Azərbaycan dünya əDƏbiyyatinda beynəlxalq Simpoziumun materialları



Yüklə 9,15 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə67/273
tarix11.07.2018
ölçüsü9,15 Mb.
#55068
1   ...   63   64   65   66   67   68   69   70   ...   273

AZƏRBAYCAN DÜNYA ƏDƏBIYYATİNDA Beynəlxalq Simpoziumun materialları 

143 


 

SUYU ARAYAN ADAM’IN AZERBAYCAN GÜNLERİ 

 

Dr. 

Emine Kısıklı 

 (

Başkənt Universitəsi / Türkiyə) 

 

GİRİŞ: 

M. Ö 6. 


asırdan itibaren tarih sahnesinde görülmeye başlayan Azerbaycan, 

jeopolitik  konumu  yüzünden  devamlı  istilalara  uğramış,  çeşitli  devletlerin  haki-

miy

eti altında kalmıştır. Atropetes Krallığı’ndan sonra bölgeye sırasıylaSelevkos-



lular,  Ermeniler, 

Romalılar  veSasaniler  hakim  olmuşlardır.  Türklerin bu bölgeye 

yerleşmesi M. S. 4. ve 5. asırlara rastlamaktadır. M. S 643’te Azerbaycan, Müslü-

man


ların  hakimiyetine  geçmiş,  Azerbaycan’ıTürk  emirler  vasıtasıyla  idare  eden 

Abbasiler’den  sonraSelçuklu  akıncıları  bölgeye  girmiş,  ancak burada kesin bir 

hakimiyet  kuramamışlardır.  1015-1016’dan  sonra  Oğuz  boyları  Azerbaycan  top-

rak


larına  yerleşmeye  başlamıştır.  1043  yılında  Tuğrul  Beyamcasını  burayı  fethe 

göndersiyse de, 

Bizanslılarla yaptığı uzun çarpışmalardan sonuç alamamış, Azer-

baycan’ın Selçuklu hakimiyetini tanıması Sultan Alparslan döneminde olmuştur.  

16. 

yüzyılın  ikinci  yarısına  kadar  farklı  devletlerin  istilalarına  uğrayan 



Azerbaycan’ı 1535’te Kanuni Sultan Süleyman fethetmiştir. 1555’te çıkan karışık-

lık sonucu tekrar Safaviler’e bağlanan Azerbaycan, SultanMurad döneminde tekrar 

Osmanlı  hakimiyetine  geçmiştir.  1539’dan itibaren Azerbaycan’da muhtelif han-

l

ıklar kurulmuş, bu hanlıklar arasındaki kavgalar19. asra kadar sürmüştür.  



1813’te Azerbaycan toprakları Rusya’nın işgal sürecine girmiş, Hanlıklar 

Rus  işgaline  karşı  birlikte  direnseler  de,  1828’den itibaren Azerbaycan toprakla-

rının  büyük  bir  kısmı  Rus  hakimiyetine  geçmiştir.  Azerbaycan’ın  Aras  nehrinin 

güneyinde  kalan  topraklarının  2/3  ünü  de  İranlılar  işgal  etmişlerdir.  28  Mayıs 

1918’de  Rusların  bir  asırlık  işgaline  son  veren  Azeri  Türkleri,  yeniden  bağımsız 

devlet


lerine kavuşmuş, Türkiye tarafından da hemen tanınmıştır. Ancak 27 Nisan 

1920’de Ruslar Azerbaycan’ı tekrar işgal etmişlerdir.  

Azerbaycan’ın  Rus  hakimiyetine  girmesinden  hemen  önce  hayal  ettiği 

Turan  imparatorluğunu  gerçekleştirmek  düşüncesiyle  Azerbaycan’a  giden  Şevket 

Süreyya Aydemir, 

yaşam  öyküsünü  anlattığı  Suyu Arayan Adamadlı  eserinde 

Azerbaycan serüvenini ayrıntılarıyla anlatmaktadır.  

