BiSMİllahirrahmanirrahiM قال الله تعالى



Yüklə 2,21 Mb.
səhifə8/41
tarix01.08.2018
ölçüsü2,21 Mb.
#60434
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   ...   41

Beşinci Dersin Özeti


Müminlerin önderi Ali (as.)’nin hilafetinden sonra Şia’ya başka isimler de konuldu. Bunlardan bazıları hakaret içeren isimlerdi. Rafizi ve Turabi gibi isimler Şii karşıtlarının onları küçük düşürmek için koydukları isimlerdir. Bazıları da Alevi, İmami, Hüseyniyye, İsna Aşeriyye, Hassa ve Caferiyye gibi isimlerdir. Hz. Ali (a.s)’nin, sahabe arasında nevi şahsına münhasır bir makamı vardı. Beni Haşim arasında da Peygamber (s.a.a)’e en yakın kişiydi, onun evinde büyümüştü. Hepsinden önemlisi Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’in onu veziri ve vasisi olarak tayin etmiş olması ve halkın çoğunun da bu gerçeği bilmesiydi.

Beşinci Dersle İlgili Sorular


  1. Şia’nın diğer isimlerini özetle yazınız.

  2. Muhalifleri, Şiilere hangi lakaplarla sesleniyorlardı?

  3. Şiilere neden Alevi ya da Caferi deniyordu?

  4. Mesudi’nin Hz. Ali (a.s)’nin makamı hakkındaki sözü nedir?

  5. Sakife olayında okunan şiirler neyin göstergesidir?

  6. Gadir Hadisi’ni rivayet eden 0 Peygamber (s.a.a)’in Ashabı kaç kişidir?

  7. Sahabenin Hz. Ali (a.s)’ye küfredilmesi ve hakaret edilmesi karşısındaki pozisyonları neydi?

ALTINCI DERS

Kureyş’in Sakife’deki Rolü


Hem Gadir olayı ve hem de Hz. Peygamber (s.a.a)’in yerine Hz. Ali (a.s)’nin geçmesi hususundaki gayretlerine rağmen, Sakife olayı meydana geldi, Allah’ın fermanı ayaklar altına alındı ve Peygamber (s.a.a)’in Ehl-i Beyt (a.s)’i evlerine hapsedildi. Bu süreçte Kureyş’in rolünü hatırlatmakta fayda var. Zira Kureyş, Peygamber (s.a.a)’in Ehl-i Beyt (a.s)’inin hakkına el uzatan yegâne halktır. Müminlerin önderi Ali (a.s) birçok yerde Kureyşin zulüm ve tecavüzlerini açıklamaktadır.1 İmam Hasan (a.s) da Muaviye’yle yazışmasında Kureyş’in Sakife’deki rolüne değinmiş ve şöyle buyurmuştur: “Hz. Peygamber (s.a.a)’in vefatından sonra Kureyş kendisini onun kabilesi ve yakınları olarak göstermiş, bu delile binaen diğer Arapları saf dışı etmiş ve hilafeti sahiplenmişlerdir. Sonra Muhammed’in (s.a.a) Ehl-i Beyt’i olan bizler, onlara aynı sözü söylediğimizde bize insafsızlık edip, bizi hakkımızdan mahrum etmişlerdir.”2

İmam Bâkır (a.s) da ashabından birine şöyle buyuruyor: “Kureyş’in biz, Şiilerimiz ve dostlarımıza reva gördükleri hangi zulümlerini, hangi düşmanlıklarını anlatayım? Allah Resulü (s.a.a) ebedi âleme intikal etti. Ama vefatından önce halka, halkın en üstününün kim olduğunu da söylemişti. Buna rağmen Kureyş bizden yüz çevirdi ve hilafeti olması gereken yerden başka tarafa yönlendirdiler. Ensar’ın karşısında bizim delillerimizi kendi çıkarları doğrultusunda kullandılar ve birbirleri ardınca hilafeti ele geçirdiler. Sonunda hilafet tekrar bize yönelince de biatlerini bozdular ve bizimle savaştılar…”1

Evet, insanlar, Kureyş’in uzun zamandan beri süregelen hal ve davranışları sebebiyle onların hilafeti sahipleneceklerini anlamışlardı. Bu yüzden Ensar, tekelci zihniyete sahip olan Kureyş’in hükümeti ele geçirmesine engel olmak için, Sakife’ye koştu.

Kureyş’in, Ehl-i Beyt (a.s) Düşmanlığının Sebepleri


Acaba Kureyş, neden Hz. Peygamber (s.a.a)’in Ehl-i Beyt’ine düşmanlık etti? Acaba dinlerini de dünyalarını da bu Hanedana borçlu değiller miydi? Acaba bu Hanedan’ın bereketi değil miydi onları felaketlerden kurtaran? Şimdi ortaya sunulan bu sorulara cevap vermek için birkaç konuya değineceğiz.

1- Kureyş’in Makam Hırsı


Kureyş cahiliyet dönemi Arap yarımadasındaki Araplar içinde seçkin bir yere sahipti. Ebu’l-Ferac İsfahani bu konuda şöyle diyor: “Arap Kabileleri Kureyş’i şiir hariç her şeyde üstün biliyorlardı.”2 Bu konumu elde etmelerinde iki mesele etkin olmuştur.

a) Ekonomik Güç


Kureyş, Peygamber Efendimiz (s.a.a)’in atası Haşim’in zamanında Yemen, Şam, Filistin, Irak, Habeşistan (şu anki Etiyopya) gibi komşu ülkelerle ticaret yapmaya başlamış ve Kureyş’in önde gelenleri bu ticaretler sayesinde efsanevi servetlere sahip olmuşlardı. 1 Yüce Allah bu ticareti Kureyş’in refah ve huzur sebebi olarak tanıtmış ve şöyle buyurmuştur: “Kureyş’i bir araya getirdiği, kış ve yaz seferlerinde onları ısındırıp yakınlaştırdığı için, şu evin (Kâbe) Rabbine kulluk etsinler. Zira O, onları açlıktan kurtarmış ve korkudan güvenliğe kavuşturmuştur.2

b) Manevi Konum


Kureyş Arap Kabilelerinin kendi diyarlarındaki ziyaretgâhı olan Kâbe’den dolayı Araplar arasında manevi açıdan özel bir yere sahipti. Özellikle Fil Ordusu Vakası ve Ebrehe’nin yenilgisinden sonra Kâbe’nin kilidini elinde bulunduran Kureyş’in halk arasındaki saygınlığı artmıştır. Onlar da bu durumdan yararlanmışlar, kendilerini Allah Ehli, Allah’ın Komşuları, Allah Hareminin Sakinleri olarak addetmişler ve böylelikle dini makamlarını sağlamlaştırmışlardır.3

Kureyş kendinde güç hissetmeye başlayınca tekelciliğe yöneldi. Mekke ve Kâbe’nin orada bulunmasından dolayı bir çeşit merkeziyete sahipti. Arap Yarımadası sakinlerinin çoğu buraya gelmekteydi. Kureyş, gelenek ve göreneklerini Mekke’ye gelenlere zorla kabullendirmeye çalışıyordu. Örneğin halka Kâbe’nin tavafı esnasında hacıların kendilerinden satın aldıkları elbiseleri giymeleri gerektiğini empoze etmişlerdi.4 İşte bu yüzden Resul-i Ekrem (s.a.a)’in zuhuruyla İslam öğretilerinin kendi tekelci ve üstünlük anlayışlarıyla çatıştığını anladıklarında İslam’ı kabul etmekten kaçınmışlar, karşı durma noktasında ellerinden geleni yapmışlar ve var güçleriyle İslam’ı ortadan kaldırmaya çalışmışlardır. Ama Allah’ın isteği daha başkaydı ve sonunda Peygamberi’ni onlar karşısında zafere ulaştırdı. Hicri sekizinci yıldan itibaren Kureyş eşrafından bir grup Medine’ye gitmiş, Müslümanlara katılmış, ancak düşmanlıktan vazgeçmemişlerdir. Mesela Hakem b. Ebi’l-As, Peygamber Efendimiz (s.a.a)’le devamlı alay ederdi. Bu yüzden Allah Resulü onu Taif’e sürgün etmiştir.1 Kureyş Peygamber’le başa çıkamayınca yeni bir fesadın tohumlarını ekti. Bu da Hz. Peygamber (s.a.a)’in vasisi Hz. Ali (a.s)’nin karşısında durmaktı. Ömer sürekli Abbas’a şöyle diyordu: “Araplar peygamberlik ve hilafetin, siz Beni Haşim’de toplanmasını istemedi.”2

Yine Ömer, “eğer Beni Haşim’den biri Hilafeti üstlenirse, bu Hanedandan dışarı çıkmaz ve biz hilafetten nasibimizi alamayız. Ama eğer Beni Haşim’den başkası üstlenirse, kendi aralarında döndürür ve birbirlerine havale ederler,”3 demiştir.

O zaman yaşayan insanlar Kureyş’in bu konudaki emelini biliyorlardı. Bera b. Azib’ten şöyle naklolunmuştur: Ben, Beni Haşim’i sevenlerdendim. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) vefat ettiği zaman, Kureyş’in hilafeti Beni Haşim’den almayı düşünmelerinden korktum ve bu durum kafamı karıştırmıştı.4 Kureyş’in Ebu Bekir ve Ömer’in hilafetini kabul etmelerinin sebebi de kendi menfaatleri dolayısıyladır. Ebu Bekir ölüm anında ziyaretine gelen bir grup Kureyşliye şöyle demiştir: “Biliyorum sizin her biriniz benden sonra hilafetin kendisine geçmesini hayal ediyor. Ama ben içinizden en iyisini hilafete seçmiş bulunmaktayım.5

İbn-i Ebi’l-Hadid şöyle diyor: “Kureyş Ömer’in Hilafetinin uzamasından dolayı rahatsızdı. Ömer bu durumun farkındaydı ve onların Medine‘den çıkmalarını yasaklamıştı.6

2- Kabilesel Çekişmeler ve Çekemezlikler


Kabile olaylarının çıkma sebeplerinden biri, kabileler arasındaki şiddetli rekabetti. Allah-u Teâlâ Tekasur1 ve Sebe2 gibi bazı surelerde bu konuya işaret etmiştir. Cahiliyet döneminden beri Benî Haşim ve diğer taifeler arasında rekabet vardı. Zemzem Kuyusu’nun Abdülmüttalip tarafından kazılması olayında, ilk kez bütün Kureyş Kabileleri, Beni Haşim’e karşı çıkmış, Zemzem Kuyusu’nu kazma iftiharının sadece Abdulmüttalib’e ait olmasını kabul etmemişlerdir. Bu yüzden Ebu Cehil şöyle diyor: “Biz Beni Haşim’le üstünlüğü ele geçirme hususunda rekabet ettik. Onlar halka yemek verdiler, bizde verdik. Onlar halka binek hayvanı verdiler, biz de verdik. Onlar para verdiler biz de verdik. Tıpkı yarış atları gibi baş başa gidiyorduk ki, Beni Haşim şöyle dedi: “Kendisine göklerden vahiy gelen Peygamber (s.a.a) bizdendir.” Şimdi biz onlara nasıl ulaşalım? Allah’a yemin olsun ki biz ne ona iman ederiz, ne de onu tasdik ederiz.”3

Taif Eşrafından olan Ümeyye Bin Ebi’s-Salt Haniflerdendi. O da bu sebepten ötürü İslam’ı kabul etmemiş ve uzun yıllar vaat edilmiş Peygamber (s.a.a)’i beklemiştir; ama belli bir yere kadar da kendisi bu makama ulaşmayı umuyordu. Peygamber Efendimiz (s.a.a)’in gönderildiğini duyduktan sonra, ona uymaktan kaçındı ve sebebini ise Sakif kadınlarından utanması olarak belirtti ve şöyle dedi: “Yıllardır onlara Peygamber’in ben olacağımı söyledim. Şimdi benim Abdümenaf oğullarından genç bir Peygamber’e uyduğumu görmelerine nasıl tahammül edeyim.4

Onların kıskançlık ve emellerine rağmen Allah Teâlâ görkemlerini yerle bir etti ve Peygamber (s.a.a)’ini galip kıldı. Hicri sekizinci yıldan sonra Medine’ye gelen Kureyş Eşrafı’nın Peygamber Hanedanına yaptıkları eziyetlere ve kıskançlıklarına tanık olmaktayız. Bunlar genellikle bu yeni Müslümanların tahrikleri sonucu olmuştur.

İbn-i Sa’d şöyle nakletmiştir: “Muhacirlerden biri bir kaç defa Abbas’a şöyle dedi: Baban Abdülmüttalip ve Gaytele (Ben-i Sehm’den olan kâhin bir kadın) ikisi de ateştedir. Sonunda Abbas sinirlendi ve adama tokat attı. Burnu kanayan adam Peygamber (s.a.a)’in yanına gitti ve Abbas’ı şikâyet etti. Allah Resulü (s.a.a) amcası Abbas’tan açıklama istedi. Abbas olayı anlattığında Allah Resulü şöyle buyurdu: “Neden Abbas’a eziyet ediyorsun?”1

Hz. Ali (a.s) özel makamından dolayı onların daha çok kıskançlıklarına maruz kalıyordu. İmam Bâkır (a.s) bu konuda şöyle buyuruyor: “Ne zaman Peygamber-i Ekrem Hz. Ali (a.s)’nin faziletlerini anlatsa, ya da o Hazret (a.s)’in hakkında inen ayetleri tilavet etse, bir grup Peygamber (s.a.a)’in meclisinden kalkar ve giderlerdi.2

Bundan dolayıdır ki Peygamber-i Ekrem’den (s.a.a), birçok yerde, “Kim Ali’ye haset ederse, ona haset etmiştir ve kim ona haset ederse kâfir olmuştur”3 hadisi rivayet edilmiştir.

Bazıları Peygamberimiz (s.a.a)’in zamanında bile Hz. Ali (a.s)’ye olan hasetlerini açığa vurmuşlar, onu incitmiş ve eziyet etmişlerdir. Sa’d b. Ebi Vakkas’tan naklolmuştur: “Ben ve iki kişi mescitte oturmuş Ali (a.s)’ye kötü sözler sarf ediyorduk. O esnada Peygamber öfkeli bir halde yanımıza geldi ve “Ali’den ne istiyorsunuz, kim Ali’ye eziyet ederse bana eziyet etmiştir”, dedi.4

3-Kureyş’in Hz. Ali (a.s)’ye Olan Düşmanlığı


Hz. Ali (a.s)’nin mahrumiyetinin en önemli delili, Kureyş’in Ali (a.s)’nin şahsına yönelik olan düşmanlıklardır. Zira Ali (a.s) Peygamber zamanındaki savaşlarda onların kâfir olan babalarını, kardeşlerini, yakınlarını öldürmüştü. Bu da onlara vurulmuş büyük bir darbeydi. Yakubi, Hz. Ali (a.s)’nin halifeliğinin ilk zamanlarında gerçekleşen olaylar hakkında şunları yazıyor: “Mervan b. Hakem, Sait b. As ve Velid b. Ukbe haricinde bütün halk Hz. Ali (a.s)’ye biat etti. Velid biat etmeyenler adına Müminlerin önderine şöyle dedi: Sen bizim hepimize zarar verdin. Bedir Savaşından sonra benim babamın boynunu vurdun, Sait’in babasını savaşta öldürdün ve Mervan’ın babasını Medine’ye geri getirdiği için Osman’ı eleştirdin.”1

Yine Hz. Ali (a.s)’nin hilafeti sırasında Ubeydullah b. Ömer, İmam Hasan (a.s)’a onunla görüşme talebini ve işi olduğunu bildiren bir mektup göndermiş, birbirleriye buluştukları zaman da İmam Hasan (a.s)’a şöyle demiştir: “Baban Kureyş’in evvelinden ahirine darbe indirdi, halk ona düşman oldu. Bana yardım et onu halifelikten azledelim ve yerine seni geçirelim.2

Abbas’a Kureyş’in Hz. Ali (a.s)’ye neden düşmanlık ettiği sorulunca şöyle cevap verdi: “Zira Ali onların evvelini (atalarını) ateşe gönderdi ve bundan dolayı sonrakilerin utanç içinde yaşamasına sebep oldu.”3

Hz. Ali (a.s)’nin düşmanları da Kureyş’in hoşnutsuzluğunu fırsat bilerek bu durumdan yararlanmak için fitneyi körüklemişlerdir. Ömer b. Hattab, Sa’d b. As’a şöyle demiştir. “Bana, sanki babanı ben öldürmüşüm gibi bakıyorsun. Ama babanı ben değil Ali b. Ebi Talip öldürmüştür.4

Hz. Ali (a.s) de, İbn-i Mülcem’in darbesine maruz kaldıktan sonra buyurduğu şiirde Kureyş’in kendisine olan düşmanlığına şöyle işaret ediyor: “Kureyş beni öldürmeyi arzuluyordu, ama bunu başaramadılar.1


Yüklə 2,21 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   ...   41




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə