Carl gustav jung



Yüklə 3,33 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə49/138
tarix18.06.2018
ölçüsü3,33 Mb.
#49331
1   ...   45   46   47   48   49   50   51   52   ...   138

150

ANALİTİK PSİKOLOJİ

tutku,  bizi  etkilemektedir.  Görünüşe bakılırsa,  bunda ileri gidilmiştir.  Bir 

akıl hastası,  bir  keresinde  şöyle demişti  bana:  «Doktor,  dün  gece gökleri 

baştanbaşa  cıva  biklorür  ile  dezenfekte  ettim,  ama  Tanrıyı  bulamadım». 

Dediği şey, bizim  de başımıza geldi galiba.

Gerçekten  büyük  bir  bilge  kişi  olan  koca  Herakleitos  psikoloji 

yasalarının  en  harikasını  keşfetmişti:  karşıtların  ayarlayıcı  işlevi  idi  söz 

konusu  olan.  Buna,  tersine  koşmak  anlamına  gelen  enantiodromia 

demişti;  bundan  anladığı,  her  şeyin  er  geç  karşıtına doğru  koşacağı  idi. 

(Burada  yukarıda  söziinü  ettiğimiz  Amerikalı  İşadamı  olayının  enantio- 

dromia'nin iyi bir örneği olduğunu hatırlatayım.) Görüldüğü gibi, kültürün 

akla  uygun  tutumu,  ister  istemez  karşıtına  doğru  koşmaktadır,  yani 

kültürün akıldışı  bir şekilde yok edilmesine doğru. Kendimizi asla akıl ile 

özdeşleştirmememiz  gerek,  Çünkü  insanoğlu  hiçbir  zaman  sadece  akıllı 

yaratık olmamıştır, olmayacaktır da; bu, züppe kültür tacirlerinin kulağına 

küpe  olsun.  Akıldışı  hem  söküp  atılamaz,  hem  de  atılmaması  gerekir. 

Tanrılar ölmez, ölmemelidir de.  Biraz önce, insan psişesi  içinde üstün  bir 

gücün var gibi göründüğünden söz ettim ve bunun Tanrı fikri değilse eğer 

«insan  karnı»  olacağını  söyledim.  Anlatmak  istediğim  şu  idi: şu  veya bu 

temel  bir  içgüdü, ya da fikirler kompleksi, daima psişik enerjinin tümünü 

kendine çeker,  ben'i  de  hizmetine  koşar.  Genelde,  bu enerji odağına öyle 

bir güç  ile  çekilir  ki,  kendini  onunla  özdeşleştirir  ve  artık  başka  bir  şeye 

ihtiyacı  olmadığını  düşünür.  Böylece  bir  cinnet,  bir  monomani,  ya  da 

ecinnilik oluşur;  psişik dengeyi ciddi  bir şekilde  tehlikeye  sokan  akut bir 

tek  yanlılık meydana  gelir.  Böyle  bir  tek  yanlılık  kapasitesinin  başarının 

sırrı  olduğu  kesin  —   uygarlığımızın  canla  başla  teşvik  ettiği  cinsten  bir 

başarı.  Bu  monomanilerde  enerjinin  birikmesine,  bu  tutkuya,  eskiler 

«tanrı»  diyordu,  bugün  de  günlük  konuşmada  aynı  atıfta  bulunuruz. 

«Şunu  bunu  tanrılaştırıyor»  demez  miyiz?  İnsan,  kendisinin  istediğini 

seçme  özgürlüğü  olduğunu  sanıyor,  bazı  güçlerin  elinde  oyuncak 

olduğunu  farketmiyor,  ilgi  duyduğu  şeyin  efendisi  durumuna  geldiğini, 

tüm  gücünü  kendine  çektiğini  biliyor.  Bu  tür ilgi  konulan  tanrılaşmakta, 

çoğunlukça  da kabul  edildiğinde yavaş  yavaş  bir «tapınak»  oluşturmakta 

ve çevresinde bir cemaat toplamaktadır. Biz buna «örgüt» diyoruz. Bunun 

ardından örgütü parçalamayı hedefleyen bir tepki geliyor, böylece Şeytanı




KİŞİSEL BİLİNÇDIŞI VE ORTAK BİLİNÇDIŞI 

151


İblis  ile  kovmaya çalışıyoruz.  Kesin  iktidar  elde  eden  bir hareket soruna 

çözüm  getirmediği  zaman,  sözünü  ettiğimiz  ters  yöne  koşma  hareketi 

başlıyor, nasıl örgütlenirken gözü kapalı bir tutum içinde olmuşsa, örgütü 

bozma hareketinde de öyle  hareket ediyor.

Bu uğursuz ters yöne koşma yasasından tek kurtulabilen kimse, ken­

dini bilinçdışından  soyutlayabilen  insandır,  ancak  bunu bastırma yoluyla 

halledemez,  yoksa  bastırdığı  şey  onu  arkasından  vurur,  her ne  değil  ise 

onu karşısına koyarak çözümler.

Bu,  onu,  yukarda  sözünü  ettiğimiz  aşağı  tükürsem  sakalım,  yukarı 

tükürsem  bıyığım  ikileminden  kurtulma  yoluna  sokar.  Hastanın  ben  ile 

ben-olmayan'ı, yani ortak psişeyi ayırması gerekir.  Bundan böyle kendini 

uyduracağı malzemeyi bu yolla elde edecektir.  Şimdiye dek kullanılamaz 

ve  patolojik  durumdaki  enerjisi,  uygun  bir  alana  girmiştir.  Ben'i,  ben- 

olmayan'dan  ayırt  edebilmesi  için  yaşama  karşı  olan  görevini  yerine 

getirmek zorundadır. Bu konuda ihmal edeceği  her şey bilinçdışına kaya­

cak  ve  durumunu  destekleyecektir,  böylece  kişi  onun  tarafından  kıyılma 

tehlikesi ile karşılaşmış olacaktır. Ama bunun için ödeyeceği ceza ağırdır. 

Eskilerden  Siynesius’un  dediği  gibi,  tanrı  ya da cine  dönüşen  «kendisine 

vahiy  gelen  ruh» tur  (pnömatik  gibi),  bu  durumunda  da  Zagreus  gibi 

tanrılar  tarafından  parçalara  ayrılarak  cezalandırılacaktır.  Nietzsche'nin, 

hastalığının başlangıcında duyduğu yaşantı buydu. Enantiodromia demek, 

karşıt-çiftlere  ayrılmak  demekti,  bu,  «tanrının»  sıfatlarındandır,  dolayı- 

siyle  aynı  zamanda  benzeyen  insanın  da  sıfatlarındandır;  o  insan  ki, 

tanrıya  benzerliğini,  tanrılarına  üstün  gelmiş  olmasına  borçludur.  Ortak 

bilinçdışından  söz  eder  etmez,  gençlerin  ya  da  uzun  süre  çocuk  kalmış 

kişilerin pratik analizi dışında kalan bir alandaki bir sorunla karşı karşıya 

buluyoruz  kendimizi.  H âlâ  çözümlenmesi  gereken  anne  ve  baba 

imgelerinin  söz  konusu  olduğu,  sıradan  adamın  doğal  mülkü  olan,  hâlâ 

fethedilmeyi  bekeleyen  bir  miktar  yaşamın  bulunduğu  her  yerde,  ortak 

bilinçdışından ve karşıtlar sorunundan söz etmesek daha iyi olur. Ama ana 

baba transferansları  ve gençlik hülyaları  egemenlik  altına alındığında,  ya 

da  egemenlik  altına  alınmaya  hazır  olduğunda  ancak,  bunlardan  söz 

açmak zorunda kalırız. Burada Freud ve Adler'in indirgeme yöntemlerinin 

dışındayız;  bir insanın mesleği  veya evliliği,  ya da yaşamının genişleme­




152

ANALİTİK PSİKOLOJİ

si  anlamına  gelecek  herhangi  bir  şeyi  engelleyen  manialar  artık  bizi 

ilgilendirmiyor,  şimdi  karşımızda,  adamın  yaşamını  sürdürmesi  için 

gerekli anlamı bulmak zorundayız —  anlamsız bir tevekkülün ve pişman­

lığın taşıdığı  anlamın ötesinde bir anlam söz konusu.

Yaşamımız  güneşin  seyrini  izliyor.  Sabahleyin  güç  kazanmaya 

başlıyor,  öğle  vakti  sıcaklığı  doruk  noktasına  çıkıyor.  Derken  karşı 

koşma, enantiodromia başlıyor: ileri hareketinde gücü artmıyor, eksiliyor. 

Dolayısıyla  genç  ile  yaşlı  kimselere  uygulamamız  gereken  yöntem  aynı 

olamaz. Birinci durumda, yayılmayı ve yükselmeyi engelleyen maniaların 

tümünü  ortadan  kaldırmak yeterli;  ikinci  durumdaysa  inişe  yardım  eden 

her  şeyi  eğitmemiz  gerek.  Toy  bir  delikanlı,  yaşlıların  kendi  haline 

bırakılması gereğine inanır, acı patlıcanı kırağı çalmaz der; ona göre onlar 

eleyeceklerini  elemişler,  eleklerini  de  asmışlardır,  geçmişe  mâzi  derler. 

Ancak,  yaşamın  anlamının  gençlik  ve  büyüme  çağı  ile  son  bulduğunu 

sanmak  yanlıştır;  örneğin,  menopozdan  sonra  kadında  «iş  kalmadı» 

demek  doğru  değildir.  Yaşamın  ikinci  yarısı,  tıpkı  birinci  yarısı  kadar 

anlam doludur;  sadece anlam ve amaç başkadır. İnsanın iki amacı  vardır: 

birincisi  doğal  bir amaçtır, çocuk  edinmek,  çoluğunu çocuğunu  geçindir­

mektir;  bunun  için  para  ve  sosyal  mevki  gerekir.  Bu  amaç  gerçekleşti­

ğinde  yeni  bir  evre  başlar:  bu  da  kültür  evresidir.  Birinci  amacı  gerçek­

leştirme için doğa bize yardım eder, bunun için eğitim yardımımıza koşar; 

ikinci  amaca  erişmek  için  pek  yardımcımız  yoktur.  Çoğu  kez,  sahte  bir 

tutku ile karşılaşırız; yaşlı adam yeniden delikanlılık hevesine kapılır;  için 

için  buna  inanmaz  oysa.  Doğal  evreden  kültürel  evreye  geçişi  birçok 

kimse  için  bu  denli  zor  ve  acı  yapan  budur;  gençlikten  biraz  pay  almak 

için  gençlik  hevesine  kapılırlar,  gençlerle  genç  olurlar.  Bunu  özellikle 

annelerde  görürüz,  çocuklarında  ararlar  anlamlarını,  onlardan  bir  an 

vazgeçecek  olsa,  dipsiz  bir  uçuruma  düşeceklerini  sanırlar.  Nevrozların 

hayatın  akşamında  doğmasında  şaşacak  bir  şey  yok.  Bu  bir  tür  ikinci 

ergenlik  çağıdır,  tutku  fırtınalarının  estiği  «tehlikeli»  bir çağ.  Ancak,  bu 

yaşta ortaya çıkan sorunlara artık eski reçeteler para etmez; yelkovan geri 

alınamaz.  Gencin  dışarda  bulduğu  şeyi,  yaşamının  ikinci  yarısındaki 

adam  içinde  arayıp  bulmak  zorundadır.  Burada,  hekime  epey  baş  ağrısı 

veren  yeni  sorunlarla karşılaşıyoruz.




Yüklə 3,33 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   45   46   47   48   49   50   51   52   ...   138




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə