D ü Ş Ü n c e d ü n ya s I n da



Yüklə 1,74 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə20/113
tarix22.07.2018
ölçüsü1,74 Mb.
#58351
1   ...   16   17   18   19   20   21   22   23   ...   113

47
S
İ Y A S E T   V E  
K
Ü L T Ü R  
D
E R G İ S İ
yakın zamanda başlayan bu aydınlanma hareketinin Macaristan’dan İstanbul, Tiflis, 
Bakü,  Taşkent’e ve Doğu Türkistan’a; Kahire’den Bahçesaray ve Kazan’a yayıldığı 
ama her hareketin birbirini yakından takip etmeye çalıştığı ve beslediğidir. Üçüncü 
tespit  ise  hem  Osmanlı’nın  çöküşü  hem  de  Türkiye  Cumhuriyeti’nin  kuruluşuna 
uzanan istiklal mücadelesine Türk Dünyasının her yanından yakın ilgi duyulduğu 
ve maddi-manevi desteğin esirgenmediğidir. Bu tespitler bize aşağıdaki tezleri bu 
yazının konusu yapma imkânı tanıyor: 
a- 
20.yüzyıl başları birkaç asırdır uyuyan Türk-İslam Dünyasında güçlü bir 
ilmi, fenni ve fikri aydınlanma çabaları ile bugün dahi yakından incelenmeyi 
hak etmektedir. Zira bugün karşı karşıya olduğumuz tehditlerin ve önümüzdeki 
fırsatların düğüm noktası bu görece “kısa” zaman kesitidir. 
b- 
Bu  dönemde  İstanbul  ve  diğer  başlıca  Türk  kültür  merkezleri  arasın-
da çok canlı ve organik bir bilgi ve kaynak alışverişi olduğudur. Bu gerçek-
lik sayesindedir ki günümüzde hala sözünü edebileceğimiz bir Türk Dünya-
sı bulunmaktadır. Öyle ki bugün Azerbaycan, Özbekistan ve Kırım gibi Türk 
devletlerinin  millî  marşlarının  söz  yazarlarının  da  bu  aydınlanma  ve  istiklal 
hareketlerinin tam merkezinde olduklarını görmekteyiz.
c- 
Üçüncü  tez  ise  bu  aydınlanmacı  ve  bağımsızlıkçı  fikir  hareketlerinin 
içerisinde İslamcılıktan liberalizme ve sosyalizme uzanan farklı meşreplerden 
insanlar olmasına rağmen bunların genel ortak özelliklerinin Türkçü ve Turancı 
olduğudur.
d- 
Burada ele alınacak bir diğer tez ise bu dönemde belki yakın tarihte ilk 
defa  Batı  Türklüğünün  bir  kısım  aydınlarının  bunalımdan  çıkış  yolu  olarak 
Doğu ve Kuzey Türklüğüne yönelmeleri ve “atayurt” kavramını canlandırma-
larıdır. Kısmen yukarıdaki nedenlere bağlı olarak; kısmen büyük Balkan hezi-
meti ve ardından da Balkanlar’da ve Orta Doğu’da bazı İslam topluluklarının 
hilafete ve saltanata sırtlarını dönerek Hristiyan-Batılı müttefikler edinmeleri-
nin bir sonucu olarak daha önce “Balkan ve Ortadoğu” karakteri baskın olan 
bir kısım Osmanlı aydını giderek Türkistan ve Doğu ile daha yakın bir etkileşi-
me girmişlerdir. Bunda elbette Türk Dünyasının hemen her köşesinden Türk-
çü-Turancı aydınların İstanbul ile yakın bir iletişime geçmelerinin de etkisi söz 
konusudur.
Yukarıdaki  tespitler  ve  bunlara  bağlı  olarak  ortaya  konan  tezler  ışığında 
19. yy aydınlanmasının Türkçü-Turancı karakterini ve bütün Turan coğrafyasında 
ortaya konmaya çalışılan ortak gelecek tasavvurunu günümüz gerçekleri ışığında 
yeniden  yorumlamak  gerekmektedir.  Zira  günümüzde  geleceği  sağlıklı  bir 
şekilde okuyabilmenin fikri referanslarının birçoğu bu döneme aittir. Bu dönemde 
İstanbul’da  söylenen  her  sözün  Kırım’da,  Kazan’da,  Bakü’de,  Taşkent’te  karşılığı 
vardır.  


48
D
Ü Ş Ü N C E  
D
Ü N Y A S I N D A  
T
Ü R K İ Z
Bütün bunların arka planında ise bu sayıda 
farklı  veçheleriyle  dokunulacak  olan  Ceditçilik 
ve  Türk  yenilikçilik  hareketinin  fikir  ve  eylem 
babası İsmail Bey Gaspıralı’nın olduğu gerçeğidir. 
Gaspıralı’nın ektiği tohumlar Türk Dünyasının her 
köşesinde karşılık bulmuş ve kısa zamanda yetişen 
yeni  nesil  Bahçesaray,  Kazan,  İstanbul,  Taşkent, 
Tiflis
2
, Bakü, gibi merkezlerden kendini duyurmaya 
başlamıştır.
Türk Aydınlanmasının Işığı: Gaspıralı ve
Kırım’dan Turana Yayılan Cedidçilik
Hareketi
Gaspıralı  hakkında  yazılmış  çok  sayıda 
eser  vardır.
3
  Zira  O,  Türk  ve  İslam  Dünyasının 
gecikmiş  aydınlanmasının  hem  teorisyeni  hem 
de  pratisyenidir.  Türk  Dünyasındaki  geriliğin, 
bölünmüşlüğün,  mezhepsel  parçalanmışlığın  ve 
ümitsizliğin temel sebebinin “eğitim” olduğunu; içinde bulunduğu çağın ise eğitim 
ve basın-yayın faaliyetleriyle şekilleneceğini görebilmiş ve bütün ömrünü bu alanda 
faaliyetler yürütmek ile geçirmiştir.
Burada bir Gaspıralı biyografisi yazmaya gerek yoktur. Ancak Gaspıralı’nın 
ufkunun  genişliğini  ve  uygulanabilirliğini  göstermek  bakımından  birkaç  örnek 
vermek uygun olacaktır. Kırım’da doğar. Ailesi eğitimli, seçkin ve dönemin Çarlık 
Rusya’sının idari kadrolarıyla iletişim içerisindedir. Gaspıralı bu nedenle bir yandan 
Bahçesaray’daki  Zincirli  Medrese’de  “geleneksel  eğitimini”  alırken  diğer  yandan 
Rus  okullarında  okuma  imkânı  bulur.  İki  eğitim  sistemi  arasındaki  farkı  bizzat 
gözlemler ve yaşar. 
Henüz 15-16 yaşlarındayken Moskova’da askeri bir okula yazılır. Çevresindeki 
Rusların sürekli olarak Osmanlıyı aşağılaması gücüne gitmektedir. Tam da bu sırada 
okulda  son  sınıfta  ve  henüz  16  yaşında  olan  Gaspıralı  Girit’te  patlak  veren  Rum 
isyanını bastırmak için gönüllü toplayan Osmanlı ordusuna katılmaya karar verir. 
Yakın arkadaşı Mustafa Mirza ile birlikte Moskova’dan Odessa’ya gelmek için yola 
çıkarlar. 45 gün süren zorlu yolculuk sonunda Odessa’ya varırlar lakin pasaportları 
yoktur, İstanbul’a geçemezler ve yakalanırlar. Bahçesaray’a gider ve bir zamanlar 
talebesi olduğu Zincirli Medrese’de Rusça öğretmenliğine başlar. Sene 1868’dir ve 
Osmanlı ve İslam dünyasının tümüyle karanlık bir döneme girdiğinin ipuçları her 
yerde görülmektedir.
Hayati  boyunca  muhatap  olacağı  “dinsizlik”,  “gavura  benzeme”,  “gavur 
işi”  gibi  suçlamalar  bu  dönemde  karşısına  sıkça  çıkmaya  başladı.  Nasıl  olmasın 
ki?  Sadece  dini  değil;  fenni  eğitimi  de  savunuyordu.  Türkçenin  de  okulda 
19. yy aydınlan-
masının Türkçü- 
Turancı karakte- 
rini ve bütün  
Turan coğrafya-
sında ortaya kon-
maya çalışılan 
ortak gelecek 
tasavvurunu 
günümüz gerçek- 
leri ışığında yeni-
den yorumlamak 
gerekmektedir.


Yüklə 1,74 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   16   17   18   19   20   21   22   23   ...   113




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə