D ü Ş Ü n c e d ü n ya s I n da



Yüklə 1,74 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə56/113
tarix22.07.2018
ölçüsü1,74 Mb.
#58351
1   ...   52   53   54   55   56   57   58   59   ...   113

123
S
İ Y A S E T   V E  
K
Ü L T Ü R  
D
E R G İ S İ
yıllarda (1915-1917) bu medresede hocalık da yaptı, Tatarca, Tatar edebiyatı, devrim ve 
devlet türleri, tarih gibi çeşitli dersler verdi.
Aliye Medresesi’nden ayrıldıktan sonra Kazak bölgelerinde, Ural’da çeşitli işlerde 
çalıştı,  Astırahan  bölgesinde  muallimlik  yaptı.  1909  yılının  sonlarında  üniversiteye 
girmek gayesi ile Kazan’a geldi ise de üniversiteye girmesi mümkün olmadı. 1910-1912 
yılları arasında Kazan’da yaşadı. Kazan’da yaşadığı bu süre içerisinde Yaz BaşıDiñgezde 
(Denizde), Yüz El Elek (Yüz Yıl Önce), Süyü-Saadet (Sevme-Sadet), Otı Süngen Cehennem 
(Ateşi Sönen Cehennem), Karak Molla (Hırsız Molla), Yeş Yürekler (Genç Yürekler) gibi 
çeşitli romanlarını ve hikâyelerini yazdı. 
1912’nin  sonlarında  Kiev’e  gitti,  Kiev  Üniversitesi’nde  misafir  öğrenci  olarak 
derslere devam etti ve özel öğretmenlik yaptı. Burada tanıştığı bazı Türk/Müslüman ve 
Rus sosyalist gençleriyle görüşerek Çarlık rejimi aleyhine faaliyette bulunacak bir gizli 
teşkilat kurulması çalışmalarına katıldı. 16 Nisan 1913’te Kiev’de bulunan 16 öğrenciyle 
bir toplantıda bulunduğu sırada, toplantının ihbar edilmesi üzerine hapse atıldı. Hapse 
girmesi, onun 1917 İhtilaline kadar polis gözetiminde yaşamasına neden oldu. Hapisten 
çıktıktan sonra yeniden Kazan’a döndü ve burada çıkmakta olan  dergisinde çalışmaya 
başladı. Dergide çalıştığı sırada Odessa, Kiev ve Suhumi gibi çeşitli şehirleri de dolaştı. 
Yukarıda da belirtildiği gibi 1915-1917 yılları arasında Aliye Medresesi’nde hocalık yaptı. 
1913-1917  yılları  arasında  yazdığı  eserlerindeki  romantizmin  yerini  sosyal  ve  içtimai 
meseleler almaya başladı. Bu dönemde yazdığı en ünlü eserleri, Kütüçüler (Çobanlar) 
(1913),  Tabiat  Balaları  (1914),  Merhumnuñ  Defterennen  (Merhumun  Defterinden)  (1914), 
Bezneñ Künner (1914)’dir.
1-11 Mayıs 1917 tarihleri arasında Moskova’da toplanan Bütün Rusya Müslümanları 
Birinci Kurultayı’na Ufa delegesi olarak katıldı. Kurultayda, Rusya Müslümanlarının millî 
dileklerini gerçekleştirmek için sol partilerle işbirliği yapılmasını, ihtilalci sosyalistlerin 
(Es-Er)  programının  Müslümanlara  en  yakın  olduğunu  savunarak,  onlarla  birlikte 
hareket edilmesini önerdi. Fakat kurultay Müslümanların Millî şura kurması yönünde 
karar aldı.
Daha  önceki  yıllarda  komünistlerle  çok  sıkı  bir  ilişkisi  olmamasına  rağmen, 
Ekim İhtilali’nin ilk günlerinden itibaren aktif olarak sosyalist yaşamı kurmaya girişti. 
Aliye Medresesi’ndeki görevini bırakarak “Ufa Müslümanları Arasında Halkçılığı Yayma 
Komitesi”nde  görev  aldı.  Rusların  Sosyalist  Revolüsyoner  (Es-Er)  partisine  katılarak 
1917  yılının  Mart  ayında  Fatih  Seyfi  Kazanlı  ile  birlikte  İrek  (daha  sonra  Bizniñ  Yul 
olarak  çıkmaya  başladı)  adlı  bir  gazete  çıkardı  ve  Müslüman  askerlerini  burjuvaziye 
karşı teşkilatlandırmaya çalıştı. 1918 yılının Ocak ayında Stalin’in daveti üzerine Merkez 
Müslüman Komiserliği başkanı Mollanur Vahitov’un yardımcılığını üstlendi. 16 Ocak 
1918’de Petrograd’da (daha sonra Moskova’da yayınlanmıştır) çıkmaya başlayan Çulpan 
isimli gazetenin redaktörü ve kurucusu oldu. Bu gazetede «Tatar-Başkurt Cumhuriyeti» 
hakkında  çok  sayıda  makale  yazdı.  1920  yılında  Komünist  Partisine  üye  oldu  -ki  bu 
gecikme 1938 yılında tutuklandığı sırada onun aleyhinde bir suç olarak gösterilmiştir- ve 


124
D
Ü Ş Ü N C E  
D
Ü N Y A S I N D A  
T
Ü R K İ Z
«Tatar-Başkurt  Cumhuriyeti»  kurma  projesinde  aktif 
rol aldı.
Ekim  İhtilali  onu  Marksist  tarihçi  olarak 
hazırladı.  Lenin  hakkında  İş,  Kızıl  Armiya  gibi 
gazetelerde çok sayıda makale yazdı ve Lenin’in bazı 
eser ve makalelerinin Tatarcaya çevrilmesini organize 
etti. Komünist Partisine bağlı olarak oluşturulan parti 
tarihi  bölümünü  kurdu.  1922  yılında  Puti  Revolyutsii 
(Devrim Yolu) dergisini çıkarmaya başladı.
1924 yılının Şubat ayında Moskova’da toplanan 
Tatar-Başkurt  Öğretmenler  Kurultayı’na  katıldı.  Bu 
toplantıda  milli  mekteplerin  geliştirilmesi,  eğitimin 
ıslah  edilmesi  ve  yeni  programların  hazırlanması 
meseleleri  üzerinde  çalıştı.  1925-1927  yılları  arasında  Tataristan  Cumhuriyeti  Eğitim 
Bakanlığında görev yaptı. 
İbrahimov,  1926’da  Bakü’de  düzenlenen  Türkoloji  Kurultayı’na  Tataristan 
delegelerinin başkanı olarak katıldı. Kurultayın en önemli tartışma konularından olan 
Türk/Müslümanların alfabelerini değiştirerek Latin alfabesine geçmeleri fikrine şiddetle 
muhalefet etti. O, Türk/Müslümanların alfabe değiştirmelerini, Rus harflerine geçişin bir 
basamağı olarak görüyor ve “Bizde Rusçuluk hareketi güçlü olacak, bizdeki Latin meselesi Rus 
elifbasına girmeye bir basamak, bir hazırlık olacaktır. Biz ilmi, tekniği yukarı olan Rus medeniyeti 
denizinde  yaşıyoruz,  bizde  şimdi  de  Rusçuluk  taraftarları  çok,  onlar  da  Rus  harflerine  geçme 
taraftarıdırlar.” diyerek bu fikre şiddetle karşı geliyordu.
Mart 1927’de verem hastalığı nedeniyle tedavi için Kırım’a gitti ve 1927-1938 yılları 
arasında Kırım ve Yalta’da yaşamaya mecbur kaldı. Ağır hasta olmasına rağmen 1938 
yılında tutuklanarak Kazan’a getirildi ve hapishane revirinde vefat etti. 
Alimcan İbrahimov’un 1927’de yazdığı “Tatar Medeniyeti Nindi Yol Bilen Baraçak?” 
adlı küçük risalesi, milliyetçi ve Rus karşıtı izler taşımaktadır. Bazı eserlerde, bu küçük 
risalenin  onun  sonunu  hazırladığı  belirtilse  de  Stalin  terörünün  hemen  hemen  bütün 
Tatar aydınlarını çeşitli zamanlarda yok ettiği hatıra getirilirse, Alimcan’ın da planın bir 
parçası olarak sonunun hazırlandığı fikri daha akla yatkındır (Abdullah Battal Taymas 
onun Arap alfabesini savunması neticesinde gözden düştüğünü belirtmektedir). Diğer 
Tatar aydınları gibi o da, Tatarların millî bağımsızlığına önem vermek, devrim öncesi 
Tatar kültürünü yüceltmek, Tatar aydınlarının rolünü aşırı abartmak, solculara saldırmak-
sağcıları görmezden gelmek, Rus komünistlerini Çarlık jandarmasıyla kıyaslamak gibi 
suçlardan mahkûm edilmişti. 
Stalin’in  ölümünden  (1953)  sonra  SSCB  halkları  üzerindeki  baskının  biraz 
hafiflemesi  neticesinde,  Alimcan  İbrahimov  aklandı  (1954).  Eserleri  ve  yaşamı  bu 
tarihten itibaren ele alınmaya başlandı. Eserleri Rusça, Tatarca, Kazakça, Özbekçe gibi 
Alimcan 
İbrahimov’un 
1927’de yazdığı 
“Tatar Medeniyeti 
Nindi Yol Bilen 
Baraçak?” adlı 
küçük risalesi, 
milliyetçi ve 
Rus karşıtı izler 
taşımaktadır.


Yüklə 1,74 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   52   53   54   55   56   57   58   59   ...   113




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə