32
olduğuna işaret etmektedir. İkincisi, DS’lu çocukta sendroma özel
motor problemler olduğuna işaret ediyor gibidir. Vermeer ve Beks
(1993) ise, DS’lu deneğin motor gelişiminin zeka geriliği
olandan daha farklı olduğu sonucunu desteklerler. Motor
problemler ve spesifik nöroanatomik anormallikler arasında bir
ilişki olduğu açıktır ancak bu henüz kanıtlanmamıştır ve
günümüzde henüz spekülatiftir (Cowie, 1970). Merkezi sinir
sistemindeki postnatal farklılaşma bozukluklarının bir rol oynuyor
olması mümkündür. Her halükarda, DS’lu çocukların motor
becerileri; Bobath’ın (1982) tarif ettiği şekilde postüral refleks
mekanizmasındaki engellerle karakterizedir. Eksiksiz bir postüral
refleks mekanizması normal postüral tonus sağlar; daha proksimal
vücut parçalarının dinamik fiksasyonu kanalıyla eksiksiz
ko-kontraksiyonlar, seçilmiş ve kontrollü hareketler, çok çeşitli
postür ve hareket paterniyle birlikte olanaklı hale gelir.
Cowie (1970) DS’lu çocuğun genellikle ciddi olan hipotonisini
ve bununla beraber hayatının ilk on ayında yer alan artmış kas
tonusunu tarif eder. Bu gelişimin ne kadar sürdüğü açık değildir
(Henderson 1985). Ancak bizim gözlemlediğimiz çocuklar, azalmış
kas gerginliğinin birkaç yıl boyunca görüldüğünü ve kollarla
bacaklar arasında, alttaki uzantılarda az olmak üzere, olası
farklılıklar olduğunu göstermektedir. Bacaklardaki geciken motor
aktivite başlangıcı kolların fonksiyonuyla kıyaslandığında daha
gecikmelidir.
Cowie (1970) bu hipotoniyi, Landau Reaksiyon ve Traksiyon
Testleri ile kanıtlandığı üzere, postür düzeniyle ilişkilendirmektedir.
Haley (1986) postür reaksiyonlarının (doğrulma, denge ve
destekleme reaksiyonları) normal çocuklara kıyasla DS’lu
çocuklarda daha geç geliştiği sonuca varır. Motor gecikme,
dördüncü ve altıncı aylarda beklenen postür reaksiyonları
gelişmeyince ve çeşitli motor evrelerdeki postür reaksiyonları
belirgin şekilde küçük olduğunda daha da artar.
Bizim kendi gözlemlerimiz telafi edici hareketlerin sürekli ortaya
çıktığını önermektedir. Bu durum, eklemlerin stabilize edilmesi
için yetersiz ko-kontraksiyon ve tatmin edici olmayan denge
reaksiyonlarından kaynaklanıyor gibi görünmektedir. Zayıf kas
tonusu, genelde, postürün sürdürülmesi konusunda ve ek olarak
postürlerin çeşitliliği ve ilkesi konusunda problem yaratmaktadır.
Parker, Bronks ve Synder (1986) DS’lu çocukların anormal
yürüyüş paternlerinin, spesifik eklemlerdeki dengesizliğin
telafisinin bir göstergesi olabileceğini önermişlerdir.
Ulrich, Ulrich ve Collier (1992) yürüyüş paternlerini meydana
33
getiren ve yürümek için gerekli olan diğer bileşenlerden çok
daha önce ortaya çıkan, güç ve postüral kontrol gibi temel nöral
substratların yeterli derecede geliştiğini ortaya
koydular. Dyer, Gunn, Rauh ve Berry (1990) DS’lu çocukların
Bayley Bebek Gelişimi Ölçeği’nde, postüral kontrol eksikliğinin belli
öğelerin anormal gelişim sırasının nedeni olduğu konusunda fikir
birliğine vardılar. Bu makaleyi göz önünde bulundurarak, Vermeer
ve Beks (1993), DS’lu bir deneğin motor gelişiminin, zihinsel
engelli deneğinkinden farklı olduğu sonucunu
desteklediler. Macneil-Shea ve Mezzomo (1985), DS’lu deneklerin
topuklar yerde olacak şekilde çömelmelerinin, yetersiz denge ya
da ayak bilekleri etrafındaki kaslarda yetersiz agonist ve
antagonist aktivasyonuna bağlı bir telafi mekanizması olabileceğini
belirtmektedirler. Bu sonuçlar, Davis ve meslektaşları tarafından
desteklenmiştir: Davis ve Kelso (1982) DS’lu insanları engelsiz
insanlarla karşılaştırdıklarında, eklemlerinin etrafındaki kaslarda
tutukluk gözlemlemiş ve bastırmayı kontrol becerilerinde farklılıklar
bulmuşlardır. Davis ve Sinning (1987) ise kaslarının tamamen
aktive edilmesi becerilerinde farklılıklar ortaya koymuşlardır.
Bu stabilite yokluğu, DS’lu çocuğun gelişiminin normal
ölçülerin dışına çıkmasınının en önemli sebebi gibi görünmektedir.
Eklemlerin etrafındaki ama aynı zamanda daha geniş anlamda
spinal kolon çevresindeki ko-kontraksiyonlar, bölünmüş harekete
yardımcı olmak için gereken stabiliteyi ve sonuç olarak gelişimi
sağlamamaktadır. Bunun sebebi, kas kuvveti yokluğundan çok,
postüral koordinasyon ve kontrol yokluğu gibi görünmektedir.
DS’lu çocuk, kollarını ve bacaklarını kullanarak stabilite
problemlerinin üstesinden gelmek için motor olanaklarını
olabildiğince optimal seviyede kullanır ve bu yolla çok statik, az
bölünmüş, simetrik hareket paternleri geliştirir. Beden motor
becerilerinin kalitatif gelişiminde gecikme olur (rotasyon ve denge)
ve prehensil (kavrama, tutma vs.) aktiviteler de bundan kötü
şekilde etkilenebilir. Telafi edici hareketin gelişme derecesinin,
hipotoni derecesiyle bağlantılı olması akla uygun gelmektedir.
Haley (1987) anormal hareket paternlerinin, ileriki postüral
reaksiyon ve normal hareket paternlerini engellediğine işaret
etmektedir. Lydic ve Steele (1979) DS’lu çocuğun, bu telafi edici
hareketten anormal duyumsal geribildirim aldığını ve bunun da
diğer hareket paternlerinin anormal bir temel üzerinde kurulmasına
sebep olduğunu varsayarlar. Block (1991) eksik motor öğeleri ile
motor telafilerinin gelişimi arasındaki bağlantı üzerine daha fazla
araştırma yapılmasını tavsiye eder.
34
Cowie’nin araştırması, gelişimin ilk periyotlarındaki tembel pron ve
supin postürlerin, istisnadan çok kural olduğunu gösterir (1970).
Normal gelişmenin fleksiyon/addüksiyon ve asimetrik fazları
gözlenmemiştir. Örneğin, omuz kuşağında yetersiz
stabilite bildirilmektedir. Supin (sırtüstü) pozisyonda uzanma; pron
(yüzüstü) pozisyonda vücut ağırlığının desteklenmesi problem
yaratmaktadır. Bu sebeple çocuğun supin (sırtüstü) pozisyonda
ellerini birleştirmesi, ağzına götürmesi ve uzanıp bir şeyleri
yakalaması zordur. Fonksiyonel manipülasyonun ana
prensibine göre, ellerin keşfi ve vücut şemasına dahil olması; aynı
zamanda uzanma ve yakalamanın gelişimi yetersizdir. Bacaklar
büyük ölçüde kurbağa pozisyonunda düz uzanmakta ve güçlükle
hareket ettirilmektedir. Ayaklar ağza ya da ellere
gelememektedir. Bunun; vücut şemasının, gövdenin motor
becerilerinin ve istemli hareketlerin gelişimine bir etkisinin olması
mümkündür. Pron (yüzüstü) pozisyonda başı kaldıramama
ve omuz eklemindeki instabilite, daha sonraki evrelerde
çocuğun sadece kendini dirsekleriyle destekleği takdirde başını
kaldırabileceği anlamına gelir. Daha sonra ko-kontraksiyonlar,
çocuğun kendini, üst kolları göğsünün üzerine simetrik olarak
getirilmiş şekilde desteklemesine yeterli olmaktadır. Bir kola ağırlık
vermek ve ekstansiyona gelmek problem yaratır. Bu postürdeki
denge gelişiminin ilk evresi gerçekleşmez, bununla birlikte bedenin
rotasyon ve ekstansiyonu da gerçekleşmez. Prehensil aktiviteler
ve oynama gelişimi negatif olarak etkilenir.
Bu postürün motor becerilerin gelişimi üzerinde olası önemli
sonuçlar yaratabilecek bir diğer tarafı da, bacakların pasif bir
fleksiyonda olmasıdır. Kalçaların ekstansiyonu ile birleşmiş iyi bir
beden ekstansiyonu nadiren kaydedilmiştir. NDT konseptine göre
bu durum ayakta durma kalitesini etkileyebilir.
Pron ve supin pozisyonlarda küçük çocuğun motor becerileri
pasiflik, simetri ve çok zayıf gelişmiş beden rotasyonuyla
karakterize olmuştur. 5 çocuktan 3’ü beden rotasyonu olmadan
dönmüş ve bacaklar neredeyse pasif kalmıştır. Bunların daha
dikey postürlerde devam edeceği ve bedenin hareketlerinin
çözülmesi üzerinde etkisi olacağı varsayılabilir.
Bizim kendi gözlemlerimiz, çocukların oturma pozisyonlarını uzun
süre korumakta problem yaşadığını göstermektedir. Olabildiğince
istikrarlı olabilmek için, simetrik şekilde, oturma yüzeyini
genişleterek oturmaktalar. Örneğin bacaklarını çapraz pozisyonda
tutmakta; uzatılmış kollarla ve üst bacakları zemine dayanmış
şekilde kendilerini desteklemektedirler. Lydic ve Steele’in (1979)
Dostları ilə paylaş: |