Demokratik Modernite



Yüklə 26,73 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə39/89
tarix21.06.2018
ölçüsü26,73 Kb.
#50576
növüYazı
1   ...   35   36   37   38   39   40   41   42   ...   89

80
iddia ettiği gibi “eğer Osmanlı İmparatorluğu 
Almanlarla işbirliği yapmasaydı dağılmayabi-
lirdi” iddiası nesnel temellerden çok uzaktır. 
Çünkü Osmanlı imparatorluğu ümmet temeli 
üzerinde feodal hegomonik bir devletti ve ta-
rihi olarak da miadını doldurmuştu. Almanlar 
savaşın galibi olsalardı bile Osmanlı İmparator-
luğu kaçınılmaz olarak dağılır, küçük devletle-
re ayrılırdı. Çünkü ulus-devletlerin hegemonik 
yapıları kapitalizmin çıkarları gereği olarak 
oluşacaktı. Onun tek alternatifi demokratik 
toplum ve onun üzerinde yükselen demokratik 
ulustu. O da o günkü koşullarda fiili bir güç ola-
rak oluşmamıştı. Anadolu’daki halklar bölünüp 
kendi aralarındaki diyaloglar kopartılmıştı.
İngiltere ulus-devletler eliyle 
dünyaya nizam vermeye çalıştı
Birinci paylaşım savaşı İngilizlerin hami-
liğinde yol almıştır. Çünkü İngilizler kendile-
rini dünyaya nizam vermek zorunda hissedi-
yorlardı. Bu hissiyatları yeni oluşan kapitalist 
hegomonik yapıdan gelmekteydi ve dünyanın 
zenginliklerine el koyma gereksiniminden kay-
naklanıyordu. Kapitalizmin gelişmesi için yeni 
pazarlara ve kaynaklara ihtiyacı vardı. Bunu da 
dünyayı küçük ulus-devletlere bölerek sağlaya-
bilirlerdi. İngilizlerin daha o günlerde Yahu-
di-Siyonist milliyetçiliği ile sıkı bir ittifaka gir-
meleri boşuna değildi. Bu ittifak daha o günden 
Pro-İsrail’in amacına uygun olarak sermaye 
sahibi olan “liberal” Yahudileri yanına almayı 
amaçlıyordu. O günlerde Avrupa’da boy veren 
ve sonradan ittihat ve terakkiyle bütünleşen 
Jön-Türk hareketi de bu gaye için yaratılıyor-
du. Daha o günden İngilizler “böl-yönet” poli-
tikalarını uygulayabilmek için Arapları küçük 
devletçiklere bölerek bir İsrail devleti kurulu-
şunu hesaplıyorlardı.  Bu hegemonik yapı Ang-
losakson ulus-devlet (Teritoryal:  toprağa dayalı 
ulus-devlet) tipinde bir yapılanmaydı. Tarımda 
kapitalist gelişmenin de bir biçimini oluşturan 
teritoryal kapitalist gelişme olarak da bilinen bu 
yöntemin temel özelliği, tarım burjuvazisinin 
feodal beylerle hiçbir ittifaka girmeden tepeden 
kapitalist ilişkileri yerleştirmek için feodaliteyi 
radikal olarak tasfiye etmesidir. Prusya burju-
vazinin oluşturduğu Prusya ulus-devlet (etnik 
kimliğe dayanan uluslaşma ve onun oluşturdu-
ğu hegemonya) ile Anglosakson ulus-devlet (te-
ritoryal) arasında ciddi çelişkiler vardı. Prusya 
ulus devlet oluşumu, “tarımda Prusya tipi kapi-
talist gelişme” yöntemini temel alıyordu. Burju-
vazinin feodal beylerle ittifak yaparak, onlarla 
sarmaşarak ve onları tarım burjuvazisi düze-
yine çıkararak oluşturduğu bir yöntemdi bu.  
Emperyalistler arası çıkar çelişkisi, birinci pay-
laşım savaşının en temel nedeni olmuştur. Ayni 
zamanda bu iki kapitalistleşme yöntemi arasın-
daki farkın oluşturduğu çelişki daha sonraları 
Hitlerin Yahudilere uyguladığı soykırımın da 
nedenlerinden birini oluşturdu.
İngilizler daha 1912’de Basra körfezini fii-
len ellerine geçirdiler. Artık paylaşım savaşının 
kaçınılmaz olduğunu tüm dünyaya duyurmuş 
oldular. İngilizler ittifak kurdukları devletlerle 
planını adım adım uygulamaya koydu. Thomas 
Edward Lawrence’in  istihbarat şefi olarak gö-
revlendirilmesinden sonra Arap ülkeleri hız-
lı bir şekilde ayrıştılar ve işbirlikçi bir tabaka 
her şeyiyle İngilizlerle birlikte hareket etmeye 
başladı. Bu, daha sonra Arapların 22 devletçi-
ğe bölünmesinin ilk adımları olmuştur. İtilaf 
devletleri olarak bilinen İngilizler, Fransızlar 
ve Ruslar birlikte hareket ettiler. Almanya’nın 
başını çektiği İttifak devletleri, Avusturya-Ma-
caristan İmparatorluğu, Osmanlı İmparatorlu-
ğu ve İtalya’dan oluşuyordu. İtalya, savaş başlar 
başlamaz İttifak devletleri grubundan ayrılıp 
İtilaf devletleri grubuna katıldı. Savaş sürerken 
ABD de İtilaf devletleri saflarına katıldı. Rus-
ya, 1917 devriminden sonra İtilaf devletlerinin 
saflarından ayrıldı ve hiçbir anlaşmaya da imza 
koymadı. Savaşın sonunda Alman İmparatorlu-
ğu küçüldü, Avusturya-Macaristan İmparator-
luğu dağıldı, Osmanlı İmparatorluğu ise par-
çalandı, galip devletlerce işgal edildi.  Osmanlı 
imparatorluğunun yenilip parçalanmasını Al-
manlarla yapılan ittifaka bağlayan kimi çevreler 
yanılmaktadır. Almanlar savaşı kazansaydı bile 
Osmanlı İmparatorluğu dağılmaya mahkûm-
du.  Çünkü Jön Türkler liderliğindeki İttihat 
ve Terakki Cemiyeti’nin (1908) ikinci Meşruti-
yetin ilanı ve 31 Mart 1909 darbesiyle iktidara 
gelmeleri, Yahudi sermayesinin idareye el koy-
masından başka bir şey değildi. Daha o günden 
itibaren Hıristiyan halklar, Komünistler, Çer-
kezler, İslam Ümmetçileri ve Kürtler için zor 
günler başlamıştı. Yahudi-Siyonist sermayesi ve 
jön Türkler (Türk bürokratik burjuvazisi) İngi-
lizlerin hegemonyasında birleşerek ulus-devlet 
kurma konusunda anlaşmıştı. Bu anlaşma, hem 


81
Anadolu ve Kürdistan’da oluşabilecek bir ittifa-
ka engel olacak; hem de ileri ki yıllarda kuru-
lacak İsrail devletinin oluşumuna harç olacaktı. 
Ulusal Kurtuluş yıllarında bu politika kendini 
daha net gösterdi. Komünistler Karadeniz’de 
boğduruldu, Çerkez Ethem hareketi iki ateş 
arasında bırakılarak Yunan tarafına kaçmak 
zorunda kaldı. Kürtlerin tüm demokratik hak-
larının inkârıyla Anadolu’da gelişebilecek bir 
demokratik halk hareketinin daha o günlerden 
önü kesilmiş oldu. Bu, demokratik ulusun oluş-
masına vurulan en büyük darbe oldu.  Bu hare-
ketle İngilizler sadece hegemonik bir ulus-dev-
letin oluşumuyla kalmadılar, aynı zamanda 
Ortadoğu’da hegemonik yapıların oluşumunda 
da temel taş olarak kullandılar.
Savaşın başlamasıyla birlikte Rusya Kürdis-
tan topraklarını işgal etti. Kimi Ermeni grup-
ların desteğiyle Bitlis’e “Kevirê Kun”a (Delikli 
Taş)  kadar geldiler. 1917’de Rus devrimi olun-
ca Bolşevikler tek taraflı olarak ordularını geri 
çektiler ve İtilaf devletler birliğinden de ayrıldı-
lar. Osmanlı orduları Enver Paşa’nın girişimiyle 
Osmanlı-Rus sınırına sevk edildi. Amaçları Rus 
ordusunu geriletip Kafkaslar-Polonya üzerin-
den Almanlarla birleşmek ve Alman orduları-
na nefes aldırmaktı. Ancak savaşacak takati ve 
imkânı olmayan Osmanlı orduları yenilerek çil 
yavrusu gibi dağıldı. Bunun sonucunda bilinen 
30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi imzalandı. 
Artık Osmanlı İmparatorluğu fiilen yok olmuş-
tu. İtilâf Devletleri ile Osmanlı İmparatorluğu 
hükümeti arasında 10 Ağustos 1920’de  Fran-
sa’nın başkenti Paris’in 3 km batısındaki Sevr 
banliyösünde bulunan Seramik Müzesi’nde 
ünlü Sevr anlaşması imzalandı. Sevr Antlaşma-
sı 433 maddeden oluşmaktaydı. Bu antlaşma, 24 
Temmuz 1923’te Lozan’da imzalanan Antlaş-
madan çok farklı değildir.
Neden mi? En başta söylemek gerekirse, 
Sevr’de kabul ettirilen tüm maddeler Lozan’da 
da kabul ettirildi.  En önemlisi Osmanlı impa-
ratorluğu bir iki küçük değişiklikle Sevr’dekine 
benzer bir şekilde parçalandı. Türkiye’de İngi-
lizlerin hegemonik etkinliğinde bir ulus-dev-
let inşa edildi. Farklı halkların ve inançların 
birlikte demokratik bir yapı oluşturması bu 
şekilde engellenmiş olundu. Kürdistan üç par-
çaya bölündü. Böylelikle Kürtlerin toprakları 
toplam dört parçaya bölünmüş oldu. Türkiye’de 
bir ulus-devlet kuruldu. Türkler ve Kürtlerin 
demokratik bir Cumhuriyette buluşmaları en-
gellendi. Kürtlere ulus-devlet olma olanağı bile 
verilmedi. Hem Kürtlerin birliğini parçalayıp 
her parçanın yeni bir psikolojiye sahip olma-
larını sağlamak ve her parçada Kürtlerle o par-
çadaki devletlerin çatışmasını yaratıp onları 
daha kolay yönetmek İngilizlerin en başta gelen 
politikalarından biriydi. Musul-Kerkük olayını 
bilerek Lozan’da çözümsüz bırakarak oyalama 
politikası uygulandı. Sonraları “Haliç Konfe-
ransları” adı altında yapılan “danışıklı döğüşle”  
bu bölgeleri Irak devletine bağlamayı başardı. 
Bilerek telaffuz edilen “Edirne’den- Kars’a ka-
dar” söylemiyle küçük bir parça Türkiye olarak 
adlandırıldı. İngilizler bir manada tüm emelle-
rine kavuşmuşlardı. Bunun en önemli göster-
gesi İstanbul’u büyük bir askeri güçle işgal et-
melerine rağmen, daha sonraları onlara tek bir 
kurşun atılmadığı halde “tıpış tıpış” İstanbul’u 
terk etmeleridir.
 İngilizler 13 Kasım 1918 yılında İstanbul’u 
işgal ettiler. 6 Ekim 1923 yılında da İstanbul’u 
“terk ettiler.”  29 Ekim 1923 yılında Cumhuriyet 
ilan ediliyor. “Lozan barış konferansı” 20 Kasım 
1922 Lozan toplantısı yapıldı. Lozan toplantı-
sının tarihine baktığımızda, İngilizler toplan-
tı olduğu zaman halen İstanbul’u işgal etmeye 
devam etiklerini görürüz. Ankara ise 13 Ekim 
1923’te tek maddelik bir kararla yeni devletin 
başkenti oluşunun hilafetin kaldırılmasıyla ala-
kalı olduğunu ve bu kararı da Lozan’da İngi-
lizlerin herkese kabul ettirdiği hep konuşuldu, 
konuşuluyor.
En önemlisi, birçok tarihçinin İngilizlerin 
daha o zamandan beri “İsrail devleti” kurmak 
istediklerini yazmaları boşuna mıydı?
14 Mayıs 1948 Tarihinde Yahudiler İsrail 
Devletinin Kurulduğunu İlan Ettiler
11 dakika sonra ABD başkanı Harry Truman 
İsrail devletini tanıdığını ilan etti. NATO’nun 
kuruluşuna öncülük eden bu zat, Amerika Ko-
İngilizler “böl-yönet” 
politikalarını uygulayabilmek 
için Arapları küçük devletçik-
lere bölerek bir İsrail Devleti 
kuruluşunu hesaplıyorlardı


Yüklə 26,73 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   35   36   37   38   39   40   41   42   ...   89




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə