224
D
Ü Ş Ü N C E
D
Ü N Y A S I N D A
T
Ü R K İ Z
sayesinde Türk topluluklarının tarihi ve kültürel mirasının araştırılması, tespit
edilmesi ve gelecek nesillere aktarılması, yeni ve yaygınlaştırışmış bir eğitim
hayatının tesis edilmesi hedefleniyordu. Medrese eğitiminin içine beşeri bilimleri
sokmak, konuşma dilini yazı diline yaklaştırmak ve özellikle edebi eserleri halkın
anlayabileceği şekilde oluşturmak, bu yolla halkın bilim ve kültür seviyesini
yükseltmek Ceditçilerin temel hedeflerindendi. İlk olarak Gaspıralı İsmail Bey 1884
yılında Kırım Bahçesaray’da bir mektep açtı ve burada nasıl bir eğitim yapmak
istediğini bizzat eğitimcilere gösterdi. Daha sonra eğitimcilerden gittikleri yerlerde
bu okulların sayısını arttırmalarını istedi. Bunun yanında Usul-i Cedit okullarının
yayın organı durumunda olan ve Gaspıralı Bey’in gayretleriyle çıkartılan Tercüman
gazetesi de kısa süre içinde Türkistan’ın dört bir yanına ulaştırılmıştır. O günün
şartlarında Tercüman gazetesinin Türk dünyası üzerindeki etkisi herhâlde bugün
dünyadaki en etkili yayın organının etkisinden daha az değildir. Tatar Türkleri
arasında başlayan bu çalışma, Usul-i Cedit okulları ve “Dilde, Fikirde, İşte Birlik”
ülküsüyle yayın yapan Tercüman gazetesi aracılığıyla kısa sürede bütün Türkistan’a
yayılmış ve nihayetinde bir “Aydınlanma Hareketi” niteliği kazanmıştır.
Öncelikli olarak İdil-Ural bölgesinde, daha sonra Azerbaycan, Kazakistan
ve Özbekistan’da sayıları hızla artarak 1918 yılı sonuna kadar Türkistan’da toplam
328 Usul-i Cedit okulunun açıldığı bilinmektedir (Özkan 2007: 117). Usul-i Cedit
okullarının Kırgızistan’daki ilk şubeleri 1901- 1902 yıllarında Tokmok, Bişkek ve
daha sonra da Oş şehrinde açılmıştır.
Türkistan’ın birçok bölgesinde açılan bu okullardaki eğitim sistemini
benimseyip yaymaya çalışanlara Ceditçi deniliyordu. Eğitim sisteminde yenilik
getirmeye çalışan bu kitle, zamanla toplumun diğer meseleleriyle de ilgilenmeye
başladı. Geleneksel işleyen bütün kurumları ve geleneksel bakış açılarını eleştiren
bu kitle daha sonra Türkistan’ın her yerinde bir aydın topluluğu doğurmuştur. Bu
yenilikçi zihniyetin çalışmalarından ve Usul-i Cedit okullarının faaliyetlerinden
rahatsız olan Ruslar, kısa süre sonra bu okullarda eğitim veren öğretmenleri takibe
aldı. Daha sonra da buralarda okutulan kitaplara yasaklamalar getirdi. Ruslar
bununla da yetinmeyip 1908- 1911 yılları arasında Türkistan’daki Usul-i Cedit
okullarının açılmasına sınırlamalar getirmiş, 1912 yılından sonra da bu okullardaki
eğitim metoduna ve müfredatına karışmaya başlamıştır (Saray 1996: 122).
Tatar Türklerinden başka Kazak, Azerbaycan ve Özbek Türkleri arasında
hızla kabul gören bu hareket, Kazak Türkleriyle birlikte özellikle de Alaş Partisi
faaliyetleri etrafında Kırgızlar tarafından da benimsenmiştir ve bazı Kırgız aydınların
çalışmaları üzerinden önemli sonuçlar vermiştir. Bu çalışmaların belki de en dikkat
çekenleri; dil,
edebiyat, neşriyat ve alfabe ile ilişkili olanlarıdır.
Tatar aydınları arasında Türkçenin telaffu-zundaki seslerin yazı dilinde
daha uygun karşılıklar bulması hususunda Arap alfabesi üzerinde bazı çalışmalar
yapılmıştı. Daha sonraları Türkistan’daki diğer Türk toplulukları arasında da bu