1874
* TAED
57
Hamza ALTIN
yaşları aynı olmalıdır. Bu anlamda, okula yeni başlayanlar için en uygun yaş 7 olmalıdır
(Vehbi, 1315, s. 5).
II. Abdülhamid devri pedagoglarından Melekzade Fuad bazı eğitimcilerin yeteri kadar
idealist davranmamasının disiplini zedelediğini ileri sürmekteydi. Ona göre muallimin işi sadece
ders anlatmak değildir. Öğretmen öğrenciyi izlemeli ve her şeyiyle ilgilenmelidir. Böyle
davrandığı takdirde disiplini sağlamak kolaylaşır (Melekzade Fuad, 1315, s. 61).
Osmanlı’da modern eğitim denince akla ilk gelen isimlerden olan Mustafa Satı Bey
disiplin konusunda fiziki şartları da önemsemekteydi. Örneğin; talebe rahleleri birer kişilik
olmalıydı. Birden fazla talebenin bir rahlede oturması sınıfta disiplinsizliğe neden olabileceği
gibi, bulaşıcı hastalıkların yayılmasına da sebebiyet verebilirdi. Bu nedenle ABD okullarında
bir kişilik rahleler kullanılmaktadır (Satı, 1325, s. 67). Mustafa Satı Bey’e göre öğretmenin
sesi, hâl ve hareketleri hatta sınıfın düzeni öğrencinin başarı yahut başarısızlığını etkiler.
Öğretmen bunların farkına varmalı ve gerekli önlemleri almalıdır (Satı, 1325, s. 131).
Mustafa Satı Bey’in fikrine göre disiplin, başarı veya başarısızlık en nihayetinde bir
vicdan meselesidir ve eğitimci bunun farkında olmalıdır. Ona göre vicdan ahlak kanunlarının
en önemli yaptırım güçlerindendir. İnsan kimsenin görmediği ve herhangi bir cezaya
çarptırılmayacağını bildiği hâlde dahi fenalık yapmasını engelleyen etken o insanın vicdanıdır
(Satı, 1325, s. 344).
Disiplini sağlama yolları üzerinde mesai harcayan pedagoglardan biri de Süleyman
Paşazade Sami Bey’dir. Sami Bey, mükâfat ve mücazatı eğitimcinin talebeyi istediği yöne sevk
etmede kullandığı disiplin vasıtaları olarak değerlendirmekteydi (Sami, 1328, s. 193).
Sami Bey’in fikrince öğretmen için bir okulda disiplini sağlamanın en kolay yolu,
öğrencilerin güvenini kazanmaktır. Zira bir çocuk öğretmenin kendisinin iyiliğini
düşündüğünden emin olursa öğretmenin hiçbir sözünden dışarı çıkmaz (Sami, 1328, s. 197).
Öğretmen, çocuklardan herhangi bir şeyi yapmalarını istediği zaman taviz vermeden
çocuklara istediğini yaptırmalı, çocukların söz konusu işi niçin yapacaklarına dair soruları iş
bittikten sonra yanıtlamalıdır. Günümüz pedagoji anlayışıyla pek fazla bağdaşmamasına rağmen
bunun sebebini şöyle açıklamaktaydı:
“Yani bir çocuk hiçbir vakit aldığı emre, esbabını bildiği için itaat ettiği, itaatine alet bu
olduğu fikir ve zehabına düşmesin” (Sami, 1328, s. 198).
Osmanlı Pedagoglarında Disiplin, Ödül ve Ceza Fikirlerine Dair Örnekler
TAED
57* 1875
Sami Bey’in eğitimcilere salık verdiği düzen ve disiplini sağlamada kullanabilecek
diğer araçlardan biri de öğrenciler arasında rekabet ortamı oluşturulmasıydı. Öğrencilerin her
biri, doğal olarak öğretmen tarafından sevilmek, takdir edilmek ve mükâfatlandırılmak ister.
Öğretmen, ders çalışana, hâl ve hareketlerine dikkat eden öğrencilere iltifat ederse diğer
öğrenciler arasında da bu iltifatlara layık olmak isteyenler olacaktır. Yalnız öğretmenin bu
konuda dikkat etmesi gereken şey, sadece başarılı öğrencileri değil bunun için çaba harcayan
bütün öğrencileri taltif etmesidir (Sami, 1328, s. 200-201).
II. Meşrutiyet devri önemli pedagoglarından olan Sabri Cemil (Altın, 2013b, s. 19-35)
zaman cetvelinin bir disiplin aracı olarak kullanılabileceğini savunmaktaydı. Ona göre,
öğrencilerin sıkı bir şekilde gözlemi disiplin için lüzumluydu. Sabri Cemil hakiki disiplini,
kurallara aykırı bir olay olmadan alınan tedbirlerle onu keşfetmek ve olay cereyan etmeden
ortadan kaldırmak olarak yorumlamaktaydı. Onun kanaatine göre öğretmenlerin nüfuzunu
kullandığı iyi bir okulda disipline aykırı bir hadise olmaz ve cezaya müracaat etmeye gerek
kalmazdı (Cemil, 1326, s. 124).
Sabri Cemil öğretmenlerin ders dışında da öğrenciyle ilgilenmesini, bazı zamanlar eve
kadar onlara refakat etmelerini, ders dışındaki faaliyetlerini gizlice takip etmelerini istemekte
ve bu faaliyetlerin okul disiplini açısından fevkalade yarar sağlayacağına inanmaktaydı
(Cemil,1326, s.128).
Disiplini sağlamada öğretmenin dikkat etmesi gereken hususlardan biri de öğrenci
yakınlarıyla görüşmesi olduğunu belirten Sabri Cemil, bu davranışın çok faydası olacağını
ifade etmekte ve şunları dile getirmekteydi:
“Muallimler inzibat hususunda çocukların pederleri, biraderleri, dayı ve amcaları ile
görüşmeksizin bir şeye muvafık olamazlar” (Cemil, 1326, s. 129).
Sabri Cemil düşüncesine göre öğrenciyi disipline etmek, daha çok ders çalışmasını
sağlamanın yollarından birisi de rekabettir. Ancak bu yöntemi çok iyi ve yerinde kullanmak
gerekir. Aksi takdirde birçok sorun ortaya çıkar:
1. Çocukların dikkati asıl görevlerinden mükâfata çevrilebilir.
2. Çocukların bazılarında gurur, ötekilerinde mahcubiyet hasıl olabilir.
3. Çocuklar arasında kin ve hasede sebebiyet verilebilir.
1876
* TAED
57
Hamza ALTIN
4. Öğrenciler ömür boyu kendilerine farklı davranılmasını istemek gibi yanlış tutum
içerisine girebilirler (Cemil,1326, s.113-114).
2. Pedagogların Ödül ile İlgili Görüşleri
Musa Kâzım Bey, II. Abdülhamid devrinde yayınladığı pedagoji kitabı Rehber-i Tedris
ve Terbiye isimli eserinde ödül ve ceza konularını da tartışmaktaydı. Ona göre eğitimcilerin
bilmeleri gereken en hayatî konulardan biri de “Mükâfat ve mücazat” (Ödül ve ceza)
meselesidir. Memlekette adil ve kadirşinas insanların çoğalmasını sağlamak için muallimler
eğitim hayatında bu iki konuya önem vermelidirler. Eğitimci dersine çalışan okulun kurallarına
uyan öğrencileri taltif etmeli, bunun aksi yönde hareket eden öğrencileri de cezalandırmalıdır.
Eğitimciler ödül ve cezanın tevzi ve tertibinde suistimalin ortaya çıkmaması için çok özen
göstermelidir. Günlük derslerine çalışan gayret sarf edenlere evvela şifahi olarak teşekkür
edilmeli, çalışmasını sürdürenlere bir aferin kâğıdı verilmelidir. Mükâfatta bundan sonraki
aşamalar ise altmış aferin kâğıdı alan öğrenciye bir kitap hediyesi, başarının özel bir tezkire ile
öğrenci velisine bildirme olmalıdır (Kâzım,1310, s. 20).
Sami Bey’in kanaatine göre eğitimcilerin öğrencileri eğitmek için kullandığı
vasıtalardan biri de mükâfat olmalıdır. Eğitimci, çocukların çalışma derecelerine göre mükâfat
vermeli, bu konuda haksızlık yapılmamasına dikkat etmelidir. Talebeleri sadece derse çalışma
açısından değerlendirmemeli, ahlaklı, terbiyeli, hâl ve hareketi düzgün öğrenceleri de
mükâfatlandırmalıdır (Sami, 1328, s. 202).
Süleyman Paşazade Sami Bey’e göre mükâfat ve ceza, bir eğitimcinin vazgeçmesi
mümkün olmayan eğitim araçlarıdır. Esasen bir öğrencinin amacı mükâfat olmamalı ve onun
için çalışmamalı, “Vazifesini ikmal etmek ve muallimini memnun etmek için çalışmalıdır”.
Bununla birlikte insanlar hedeflerine ulaştıklarında ödüllendirilmekten hoşlanırlar. Tabiatıyla
çocuklarda böyledir. Bu durumda muallime düşen görev öğrencilerin mükâfatı asıl gaye olarak
algılamalarına mani olmak ve mükâfatı sadece bir araç olarak kullanmaktır (Sami, 1328, s. 204).
Eğitimci talebeyi ödüllendirirken dengeli davranmalı, ödül öğrenciyi hodbin edecek
derecede kıymetli olmamalı ve ödül ile ödüle layık görülen davranış mümkün mertebe
mütenasip olmalıdır. Akıl, zekâ veya ahlaka ait ödüllendirilecek bir davranış için “Bir meyve,
bir tatlı veyahut alelıtlak zevk-i cismaniyi temin eden bir şey verilmemelidir”.
Öğrenciler nazarında değeri düşmemesi için mükâfat çok sık verilmemeli, hak etmeyen
öğrenciye mükâfat vermekten kaçınılmalıdır (Sami, 1328, s. 206).
Dostları ilə paylaş: |