Fatiha suresi



Yüklə 2,25 Mb.
səhifə26/30
tarix25.06.2018
ölçüsü2,25 Mb.
#51110
növüYazı
1   ...   22   23   24   25   26   27   28   29   30

054/KAMER SÛRESİ

054/01 Kıyamet yaklaştı, ay yarıldı.

(Bu ayet, peygamberimizin gösterdiği mucizelerinden birini ifade etmektedir.)

054/02 Onlar bir mucize görürlerse hemen yüz çevirirler ve "Eskiden beri devam edegelen bir büyüdür." derler.

054/03 Yalanladılar ve kendi heveslerine uydular. Hâlbuki her işin bir durma yeri (gayesi) vardır.

054/04 Ant olsun, onlara kötülükten önleyecek nice önemli haberler gelmiştir.

054/05 Bunlar, gayesine ulaşan birer hikmettir. Fakat peygamberlerin uyarıları fayda vermiyor.

054/06 Çağıranın görülmemiş, tanınmamış bir şeye çağırdığı gün, sen de onlardan yüz çevir

054/07 Dehşetten gözleri önlerine eğik halde dört bir yana yayılan çekirgeler gibi kabirlerden çıkarlar,

054/08 Kâfirler, boyunlarını uzatıp çağırana koşarken, “Bu çok zorlu bir gündür!” derler.

054/09 Onlardan önce Nuh'un kavmi de yalanladı, hem de kulumuzun yalancı olduğunda ısrar ederek "O, delidir" dediler. Ve (Nuh, davetten vazgeçmeye) zorlandı.

54 10 Bunun üzerine Rabbine, "Ben yenik düştüm, bana yardım et!" diyerek yalvardı.

054/11 Biz de derhal nehir gibi devamlı akan bir su ile göğün kapılarını açtık.

054/12 Yeryüzünde kaynaklar fışkırttık. Her iki su, takdir edilmiş bir işin olması için birleşmişti.

054/13 Nuh'u da tahtalardan yapılmış, çivilerle çakılmış gemiye bindirdik.

054/14 İnkâr edilmiş olana (Nuh'a) bir mükâfat olmak üzere gemi, gözlerimizin önünde (muhafazamız altında) akıp gidiyordu.

054/15 Ant olsun ki onu bir ibret olarak bıraktık, ibret alan yok mudur?

054/16 Benim azabım ve uyarılarım nasılmış?

054/17 Ant olsun biz Kuran'ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Düşünüp öğüt alan yok mudur?

054/18 Ad (kavmi, peygamberleri Hûd'u) onlara karşı yalanladı, azabım ve uyarılarım nasıl oldu?

054/19 Biz onların üstüne, uğursuzluğu devamlı bir günde şiddetli bir rüzgâr gönderdik.

054/20 O rüzgâr, insanları, sökülmüş hurma kütükleri gibi yere seriyordu.

054/21 Nasılmış benim azabım ve uyarılarım?

054/22 Andolsun biz Kuran'ı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Düşünüp öğüt alan yok mudur?

054/23 Semûd kavmi de uyarıcıları yalanladı.

054/24 "Bizden bir insana mı uyacağız? O takdirde biz apaçık bir sapıklık ve çılgınlık etmiş oluruz." dediler.

054/25 "Vahiy, aramızda ona mı verildi. Hayır, o, yalancı ve şımarığın biridir." (dediler).

054/26 Yarın onlar, yalancı ve şımarığın kim olduğunu bileceklerdir.

054/27 Gerçekten onları imtihan etmek için dişi deveyi gönderen biziz. Sen onları gözetle ve sabret.

054/28 Onlara, suyun aralarında paylaştırıldığını haber ver. Her içene düşen miktar hazır kılınmıştır.

054/29 Bir arkadaşlarını çağırdılar, o da cüret gösterip kılıcını çekerek deveyi kesti.

054/30 Bu azgınlara uyarılarım ve azabım nasıl oldu?

054/31 Biz onların üzerlerine korkunç bir ses gönderdik. Hemen hayvan ağılına konan kuru ot gibi oluverdiler.

054/32 Ant olsun biz Kuran'ı, anlaşılıp öğüt alınması için kolaylaştırdık. Düşünüp öğüt alan yok mudur?

054/33 Lût'un kavmi de uyarıcı peygamberleri yalanladı.

054/34 Biz de üstlerine taş (yağdıran bir fırtına) gönderdik. Ancak Lût’un ailesini kurtardık, bir seher vakti.

054/35 Tarafımızdan bir nimet olarak! Biz şükredeni böyle mükâfatlandırırız!

054/36 Ant olsun ki (Lût) onlara (kendilerini) azap ile yakalayacağımızı da haber vermişti. Fakat onlar bu korkutmaları şüphe ile tekzip ettiler.

054/37 Onlar Lût'un misafirlerine (meleklere) karşı kötülük yapmayı planlamışlardı. Hemen biz onların gözlerini kör ettik. "Haydi azabımı ve uyarılarımı tadın!" (dedik).

054/38 Bir sabah kendilerine, yakalarını bir daha bırakmayacak olan bir azap gelip çattı.

054/39 "Azabımı ve uyarılarımı tadın!" (denildi).

054/40 Ant olsun biz Kuran'ı, öğüt almak için kolaylaştırdık. Düşünüp ibret alan yok mudur?

054/41 Şüphesiz Firavun'un kavmine de uyarıcılar gelmişti. Lâkin onlar bütün ayetlerimizi yalanladılar. Biz de onları çok kuvvetli ve kudretli bir yakalayışla yakaladık. Şimdi sizin kâfirleriniz onlardan daha mı iyidirler? Yoksa kitaplarda sizin için bir beraat mı var? Yoksa "Biz birbirimize yardım eden bir topluluğuz" mu diyorlar?

054/42 Lâkin onlar bütün ayetlerimizi yalanladılar. Biz de onları çok kuvvetli ve kudretli yakalayışla yakaladık.

054/43 Şimdi sizin kâfirleriniz onlardan daha mı iyidirler? Yoksa kitaplarda sizin için bir beraat mi var?

054/44 Yoksa “Biz birbirimize yardım eden bir topluluğuz” mu diyorlar?

054/45 O topluluk (Bedir savaşında Mekke müşrikleri) yakında bozulacak ve onlar arkalarını dönüp kaçacaklardır.

054/46 Bilakis kıyamet onlara vaat edilen asıl saattir. O saat cidden çok feci ve acıdır!

054/47 Şüphesiz suçlular bir sapıklık ve çılgın ateşler içindedirler.

054/48 O gün yüz üstü ateşe sürüklendiklerinde "Cehenneme teması tadın!" denir.

054/49 Biz her şeyi bir ölçüye göre yarattık.

054/50 Bizim buyruğumuz ancak bir göz açıp kapanana kadar bir tek andır.

054/51 Ant olsun biz, küfür ve inkârda sizin benzerlerinizi hep helâk ettik. Düşünüp ibret alan yok mudur?

054/52 Yaptıkları her şey kitaplarda (hafaza meleklerinin yazdıklarında) mevcuttur.

054/53 Küçük büyük her şey satır satır yazılmıştır.

054/54 Takva sahipleri cennetlerde ve ırmakların kenarlarında,

054/55 Güçlü, yüce Allah'ın huzurunda hak meclisindedirler.

055/RÂHMÂN SÛRESİ

055/01 Rahman olan Allah,

055/02 Kuran'ı öğretti.

055/03 İnsanı yarattı.

055/04 Ona beyanı, maksadını anlatmayı öğretti.

055/05 Güneş ve ay bir hesaba göre hareket eder.

055/06 Bitkiler ve ağaçlar (Hâlik'a) secde ederler.

055/07 Göğü Allah yükseltti ve nizamı O koydu.

055/08 Sakın tartıda haksızlık etmeyin.

055/09 Tartıyı doğru yapın, terazide eksiklik yapmayın.

