MİKROP SOHBETİ: BAĞIRSAK-BEYIN DİYALOGUNUN TEMEL BİLEŞENİ 89
talik yaratan toksinlere yol açtığı fikrini benimsemişlerdi. Sağlığı koru
mak için dengelenmesi gereken dört sıvı salgı fikrini de ortaya çıkaran
bu antik Mısır düşüncesi, Ortaçağ boyunca geçerliliğini sürdürmüştür.
Neden insanlar bağırsaklarımızın derinliklerinde pusu kurmuş teh
likelerle ilgili olarak bunca uzun zamandır takıntılı davranmaktalar?
Klinikte gördüğüm farklı
etnik geçmişe, eğitim düzeyine ve sosyoe
konomik yapıya sahip pek çok hasta da bu fikre kuvvetle inanmakta.
Mide-bağırsak kanallarındaki bazı müphem ve büyük ölçüde bilimsel
geçerliliği olmayan süreçlerin kendilerinde çeşitli sindirim problemle
rine ve sağlıkla ilgili başka sorunlara yol açtığını düşünmekteler. Yıllar
geçtikçe, bu tür kuşku duyulan süreçler arasına bağırsaklardaki Candida
maya enfeksiyonları, alerjiler ve her çeşit diyet bileşenlerine karşı aşırı
duyarlılık, “sızıntılı” bağırsak durumu ile son zamanlarda sıkça konuşu
lan bağırsak mikrobiyotasının dengesizliği de katıldı. Bu kişilerin çoğu
yukarıda sayılan şüpheli rahatsızlıklarla mücadele etmek için
yüksek
oranda kısıtlayıcı diyetler, gıda takviyeleri ve hatta antibiyotikler gibi ge
nellikle pahalı, sıkıcı ve külfetli rutinleri uygulamaya başlarlar. Sindirim
problemlerinde hiçbir azalma olmadığından yakınarak hâlâ kliniğime
geldikleri için, denedikleri tedavilerin gerçekten iyi sonuç verip vermedi
ğini yada sadece hastaların endişelerini mi giderdiğini merak ediyorum.
İnsanlar, denetimlerinin dışında gelişen sağlık tehditlerine karşı kor
ku ve endişelerini azaltmak için bilimsellikten uzak her türlü açıklama
ve ritüele sarılmışlardır. Özellikle meyve suları ve temiz bir bağırsak
hedefleyen özel diyetler gibi diyetle temizlenme ritüelleri, kendi içlerin
de çelişki oluştursa da hâlen revaçtadır. Günümüzde, bu temel kaygılar,
popüler yazarların yediklerimizin içinde bulunan tehlikeler hakkında
popüler yayınlarda yer alan her gün değişen iddialarının yer aldığı bit
mek tükenmek bilmeyen hikâyeleri ile çarpıcı bir şekilde artmakta. Öte
yandan bilimsel araştırmalardan, bağırsaklarımızdaki mikropların ve
bunların üretebilecekleri birçok maddenin yarattığı korkuda gerçeklik
90 BEYİN-BAĞIRSAK BAĞLANTISI
payı olduğunu da biliyoruz. Tıpkı insan
toplumunda bulunan suçlular,
dolandırıcılar ve bilgisayar korsanları gibi mikroskopik dünyada da oyunu
kuralına göre oynamayan kötü mikroplar var. Bu geçici mikroorganiz
maların bazıları, özellikle de parazitler ve virüslerin,
kendi gündemleri
(genellikle üreme ile ilgili) vardır ve bunları yerine getirmek için sağlı
ğımızı yok sayabilir, hatta sabote edebilirler. Kendi bencil yararları için
duygusal işletim programlarını kullanmak amacıyla en gelişmiş bilgisayar
sistemimiz olan beynimizi hack’lemeyi öğrenmişlerdir.
Bu mikropların ne kadar karmaşık bir yapıya sahip olabileceğini
göstermek için, yaklaşık 15 yılönce San Francisco’daki
bir psikiyatri
toplantısında duyduğum muhteşem bir hikâyeyi paylaşmak isterim.
Kronik stresin beynimiz üzerindeki olumsuz
etkileri konusunda önde
gelen uzmanlardan biri olan Robert Sapolsky, o toplantıda
Dostları ilə paylaş: