Yoksulluk nafakası talepleri, ister boşanma dava dilekçesi ile birlikte talep edilsin, isterse daha
sonra yargılama esnasında hüküm verilinceye kadar talep edilsin, her hangi bir harca tabi değildir.
Boşanma davası sırasında gündeme yoksulluk nafakası talepleri harca tabi olmadığı gibi, vekalet
ücreti de takdir edilmeyecektir.
Boşanma davası sırasında talep edilmeyen ( feragat edilmemiş olması şartı ile ) ) ve bu konuda
bir karar verilmemiş olması şartı ile, yoksulluk nafakası taleplerinin daha sonra, TMK md.178
gereği boşanma hükmünün kesinleşmesinden itibaren 1 yıl içerisinde ayrı bir dava ile istenmesi de
mümkündür. Bu halde talep harca tabi olup ayrıca vekalet ücreti de takdir edilecektir.
TMK md.177 – “ Boşanmadan sonra açılacak nafaka davalarında, nafaka alacaklısının
yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir.”denilmektedir.
Burada önemi nedeniyle, Önemi nedeniyle, yoksulluk nafakasının kaldırılması ve
artırılmasına dair düzenlemeleri de değerlendirmek gerekmektedir.
TMK md.176/ 3-4-5 “ İrat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafaka,
alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkar;
alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya
da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır.
Tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın artırılması
veya azaltılmasına karar verilebilir.
Hakim, istem halinde, irat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafakanın
gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara
bağlayabilir.”
3.HD 2004/1930 E., 2004/2575 K.sayılı 23.03.2004 tarihli kararında ;” Boşanma yüzünden
yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü
oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Yoksulluğun ortadan kalması halinde bağlanmış olan
nafaka mahkeme kararıyla kaldırılabilir.”denilmektedir.
4-
VELAYET, KİŞİSEL İLİŞKİ TESİSİ VE
VE İŞTİRAK NAFAKASI
Velayet düzenlenmesi
TMK md.336 gereği “Evlilik devam ettiği sürece ana ve baba velayeti birlikte kullanırlar.
Ortak hayata son verilmiş veya ayrılık hali gerçekleşmişse hakim, velayeti eşlerden birine
verebilir.
Velayet, ana ve babadan birinin ölümü halinde sağ kalana, boşanmada ise çocuk kendisine
bırakılan tarafa aittir.”
TMK Md. 182 – “Mahkeme boşanma veya ayrılığa karar verirken, olanak bulundukça ana ve
babayı dinledikten ve çocuk vesayet altında ise vasinin ve vesayet makamının düşüncesini aldıktan
sonra, ana ve babanın haklarını ve çocuk ile olan kişisel ilişkilerini düzenler.
Velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin çocuk ile kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde,
çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve ahlak bakımından yararları esas tutulur. Bu eş, çocuğun bakım
ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır.
Hakim, istem halinde irat biçiminde ödenmesine karar verilen bu giderlerin gelecek yıllarda
tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir.”
Ayrılık ve boşanma durumunda velayetin düzenlenmesindeki amaç, küçüğün ileriye dönük
yararlarıdır. Eş söyleyişle, velayetin düzenlenmesinde asıl olan, küçüğün yararını korumak ve
geleceğini güvence altına almaktır.
Velayet, kamu düzenine ilişkin olmakla, bu hususta ana ile babanın istek ve beyanlarından ziyade
çocuğun menfaatlerinin dikkate alınması zorunludur.
Zira; velayetin anne ya da babaya verilmesi, daha çok çocuğu ilgilendiren, onun menfaatine ilişkin
bir husus olup,gerek Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin 12. ve Çocuk Haklarının
Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesinin 3. ve 6.maddelerinde yer alan hükümler, gerekse
velayete ilişkin yasal düzenlemeler karşısında, velayeti düzenlenen çocuğun, idrak çağında olması
halinde, kendisini yakından ilgilendiren bu konuda ona danışılması ve görüşünün alınması
gerekmektedir.
Çocuğun yüksek çıkarına açıkça aykırı olmadığı takdirde, çocukları ilgilendiren davalarda idrak
çağındaki çocuğun görüşüne değer verilmesi gerekir.Ancak, hem tarafların hem çocukların isteği
tek başına hakimi bağlamaz.
Velayet konusundaki düzenlemede;
-Çocuğun ana bakım ve şefkatine muhtaç olması
-Çocuğun mevcut ve gelecekteki çıkarları, çocuğun üstün yararı
- Bedeni ve fikri gelişimi için uygun ortam,
-Alıştığı ortamdan uzaklaştırılmaması,
-Çocukların birbirinden ayrılmamasının sağlanması
gibi hususlar dikkate alınacaktır.
Burada önemi nedeniyle, Önemi nedeniyle, velayetin değiştirilmesine dair
düzenlemeleri de değerlendirmek gerekmektedir.
TMK Madde 183 – “Ana veya babanın başkasıyla evlenmesi, başka bir yere gitmesi veya ölmesi
gibi yeni olguların zorunlu kılması halinde hakim, resen veya ana ve babadan birinin istemi üzerine
gerekli önlemleri alır.”
Velayetin kaldırılması ise, TMK md. 348 de düzenlenmiştir.
Kişisel İlişki Tesisi
TMK Md. 182 / 2 gereği “Velayetin kullanılması kendisine verilmeyen
eşin çocuk ile kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde, çocuğun özellikle sağlık,
eğitim ve ahlak bakımından yararları esas tutulur.”
Kişisel ilişki düzenlenirken, çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve
ahlak bakımından yararları esas tutulacak olup, çocuğun gelişimi ve
üstün çıkarları dikkate alınacak ve kişisel ilişki velayetin
kullanılmasını engellemeyecek şekilde düzenlenecektir.
TMK md. 324 - Ana ve babadan her biri, diğerinin çocuk ile kişisel
ilişkisini zedelemekten, çocuğun eğitilmesi ve yetiştirilmesini
engellemekten kaçınmakla yükümlüdür.
Kişisel ilişki sebebiyle çocuğun huzuru tehlikeye girer veya ana ve baba
bu haklarını birinci fıkrada öngörülen yükümlülüklerine aykırı olarak
kullanırlar veya çocuk ile ciddi olarak ilgilenmezler ya da diğer önemli
sebepler varsa, kişisel ilişki kurma hakkı reddedilebilir veya kendilerinden
alınabilir.”
Dostları ilə paylaş: |