Sınır Özel Sayısı, Yaz 2016
145
.”
Bu anlayıştaki çevirilere karşıt fikir-
de olanlardan Prof. Bülent Bozkurt,
Can Yücel’in sokak dili terimleri ve
küfürlerle bezenmiş renkli çevirileri-
nin birçok insanın Shakespeare ismi
ile aşina olmasına sebep olduğunu,
ancak bu yerelleştirilmiş çeviriden
şairin gerçek sanatının zevkine varı-
lamayacağını öne sürer. İlhan Berk
ise okura artık salt anlam çevirisinin
yeterli gelmediğini, yabancı şairin
kullandığı dilin yapısını okuyucunun
görmesi gerektiğini söyler.
Başladığımız referans noktasına tek-
rar dönersek, aslında ilk çevirmenle-
rin Babil kulesinden de öncesinden
başlayarak, ilâhî hakikatleri insanlara
tercüme etmeye çalışan peygamberler
olduğunu görüyoruz. Bu, Roman Ja-
cobson’ın
çeviri kura-
mında bahsettiği ve aslında çevirinin
sadece
(diller arası) değil,
bir göstergeler sisteminin başka bir
sisteme çevirisi veya dönüştürülmesi
konusudur. Örneğin bir şiirin müzik,
dans, sinema veya resme dönüştürü-
lerek yorumlanması gibi. Böyle bir
çeviri, Metin Bobaroğlu’nun ifade-
siyle; “
” Bunu tarihte en yetkin biçimde
yapanlar Habiri/İbri/Hebrew/gezgin,
yani İbranî, İbrahimî kültürüdür. On-
lar yerleşik kültürler arasında dolaşa-
rak ticaret yapar, birinin malını diğeri-
ne verirken, bir yandan da bu dillerin
kültür kodlarını bildikleri için, farklı
kültürleri birbirleriyle, bu kodları
tercüme ederek tanıştırmaktaydılar.
İbrahimî kültürün peygamberleri bu
ortamda, ortak değerlerle (evrensel
kavramlarla), yerel kavramlar arasın-
da bir çevirmendiler. Bu, ilâhî olanın
beşeri olana tercüme edilmesi olarak
okunursa, Hz. İbrahim’den beri tüm
peygamberlerin ve velilerin ─yani çe-
virmenlerin- hizmetleriyle bu tebliğ
o zamandan bugüne, tüm milletlere,
kesintisiz sürmektedir.
Şiir ile olsun, ilâhî kelâm ile olsun,
bizi esinlendiren, dönüşmemizi sağla-
yan, dilimizi, anlayışımızı, gönlümü-
zü zenginleştiren tüm elçilere, velile-
re, şairlere, çevirmenlere selâm olsun!
:
(1) Jacques Derrida,
, çev.
Joseph Graham, Cornell Univ. Press, 1985
(2) Sa’lebi,
’, TDK, Prof. Emine Yılmaz çeviri-
si, sy 188-190 www.ctl.hacettepe.edu.tr/babil.
shtml
(3) Can Yücel’in Şiir Çevirileri,
Her Boydan,
Türkiye İş Bankası Yayınları, 2010, Sabahattin
Eyüboğlu önsözü
(4) Cemil Sena,
,
Remzi Kitabevi, 1972, sy 41-42
(5) Metin Bobaroğlu, Anadolu Aydınlanma
Vakfı Konuşmaları, 2015-2016
(6) Prof. Bülent Bozkurt, Çeviri, Hacettepe
Üniversitesi Yayınları, 1979 ve 1982
(7) Prof. Alev Bulut, İstanbul Üniversitesi Mü-
tercim Tercümanlık Bölümü,
Söyleşi
(8) F. Schleiermacher, Çeviri Yöntemi Üzerine
Düşünme, Dün Bugün Çeviri, sayı 1, 1985
(9) Walter Benjamin, Die Aufgabe des Überset-
zers - Çevirmenin Görevi, Çev. Ahmet Cemal,
Yazko Çeviri 14, Eylül-Ekim 1983
(10) Turkish Studies,
,
, Volume 8/10, Fall 2013
(11) Lawrence Venuti,
,
,
Routledge, 1995
(12) Enis Akın, “
”, Dünya Yayınları, 2004
(13) Roman Jakobson,
(1959
, New York: Routledge, 2000, 113-118
(14) Andre Lefevere, Şiir Çevirirken 7 Strate-
ji ve 1 Şablon, Metis Çeviri sayı 13, 1990, sy
35-42
(15)
https://insanveevren.wordpress.com/
El-Taberî “
”
The History of Tabari, 38 cilt The State Univert-
sity of New York (SUNY), Albany, New York.
Dr. Muhammad Abdul Jabbar Beg, “
”
2006, ss. 51-60. http://www.dinbilimleri.com/
Makaleler/1785802934_0704130307.pdf - I
ile IX. Ciltler arasında yaratılıştan itibaren
tarihte yaşamış olan Krallar, Peygamberler,
nebiler ve Hz. Muhammed (a.s.)’in hayatını
içermektedir.
(16)
, Metin Bobaroğlu, Ayna
Yayınları, 2002, sy 50
Shutterstock.com
146
Sınır Özel Sayısı, Yaz 2016
Devlet ve Sınır Bağlamında
Türk-Kürt Sorunu
Gülgün Türkoğlu Pagy
S
ınır hem belirleme hem de olumsuz-
lamadır. Hidrojen atomunun son yö-
rüngesinde tek elektrona sahip olması
bakımından Hidrojen olarak belirlenmesi aynı
zamanda onun iki elektronlu Helyum atomu
olmadığını anlatır. Sınır kavramı ile belirle-
nenin, belirlenimini kazandığı şey olarak ka-
labilmesi, geçici olmasını getirir. Varlığa öz-
deş belirlilik
, Varlık için dışsal, ilgisiz
belirlilik
ve her ikisinin birliği olarak
bunları dengede tutan Ölçü’dür.
Ölçünün yiti-
rildiği her sistem dış sınırını yitirmiş sistemdir
ve dolaysız Varlığın eytişiminin biçimi olarak
daha öte belirlenimlere, eş deyişle kendi için-
de daha derine gidiş anlamını da taşır. Sınırın
yitirilmesi Usun, içsel (tinsel) bir güç olarak
şiddet uygulamasıdır, çünkü belirli varlık geçi-
cidir, kalıcılığını kendisini Kavramda yitirme
olanaklılığına açarak bulur. Varolan belirlilik
olarak Nitelik, ondan ayırdedilen
olarak
tır. Olumsuzlama yoksa
Olgusallık yoktur. Belirli varlığın gerçekliği
yalnızca olgusallığı değil İdealliğidir. Böylece
kendi kendisi ile bağıntı olarak, tamamlan-
mış nitelik olarak “kendi için varlıktır”. Ben
kendi için varlıktır. Ben denildiğinde beden
sınırının ötesinde “ben”in olumsuzu/ben’den
ayrım olarak “başka”sını benin bir belirleyeni/
bağıntısı olarak “kendi başka”sı bulunur. Ben
sınır ve sınırsız, sonlu ve sonsuz arasında du-
rur. Olgusal olarak belirli varlık kendinde ol-
duğu gibi konulduğunda İdealite olarak kendi
için varlık yani Ben’dir. Olgusallığın (doğa)
İdeallikten ayrımı eş deyişle salt kendi başına
alınması olgunun kavramından koparılması-
dır. Olgusal, gerçekliğine İdeal olanda ulaşır
ve onda kapsanır.
1
1 Hegel, G.W.F. (2001)
. İstanbul: İdea Ya-
Shutterstock.com
Anadolu Aydınlanma Vakfı
Düşünüyorum Bülteni