Sınır Özel Sayısı, Yaz 2016
169
ortaya çıkmış olsa da sırf kendi düşük
seviyesinden dolayı ortaya çıkmış bu
bilimle ilişki kuracak düzeyde geliş-
memişimdir? Kanımızca, bu büyük
sorunun, ortada ve hala çözülmemiş
görünümünde; felsefe, metafizik ve
mantık kavramları arasındaki sınır-
ların karmaşa içinde duruyor olması
sorunu yatmaktadır. Ya da bu kavram-
ların sınırları arasında bulunan soru-
nun etkisi beklenen bilim konusun-
daki belirsizliktir. Eğer bu kavramlar
arasındaki sınırlar karmaşası ortadan
kaldırılabilirse, ortaya çıkmış olan
ürünlerden neye ‘bilim’ diyeceğimiz-
de kolaylaşacaktır.
Önce, bu bilim üzerine bazı metinleri
yorumsuz olarak alt alta okuyalım.
“Bu bilim, (felsefi bilim, ed.) insan
usunun birincil öğelerini kapsayacak-
tır. Ve alanı her konudaki gerçekliğin
türetilmesine dek genişletilmelidir ve
özgürce konuşursak genel olarak ina-
nıyorum ki, tüm başkalarının kaynağı
olmakla, bu bilgi bize insanlık tara-
fından kalıt bırakılan tüm başkaların-
dan çok daha önemlidir.
9
“Başka her bilim sürekli ilerleme ya-
parken, bilgeliğin kendisi olmayı iste-
yen ve biliciliğine her insanın danış-
tığı metafiziğin, ileriye doğru tek bir
adım bile atmadan sürekli olarak aynı
yerde dönüp durması neredeyse gülü-
necek bir şey gibi görünür.” (Kant)
“Böylece bütün felsefe bir ağaç gibi-
dir; kökleri metafizik; gövdesi fizik,
dalları ise öteki bilimlerdir.”(Descar-
tes)
“Bu Prolegomena öğrencilerin değil
ama geleceğin öğretmenlerinin kul-
lanımı içindir, ve onlara daha şimdi-
den var olan bir bilimin sunuluşunu
düzenlemede değil, ama ilk olarak bu
bilimin kendisini ortaya çıkarmada
hizmet edecektir” (Kant)
“Metafizik ve ahlâk bilimin en önemli
iki dalıdır; matematik ve doğa bilimi
onların yarısı kadar bile değerli değil-
9
Descartes,
. 4.
Kural. İdea Yayınevi. s.18
dir.” (David Hume)
“Felsefeyi
, onun bil-
me sevgisi adını bir yana bırakarak
olabileceği hedefe
yaklaştırmaya katkıda bulunmak-işte
önüme koyduğum amaç budur.” (He-
gel)
“Bir bilim olarak felsefe ciddi, sıkı,
giderek apodiktik olarak sıkı bir bilim
olarak felsefe” (Husserl).
“Eğer bu yapılırsa, ne zaman çekiş-
meler doğacak olsa iki felsefeci ara-
sında ancak iki matematikçi arasında
olduğu kadar tartışma gereksinimi
olacaktır. Çünkü kalemleri ele alıp
birbirlerine (ve eğer dilerlerse ayrıca
yardıma çağrılan bir dosta) ‘Haydi
hesaplayalım/
diyerek
abaküsün başına oturmak yeterli ola-
caktır.” (Leibniz).
“Felsefenin bilim düzeyine yükseltil-
mesi zamanının geldiğinin göstermek
öyleyse bu amacı güden çabanın bi-
ricik gerçek aklanışı olacaktır; çünkü
bunu yapmak amacın zorunluluğunu
tanıtlayacak, üstelik aynı zamanda
onun yerine getirilişi olacaktır.” (He-
gel)
Descartes, Kant, Leibniz, Hume kur-
maya çalıştıkları bilimi “metafizik”
olarak gördü ve adlandırdılar. Aristo-
teles’in yapıtlarının fiziksel (doğaya
ilişkin bilimlerin) olanların dışında
kalan bölümü ayırmak için kullanıl-
mış bir sözcük, metafizik; bu ayırmaç-
ta taşıdığı anlamın dışında bir amaçla
“logos”, varlığın ve bilginin evrenin
temelinde yatan düzenleniş ilkesi
olarak, Tanrının her şeydeki sonsuz
aklı yerine kullanılmaya başlanmıştır.
Skolastik dönem öncesi
yeni Platonculuk ve devamla sko-
lastik dönme boyunca aynı içerikle
teolojinin konusu ve kendisi olarak
sürmüştür. Descartes, Leibniz, hatta
Hume, Kant aynı geleneğe sorgusuz-
ca uymuşlardır. Ta ki Hegel, metafi-
zik kavramının yerine lojik kavramını
yerleştirene kadar. Ancak O da, eski
metafiziğin mantığa dönüştüğünden
söz etse de, çoğu zaman aynı metafi-
zik sanki felsefe kavramına da dönüş-
müş gibi onun yerine felsefe kavramı-
nı da kullanmıştır.
Felsefe
Mantık
Metafizik
‘Metafizik’ sözcüğünün sınırları üze-
rinde kısaca duralım. Fizik sözcüğü
Yunancada tam olarak doğa demek-
tir. Meta ise ötesi, üstü. Metafizik
özgün bir nesne değil salt bir ‘Kip’tir
ki duyusalın karşıtıdır; Tinsel olandır,
başka bir şey değil. Kendi karşıtı olan
doğasal olan nasıl bir kip ise. Her iki-
si içerikte, ya da taşıdıkları yüklem-
lerde aynıdırlar çünkü bir varlığın
sahip olduğu öz nitelik aynı kalmak
üzere varlık farklı kiplerde bulunabi-
lir. Metafizik, özün belirleniminin bir
kipidir. Kip biçimsel olandır, öyleyse
metafizik bir biçimden başka bir şey
değildir. Platon’da, metafizik kavra-
mı yoktur, ama tam olarak onun işle-
vini yani kipini karşılayan bir başka
kavram vardır:
.
Özellikle Aristoteles’ten sonra, idea-
lar alanının, tek başına, doğal ve gör-
gül olandan yalıtılarak nesne alınma-
sı, soyut metafiziğin Us için tehlikeli
olan bu yalıtılmış hali,
kav-
ramı, ortaçağ skolastisizmin elinde
kip olmaktan çıkıp, töz-öz yerini olan
bir kavrama dönüşmüştür. Metafizik
kavramı yerine; meta görgül, meta
doğa, gibi kavramlar kullanılarak en
azından Türkçede, fizik bilimi ve ge-
nel olarak doğa kavramı arasındaki
birbirine girişi engelleyebiliriz. Çün-
kü fizik bilimi kuvvetlerin bilimi ola-
rak doğa nesnelerinin özgün bir yanın
bilgisidir. Doğa ise bir bilim değil,
varlığın bir kipidir ki, görgül, za-
mansal ve mekânsal oluştan ibarettir.
Böylece fizik bilimi ile doğa biçimi-
ni birbirinden ayırarak; metafiziğin,
hangisinin karşıtı, üstü, ötesi oluştu-
ğunu da açığa çıkarmış olur, metafi-
zik kavramının içeriğine bütün felsefe
Anadolu Aydınlanma Vakfı
Düşünüyorum Bülteni
Dostları ilə paylaş: |