EndüLÜs neresi



Yüklə 27,42 Kb.
səhifə5/6
tarix21.12.2022
ölçüsü27,42 Kb.
#97479
1   2   3   4   5   6
TARIK bin ZIYAD Endulus un Fethi

Bir rivayet daha:
El-Ceziretü’l-Hadra bölgesi halkından müslümanlara esir düşen ihtiyar bir kadın, Tarık b. Ziyad’ı görünce, meydana gelecek olayları önceden birlen bir kocası olduğunu, kendilerine ülkelerine girecek ve orayı ele geçirecek bir komutandan bahsettiğini, buı komutanın bazı özelliklerini belirttiğini söyledikten sonra Tarık b. Ziyad’ı süzerek; “Onun kafası büyük olacaktı, işte sen öylesin. Sol kürek kemiği üzerinde kıllı bir beni olacaktı, eğer öyle bir benin varsa kocamın bahsettiği komutan sensin” diye söylemiş. Tarık gömleğini sıyırınca kadının bahsettiği ben görülmüş. Tarık ve yanındakiler buna çok sevinmişler. İki ordu, Bekke vadisi denen yere doğru ilerlemeye başladılar. Düşmanın sayıca çok üstün olduğunu fark eden Tarık, bu ordunun karşısında tutunabilmek için vali Musa b. Nusayr'dan yardım istemişti. Tarık'tan daha çok endişelendiği, heyecanlandığı ve aynı zamanda istekli olduğu anlaşılan vali hemen 5 bin kişilik bir takviye birliği daha yola çıkarmıştı. Askerler arasında korku ve isteksizliğin boy verdiğini fark eden Tarık, onlara güzel ve etkili bir konuşma yapmıştır. Düşman ordusuna herkesten önce daldığı ve büyük bir cesaretle savaştığı, ordusunu yüreklendirmek için de sürekli çaba gösterdiği ve onlara seslendiği bildirilmektedir. Gemileri yaktıktan sonra yaptığı konuşmada geçen şu sözler meşhur ve anlamlıdır. Kaynaklarda farklı metinler yer almaktadır. Tarık b. Ziyad Allah’a hemdettikten sonra, askerlerini cihada ve şehadete teşvik etti, sonra şöyle dedi:
“Ey insanlar! Arkanızda deniz, önünüzde düşman, nereye kaçacaksınız? Vallahi sizin için ancak sadakat ve sabır kalmıştır. Bu ikisi yenilemeyecek güçtür. Bu ikisi muzaffer iki asker gibidir. Azlık onlara zarar vermez. Tembellik, ihtilaf, çekememezlik, çoklukla övünme de onlara bir fayda sağlamaz. Vallahi ben içinde olmadığım bir şeyi size emretmiyorum. Biliniz ki bu işe ilk defa kendim başlayacağım...
Eğer ölürsem sakın gevşeklilk göstermeyin, üzülmeyin, aranızda çekişmeyin, sonra dağılır gidersiniz, kuvvetiniz gider. (İmame ve’s-Siyase, İbni Kuteybe, 2/74)
“... Bu adada, alçak ve cimrilerin sofrasındaki yetimlerden daha zavallı olduğunuzu biliniz. Muhakkak ki düşmanınız sizi orduyla karşılamıştır. Silahı, techizatı ve erzakı boldur. Sizin silah olarak kılıçlarınız, erzak olarak da düşamnın elinden çekip alabileceğiniz şeyler var.
Böyle bir durumda olduğunuz halde, eğer ve başarı ve zafere ulaşmakta gecikirseniz, işinizi gerektiği şekilde bitirmezseniz, güç ve kuvvetiniz zayıflar, düşmanınızın kalplerindeki korku cesarete dönüşür... Eğer nefisleriniz için ölümü göze alırsanız zafere ulaşmak fırsatını yakalamak mukhakkak mümkün olacaktır.
Bu ada krallarının damatları ve akrabası olmak helifemiz Velid’i memnun edecek, dinin adını yüceltme sevabından bir pay da ona gidecektir....” (İslam Tarihi, İ. Hasan 1/398)
İki ordu Vadiü Lekke ırmağının yakınında karşılaştı. Araplar buraya Vadiu’l-Bekke derlerdi. Savaş nehri denize dökülen yerin yaknında oldu. Bir Temmuz sabahı kral iki hayvanın taşıdığı tahtı üzerinde ortaya çıktı. Başı üzerinde mücevherlerle süslü bir gölgelik, etrafında da büyüklü küçüklü bayraklar vardı. (İmame ve’s-Siyase, İbn Kuteybe, 2/74) Bazı kaynaklarda Târık bin Ziyâd elçiler göndererek şu teklîfte bulunduğu geçiyor: Müslümanlar bu teklifi düşmanlarına her zaman yapıyorlardı.
“Seni ve halkını İslâma davet ediyoruz. Müslüman olursanız kardeşimiz olursunuz, bağrımıza basarız. Kabûl etmezseniz, cizye ve harac vererek canınızı kurtarırsınız. Bunu da reddederseniz, aramızı kılıç düzeltecektir.”
Kral, askerlerinin çokluğuna güvenerek, bu teklîfi kabûl etmedi. 711 Temmuz'unda iki ordu savaşa tutuştu. Müthiş bir savaş başladı. Çok çetin geçen savaşın 8 ya da 10 gün sürdüğü rivayet edilmektedir. Târık bin Ziyâd, akıl almaz bir şekilde savaşıyordu. Çarpışa çarpışa, Kral Roderiche ulaştı. Seri bir kılıç darbesiyle onu yere serdi. Krallarının öldüğünü gören, düşman askerleri, şaşkın şekilde, sağa-sola kaçmaya başladılar. Mücâhidler, kısa zamanda, düşman askerlerinin çoğunu kılıçtan geçirdiler ve bir kısmını da esîr aldılar. Sonuçta, Tarık b. Ziyad'ın küçük ordusu, Rodrik'in ordusunu hezimete uğrattı. Bazı kaynaklar kralın kendini ırmağa attığı, boğulduğu ve cesedini ırmağın Atlas okyanusuna sürüklediğini söylüyorlar. Müslümanların galip gelmesinin etkenlerinden biri de Vitiza oğullarının kral Rodrik’ten ayrılarak müslümanlara katılmaları olabilir. Zira kendi adamları olan Achila’dan krallığı zorla almıştı. Onlar müslümanların krla Rodrik’in hakkından gelebileceğine inandılar. Savaşta, babalarından kalan arazileri –ki bunlara sonradan safay-ı mulûk’ denilmiş, 3000 malikâneden meydana geliyordu- kendilerine teslim etme şartıyla Tarık bin Ziyad’a yardım etmeye karar vermişlerdi. Bu büyük zafer, Kuzey Afrika'da ve diğer bölgelerde büyük bir sevinç ve coşkuyla karşılandı. Tarık b. Ziyad'ın adı ve başarısı, övgü ve dualarla anıldı. Stanley Lane Poole şöyle demiş: “Müslümanların Vadi’l Lekke’deki zaferleri, bütün İspanya’yı müslümanların eline düşürdü. Artık Tarık b. Ziyad, bazı şehirlerdeki zayıf mukavemeti kırmak için ancak az bir çaba göstermeğe ihtiyaç duymuş, fazla zorlanmamıştı. Bilakis İspanya halkı köy köy, şehir şehir ona teslim oluyorlardı.” (İslam Tarihi, İ. Hasan 1/400)



  1. Yüklə 27,42 Kb.

    Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə