Evrim Teorisi Ortaya Konmadan Önceki Felsefe, Bilim ve Biyoloji Tarihi
19
TARİHİN ESKİ DÖNEMLERİ
İnsanlık tarihinin üç-dört bin yıllık döneminden öncesine
ait detaylı bir bilgimiz bulunmamaktadır. Bazı uzmanlara göre
tarih, yazının bulunmasıyla başlar. Yaygın olarak kullanılan
“Söz uçar yazı kalır” ifadesi, yazının önemini belirtmek için
kullanılır. Tarihin üç-dört bin yıllık döneminden öncesine dair
detaylı bilgimizin olmamasının en önemli sebebi, bu dönem-
den öncesine dair yazılı belgelerin çok sınırlı olmasıdır.
Medeniyetin ilk izlerine Mezopotamya’da rastlanır ve Me-
zopotamya, ortaçağın sonlarına dek kendi çağına göre üst se-
viyede bir kültürün ortamı olmuştur.
1
Sümerler hayvancılıkla
uğraşıyorlardı; bu uğraşlarında at ırklarını ayırt etmek, atla eşe-
ğin çaprazlanması gibi uygulamaları bulunmaktaydı. Babilli-
lerin de belli bir biyoloji bilgisi vardı; pişmiş topraktan bazı
iç organ modellerini yaptıkları bilinmektedir. Bu ise hayvan-
ları incelemek için kesip biçtiklerini, yani bazı deneyler yap-
tıklarını kanıtlamaktadır.
2
Mısır medeniyetinden günümüze kalan ‘tıp’la ilgili pa-
pirüslerden, Mısırlıların yaptıkları cerrahi operasyonları -ki
bunlar, belli bir seviyede anatomi bilgisi gerektirmektedirler-
öğreniyoruz.
3
Mısırlıların mumyalama ile ilgili uygulamaları
da belli bir anatomi bilgisini gerektirmekteydi. Bu anatomi
bilgisinin tıp biliminin gelişimine ciddi bir katkısı olmuştur.
4
Eski Çin ve Eski Hint’te de hayvancılıkla, bitki yetiştirmeyle
ve tıbbi operasyonlarla ilgili biyolojik bilgiler bulunmaktaydı.
5
1 Erik Nordenskiöld, The History of Biology, çev: L. Bucknall Eyre, Tudor Publis-
hing Co. New York (1920), s. 5.
2 Jean Theodorides, Biyoloji Tarihi, çev: Teoman Tunçdoğan, İletişim Yayınları,
İstanbul (1995),
s. 10.
3 Charles Singer, A Short History of Anatomy and Physiology from The Greeks
to Harvey, Dover Publication, New York (1956), s. 5.
4 Erik Nordenskiöld, The History of Biology, s. 6.
5 Jean Theodorides, Biyoloji Tarihi, s. 8-9.
Evrim Teorisi, Felsefe ve Tanrı
20
Ünlü bilim tarihçilerinin büyük bir kısmı; söz konusu eski
uygarlıkların diğer bilim dallarına ve biyolojiye ilişkin bilgi-
lerinin, daha çok pratik ihtiyaçlardan kaynaklandığını ve de-
neyle gözleme dayalı çabalarının ve teorik yaklaşımlarının
zayıf olduğunu söylemektedir. Bu tespitin, Batılı bilim insan-
larının, kendi kültürel kökenlerini dayandırmaya çalıştıkları
Eski Yunan medeniyetini ön plana çıkarma amacından kay-
naklanan taraflı bir yaklaşım olduğunu iddia edenler de var-
dır. Evrim Teorisi, Batı medeniyetinin kültürel ortamında ge-
liştiği için bu tartışmayı irdelemeden, konumuz açısından
önemli olan Eski Yunan medeniyetindeki felsefe ve bilim or-
tamını incelemeye geçiyorum.
ESKİ YUNAN MEDENİYETİNİN
İLK FİLOZOFLARI
Mısır, Fenike (Filistin, İsrail, Lübnan), Anadolu, Ege ada-
ları ve Yunanistan’la çevrelenen Doğu Akdeniz’de deniz ti-
caretinin hayli yaygın boyutta yapılmaya başlaması sonucu
mal ve ürün ticareti gelişmiş, ayrıca farklı yörelerdeki insan-
ların farklı gelenek, görenek, görüş, düşünce ve inançlarıyla
karşılaşılmıştır. Kavramlarla düşünme ve soyutlama beceri-
sinin bu bölgede hızla filizlenip yayılmasının belli başlı ne-
deni, farklı kültür değerlerinin harmanlanmasına yol açan bu
iletişim tarzı olmuştur.
6
Bilinen ilk felsefeci olan Miletli Tha-
les (MÖ 6. yy) tüccar, devlet adamı, mühendis ve matema-
tikçiydi. Thales, evrenin temel hammaddesinin su olduğunu
söyledi, buna göre evrendeki canlı-cansız tüm varlıklar su-
yun değişime uğramasıyla oluşmuştur. Evrenin hammaddesi-
nin ne veya neler olduğu Eski Yunan’ın ilk dönem filozofla-
rının en önemli tartışma konusu olmuştur. İyonya filozofları,
6 A. Osman Gürel, Doğa Bilimleri Tarihi, İmge Kitabevi, Ankara (2001), s. 59-60.
Evrim Teorisi Ortaya Konmadan Önceki Felsefe, Bilim ve Biyoloji Tarihi
21
günümüzdeki anlamında bilim insanları olarak nitelenemez-
ler; çünkü deney ve sistematik gözlem, onların çalışmalarında
önemli bir yere sahip değildi. Fakat geleneksel öğretileri bir
kenara bırakarak ve kendi akıl yürütmelerine dayanarak ev-
reni anlamaya çalışmış olmaları önemlidir. Aklın mitolojik dü-
şüncenin esaretinden kurtulması, bilimsel ve felsefi düşünce-
nin gelişmesindeki en önemli aşamalardan birisidir.
Thales, biyoloji ve canlılar dünyasıyla pek ilgilenmemiş-
tir. Fakat onun talebesi Anaximander (MÖ 610-546 civarı)
hem canlılar dünyasıyla ilgili ilginç açıklamalar yapmış hem
de evrenin temel hammaddesinin ‘apeiron’ olduğunu söyle-
yerek hocasına muhalefet etmiştir. Anaximander, ilk hayvan-
ların suda oluştuğunu ve bunların büyüyünce kuru alanlara
göç ettiğini söylemiştir. Canlılarla ilgili fikirlerinden dolayı
Anaximander’in evrimci görüşleri ilk kez dile getiren kişi ol-
duğu söylenir. Bu görüşleri, -Ernst Mayr’ın da dediği gibi- Ev-
rim Teorisi’nin önceden sezinlenmesi olarak görmemek gere-
kir.
7
Anaximander’in çalışmalarını yakından incelediğimizde,
onların, modern fikirlerden çok, mitolojiye benzediklerini gö-
rürüz.
8
‘Evrim Teorisi’nin günümüzde anlatılan şekli, tarih bo-
yunca yapılan açıklamaların bazılarıyla elbette ortak nokta-
lara sahiptir. Fakat birkaç cümlelik bir anlatımı günümüzün
‘Evrim Teorisi’ ile karıştırmamak gerekir. Bazıları, kurba-
ğanın prense dönüşmesiyle ilgili hikâyeyi, neredeyse ‘Evrim
Teorisi’nin önceden sezinlenmesi olarak görme eğilimindedir.
Empedokles (MÖ 492-432) canlıların orijini ile ilgili çok
uçuk bir teori ortaya atmıştır: Ona göre önce vücudun bazı
parçaları ortaya çıkmıştır; gövdesiz baş veya gözsüz kafa
gibi. Mükemmel form bulunana kadar bu böyle devam etmiş
7 Ernst Mayr, The Growth of Biological Thought, The Belknap Press of Harvard
University Press, Cambridge (1982), s. 301-302.
8 Fairfield Osborn, From the Greeks to Darwin, Macmillan and Co., USA (1899),
s. 33-35.
Dostları ilə paylaş: |