CAMİ, KİTAP VE GENÇLİK
101
önem vermiş ve şöyle buyurmuştur:
“Allah’ın mescitlerini, ancak
Allah’a ve ahiret gününe inanan, namazı dosdoğru kılan, zekâtı
veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte,
onların doğru yolu bulanlardan olmaları umulur.”
30
Ayette geçen imar; biri maddi, diğeri de manevi olmak üze-
re iki boyuta sahiptir. Mescidin maddi imarı; imkân nispetinde
ve en güzel şekilde inşa edilmesidir. Manevi imarı ise cemaatle
namaza devam etmektir.
31
Bu bağlamda camilerin maddi ya
da manevi imarına gücü nispetinde iştirak eden kimse, ayette
övülen iman ve salih amel sahiplerinin arasına girer. Mescidin
özellikle manevi yönden imarı, onu imar eden kişinin imanı-
nın en büyük alâmetidir. Çünkü Hz. Peygamber;
“Bir insanın
mescide gitmeyi âdet edindiğini görürseniz, onun imanlı olduğuna
(öldüğüne) şahadet ediniz.”
32
buyurmaktadır. Görüldüğü üzere
camide cemaate devamla, imanın varlığı arasında kuvvetli bir
bağ söz konusudur. Bundan dolayı “Ben müminim” diyen bir
insanın, eğer şer’i bir mazereti yok ise haftada en az bir defa
bütün dünyalık işlerini bırakarak cuma namazını kılmak için
camiye gelmesi farzdır. Bu konuda Allah şöyle buyurmaktadır:
“Ey iman edenler! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman,
hemen Allah’ın zikrine koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz
bu, sizin için daha hayırlıdır.”
33
Hz. Peygamber de bir hadisinde;
“Kim mazeretsiz bir şekilde üç cuma namazını terk ederse Allah
onun kalbini mühürler.”
34
buyurarak bu ilişkiye dikkat çekmiştir.
Ayet ve hadislerde yer alan cami ve cemaatle namaza katıl-
ma vurgusu; caminin, bir toplumun fertlerini dünyevi ve uhrevi
hedefler çerçevesinde toplayan ve âdeta onları bir vücudun
30 Tevbe, 9/18.
31 Râzî, Fahruddîn,
Mefâtîhu’l-ğayb, Dâru İhyâi’t-Turâsi’l-Arabiyy, Beyrût
1420, XVI, 9.
32 İbn Mâce, “Mesâcid”, 19.
33 Cuma, 62/9.
34 Tirmizî, “Cum’a”, 7; İbn Mâce, “İkâmetü’s-Salât” 93.
CAMİ VE KİTAP.indd 101
29.09.2016 15:34:18
CAMİ VE KİTAP
102
uzuvları gibi yapan bir vahdet kaynağı olmasıyla ilgilidir. Öyle
ki, Hz. Peygamber; bir şehir veya köyde üç Müslüman olur da,
namazlarını cemaatle kılmaz iseler şeytanın onları istila edece-
ğini bildirmiştir.
35
Aslında tüm kâinat; isim, sıfat ve fiillerinde
eşi ve dengi olmayan Yüce Yaratıcının varlığına işaret etmek
bakımından bir “vahdet” halindedir. Öyle ki, canlı ve cansız,
akıllı ve akılsız varlıkların tamamı Kur’an’da “âlem” olarak
isimlendirilir.
36
Çünkü Allah, sonsuz ilim ve kudretiyle bütün
kâinatı ortak bir gaye üzerinde toplamış; yani onları cem etmiş
ve her bir varlığı kendi ulûhiyetine bir “alâmet” kılmıştır. Bun-
dan dolayı Allah’ın isimlerinden biri de “el-Câmi”dir. Bu isim
kâinatın Allah tarafından yaratılmasını ve yönetilmesini ifade
etmektedir.
37
Allah’ın, bütün kâinatı gaî birliğe sevk etmesi yalnızca koz-
molojik bir yapıya değil; aynı zamanda sosyolojik bir mahiyete
de sahiptir. Yani Allah bu ism-i şerifi ile fertlerin kalplerini de
ortak bir ülkü etrafında birleştirerek vahdet halinde bir toplum
inşa eder:
“Müminlerin gönüllerini birbirine ısındırıp bir araya
getiren de O’dur. Eğer yeryüzünde bulunan her şeyi harcasaydın
yine de onların kalplerini birbirine ısındırıp bir araya getiremezdin.
Ama Allah’tır, onların kalplerini birbirine ısındırıp bir araya getiren.
Şüphesiz ki O, çok güçlü, çok üstündür ve yegâne hikmet sahibi-
dir.”
38
Allah’ın “el-Câmi” isminin toplum için en kuvvetli şekilde
tecelli ettiği mekân camidir. Başka bir deyişle cami, yalnızca
cuma namazına ev sahipliği yaptığı için değil; aynı zamanda
Allah’ın “el-Câmi” isminin tecellisiyle toplumu ahlaki erdemler
ve yüksek hakikatler üzerinde birleştirdiği için bu ismi almıştır.
35 Ebû Dâvûd, “Salât” 46.
36 Mâverdî,
en-Nüket ve’l-uyûn, I, 54-55.
37 İbn Mâce, “Duâ”, 10. Bkz. Topaloğlu, Bekir, “Câmi”,
Türkiye Diyanet Vakfı
İslam Ansiklopedisi, VII, 92-93.
38 Enfâl, 8/ 63.
CAMİ VE KİTAP.indd 102
29.09.2016 15:34:18
CAMİ, KİTAP VE GENÇLİK
103
III. Kitap
Medeniyet; ateist ve materyalist akımların iddia ettiği gibi;
insanın konuşmayı, yazmayı ve okumayı bilmediği uzun süren
ilkel çağlardan sonra tesadüfen ve kendiliğinden ortaya çıkan
bir olgu değildir. Yüce Allah, insanı yarattığı ilk andan itiba-
ren vahiy yoluyla ona eşyanın isimlerini
39
ve kendi meramını
beyan etmeyi öğretmiştir.
40
Allah’ın insana öğrettiği beyanın
türlerinden biri de yazılı beyandır. Allah, insana kalemle yaz-
mayı öğretendir.
41
Yazılı beyanın varlığı okumanın; okumanın
varlığı da okunacak şeyin, yani kitabın varlığını gerekli kılar.
Bu itibarla yazma ve okumanın ilk insanla birlikte başladığını
söyleyebiliriz. Çünkü Allah’ın, emirlerini kitap veya suhuf ola-
rak yazılı bir şekilde indirmesi, yani vahiy ve peygamberlik ilk
insanla birlikte başlamıştır. Bundan dolayı “kitaplara inanmak”
bütün risalet devirlerinde imanın şartlarından biri olmuştur.
Dolayısıyla diyebiliriz ki; insana dair medeniyet olgusunun ku-
rucu ilkesi “ilahi vahiy” ve “semâvî kitap”tır. İnsanın bir bakıma
kitapla ilişkisi, var oluşunun anlam ve amacıyla; yani ibadet,
mabut ve mabetle ilişkisi demektir. Şu halde bu ilişkiyi en iyi
ifade edecek özlü iki kavram “câmi” ve “okumak”tır. Okumak
insanın; maddi ve manevi, bedenî ve ruhî, akli ve kalbi açıdan
yaratılışının hakkını Yüce Yaratıcıya teslim etmesi demektir.
Bu sebeple son ilahî kitabın ilk emri
“Yaratan Rabbinin adıyla
oku”
42
olmuştur. Şu halde okumak bir ibadet; mabet ise bir
medresedir.
Bir müminin, iman ettiği kitabı dışarıdan, ya da ezberinde
olduğu halde içeriden okuması ibadetle öyle iç içe bir durum
sergiler ki, okumak; dinin direği olan namaz ibadetinin bir
rüknü olmuştur. Her gün beş vakitte kırk rekâtta müminin
39 Bakara, 2/31.
40 Rahmân, 55/4.
41 Alak, 96/4.
42 Alak, 96/1.
CAMİ VE KİTAP.indd 103
29.09.2016 15:34:18
Dostları ilə paylaş: |