Sınır Özel Sayısı, Yaz 2016
167
da sanıda kalabilir. Platon’da bu iki
bilgi türünün ayrımı, bilgi (episteme)
ve sanı olarak yapılmıştır: Bilgi ger-
çek bilgi olarak sanı gerçek olmayan
bilgi olarak. Hegel’de ise her iki bilgi
kipi biraz daha açımlanmıştır, o kadar.
Sanı, bilgi ile yanlış arasında orta te-
rimdir, tanıtlanabilirse sanı olmaktan
çıkar bilgi olur, yanlışlığı tanıtlanır
ise yine sanı olmaktan çıkar gerçek-
dışı olur. Hegel’in anlak bilgisi dediği
de sanıdır ve onunla aynı konumda-
dır. Nitekim Pisagor teoremi kanıtla-
nana kadar sanı idi, Pisagor tarafın-
dan kanıtlanınca gerçek bilgi oldu. Bu
iki farklı kipteki bilgi türü, türlerini;
nesnelerinin kiplerinden getiriler. Ve
bu iki nesne türü ve onun yansıması
olan bilgi türü salt felsefe için değil
bütün öteki bilim dalları için de ge-
çerlidir. Bilginin nesnesinin düşünce
tarafından işlenişinde tinsel kipe dö-
nüşmüş olan gereç, imgesel kip ve arı
düşünsel olarak ayrılır; bilme süreci
gerecini ya birinci kipte olduğu gibi
bırakır, ya da onu arı düşünceye çevi-
rerek ikinci kipte gereç olarak kulla-
nır. Bu her tekil bilim için de geçerli-
dir. Üçgenin iç açılarının toplamı tam
açının yarısı kadardır: 2x2=4 tür. İn-
san düşünür; Devlet yasaya ya gerek-
sinir. Bu yargıların tümü farklı farklı
bilimlerle ilgili olsalar da, gereçleri
arı düşünsel kipte, saltıktırlar, sonsuz-
durlar, evrenseldirler, zorunludurlar
ve kanıtları açıktır. Bu nedenle bu bil-
gi türü Hegel’in felsefi ve mantıksal
bilgiye atfettiği öz niteliklere sahiptir-
ler. Gene de bu bilgilere felsefi bilgi
demeyiz de, her bilgi için, nesnesinin
doğrudan bağlı olduğu bilim dalına
ilişkilin bir ad veririz; Matematiksel,
antropolojik, töre bilimsel gibi. Tam
tersinde, felsefe tarihi, felsefe alanın-
da ortaya konmuş olan ve adı felsefi
olmasına karşın, bir yığın tasarımsal
bilgi, yani sanı olan bilgi, tanıtlanma-
mış ve görece kipte bulunan bilgi ile
de doludur. Öyleyse Hegel’in, felse-
fenin nesnesi ve bilgisi ile ilgili ortaya
koyduğu sınırlar, her iki yandan apa-
çık çelişkiler içerirler. Bir kez daha
tekrar edersek felsefi denilen birçok
bilgi gerçek değil sanı kipinde iken,
tekil bilimlerin kanıtlanmış bilgileri
saltık gerçek kipindedirler.
Hegel mantık ve felsefe kavramla-
rının eş-özdeş kavramlar oldukları-
nı kanıtlamaya çalışıyormuşçasına
devam eder. “Felsefe ilkin genel bir
anlamda nesnelerin düşünülerek irde-
lenişi olarak tanımlanabilir” (Hegel)
Özensiz ve kötü bir tanım. Özel ola-
rak bir bilgi türünün tanımı yapılmak
istendiğinde, her genel bilgi türü için
geçerli olan bir tanımın önemli bir
şeyi ifade ediyormuşçasına önümüze
konması Hegel’e yaraşan bir özen-
sizlik değildir. O nedenle burada söz
konusu olan özensizlikten öte mantık
ve felsefe kavramlarının sınırlarında
ya da ayrımlarında pekin ölçütlerin
ortaya konmasındaki güçlüktür. Çün-
kü aynı genel ve yüzeysel ölçütlerin
hem felsefe hem de mantık kavram-
ları için tekrar edilmiş olmaları bu
savımızı kuvvetlendirir. “Ama gene
de
kendine özgü bir düşünme
kipi, düşünmeyi bilgiye ve
dönüştüren bir kip olduğu
için” (Hegel); Burada söylenen felse-
fi bilginin özgün bir bilgi olduğu, ya
da kavrayan bilgi olarak özgün bilgi
olduğudur.
Şimdi ise mantıksal olana bakalım:
“Mantığın ne olduğu buna göre ön-
ceden bildirilemez, tersine onun ne
olduğunun bu bilgisi ilkin bütün
açınımının en son sonucu olarak ve
tamamlanışı olarak ortaya çıkabi-
lir. Benzer olarak nesnesi, düşünme,
daha belirli olarak,
, Özsel olarak onun içerisinde
ele alınır.” (Hegel). Felsefi bilgi için
söylenen özgünlük, aynı zamanda
mantıksal olanın da özgünlüğü olarak
tekrar edilir. Burada apaçık görülür
ki, bu tanım çabaları Hegel’in derin-
liği ile uyumsuz bir yüzeyselliği taşır
ve anlatırlar. Kavrayan düşünce, derin
düşünce gibi düşünce belirlenimleri
ayrımsız bütün bilimlerin içinde de-
vindiği kıpılardır. Bu düşünce kip-
lerini felsefe dışındaki bilimlere ya-
saklamak, onlara salt sanı düzeyine
atmaktır.
Hegel bir başka paragrafta felsefi bil-
gi türünün yine aynı içeriğini vurgu-
lar ama farklı ifadelerle. Düşüncenin
tasarım kipinden arı düşünce olarak
kavram kipine çevrimini vurgular.
. Genel olarak tasarımlar dü-
şünce ve kavramların eğretilemeleri
olarak görülebilirler.” (Hegel). Fel-
sefi bilgi türü için yine yeni bir şey
söylemez. Çünkü hiçbir tekil bilimde
gerçek bir bilgi tasarım kipinde bu-
lunmaz; F=m.a, ya da bir kimyasal
formülde veya ekonomi biliminin
bir formülünde tasarımlar bulunmaz,
burada bilgiyi oluşturan her elaman
evrensel arı kavramdır. Bütün bilim-
ler şu ya da bu şekilde kavramlarla ça-
lışır, tasarımlarla değil. Öyleyse yine
başarısız bir ayırmaçla karşılaşırız ve
kanımızca ayrım için kullanılan öl-
çütlerin özgünleştirilememesi ve salt
genelde takılı kalması, nesne ve bilgi
türlerinin ayrımlarındaki sınır belir-
sizliğinden doğar.
Hegel’in, ilk eseri ‘Tinin görüngübili-
mi’, Tin’i, kalıcı nesnesinde değil, ge-
çici ve görüngüsel olanda incelese de,
özellikle özsöz ve giriş bölümlerinde
kendi sistemini, biraz da karmaşık bir
yığın halinde ortaya koyar. Çalışma-
sının ilerleyen yıllarında, bilimin ge-
nel ayrımı ve sınırlarını ortaya koyma
zamanı geldiğinde, keşfettiği ansiklo-
pedik ayrım tablosu içinde, bu ilk ça-
lışmasını yerleştirebileceği bir bölüm
bulunmaz. Ve böylece ilk eseri ayrım
ve birliğin birlikteliği olan ansiklope-
dik tablonun dışında kalır. “Tinin Gö-
rüngübilimi” en genelde bir felsefe
yapıtıdır, ama dizge içinde onun için
münhal bir alan yoktur.
Ansiklopedik tablo, birliğin üçe ayrı-
mıdır.
I. Mantık.
Anadolu Aydınlanma Vakfı
Düşünüyorum Bülteni
Dostları ilə paylaş: |