 

Suyu arayan adam’ın I. Dünya savaşı yılları ve turan düşüncesine 

yönelmesi 

Şevket Süreyya Aydemir, 1897 yılında Edirne’de Balkan göçmeni bir aile-

nin 

çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Babası, Bulgaristan’ın Deliorman bölgesinde 



toprak  sahibi  varlıklı  bir  kişi  iken  tüm  servetini  kaybederek,  Edirne’de  bahçıvan 

olarak çalışmak zorunda kalan Mehmet Ağa, annesi iseaydın bir kadın olan Şaziye 

Hanım’dır.  Okuma-yazmayı  önce  annesinden  öğrenen  Şevket  Süreyya,  Mahalle 

Mektebi’nin ardından Askeri Rüştiye’ye gitmiştir. Çocukluk yıllarında okudukla-

rının  da  etkisiyle  dünyanın  en  büyük  muharip  gücüne  sahip  bir  imparatorluğun 

men


subu olduğu hayaline kapılan Şevket Süreyya, imparatorluğundağılmaya başla-

ma

sı  karşısında,  bir  aşiretten  doğan  Osmanlı  İmparatorluğunu  yaşatacak  olan 



gücün ordu, 

kendisinin  de  ordunun  gelecekteki  savaşçılarından  biri  olduğunu 




AZƏRBAYCAN DÜNYA ƏDƏBIYYATİNDA Beynəlxalq Simpoziumun materialları 

144 


 

düşünmeye başlamıştır. Şevket Süreyya’ya göre, imparatorluğun sınırlarının geniş-

lemesi de, 

daralması  da  ordunun  başarısına  bağlıdır.  Bir zamanlar Hint 

Denizi’nden, Yemen’den, 

Habeşistan’dan, Kafkas Dağları’na, Avrupa ortalarına ve 

Atlas  ülkelerine  kadar  uzanan  Osmanlı  İmparatorluğu’nun  sınırlarını  yine  aynı 

topraklara 

yayması  mümkündür.  Üstelik  ordunun  başı  olan  padişahta  bunu  ba-

şaracak güç de mevcuttur. Ancak Şevket Süreyya’nın bir türlü anlayamadığı bir ne-

den

le padişah bu gücünü kullanamamaktadır. Şevket Süreyya’nın hayallerine sığ-



ma

yacak büyüklükteki Osmanlı İmparatorluğu’ndaki çözülme hız kazanmış, Girit, 

Tuna eyaletleri,  Bosna-

Hersek geri alınamadığı gibi, Trablusgarp ve Ege Adaları 

da kaybedilmiştir. Bu yıkılış Şevket Süreyya’ya göre artık sadece bir devletin ma-

ğlubiyeti değil, mesnetsiz bir hayalin, bir imparatorluk masalının da sona erişidir. 

1

 

Balkan Savaşı imparatorlukta olduğu gibi, Şevket Süreyya’nın ailesinde de 



yıkım yaratmıştır. Eşini ve oğlunu savaş yıllarında kaybeden Mehmet Ağa, yaşlılığı 

ve gözlerinin görmeyişi yüzünden beş parasız işini kaybetmiştir. Şevket Süreyya, 

Edirne’nin işgali ile birlikte katliamdan kaçırılarak İstanbul’a gönderilen çocuklar 

kervanına  katılmış,  İstanbul’da  Kuleli  Askeri  Lisesi’ne  kaydolmuştur.  Ancak 

Şevket Süreyya bir oğlunun daha asker olmasını istemeyen babasının isteği üzerine 

Edirne’ye geri dönerek, 

Edirne Rüştiyesi’ne ve Edirne Öğretmen Okulu’na devam 

edecektir. 

O  günlerdeTurancılık

2

 



görüşünü  benimseyen  Şevket  Süreyya,  artık 

evvelce de Türk olan

ancak  kendisini  Türk  olarak  tanımlamaktan  çekinen  bu 

milletin, tarih b

irliği, ırk birliği, dil birliği, dilek birliği sayesinde kurtarılabileceği, 

kendi  toprakları  üzerinde  kendi  devletini  kurabileceğini  düşünmektedir.  Şevket 

Süreyya’ya göre aslolan millettir, 

vatan bu milletin yaşadığı her yerdir. Hangi taht 

ve hangi bayrak 

altında  olursa  olsun,  bu  vatanın  bir  de  adı  vardır,  Turan!...Bu 

görüşün Balkan yenilgisinden sonra memleketin az çok okumuş genç nesli arasında 

bir  uyarıcı  sabah  rüzgarı  gibi  estiğini  düşünen  Şevket  Süreyya,  Biz gençler, 



Muallim Mektebi dershanelerinin du

varlarına asılan haritaların başında yeni Türk 

vatanının  sınırlarını  çizmeye  çalışıyorduk.  Osmanlı  Afrikası,  Yemenler,  Hintler, 

Bosna-

Hersekler  artık  gözümüze  görünmüyordu.  Bir elimizi Balkan geçitlerinin

Tuna-

Meriç  havzalarının  üzerine  koyardık,  sonra diğer  elimizi  Kırım’ı,  Kafkas-

ya’yı, Başkırdistan’ı, Türkistan’ı sıralayarak Altaylar’a, Çin Türkistanı’na, Çanga-

ri’ye Altın dağa uzatırdık. Buralar hep bizim, derdik. Buraları hep biz kurtaracak-

                                                           

1

Şevket Süreyya Aydemir, Suyu Arayan Adam, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1979, s. 49.  



2

 

Turancılık, tüm Ural-Altay kavimlerinin birliğini sağlayan görüştür. Turancılık görüşünü 1911’de 



İstanbul’da kurulan Türk Yurdu Cemiyeti benimsemiştir. Mehmet Emin Bey’in (Yurdakul) 

önderlik ettiği cemiyetin kurucuları Yusuf Akçura, Ahmet Ağaoğlu ve Hüseyin Alizade 

(Turan)gibi Rus 

göçmeni isimler vardır. 15 Mart 1912’de kurulan Türk Ocağı, Türkçü ve Turancı 

hareketlerin odak noktası olmuştur. 1913’ten itibaren Türk Ocağı ve Turancı düşünce İttihat ve 

Terakki yönetiminin siyasi desteğini elde etmiştir. İttihat ve Terakki yönetiminin resmi ideoloğu 

olan Ziya Gökalp, Turancı düşüncelerin sözcüsü konumundadır. Enver Paşa’nın 1914 Aralık’ında 

giriştiği Sarıkamış Taarruzu’nun birinci hedefi, Erzurumâ kadar ilerlemiş olan Rusları yurttan 

atmak, ikinci hedefi ise Kafkasya üzerinden Orta Asy

a’daki Türklere ulaşmak ve bu yolla I. 

Dünya Savaşı’ndan Osmanlı Devleti’ni galip çıkartmaktır. Ancak bu girişim Sarıkamış yenilgisi 

yüzünden başarısızlıkla sonuçlanmıştır. 1918 yazında Enver Paşa’nın kardeşi Nuri Paşa (Killigil) 

komutasında bir Türk birliği Bolşevik Devrimi nedeniyle kargaşa halinde bulunan Azerbaycan ve 

Dağıstan’ı Rus işgalinden kurtararak, bağımsızlıklarına kavuşturmuş, ancak Turan’ı kurmaya 

yönelik bu girişim, Osmanlı Devleti’nin diğer cephelerde yenilgiye uğraması ve I. Dünya 

Savaşı’nı yenik bitirmesi yüzünden son bulmuştur.  




Yüklə 9,15 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   63   64   65   66   67   68   69   70   ...   273




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə