Baki avrasiya universiteti NİĞde üNİversitesi



Yüklə 4,88 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə37/204
tarix23.01.2018
ölçüsü4,88 Mb.
#22347
1   ...   33   34   35   36   37   38   39   40   ...   204

61 

Dr. E. MEMMEDLİ/NATO’nun Genişleme Stratejisinin Rusya Dış Politikasına Etkileri 

değişimle  ittifaktan  kolektif  güvenliğe  dönüştüreceği  fikrindeydiler.[  Http://www.nato.int/docu/nato-

russia/nato-russia2007-r.pdf]  

Aşılması  gereken,  Rusya’yı  hem  ittifaka  dahil  etmeme  hem  de  NATO’nun  iç  işlerini 

etkilemesini  önlemenin  yolunu  bulmaktı.  NATO’nun  sulandırılmasına  neden  olacak  bir  genişleme 

politikası, eski ve yeni üyeler için kabul edilebilir değildi. Bu nedenle üyeliğe kabul edilme için yüksek 

standartlar getirildi. Böylece bu şartları yerine getirerek  ittifaka katılan ülkelerin gerçek bir Batı tarzı 

demokratik ülke oldukları da anlaşılacaktı. .[ Blank: 1998, 61]. 

1996-1998  arasında  Rusya  Dışişleri  Bakanı  olarak  görev  yapan  Yevgeni  Primakov,  Rusya’nın 

NATO  genişlemesine  karşıtlığını  sürdürdü  fakat  farklı  bir  taktik  geliştirdi.  Primakov’un  önerisi, 

Rusya’nın  genişlemeye  yeni  üye  topraklarının  nükleer  silahlarla  donatılmadan  ve  bu  üyelerin 

NATO’nun sadece politik yapısına dahil olmaları koşulunda açık olamasıydı. [ Blank: 1998, 61]. Daha 

önce,  Primakov  ve  ekibi  Moskova’nın  NATO  genişlemesine  karşı  tavrının  Orta  Avrupalıları 

NATO’ya  çektiğini  belirlemişti.  Primakov  genişlemeyi  yavaşlatacak  en  iyi  yolun  Batıya  dostça 

yaklaşmak  ve  NATO  konsensüsünü  ABD  ve  Avrupalı  müttefikleri  arasında  görüş  ayrılığı  yaratarak 

etkilemekte bulmuştu. [ Blank: 1998]. 

Rusya’nın  stratejisindeki  değişikliği  kabul  eden  Yeltsin,  NATO  üyelerine  karşı  lobi 

çalışmalarına  başladı.  Yeltsin  genişlemenin  durdurulmasını  ya  da  en  azından  Haziran  1996  Rus 

başkanlık  seçimlerinin  sonrasına  ertelemesini  ve  NATO’dan  Rus  güvenlik  endişelerine  karşı  daha 

hassas olmasını istedi. [ Blank: 1998, 61]. 

10 Aralık 1996’da NATO’nun Brüksel Zirvesinde Rusya Dışişleri Bakanı Primakov NATO ile özel 

bir  anlaşma  teklifini  kabul  etti  fakat  NATO’ya  yeni  üyelerin  alınmasında,  nükleer  silah 

bulundurulmasında, askeri operasyonlar gibi kendilerini rahatsız edecek konularda karar alınmasında veto 

yetkisi istedi. [ Blank: 1998, ]. Fakat NATO üyeleri bunu kabul etmedi. NATO Genel Sekreteri Solana ile 

Primakov arasında yapılan görüşmeler sonucunda 27 Mayıs 1997’de NATO ile Rusya arasında imzalanan 

“Kurucu  Senet”,  hem  Rusya-Batı  ilişkileri  hem  de  NATO’nun  genişleme  sürecinde  dönüm  noktası 

olmuştur. 

[Http://www.nato-russia-council.info/htm/RU/documents27may97.shtml]. 

Anlaşma, 

Avrupa’nın  yeni  güvenlik  haritasında  Rusya’nın  Batı’dan  izole  edilmediğini  somutlaştırarak,  Rusya  ile 

Batı arasında karşılıklı güveni tesis etmeyi amaçlamaktaydı. Rusya’nın Batı ile ilişkilerinin önemine atıfta 

bulunan ve spesifik bir düşman ülke tanımının yapılmadığı 1993 Rus Dış Politika ve Askeri doktrininde yer 

alan ifadelerin Kurucu Senette de tekrarlanması önemlidir.  

Soğuk Savaş sonrası Avrupa’nın güvenlik mimarisini belirleyen ve yoğun müzakerelerin ardından 

Kurucu  Senet’in  imzalanmasında  Yeltsin’in  özel  güvenlik  danışmanı  Aleksandr  Lebed  önemli  rol 

oynamıştı. Lebed’in Ekim 1996’da Brüksel’de Rusya’nın NATO  ile işbirliğini artırması gerektiğini ve 

NATO’nun  genişlemeye  hakkı  olduğunu  ifade  etmesi,  Rusya-NATO  ilişkilerine  olumlu  katkıda 

bulunmuştur.[  Solovyov:  2006,  s.  81].  Rusya’nın  genişlemeye  yeşil  ışık  yakmış  olduğu  Kurucu  Senetle 

NATO-Rusya  arasında  6  ay  arayla  bakanlar  düzeyinde  toplanacak  ve  görüş  alış  verişinde  bulunacak 

“Daimi Ortaklık Konseyi”de kuruldu. Böylece Rusya’nın NATO faaliyetlerinde veto hakkı elde edemese 

de  danışma  mekanizmasının  bir  parçası  olması  kararlaştırıldı.  [  Solovyov:  2006,  s.  86].  NATO-Rusya 

Daimi Ortaklık Konseyi, güvenlik sorunlarının düzenli şekilde danışılması ve tartışılmasını kolaylaştırmak 

maksadıyla kuruldu.  Yapılan  toplantılarda bugüne  kadar  Balkanlar’da  barışın  korunması,  kriz  yönetimi, 

kitle imha silahlarının sınırlandırılması, çevre koruma ve  sivil acil durum planlaması gibi değişik konular 

görüşüldü.[ Ivanov: 2000, s.27].

 

 

1997’de  yapılan  Madrid  Zirvesi’nde  Çek  Cumhuriyeti,  Macaristan  ve  Polonya’nın  aday  ülke  ilan 



edilmesi,  NATO’nun  genişleme  sürecini  fiilen  başlattı.  12  Mart  1999’da  bu  ülkeler  NATO’ya  tam  üye 

oldu  ve  NATO’nun  üye  sayısı  19’a  ulaştı.  Bu  gelişmeler  üzerine  Solana  Macaristan,  Polonya  ve  Çek 

Cumhuriyeti'nin  NATO’ya  üye  olmasıyla  Avrupa’da  bölünmüşlüğün  sona  erdiğini  açıkladı.  [  Solovyov: 

2006, s. 88].  

NATO’nun  Kosova  olayları  sebebiyle  1999’da  Yugoslavya’ya  müdahalede  bulunması,  Rus  dış 

politikası açısından bir dönüm noktası sayılır. Rusya, Balkan ülkelerinin çatışmalarına müdahale edilmesine 

karşı  çıkmış,  aynı  durumun  Çeçenistan  olayları  sebebiyle  kendi  topraklarında  tekrarlanmasından  endişe 

etmiştir.  Moskova,  ABD’nin  NATO  aracılığıyla  uluslararası  arenada  tek  kutupluluğu  dayattığını  ve 

Rusya'nın  dış  politikada  önceliklerini  dikkate  almadığını  vurgulamıştır.  Rusya,  Yugoslavya  olayları 

dolayısıyla  ABD’ye  karşı  tepkisini  göstermek  için  Priştina  havaalanına  girmiş  ve  Batıya  karşı  güç 

mücadelesini somutlaştırmıştır. [ Solovyov: 2006, s. 113].  



62 

III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu 

1999  Mart  ayında  gerçekleşen  Yugoslavya  krizi  Rusya  ile  NATO  ilişkilerini  gerginleştirdi. 

Yugoslavya  olayları  uluslararası  hukuk  alanında  değerlendirilmeye  başlandıktan  sonra,  Rusya 

Federasyonu’nun  NATO  ile  siyasi  ilişkileri  yeniden  düzelme  sürecine  girdi.  2001’de  NATO  ile  Rusya 

birçok  temasta  bulundular.  Şubat  ayında  NATO  Genel  Sekreteri  J.  Robertson’un  Moskova  ziyaretini  ve 

New  York  ve  Washington'daki  11  Eylül  olaylarından  sonra,  Rusya-NATO  Daimi  Ortaklık  Konseyi'nin 

terörizmi kınayan ortak bildirgeyi açıklamasını belirtmek mümkündür. [ Solovyov: 2006, s. 126]. Ayrıca 

Ekim 2001’de Brüksel’de Kasım ayında da Moskova'da gerçekleşen görüşmeler, ilişkilerin düzeyinin yeni 

boyutuna  zemin  oluşturmuştur.  6-7  Aralık  2001’de  Brüksel’de  yapılan  NATO  Dışişleri  Bakanları 

Toplantısında  alınan  karar  çerçevesinde  yeni  NATO-Rusya  Konseyinin  kuruluşuna  ilişkin  belge 

çalışmaları  14-15  Mayıs  2002’de  İzlanda/Rekjavik’te  yapılan  NATO  Dışişleri  Bakanları  toplantısına 

kadar tamamlandı. 2002 yılının 14 Mayıs’ında Rekjavik’de gerçekleşen Dışişleri Bakanları düzeyindeki 

Rusya-NATO  Daimi  Ortaklık  Konseyi  zirvesinde,  Rusya  Federasyonu  ile  NATO  arasındaki  ilişkilerin 

yeni  boyutu  konusundaki  belgeler  paketi  kabul  edildi.  Bu  yeni  ilişki  programları,  ortak  barış  güçlerinin 

faaliyetlerini,  nükleer  güvenlik  diyalogunu,  kitle  imha  silahlarının  yayılmamasını  ve  başka  konuları 

içermekteydi.  [Gruşko:  2002,  s.  89-90].  NATO-Rusya  ilişkilerindeki  bu  gelişme  28  Mayıs  2002’de  Roma 

Deklarasyonu  ile  sonuçlandı.  NATO  ile  Rusya  ilişkilerindeki  Yeni  Yön  Deklarasyon’una  göre,  Rusya 

Federasyonu’nun NATO’nun bazı konularda bütün haklara sahip ortağı olarak belirtilmiş ise de bu sadece 

formalitede kalmıştır. Gerçekte bu belge, Rusya’ya hiçbir hak tanımamıştır.[ Lukin: 2003, s.100]. 

NATO,  genişlemesini  devam  ettirerek  2  Nisan  2004'de  yedi  ülkeyi  daha  üyeliğe  kabul  etmiş  ve 

toplam  26  ülkeye  ulaşmıştır.  NATO’ya  son  giren  ülkeler,  eski  Sovyet  ve/veya  sosyalist  devletler  olan 

Estonya,  Letonya,  Litvanya,  Slovenya,  Slovakya,  Bulgaristan  ve  Romanya'dır.  Böylece  NATO,  Rusya 

Federasyonu sınırlarına iyice yaklaşmıştır. 

Yeni Avrupa düzeninde Rusya’nın ve eski Sovyet cumhuriyetlerinin yerinin ne olacağı uluslararası 

politikanın  yeniden  yapılanmasında  oldukça  önem  taşımaktadır.  Doğu  Avrupa  ve  eski  Sovyet  cum-

huriyetlerinin NATO ve AB ekseninde bir takım pürüzlere rağmen devam eden bütünleşme çabaları, Rusya 

Federasyonu’nu  rahatsız  etmekte  ve  muhalefetine  neden  olmaktadır.  Gorbaçov  Rusya’nın  geleceğin 

Avrupa’sının  şekillenmesinde  eşit  bir ortak olarak söz  sahibi  olmak istediğini, “Ortak  Avrupa Evi” dü-

şüncesiyle somutlaştırmıştı. [Gruşko: 2002, s. 95]. Rusya bu dönemde Batı ile ilişkilerini geren emperyal 

taahhütlerinden  vazgeçmiş,  Doğu  Avrupa’nın  özgürleşme  sürecine  destek  vermiş  ve  gerektiğinde  tek 

yönlü silah indirimlerine gitmişti. Bu nedenle, Rus akademisyeni Torkunov, Rusya Federasyonu’nun Batı 

ile  ilişkilerini  ikiye  ayırmakta,  Gorbaçov’la  başlayan  ve  Kozirev’le  devam  eden  dönemi  Batı/ABD  ile 

yaşanan  romantik  devre  olarak  değerlendirmektedir.  Torkunov,  romantik  dönemin  içerde  yaşanan 

ekonomik ve siyasi krizlerin yanı sıra, Yugoslavya krizi, NATO’nun 2. dönem genişlemesi ve silahsızlanma 

anlaşmalarında yaşanan gerginlikler nedeniyle bittiğini belirtmektedir.[ Dağı: 2002, s.229-230]. 

SSCB’nin yıkılmasına bağlı olarak yayılmacı politikasını terk eden Rusya, bunun bir delili olarak 

Küba'daki  Lurdose  radar  sisteminin  kullanımından  vazgeçmiş,  ayrıca  Vietnam'daki  Kamran  Deniz 

Üssü’nü  de  kapatmıştı.  Fakat,  Yugoslavya’nın  bombalanması  NATO  ile  ilişkilerin  yeniden  gözden 

geçirilmesinin gerekli olduğunu ortaya koydu.  

Rusya, AB ile yakınlaşma eksenini Avrupa’da ABD hegemonyasına karşı çıkan Fransa ve Almanya 

yakınlığı üzerinden kurmaya çalışmıştır. Bu dönemde Fransa uluslararası politikada Amerikan hegemonyasına 

ve büyüyen Almanya’ya karşı Rusya’yı dengeleyici unsur olarak görmüş, [ Solovyov: 2006, s. 186].  

Avrupa  bütünleşmesinde  Rusya’nın  dışarıda  kalmamasını  savunmuştur.  Almanya  ise,  yeni  dönemde 

Avrupa’da  olası  bir  gerginliğin  ve  çatışmanın  kendi  topraklarının  doğusuna  kaymasından  stratejik  rahatlık 

hissetmiş  ve bu nedenle  NATO’nun Rus sınırlarına doğru genişlemesini desteklemiştir. Fakat aynı zamanda 

uzun  vadeli  ekonomik  gelişmesinde  “stratejik  rezerv”  olarak  nitelendirdiği  Rusya  ile  özel ilişkiler kurmayı da 

ihmal etmemiştir. 

NATO’nun  genişlemesi  Rus  iç  ve  dış  politikasında  tepkiye  yol  açarken,  AB’nin  genişlemesi  Rus 

kamuoyunda siyasi gergiliğe neden olmamaktadır. Bu çerçevede AB’nin genişlemesine karşı çıkmayan ve bunu 

NATO’nun genişlemesine alternatif olarak algılayan Rusya, entegrasyon çabalarını Avrupa’nın siyasi ve askeri 

güvenliği açısından istikrar unsuru olarak görmektedir.[ Cafersoy: 2004] 

Rus  dış  politikasında  AB’nin  genişlemesi  ile  Rus  siyasi  çıkarlarının  örtüştüğü  düşüncesinin  hakim 

olduğunu söylemek  mümkündür. Örneğin, üç Baltık devletinin (Estonya,  Litvanya,  Latviya)  Ocak  1998’de 

ABD  ile  Ortaklık  Sözleşmesi imzalamasına tepki  gösteren  Rusya,  bu ülkelerin  AB’ye  katılmalarına siyasi 

nedenlerle  olumlu  yaklaşmıştır.  Avrupa  Parlamentosu’nun  üyelik  için  başvuran  ülkelerde  insan  hakları  ve 




Yüklə 4,88 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   33   34   35   36   37   38   39   40   ...   204




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə