Evrim Teorisi, Felsefe ve Tanrı
34
gayecilik (artificial teleology) ve doğal gayecilik (natural tele-
ology
) diye ikiye ayırarak, bir ateistin, gayeci kavramları kul-
lanışı ile teistinkileri ayırt etmeye çalışmaktadır. Buna göre bir
bıçağın keskin yapılmasını, bir arabanın sürülmek için imal
edilmesini veya Tanrı’nın evreni yaratmasını anlatan kişi, ya-
pay gayeci bir yaklaşımda bulunuyordur. Bu yaklaşımda bi-
linçli oluşturma ve bunun sonucunda tasarım vardır; bıçağı,
arabayı ve evreni bunlara içkin olmayan dış bilinçli bir güç
oluşturmuştur. Oysa Ayala, doğal gayecilikte her şeyin içkin
olduğunu; kuşların kanatlarının oluşumundan bahsederken,
tesadüfi mutasyon, adaptasyon, doğal seleksiyon gibi süreç-
lerin dışında hiçbir güce atıf yapmayan kişinin, doğal gayeci
açıklama yaptığını söyler.
45
Görüldüğü gibi teist felsefeci ve
bilim insanlarının gayeci yaklaşımı, Ayala’nın sınıflamasına
göre yapay gayeciliktir, buna karşın ateist yaklaşımın gayesel
terimleri kullanışı doğal gayeciliktir. Burada ‘doğal’ kelimesi-
nin kullanılışındaki gerçek amacın, doğa dışı gücü (Tanrı’yı),
Evren’in ve canlıların oluşum sürecinin dışına çıkarmak ol-
duğu görülmektedir. İleride görüleceği gibi bu yaklaşım tüm
evrimcilerin yaklaşımı değildir, sadece ateist evrimcilerin yak-
laşımıdır. Teist bir bilim insanı veya felsefeci, evrenden veya
canlılardan bahsederken gayesel nedenleri göz ardı edip bilim-
sel yaklaşımda bulunabilir. Fakat teist bir varlık anlayışında,
evren Tanrı’nın bir tasarımı olarak görüldüğü için; tasarım-
dan dolayı mutlak bir şekilde gayeci yaklaşım kabul edilmiş-
tir (bilimsel yaklaşımda gayesellik göz ardı edilse de).
Jacques Monod
46
ve Ernst Mayr
47
, Aristoteles’in ve teist-
lerin gayeci yaklaşımı ile ateistlerin gayesel kavramları kul-
lanışını ayırt etmek için ‘teleonomi’ kavramının ‘teleoloji’
45 Francisco J. Ayala, Teleological Explanations, ed: Theodosius Dobzhansky, W.
H. Freeman and Company, (1977), s. 497-504.
46 Teoman Duralı, Biyoloji Felsefesi, s. 64.
47 Ernst Mayr, Toward A New Philosophy of Biology, s. 45.
Evrim Teorisi Ortaya Konmadan Önceki Felsefe, Bilim ve Biyoloji Tarihi
35
(gayesel) kavramının yerine kullanılmasını önermektedirler.
Aristotelesçi anlamda ‘teleoloji’ kavramından kurtulmak için
‘teleonomi’ kavramının kullanılmasını ilk öneren Pittendrigh
olmuştur.
48
Ernst Mayr ‘teleonomi’ kavramını gayesel bir sü-
reç için kullanmaktadır, bu gayeye giden yolu yönlendiren
ise programdır. Mayr’ın programla kastettiği temelde canlıla-
rın DNA’sındaki genetik kodudur.
49
Böylece teistlerin, Bilinçli
Tasarımcı’nın zihnindeki planı kasteden ‘teleoloji’si, ateist-ev-
rimci yaklaşım tarafından; Tanrı ve DNA ile teleoloji ve te-
leonomi kavramları yer değiştirtilerek dönüştürülür. Böylece
biyologların canlıların organları ve davranışları için kullanmak-
tan kaçamadıkları gayesel açıklamalar meşrulaştırılmış olur.
ARİSTOTELES’TEN SONRA BİYOLOJİ
Aristoteles deneysel, gözlemsel biyolojiye büyük katkıda
bulunmasının yanında, biyoloji felsefesi alanında yaptığı tar-
tışmalar iki bin yılı aşkın bir süre alıntılanmış veya ona ce-
vap verilmeye çalışılmıştır ve onun muhalifleri bile onun öne-
mini yadsımamıştır.
Aristoteles Atina’dan firar ettikten sonra okulunun yö-
netimini, Platon’un okulundan beri beraber olduğu talebesi
Theophrastus’a (MÖ 370-287) bıraktı. O da otuz yılı aşkın bir
süre bu okulu yönetip birçok talebe yetiştirdi. Theophrastus’un
çalışmaları botanik konusunda kendi döneminin zirvesidir.
50
O,
500’ün üzerinde bitki türünden bahsetmiş ve ‘Botaniğin ba-
bası’ olarak anılmıştır. ‘De Causis Plantrum’ (Bitkilerin Se-
bepleri) ve ‘Historia Plantrum’ (Bitkilerin Doğal Tarihi) adlı
ünlü eserlerinde, bitkilerin üreme sisteminden hastalıklarına
48 C. S. Pittendrigh, Adaptation, Natural Selection and Behavior, Roe and Simp-
son, (1958), s. 394.; Aktaran: Ernst Mayr, Toward A New Philosophy of Biology,
s. 47.
49 Ernst Mayr, Toward A New Philosophy of Biology, s. 44-51.
50 Erik Nordenskiöld, The History of Biology, s. 45.
Evrim Teorisi, Felsefe ve Tanrı
36
kadar birçok konuyu ele alır.
51
Theophrastus’un yaklaşımı-
nın felsefe açısından değeri, deneysel yaklaşıma önem veril-
mediği bir devirde, deneyin ve gözlemin, bilgi teorisi açısın-
dan önemine inanması ve bizzat kendisinin uygulamalarıyla
Aristoteles’in bilgisel ve kuramsal mirasını geliştirmesindedir.
Bu dönemden sonra biyolojiye önemli katkıda bulunanla-
rın birçoğu aynı zamanda hekimdir. Örneğin Herophilus’un
(MÖ 300’ler civarı) anatomi konusundaki çalışmaları önem-
lidir, eserlerinin çoğu kaybolmuş olmasına rağmen başkala-
rının ondan yaptığı alıntılardan kendisinin yaşadığı dönemin
en önemli iki anatomi bilgininden biri olduğu anlaşılmakta-
dır. Yaptığı otopsilerle insan vücudu hakkındaki bilgilerin bir-
çoğunu ilk defa insanlığa kazandıran odur.
52
Erasistratus (MÖ
290’lar civarı), Herophilus’un çağdaşıydı ve o da önemli bir
anatomi bilgini ve fizyolojistti. Demokritus’un atomcu kura-
mına yakındı.
53
Kalp üzerine dikkatlice çalıştı ve kapakçıkla-
rını isimlendirdi, dolaşım sistemi ve sinir sistemi üzerine araş-
tırmalar yaptı, beynin kıvrımlarını inceledi. İskenderiyeli bu
iki anatomi bilgininin birbirleriyle rekabeti biyoloji biliminin
gelişimi açısından önemli sonuçlar verdi.
54
Romalılar’ın biyolojiye katkılarına gelince; milattan sonra 1.
yüzyılda yaşayan Pliny (23-79), ‘ Doğa Tarihi’ adlı geniş kap-
samlı bir ansiklopedi yazmış ve bu eser 15 yüzyıl boyunca
başvuru kitabı olmuştur.
55
Antik dönemin son önemli biyoloji
bilgini 2. yüzyılda yaşayan Galenos’tur (129-200). Bergama’da
doğan Galenos, Roma’da hekimlik ve cerrahlık yaptı, birçok
tıp kitabı yazdı. Anatomiciydi; fil, domuz ve maymun gibi
51 F. S. Bodenheimer, The History of Biology an Introduction, s. 92-93.
52 Erik Nordenskiöld, The History of Biology, s. 51.
53 Charles Singer, A Short History of Anatomy and Physiology from the Greeks to
Harvey, s. 31.
54 Erik Nordenskiöld, The History of Biology, s. 52.
55 Jean Theodorides, Biyoloji Tarihi, s. 19.
Dostları ilə paylaş: |