Evrim Teorisi, Felsefe ve Tanrı
440
ortalama yaşı olan 15 milyar yıl x 365 gün x 24 saat x 60 da-
kika x 60 saniye = 473.040.000.000.000.000 saniye; evrenin
başından şu ana kadar geçen zamanı ifade eder. Bu sayıya yu-
varlak olarak 10
18
saniye diyebiliriz. Bu iki sayıyı çarparsak
10
90
x 10
18
= 10
108
eder. Bu sayı, evrendeki her bir proton, nöt-
ron, elektron ve foton; evrenin her saniyesi bir deneme yap-
mış olsalar, oluşacak toplam deneme sayısıdır.
736
Matematiğin karşımıza çıkardığı bu tablodaki olağanüstü-
lüğü görebiliyor musunuz? Sadece ve sadece 400 amino asitli
bir proteinin sırf sol-elli amino asitlerden kurulu olması gibi
basit bir aşamanın oluşma olasılığı 10
120
’de 1’dir. Bunun an-
lamı şudur: Uçsuz bucaksız dediğimiz bütün evrenin elektron,
proton, nötron ve fotonlarının her biri canlılardaki 20 amino
asitten birine dönüşselerdi ve evrenin oluşumundan itibaren
her saniyede bir deneme yapsalardı bile; tek bir 400 amino
asitli proteinin amino asitlerini, sol-elli olarak oluşturmaya
bile imkân bulamazlardı. Bu sonuç gerçekten çok ilginçtir.
Kopernik devrimi ile Dünya, evrendeki merkezî yerini kay-
betmiştir ama Dünyamızda ancak mikroskopla görülebilen bir
canlıda bile binlercesi olan proteinlerin tek bir tanesinin sıra-
dan sayılabilecek özelliklerinden birinin tesadüfen ortaya çık-
ması için, tüm evrenin tüm maddesini seferber etmemiz bile
bu özelliğe sahip proteinin nasıl oluştuğunu açıklamaya yet-
memektedir. Bilinçli-kudretli-olağanüstü incelikteki bir tasa-
rımın ürünleri olduğumuzu gösteren ne kadar muhteşem bir
tablo! Üstelik matematiğin merkezinde olduğu bir yaklaşımla
buna tanıklık edebiliyoruz.
Biyolog Steven Rose, basit bir proteini amino asit dizilim-
leri açısından ele almakta ve bu proteinin amino asit uzun-
luğunda 10
300
olası form olabileceğini, bu olası formlar ger-
çekten var olsalardı ağırlıklarının 10
280
gram olacağını; oysa
736 Caner Taslaman, Big Bang ve Tanrı, s. 188.
Tasarım Delili
441
evrendeki tüm maddenin tahmini ağırlığının 10
55
gram oldu-
ğunu söyler.
737
Bu da belirli bir proteinin formunun tesadüfen
elde edilmesinin ne kadar imkânsız olduğunu değişik bir yak-
laşımla göstermektedir.
Proteinlerin amino asitlerinin doğru sırada olması protein
açısından hayati öneme sahiptir. Amino asitlerin bir kısmı
suya karşı daha hassastır, bir kısmında ise bu hassasiyet yok-
tur. Proteinlerin oluşumunda suya karşı hassas amino asitlerin
içte, bu hassasiyeti olmayanların dışta olması gibi eğilimler
vardır. Fakat bir amino asidin belli bir yerde olmasını zorunlu
kılan fiziki-biyolojik bir yasa mevcut değildir. Böyle bir yasa
olsaydı, bu yasa yan yana bırakılan amino asitlerin hep aynı
diziye sahip moleküller yapmasına sebep olurdu; zaten böyle
bir durumda çok çeşitli proteinlerin varlığı gözlemlenemezdi.
Yüzlerce amino asitten sa-
dece canlılarda kullanılan 20
amino asidi bile ele alsak, bir
amino asidin proteindeki ge-
rekli yerde olmasının olası-
lığı 1/20’dir.
738
İncelediğimiz
uzunlukta bir proteinin, fonk-
siyonunu yerine getirmesi için
gerekli amino asit sıralama-
sına sahip olmasının olasılık
hesabı ise şöyledir:
737 Caner Taslaman, Big Bang ve Tanrı, s. 188; Steven Rose, Lifelines, Oxford Uni-
versity Press, Oxford (1998), s. 255.
738 Aslında 5OO kadar amino asit olduğundan bu olasılığı 1/500 olarak almak daha
doğru olur. Fakat bunu bir kenara bırakarak, evrenin sadece canlılık için gerekli
amino asitlerden oluştuğu bir durumu varsayarak olasılık hesaplarını yaptım. El-
bette ki öbür tip bir hesaplamada imkânsızlık daha da artacaktı.
Uzayın yaratıldığı ilk andan itibaren,
uzaydaki bütün madde,
tek bir proteini tesadüfen ortaya
çıkarmaya çalışsaydı bile,
bu yine de mümkün olamazdı.
Evrim Teorisi, Felsefe ve Tanrı
442
1 amino asidin doğru yerde olma olasılığı: 1/20
2 amino asidin doğru yerde olma olasılığı: 1/20 x 1/20
3 amino asidin doğru yerde olma olasılığı: 1/20 x 1/20 x 1/20
400 amino asidin doğru yerde olma olasılığı: 1/20
400
= 1/10
520
Proteinlerin amino asit dizilimlerinde belli bir bölgenin ak-
tif taraf olduğu, bu yüzden bu bölgenin dışındaki amino asit
değişimlerinin önemsenmemesi gerektiği söylenebilir. Bu yüz-
den elde ettiğimiz olasılık yükselebilir. Fakat son protein çalış-
maları, aktif olmayan bölgedeki birkaç değişikliğin de protei-
nin fonksiyonunu kaybetmesine sebep olduğunu göstermiştir.
739
Hesabımızı yaparken birkaç amino asidin doğru yerde bulun-
mamasının tolere edilebileceğini göz önünde bulundurarak he-
sabımızı düzeltsek bile, yine de bu proteinin doğru dizilime sa-
hip olmasındaki olasılık önceden bulduğumuz 1/10
108
’den çok
daha düşük olacaktır. (Proteinin hücrede gerekli yerde, gerekli
sayıda olması gibi ele almadığımız hayati özellikler olasılığa
dâhil edilirse, o zaman ise olasılık daha da düşer. Fakat sırf
ele aldığımız hususlar bile ne kadar düşük olasılıklarla karşı
karşıya olduğumuzu ortaya koymaya yeterlidir.)
Amino asitlerin doğru sırada olmasının olasılığını daha ön-
ceden elde edilen 10
120
’de 1 sayısıyla çarparsak, belirli bir pro-
teinin hem sol-elli amino asitlerden oluşmasının hem de amino
asit diziliminin doğru oluşmasının olasılığını elde ederiz. Bu
da 10
120
x 10
520
= 10
640
’da 1 gibi, olasılık olarak imkânsız ka-
bul edilen bir sayıya denk gelmektedir; matematikte genelde
10
50
’de 1’den küçük olasılıklar bile imkânsız olarak kabul edilir.
Bu olasılığın ortaya çıkardığı tablo, matematikten anla-
yanlar için nefesleri kesecek harikalıktadır. Bunu, önceki ör-
neğimizin yeni bir versiyonuyla şöyle anlatmaya çalışayım:
Evrenimizde var olan bütün atom-altı parçacıklarının ve ışık
739 D. D. Axe, Extreme Functional Sensitivity to Conservative Amino Acid Chan-
ges on Enzyme Exteriors, Journal of Molecular Biology, 301/3, s. 585-596.
Dostları ilə paylaş: |