Evrim Teorisi Ortaya Konmadan Önceki Felsefe, Bilim ve Biyoloji Tarihi
25
sonrasızlığını, evrende gayesel bir oluşum olmadığını, atomla-
rın her şeyin nihai açıklaması olduğunu kabul edemez. Tanrı
merkezli varlık anlayışı nihai açıklamayı Tanrı’da bulur, teist
için evrenin oluşumu muhakkak gayeseldir; çünkü Tanrı’nın
zihnindeki plan işlemektedir.
Ne her atomcu kurama inanan ateisttir ne de her ateist ev-
rimci olmak zorundadır. Tarihin ünlü ateistlerinde, günümü-
zün ‘Evrim Teorisi’nin izlerini arayarak, onları bu teorinin
öncüsü, ilham kaynağı olarak görmek yanlış bir yaklaşımdır.
Demokritus ve Epikurus’un en ünlü takipçisi ve onlardan çok
daha açık bir şekilde ateizmi savunan Lucretius’u da evrimci
olarak görmek doğru değildir. Lucretius ‘Şeylerin Doğasına
Dair’
isimli şiirinde şöyle demektedir:
“Her şeyin kendine has gelişim süreci vardır;
Her biri birbirinden farklı yanlarını muhafaza etmelidir,
Bu, Doğa’nın geri döndürülemez kanunudur.”
16
Lucretius evrimsel süreçle tesadüfi bir oluşumu değil, te-
sadüfi bir şekilde ‘kendiliğinden oluşumu’ ( spontaneous ge-
neration
) savunmuştur. Görüldüğü gibi ateizm için önemli
olan bilinçli bir gücün karışmadığı bir oluşumu kabul etmek-
tir. Bu ‘kendiliğinden oluşumu’ evrimci bir süreç olarak tarif
etmeyenler de olmuştur. Ateizm ile Evrim Teorisi’ni ilişkilen-
dirmeye çalışan bazı araştırmacılar, Eski Yunan’a kadar geri
gitmiş ve o dönemin ateistlerinin kullandığı birkaç cümle ile
Evrim Teorisi arasında zorlamaya varacak ölçüde bir bağ kur-
maya çalışmışlardır. Lucretius gibi bazı düşünürler, türlerin yok
olması gibi bazı olgulara dikkat çekmişlerdir ama bunu, türle-
rin birbirinden evrimleştiğini söyleyen Evrim Teorisi’nin doğal
seleksiyonu ile karıştırmamak gerekir. Eğer bunlar birbirine
16 Ernst Mayr, The Growth of Biological Thought, s. 306.
Evrim Teorisi, Felsefe ve Tanrı
26
karıştırılırsa, tarihteki binlerce kişinin, ‘Evrim Teorisi’ni ön-
ceden sezinlediği söylenebilir.
Evrim Teorisi’nin doğru olup olmadığı antik dönemin bir
tartışması değildir. Fakat gayeci bir yaklaşımın doğru olup ol-
madığı ve evrenin bilinçli bir tasarımın ürünü olup olmadığı,
o dönemden beri süren bir tartışmadır ve ‘Evrim Teorisi’ ile
bu tartışma daha sonra doruk noktasına ulaşmıştır.
PLATON
Protagoras, Gorgias ve Sokrates gibi düşünürler için, bi-
yoloji ve tüm diğer doğa bilimleri, felsefi etkinliğin dışında-
dır. Onlar bu konudaki çabaları, başarısı olanaksız bir uğraş
olarak algıladılar ve bilinemezci (agnostik) bir tavır sergile-
diler. Fakat felsefi düşünceyi gerçek manada yönlendiren ve
atomcularla beraber kendisinden önceki düşünürlerin çoğunu
gölgede bırakan Platon oldu.
