göstereniz öyle değil mi?
Kimya  öyle  güzel  konuşuyordu  ki  karları  erimiş  dağdan  akan  bir  billur  pınardı.  Gün  boyu
dinlenilse  doyulmayandı.  Sesi  kâh  gül  yaprağı,  kâh  sabah  çiği.  Kelimeleri  bir  ney  üflemesi
gibi  yanık,  bir  kadife  gibi  yumuşak,  gözyaşı  misali  ılık.  Asya,  Hint  destanlarındaki  Hurşid,
Kimya’nın  yanında  sadece  bir  tomurcuk  kalır,  ama  bende  Cemşid’lik  yok.  Kimya’nın
ayağının  önüne  gezegenleri  sererdim;  ancak  güneşte  ışık  sönmek  üzere.  İçimdeki  şehvet
canavarını  öldüreli  seneler  oldu.  Kadınlarla  avunacak  yaşta  değilim.  Kadınlardan  kaçtım.
Ateşimi  güneşe  yolladım  yollayalı  artık  bir  külüm,  parmak  ucu  kadar  kâğıdı  bile
tutuşturamayacak  kadar  sönmeye  yüz  tutmuş  bir  kül.  Neyim  varsa  Mevlâna’ya  adamıştım.
O  konuşurken  ben  gökyüzünde  sütbeyaz  süzülen  turnalar  gibi  dalmış  gitmişim.  Baktım,
bakışları mavi gözlerimde.
— Yanan ve yakan ateştim, artık yavaş yavaş sönüyorum bilesin.
— Bütün ateşini babama mı savurdun?
— Hayır, o zaten yanıyordu. Ben sadece rüzgar oldum.
— Sen de herkes gibi babanı değiştirdiğimden şikayetçi misin?
— Babam seninle mutlu. Müşteki değil, bilâkis minnettarım size efendim.
O  düşünedursun  fedakârlığa  adanmanın  derinliğini  ben  Kimya  ile  ilgili  düşüncelere
dalmışım  sessizliğin  ortasında.  Kimya  Hatun  yaşı  taze,  hayatın  körpe  gülü.  Birçok  taliplisi
var. Başta Alâeddin olmak üzere nice genç delikanlı onun için yanıp kavrulmakta. Bir yürüdü
mü  bahçedeki  gülleri  kıskançlıktan  solduracak  kadar  güzel.  Alnı  ayın  şavkı.  Gözleri  gece
karası.  Salkım  salkım  saçları  gül  yüzüne  perçem  perçem  düşen  Kimya.  Yaşıtları  bütün
kızlar ona imrenmekte hem de onu kıskanmakta. Nazar dokunur diye sakınılacak güzellikte
bir  cennet  bağı. Aşk  için  fedakârlığın  örneği.  Mevlâna,  benimle  ilgili  düşüncelerini  Kimya’ya
açınca,  tereddütsüz,  tedirgin  olmadan  şu  cevabı  verecek  kadar  asil  bir  hatun:  “Babacığım
Şems’e  olan  aşkını  biliyorum. Aşkın  için  adanmışlıksa  benden  isteğin  bil  ki  binlerce  Kimya
sana ve Şems’e feda olsun. İsmail teslimiyetiyle dünyalığımı adarım Şems’e. Bunu sırf senin
gönlünü ferahlatmak için değil, meleklerin gıpta ettiği ikinizin aşkına nail olmak bana da şeref
verecektir.  Vazgeçmişim  dünyalık  her  şeyden,  yeter  ki  sizin  aşkınızdan  ben  de
nasipleneyim. Ben de bir Züleyha olayım.”
Kimya  ile  evlilik  konusunu  yüz  yüze  konuşmama  rağmen  içimdeki  sıkıntı  dinmemişti.
Tedirgindim. Mevlâna’yı üzecek olursam diye. Tereddütteyim senelerdir gönlümde taşıdığım
aşk  yolculuğundan  tökezlersem  diye  değildi  endişem.  Aşk  için  hayatındaki  her  şeyi  bir
çırpıda  silen,  aşk  uğruna  bütün  herkesi  karşısına  alacak  kadar  çırpınan,  maşuk  için  her
şeyini  feda  eden  Mevlâna’yı  üzersem  diye  çekiniyordum.  Hayatımda  ilk  kez  böylesine  bir
korkuyu yaşıyordum. Cesur Şems ürkek ceylana dönmüştü. Ya Kimya Hatun’u mutsuz eder
de  maşuğum  kahrolursa.  Gönülsüz  evlilik  göz  kamaştırıcı  neşeleri  pek  davet  etmez.
Mevlâna’dan başka maşuğum olmamış ve gönül kamaştırıcı ısmarlama evlilik, bilinçli ya da


Yüklə 0,68 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   37   38   39   40   41   42   43   44   ...   50




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə