Carl gustav jung



Yüklə 3,33 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə51/138
tarix18.06.2018
ölçüsü3,33 Mb.
#49331
1   ...   47   48   49   50   51   52   53   54   ...   138

156

ANALtTtK PSİKOLOJİ

ederler,  üstelik  sadece  «psikolojik-kafalı»  kimselerde  değil.  Akıl 

sağlığından  profesyonel  psikologun  dahi  hiçbir  kuşku  duymayacak 

olduğu  kişilerin  ağzından  nice  ilginç  düşler  ve  vizyonlar  anlatıldığını 

duymuşumdur.  Arketipin  yaşantısı  çoğunluk,  kişinin  en  büyük  sim   gibi 

saklanır, çünkü insan varlığının özü ile ilgilidir. Ben-olmayan’ın, anlayışa 

meydan  okuyan  bir  iç  muhalifin  ilksel  yaşantısı  gibidir.  Bu  durumda, 

doğal  olarak,  bize  yardımcı  olabilecek  paralel  olaylar  ararız;  farkına 

vardığımız  şey  özgün  vakanın,  birtakım  çıkarsamalı  fikirlerle  yorum­

landığıdır.  Tipik  bir örneği  Flüe’li  Nikolas  Kardeşin  üçleme  vizyonu,  ya 

da  kendisinin  ilkin  tanrısal  bir  vahiy  gibi  sonra  da  şeytan  gibi  gördüğü 

Aziz Ignatius’un gök gözlü  yılan  vizyonu  gibi.  Bu  dolambaçlı yorumlar­

la,  otantik  yaşantının  yerini,  yabancı  bir  kaynaktan  alınmış  imgeler  ve 

sözcükler  almaktadır;  kendi  toprağımızda  yetişmiş  olmayan,  yürekleri­

mizle  değil  de  kafalarımızla  bağlantısı  olan  görüşler,  fikirler ve  biçimler 

almaktadır. Doğrusu, düşüncelerimiz bile kendi  ürünü olmadığı  için bun­

ları  kolaylıkla  anlayamamaktadırlar.  Bu  gibi  ikameler,  insanları  gölgeli, 

gerçekdışı  yapmaktadır;  yaşayan  hakikatler  yerine  boş  sözcükler  koy­

maktadır  ve  acı  dolu,  karşıtların  geriliminden,  canlı  ve  yaratıcı her şeyin 

solup öldüğü,  soluk,  iki-boyutlu hayaller dünyasına kaçmaktadır.

Regresyon  ile  bebeklik-öncesi  dönemle  ortaya  çıkan,  o  sözle  ifade 

edilemeyecek  olayların  ikamelere  ihtiyacı  yoktur;  her  insanın  yaşamına 

ve  işine  göre  tek  tek  biçimlenmeyi  isterler.  Bunlar,  atalarımızın  yaşamı, 

sevinçleri  ve  üzüntülerinden  türeyen  imgelerdir  ve sadece  yaşantı olarak 

değil,  aynı zamanda fiilen de hayata dönmeyi arzu etmektedirler.  Bilinçli 

zihne  ters  düştüklerinden,  doğrudan  doğruya  dünyamıza  aktarılamamak- 

ta, bilinç ile bilinçdışı hakikat arasında aracılık yapacak bir yol bulunması 

gerekmektedir.



VI

SENTETİK YA DA YAPICI YÖNTEM

IB iL İN Ç D IŞ I  ile  uyuşma  süreci,  bir  iştir  bayağı,  hem  eylem  hem 

de eziyet söz konusudur. Gerçek, ya da «hayalî», rasyonel ve akıldışı veri­

ler  üzerine  dayandırılan  bir  işlevi  canlandırdığı  için,  bilinç  ile  bilinçdışı 

arasında  açılan  uçurum  üzerinde  bir  köprü  oluşturduğundan  buna 

«doğaüstü işlev» denmiştir.  Bu doğal bir süreçtir, karşıtların geriliminden 

doğan  enerjinin  tezahürüdür,  düşler  ve  vizyonlarda  kendiliğinden  ortaya 

çıkan  bir  dizi  fantezi-olaylarından  ibarettir.  Aynı  süreç  bazı  şizofreni 

biçimlerinin  başlangıç  evrelerinde  de  gözlemlenebilir.  Bunun  klasik  bir 

örneği Gerard de Nerval’in özyaşam öyküsü Aurelia’da vardır.  Ama ede­

biyattaki  en  önemli  örneğini  Faust Il’de  görüyoruz.  Karşıtları birleştiren 

doğal  süreç,  aşağıda  anlatacağım  şeyden  ibaret  bir yöntem  geliştirmeme 

örnek ve temel oluşturdu:  bilinçli bilinçsiz doğanın buyruğu ile vaki olan 

her  şey,  bile  bile  çağırılmış  ve  bilince  ve  bilincin  görünümüne  entegre 

edilmiştir.  Başarısızlığa  uğrama  çoğu  zaman,  bunların,  kendi  içlerinde 

gerçekleşen olaylara egemen olabilecek zihinsel  ve ruhsal teçhizata sahip 

olamamalarından  doğmaktadır.  Burada  özel  bir  tedavi  yöntemi  olarak 

tıbbî yardımın  işin  içine girmesi gerekir.

