148
Sınır Özel Sayısı, Yaz 2016
edimselliğe varlık veren bu töz yalnız-
ca görüngülerde değil tinsel evrensel
olarak da kendisini üretir. Bu nedenle
görüngülerin tek başlarına olgusallığı
hak ettiği biçimde ifade edebilmesi
olanaklı değildir, ancak önceki basa-
maklarda soyut olarak kapsanan ide-
anın kavramsallaşmasına doğru giden
yolculuğunda geçilmesi gereken kıpı-
lar olarak ele alınabilirler. Realitesini
İdealitesinde bularak etkileşime giren
böyle bir devlet için sınır ötesi, kendi
başkasıdır sınırını paylaştığı devlet
olumsuz kendidir. Binlerce kilomet-
re ötede sebep olunan kargaşa/savaş
“kendi” ile zorunlu bağıntıdır. Coğ-
rafî olarak, ayrımlar üzerinden geniş-
letilen bir sınırın, ayrımların başat ve
sürekli olması durumunda ulaşacağı
son nokta yine kendisi, kendi sını-
rıdır. Yakın zamana kadar romantik
bir soyut tasarım olarak küçümsenen
“fazlasıyla İdealist” bulunan bu türde
bir kavramsallık, Batılı devletlerin
jeopolitik, jeoekonomik, jeokültürel
bazı amaçlarla savaşları tetikleyen ve
körükleyen bir tutum içine girmeleri,
3
yani kendilerinden başka ülkeler için
idealite ile bağı olmayan realiteyi ye-
terli bulan tutumları, sığınmacı soru-
nu olarak sınırlarına dayanmış ve bu
durum Avrupa Birliği’nin kendi için-
de gerek coğrafî gerekse de psikolojik
“sınır” tanımını tekrar ele almasına
neden olmuştur.
4
Kendi içinde yetkin-
leşen Batı dışa yönelmelerinde Öz ü
unutmuş, göz ardı etmiştir. Hakkı sa-
dece kendisi için isteme haksızlığında
diretmiştir. Oysa duyunçta aklanama-
yan İyi, iyi değildir.
Huntington’un sorun olarak tanımla-
dığı İslâm Uygarlığı için önerisi, bu
uygarlığın tek bir özekten yönetilebi-
lir biçim almasının gerekliliğidir ve
özek olmaya aday üç ülke arasından
Türkiye’yi öne çıkarır; bunun ola-
naklılığını da laiklikten vazgeçilmesi
3 Huntington, S.P. (2002)
İstanbul: Okuyan Us (Turhan M.,
Soydemir C. Çev.) (s. 269)
4 Managing the Refugee Crisis:
Commission
reports on implementation
of EU-Turkey Joint
Action Plan. http://europa.eu/rapid/press-
release_IP-16-268_en.htm
koşuluna bağlar. Kemâlizm olarak
adlandırarak indirgediği ve böyle-
ce yarattığı ideolojiyi yalnızca
bir heves olarak azımsar.
Ahmet Davutoğlu’nun kaleme aldığı
ve bu kitaba bir yanıt niteliği taşıyan
“
”
5
isimli çalışma
titizlikle hazırlanmış akademik bir
çalışmadır ve İslâm uygarlığının bir
sorun olduğu tezinin antitezdir.
Ki-
tapta oldukça yerinde saptamalar ve
öneriler olmasına karşın, Hunting-
ton’un Kemâlizm konusunda olası-
lıkla duygusal belki ideolojik belki
de her ikisinin de etkisi altında olan
düşüncelerle nesnel olamadığı, bunun
da Orta Doğu’nun, Osmanlı İmpara-
torluğu’nun ve Türkiye Cumhuriyeti
ile sonuçlanan Kurtuluş Savaşı’nın
tarihsel gerçekliği içinde okunama-
masına neden olduğunu konu edinen
bir karşı çıkış yoktur. Türkiye’de,
Aydınlanma Avrupası’nın yüzyıllar
süren çabasının kazanımı olan ürünün
bu denli hızlı ve yaygın olarak başa-
rılabildiği görülememiş midir?
6
Her
iki kitapta da, Tinsel olanın içten dışa
doğru yarattığı basınçla görüngü dün-
yasına çıktığının ve bunun bir zorun-
luk olduğunun, Evrensel Ussal İsten-
cin her zaman özgürlüklerle edimsel-
leştiğinin ve devletin kavramında bu
dirimliliğin yattığının ayrıca Atatürk
Devrimleri’nin Ussallıktan ve Usun
da kendisinden beslendiğinin bilgisi-
ne ve anlayışına rastlanmaz.
Mustafa Kemâl Atatürk, bir impara-
torluğu “ümmet” bilincinden özgür
yurttaş bilincine, özgürlüğe, modern
devlete taşıyan, tutkulu doğasının ya-
şamını biçimlendirdiği bir kahraman-
dır. Evrensel İstencin, tikel istencin
kaprisi, keyfiyeti, istekleri ve özenci
ile karşıtlık içinde olmadığı bir kaptır.
Atatürk, Tin’in kendisini daha yüksek
5
Davutoğlu, A. (2001)
.
İstanbul: Küre Yayınları
6
. Özdemir A. Muazzez İlmi-
ye Çığ ile söyleşi
, Sözcü Gazetesi 29. Şubat
2016
http://www.sozcu.com.tr/2016/egitim/
muazzez-ilmiye-cig-imam-hatipler-aydin-
lanmaya-karsi-ama-onun-nimetleriyle-yasi-
yor-1079123/
bir yaşama doğru geliştirip ilerlerken,
öznel özenci aşıp evrenseli kendisine
amaç edindiğini, tinin tözünün özgür-
lük olduğunu kavramıştır.
Tinin işi özüne uygunluktur, ilerleme-
dir, gelişmedir; kavrama daha yakın
belirlenim bir öncekini
sona
erdirir. Saltık ereğin özgürlük olduğu
gidişte Türkiye Cumhuriyeti, Osman-
lı İmparatorluğu’nu saklayarak orta-
dan kaldırır, imparatorluk deneyimi
kendisini cumhuriyetin kurumların-
da, eylemlerinde tüm dışlaşmaların-
da deneyim,
olarak ortaya
koyar. Dünya tarihinde tinin kendi
gelişmesi ve bu gelişmede tinin ken-
disini kendisine nesne olarak vermesi
vardır. Görüngüler geçicidir, sonlu-
dur. Huntington’un İslâm ülkelerinin
liderliği için önerdiği laik olmayan bir
Türkiye, kısaca Özgür Yurttaş Toplu-
mu kazanımlarından vazgeçildiği bir
Türkiye kabul edilemez.
Modern devlette kahramana gereksi-
nim yoktur;
7
her yurttaş birer kahra-
mandır. İlk aşamada kendisini insan
bireyi biçiminde duyumsayan tinsel-
lik gelişerek dünyasal ussallık olan
Devlet biçmine evrilir, yurttaşların
özbilinçli özgürlüğün ussal yaşamı
altında anlam bulan bir yaşam sürdür-
mesi ve kıskançlıkla bunu koruması,
her türlü tikel çıkarın üzerinde görme-
si, kararlılıkla, çalışkanlıkta diretmesi
kahramanlıktır; kahramanlar tembel
olmazlar. Halkın yazgısı kendilerini
ilgilendiren konularda üstlendikleri
sorumluluk ve bu uğurda harcadıkla-
rı çabadan bağımsız değildir. “Yurtta
sulh, cihanda sulh” coğrafî sınırları
ve zamanı aşan bu evrensel anlayışın
ürünüdür, ancak henüz Atatürk’ün
içinden çıktığı halkın tinselliğinde bir
7 Hegel, G.W.F. (2006)
İstan-
bul: İdea Yayınevi (A. Yardımlı Çev.)
Anadolu Aydınlanma Vakfı
Düşünüyorum Bülteni