17
Platon hem kendinden önceki
felsefecileri gölgede bırakan, hem de Yunan felsefesinin iti-
barını arttırarak gölgede bıraktığı isimlerin gün ışığına çık-
masını sağlayan kişidir. O, kendisinden önceki Pythagoras,
Parmenides, Herakleitus ve hocası Sokrates gibi felsefecile-
rin mirasından faydalanmasının yanında, antikçağdaki ünde
ve etkideki tek rakibi, talebesi olan Aristoteles’i de mirasın-
dan yararlandırmıştır.
Birçok biyoloji tarihi kitabında, Platon, biyoloji biliminin
gelişiminde en olumsuz etkisi olan kişilerden biri olarak gös-
terilmektedir.
18
Ünlü hayvan bilimci ve fosil bilimci Stephen
Jay Gould, Platon’dan beri gelen ideal soyutlamaların, bütünü
oluşturan bireylerdeki çeşitliliğin (varyasyonların) göz ardı
17 Arda Denkel, İlkçağda Doğa Felsefeleri, s. 69-70.
18 F. S. Bodenheimer, The History of Biology: An Introduction, Dawson and Sons
Ltd, London (1958), s. 162-163.
Evrim Teorisi Ortaya Konmadan Önceki Felsefe, Bilim ve Biyoloji Tarihi
27
edilmesine sebep olduğunu söyler.
19
Gould, Platon’dan beri
gelen özcülük ( essentialism) düşüncesinin, biyoloji ve diğer
doğa bilimlerinde gelişmeyi önlediği kanısındadır. Özcülük,
metafizikte, öze bir gerçeklik yükleyen, özün varoluş karşı-
sında ontolojik bir önceliğe sahip olduğunu öne süren görüş-
tür.
20
Ernst Mayr, özcülüğün iki bin yıl boyunca biyolojiyi
felce uğrattığını, Platonik düşüncenin biyolojinin felaketi ol-
duğunu, modern biyolojinin Platonik düşünceden kurtularak
geliştiğini söyler ve Platon’un Timaeus adlı eserinde duyu or-
ganlarıyla elde edilen bilgiyle gerçeğe ulaşılamayacağını söy-
lemesine gönderme yapar.
21
Platon’un bilgi teorisindeki (epistemoloji) yaklaşımının,
gözlem ve deney gibi doğa bilimleri için çok önemli olan un-
surların gelişmesini engellediği birçok kişi tarafından ifade
edilmiştir. Fakat onun sistematik yaklaşımı felsefeye kazan-
dırmasının ve matematiği merkezi bir role koymasının, doğa
bilimleri açısından ne kadar önemli olduğu da unutulmamalı-
dır. Platon, matematiği vazgeçilemeyecek bir bilim olarak gö-
rür; çünkü matematik ile bütün bilimler kavranır ve matema-
tik öz varlığa varmak için kavramları kullanmaya bizi zorlar.
22
Sistematik yaklaşım olmadan, deney ve gözlemler birleştiril-
meyen veri yığınlarına dönüşürdü. Batı dünyasına sistematik
düşünmeyi öğreten en önemli kişilerden birinin Platon olduğu
dikkate alındığında, onun düşüncesinin sırf doğa bilimleri için
zararlı yönlerini öne çıkaran Mayr ve Gould’un eleştirilerinde
-haklı tespitlerinin de bulunmasına rağmen- haksızlık yaptık-
larını düşünüyorum. Her iki düşünür de, Darwin’in türler ye-
rine bireyleri öne çıkaran düşüncesini, adeta Platon’un 2000
19 Stephen Jay Gould, Full House The Spread of Excellence From Plato to Darwin,
Three Rivers Press, New York (1995), s. 40.
20 Ahmet Cevizci, Paradigma Felsefe Sözlüğü, s. 724.
21 Ernst Mayr, The Growth of Biological Thought, s. 87.
22 Platon, Devlet, çev: Sabahattin Eyüboğlu - M. Ali Cimcoz, Türkiye İş Bankası
Yayınları, İstanbul (2000), s. 193-194.
Dostları ilə paylaş: |