Görmüş  olduğumuz  gibi,  bu  kitabın  başında  ele  alınan  kuramlar, 

düşü  (veya  fanteziyi),  kendisini  oluşturan  anı  birimlerine  ve  arkadaki 

içgüdüsel  süreçlere  ayırarak  çözümleyen,  tamamiyle  nedensel  ve 

indirgeyici bir usule dayanmakladır. Bu usulün uygunluğunu ve sınırlarını 

yukarda  anlattım.  Bu,  düş  simgelerinin  kişisel  hatıralara  ya  da  arzulara 

artık  indirgenemeyeceği,  yani,  ortak  bilinçdışının  imgelerinin  belirmeye 

başladığı noktada, işlemez duruma gelmektedir. Bu ortak fikirleri herhan­

gi  kişisel  bir şeye  indirgemeye çalışmak boşunadır —  boşuna olması  bir




158

ANALİTİK PSİKOLOJİ

yana,  acı  deneyimler  sonucu  öğrendiğime  göre,  aynı  zamanda  zararlıdır 

da. Nice güçlüklerden, uzun tereddütlerden sonra ve birçok başarısızlıklar 

sonucu bulduğum  doğru yol  sayesinde,  sözü  edilen anlamda,  tıp psikolo­

jisindeki  katıksız  kişiselci  tutumumu  bıraktım.  Sadece  indirgemeden 

ibaret  olduğu  çapta,  analizin  sonunda  ister  istemez  bir  sentezin  gelmesi 

gerektiğini, bazı psişik malzemenin, incelemek için parçalara ayrıldığında 

hemen hemen hiçbir şey ifade etmediğinin, tersine, parçalara ayrılacağına, 

anlamın,  amplifıkasyon  yöntemi  dediğimiz yöntemle —  elimiz  altındaki 

bütün  bilinçli vasıtalarla takviye edilip yaygınlaştırıldığı  takdirde zengin­

leşeceğini  temelden  saptamam  gerekti.  Ortak bilinçdışmın  imgeleri  veya 

simgeleri, sentetik tedavi yöntemi değerlerini ortaya çıkarmaktadır.  Nasıl 

ki,  analiz,  simgesel  fantezi  malzemesini,  kendisini  oluşturan  parçalarına 

ayırıyorsa,  sentetik  usul  de  bu  malzemeleri  evrensel  ve  anlaşılabilir  bir 

ifadede  bütünleştiriyor.  Bu  usul  sanıldığı  kadar  basit  değildir,  sürecin 

bütününü  açıklamaya  yardım  edecek  bir  örnek  vereyim.  Kişisel  bilinç- 

dışının  analizi  ile  ortak  bilinçdışından  içeriklerin  yüzeye  çıkmak  üzere 

olduğu  o  kritik  sınır  çizgisine  gelmiş  olan  bir  kadın  hasta  şöyle  bir  düş 

görmüştü:  Geniş  bir  ırmağın  karşı  yakasına  geçmek  üzereyim;  arada 



köprü filan yok, ancak geçebileceğim sığ bir yer buluyorum. Tam ayağımı 

suya atmışken, suda gizlenmiş bir yengeç ayağımı kıskaçlarıyla tutuyor ve 

gitmemi  engelliyor.  Derken  korku  içinde  uyanır.  Çağrışımları:  Irmak: 

«Aşılması güç  bir sınır —  bir engeli aşmam gerek —  belki de ağır ilerle­

diğim  için —  karşı  yakaya geçmem gerek.»

Sığlık:  «Güvenle  karşıya  geçilebilecek  bir fırsat  —   olağan  bir yol, 

yoksa ırmak çok geniş olurdu —  tedavide engel  olanağı  var.»

Yengeç:  «Yengeç  suda  iyi  gizlenmiş,  göremedim  —   Kanser 

(Almanca’da  yengeç  krebs  =  İngilizcede  crab)  korkunç  bir  hastalık 

(kanserden ölen Bayan X ’e atıf) —  bu hastalıktan korkuyorum — yengeç 

gerisingeri  yürüyen  bir yaratık —  doğal  olarak  beni  ırmağa çekmek isti­

yor —  beni  feci  şekilde  yakaladı,  feci  korktum —  karşı kıyıya geçmem­

den  beni  alıkoyan  nedir?  Tamam,  arkadaşımla  (kadın)  yeniden  kavga 

ettik.»


Bu arkadaşı ile olan ilişkilerinde bir gariplik var. Yıllar boyu sürmüş 

olan, eşcinselliğe yakın, duygusal  bir bağ var aralarında. Arkadaşı da bir­




Yüklə 3,33 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   47   48   49   50   51   52   53   54   ...   138




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə