166
Sınır Özel Sayısı, Yaz 2016
gereklidir, bu kavram tanrı kavramı-
nın içeriğini tam olarak taşımalıdır,
üstelik imgesel olarak değil arı düşün-
sel olarak. Felsefe tarihinde bu kav-
ram, Herakleitos’tan bu yana “logos”
olarak kullanılagelmiştir. Öyleyse fel-
sefenin nesnesi logosun tekil ile kur-
duğu ilişkidir demek, nesnel bir çıkar-
sama olacaktır. Ya da tekil ve sonluda
bulunan sonsuz ve ebedi olan varlık
olarak logos. Şunu da belirtmeliyiz
ki, felsefenin nesnesinin gerçeklik
olduğu düşüncesi Hegel’in
.
“Felsefenin hakikatin bilgisi olarak
adlandırılması da doğrudur. Çünkü
pratik bilginin amacının eylem olma-
sına karşılık (çünkü eylem adamları
şeylerin nasıl olduğunu inceleseler
bile, ezelî-ebedî olanı değil, ancak
göreli olanı ve şu anda önümüzde bu-
lunanı incelerler), kuramsal bilginin
amacı hakikattir. “... o halde türemiş
hakikatlerin nedeni olan şey, en haki-
ki olan şeydir. Bundan da ebedî-ezelî
şeylerin ilkelerinin her zaman en ha-
kiki şeyler olmaları gerektiği sonucu
ortaya çıkar. (çünkü onlar yalnızca
bazen doğru değildirler)”
4
“Gerçekliğin burada açıklandığı an-
lamda kendi ile bağdaşma olarak ir-
delenişi
ilgi
alanını oluşturur.” (Hegel). Hegel,
gerçekliği dinin ve felsefenin ortak
nesnesi olarak gösterdikten sonra bu
kez de gerçekliğin ne olduğuna dair
soruyu yanıtlarken onu hem mantı-
ğın hem de felsefenin içeriği olarak
ortaya koyar. Böylece şimdi gerçek-
lik hem dinin hem felsefenin hem
de mantığın nesnesi olarak önümüze
çıkar.” Genellikle gerçekliği bir nes-
nenin tasarımız ile bağdaşması olarak
tanımlarız. Burada bir nesne varsa-
yarız ki, ona ilişkin tasarımlarımızın
4
Aristoteles,
. Sosyal Yayınları.
İstanbul, 1996,s. 146.
onunla uyum içinde olması gerekir.
Öte yandan felsefi anlamda gerçeklik
genel olarak soyut bir anlatımla, bir
içeriğin kendi kendisi ile bağdaşma-
sı demektir.”
5
Hegel,
felsefenin nesnesi, dinin nesnesi ve
mantığın nesnesi olduğunu söylese
de; bu söylemi yalnızca ve yalnızca
mantık bilimi üzerinden açımlar. Bu
açımlamayı ne içeriği belirsiz felsefe,
ne de tasarımsal gereçli din üzerinden
yapabilirdi, çünkü olanaksız yapıla-
maz. Gerçekte, ‘gerçekliği’ mantığın
nesnesi ve konusu, hem de sadece
onun konusu, bütünüyle onun konu-
su, yâda mantığın salt konusu olarak
inceler. Kendisi böyle söylememiş
olsa bile. Çünkü, gerçeklik, varlığın
kavrama ve kavramın varlığa uygun-
luğu ise, (bu ifadeler Hegel’e aittir)
bu uygunluğun ya da uygunsuzluğun
incelenmesi tam olarak mantığın içe-
riğidir. Mantığın bölümlemişi; yani
onun iç-inin bölüleri ve bu bölümle-
rin ilişkisi Hegel tarafından Varlık,
Öz, Kavram, olarak dizgeleştirilir. Bir
başka anlatımla
,
ve
uygunluğudur. Hegel
gerçeklik için varlık ve kavramın uy-
gunluğu derken, bizzat logosun belirli
kavramda açınımı anlatmış olmalıdır.
Çünkü belirli kavramda belirli varlık
ve belirli öz içerilidir. Ve kavram,
varlık ve özünün açımlaması ise ya da
varlığın - özünün, kavramında bilgisi
ise, burada var olan ve sözü edilen arı
‘Gerçeklik’ten daha azı olamaz. Çün-
kü varlık ve özün açınımı kavramın
açınımı, kavramın açınımı ise varlık
ve özün açınımıdır. Gerçeklik denilen
şey sürecin kendi içinde birinden öte-
kine ve ötekinden birinciye, dışarıda
hiçbir şey bırakmadan yayılımıdır; ve
böylece bütünlüktür.
Gerçeklik olarak gerçeklik ilkin He-
rakleitos’un ortaya koyduğu içerikle,
logostur. Çünkü, gerçeklik olarak ger-
çeklik, kendinde gerçeklik olmalıdır,
yoksa kendinde değil başkasında ve
bu yüzden başkası ile koşullu olurdu.
Hegel’de tekrar sonsuz değeri anla-
5
Hegel,
.s.87.not.
şılan ve teslim edilen Herakleitos’un
ve belki de felsefenin bu en büyük
buluşu ‘Logos’, Hegel’e dek varlığın
ve bilginin birliğinin zemini olarak,
hem varlık hem de bilgi olarak gerçek
yerine yerleştirilememiştir. Logos, bu
en büyük buluş, ilkin, evrensel düşün-
menin, bu anlamı ile antik felsefenin
büyük bir itki ve coşku ile ortaya çıkı-
şını sağlamıştır. Logos’un ikinci keşfi
Hegel’e aittir. Çoğu şey iki kez keşfe-
dilmelidir, ilkin o şeyin varlığı, ikinci
keşif ise onun içeriği, bütün içindeki
yeri, bütünü oluşturan parçalarla nes-
nel bağı. Bu anlamı ile ikinci keşifte
logos, tüm bilginin merkezi, öteki-
lerin tümünün bağlı olduğu mantık
bilimi olarak Hegel tarafından varlık
ve bilim dizgesindeki doğal yerine
yerleştirilmiş ya da bu yeri keşfedil-
miştir. Bu keşfin ürünü olarak henüz
kullanıma girmemiş ve anlaşılacağı
günü bekliyor olsa da.
Bizim için ‘Gerçeklik’, kavramın
yani bizim için kavramın nesnesine
uygunluğudur. Kavramın nesnesine
uygunluğu ya da uygunsuzluğu bi-
zim için bilgide ortaya çıkacaktır. O
zaman nesnesine uygun düşen bilgi,
‘Gerçek’, uygun olmayan bilgi ise
‘Gerçek olamayan’ bilgi olacaktır. Öy-
leyse Hegel’e göre gerçek bilgi felsefi
bilgi, gerçek olamayan bilgi felsefi ol-
mayan bilgi olacaktır. Çünkü Hegel,
bilgiyi ussal ve anlaksal olarak ikiye
böler. İlki kurgul bilgidir ki anlaksala
yani tasarımsal bilgiye aşkındır çün-
kü arı kavramsal kiptedir; Evrensel ve
sonsuzdur, bu yüzden kanıtlanabilir
ve kanıtlanmıştır. Bu birinci bilgi türü
Hegel için felsefi bilgidir. İkincisi an-
laksal, tasarımsal kipte olan bilgidir
ki, kurgul bilgi olabilmek için tasa-
rımsaldan kavramsala dönüştürülme-
ye gereksinir. Dönüştürülmemiş hali
ile imgesel kiptedir bu nedenle de
sonlu ve görecedir, tarihseldir, böyle
olduğu içinde gerçek değildir, felsefi
bilgi değildir. Çünkü kanıtsızdır, Son-
suz ve evrensel olmadığı için kanıtla-
manın ölçütlerinden geçemez. Ayrıca
bir bilgi tasarımsal kipte olmamasına
karşın gene de yanlış bilgi olabilir ya
Anadolu Aydınlanma Vakfı
Düşünüyorum Bülteni
Dostları ilə paylaş: |