055/10 Allah, yeri mahlûkat için koymuştur.

055/11 Orada meyveler ve salkımlı hurma ağaçları vardır.

055/12 Yapraklı taneler ve hoş kokulu bitkiler vardır.

055/13 Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz?

055/14 Allah, insanı pişmiş çamura benzeyen bir balçıktan yarattı.

055/15 Cinleri de yalın bir ateşten yaratmıştır.

055/16 O halde Rabbin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz?

055/17 O, iki doğunun ve iki batının Rabbidir.

(Yaz ve kış mevsimlerine göre doğu ve batının durumunda değişiklik olduğu için "iki doğu" ve "iki batı" tabiri kullanılmıştır.)

055/18 O halde Rabbin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz?

055/19 İki denizi birbirine kavuşmak üzere salıvermiştir.

055/20 Aralarında bir engel vardır. Birbirine geçip karışmıyorlar.

055/21 O halde Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz?

055/22 İkisinden de inci, mercan çıkar.

055/23 Şimdi Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz?

055/24 Denizde uzun dağlar gibi yükselen gemiler de O’nundur.

055/25 Öyleyken Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz?

055/26 Yer üzerinde bulunan her canlı yok olacak.

055/27 Ancak azamet ve ikram sahibi Rabbinin zati baki kalacak.

055/28 Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

055/29 Göklerde ve yerde kim varsa Ondan ister. O her an yaratma halindedir.

055/30 O halde Rabbinizin hangi nimetini yalanlıyorsunuz?

055/31 Ey insan ve cin! Sizin de hesabınızı ele alacağız. Hal bu iken Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz?

055/32 Hal bu iken Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz?

055/33 Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin çevresinden geçmeye gücünüz yetiyorsa geçin. Ama Allah'ın verdiği bir güç olmazsa geçemezsiniz.

055/34 Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

055/35 Üzerinize ateşten alev ve duman gönderilir de birbirinizi kurtaramaz ve yardımlaşamazsınız.

055/36 Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

055/37 Gök yarılıp da, erimiş yağ gibi kıpkırmızı olduğu zaman.

055/38 Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

055/39 İşte o gün insana da cine de günahı sorulmaz.

055/40 O halde Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz?

055/41 Suçlular, simalarından tanınır, alınlarından (perçemlerinden) ve ayaklarından yakalanırlar.

055/42 Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

055/43 İşte bu, suçluların yalanladıkları cehennemdir.

055/44 Onlar, cehennemle kaynar su arasında dolaşır dururlar.

055/45 Şimdi Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz?

055/46 Rabbinin makamından korkan kimselere iki cennet vardır.

055/47 Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

055/48 İki cennet de çeşit çeşit ağaçlarla doludur.

055/49 Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

055/50 İkisinde de akıp giden iki kaynak vardır.

055/51 Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

055/52 İkisinde de her tür meyveden çift çift vardır.

055/53 Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

055/54 Hepsi de örtüleri atlastan döşemelere yaslanırlar. İki cennetin de devşirilen meyvesi yakındır.

055/55 Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

055/56 Oralarda gözlerini yalnız eşlerine çevirmiş dilberler var ki, bunlardan önce onlara ne insan ne de cin dokunmuştur.

055/57 Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

055/58 Sanki onlar yakut ve mercandır.

055/59 Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

055/60 İyiliğin karşılığı, iyilikten başka bir şey midir?

055/61 Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

055/62 Bu ikisinden başka iki cennet daha vardır.

055/63 Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

055/64 Bu cennetler koyu yeşildirler.

055/65 Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

055/66 İkisinde de durmadan fışkıran iki kaynak vardır.

055/67 Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

055/68 İkisinde de her türlü meyveler, hurma ve nar var.

055/69 Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

055/70 İçlerinde güzel huylu, güzel yüzlü kadınlar vardır.

055/71 Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

055/72 Çadırlar içinde gözlerini yalnız kocalarına çevirmiş huriler vardır.

055/73 Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

055/74 Bunlara onlardan önce ne bir İnsan ne bir cin dokunmuştur.

055/75 Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

055/76 Yeşil yastıklara ve harikulade güzel döşemelere yaslanırlar.

055/77 Öyle iken Rabbinizin hangi nimetini yalanlıyorsunuz?

055/78 Büyüklük ve ikram sahibi Rabbinin adı yücelerden yücedir.



056/VÂKI’Â SÛRESİ

056/01 Kıyamet koptuğu zaman,

056/02 Onun oluşunu yalanlayacak hiçbir kimse yoktur.

056/03 O, alçaltıcı, yükselticidir.

056/04 Yer şiddetle sarsıldığı,

056/05 Dağlar parçalandığı,

056/06 Dağılıp toz duman haline geldiği

056/07 Ve sizler de üç sınıf olduğunuz zaman

056/08 Sağcılar, ne mutludurlar onlar!

056/09 Solcular, ne bahtsızdırlar onlar!

056/10 Önde olanlar, onlar öncüdürler.

056/11 İşte onlar, en çok yaklaştırılanlar.

056/12 Naim cennetlerindedirler.

056/13 Çoğu önceki ümmetlerden.

056/14 Birazı da sonrakilerdendir.

056/15 Cevherlerle işlenmiş tahtlar üzerindedirler.

056/16 Karşılıklı olarak onların üzerinde yaslanırlar.

056/17 Çevrelerinde ölümsüzlüğe ulaşmış gençler dolaşırlar.

056/18 Mainden doldurulmuş testiler, ibrikler ve kadehlerle;

056/19 Ki bu şaraptan ne başları ağrıtılır, ne de akılları giderilir.

056/20 Beğendikleri meyveler,

056/21 Canlarının çektiği kuş etleri,

056/22 İri gözlü huriler,

056/23 Sedef içinde saklı inci taneleri gibi.

056/24 Yaptıklarına karşılık onlara verilir.

056/25 Orada boş bir söz ve günaha sokan bir laf işitmezler.

056/26 Duydukları söz yalnız "Selam, selam" dır.

056/27 Sağcılar, ne mutlu o sağcılara!

056/28 Dikensiz kirazlar,

056/29 Meyveleri tıklım tıklım muz ağaçları,

056/30 Yayılmış gölgeler,

056/31 Çağlayarak akan sular,

056/32 Pek çok meyve arasında

056/33 Tükenmeyen ve yasaklanmayan,

056/34 Ve yükseltilmiş döşekler üstündedirler.

056/35 Gerçekten biz hurileri yepyeni yaratılışla yarattık.

056/36 Onları bakireler kıldık.

056/37 Eşlerine düşkün ve yaşıttırlar;

056/38 Sağcılar içindir (bunlar).

056/39 Birçoğu önceki ümmetlerdendir.

056/40 Birçoğu da sonrakilerdendir.

056/41 Solcular, ne yazık o solculara!

056/42 İçlerine işleyen bir ateş ve kaynar su içinde,

056/43 Kapkara bir dumandan bir gölge altındadırlar.

056/44 Ki ne serindir, ne de hoştur.

056/45 Çünkü onlar bundan önce varlık içinde sefahata dalmışlardı.

056/46 Büyük günahı işlemekte direnir dururlardı.

056/47 Ve diyorlardı ki, "Biz öldükten, toprak ve kemik yığını haline geldikten sonra, biz mi bir daha diriltileceğiz?"

056/48 Önceki atalarımız da mı?

056/49 De ki: Hem öncekiler, hem de sonrakiler.

056/50 Belli bir günün belli vaktinde mutlaka toplanacaklardır.

056/51 Sonra siz, ey sapıklar, yalancılar!

056/52 Elbette bir ağaçtan, zakkum ağacından yiyeceksiniz.

056/53 Karınlarınızı hep ondan dolduracaksınız.

056/54 üstüne de kaynar sudan içeceksiniz.

056/55 Susamış develerin suya saldırışı gibi içeceksiniz.

056/56 İşte ceza gününde onlara (yalancı ve sapıklara zakkum ağacından ve kaynar sudan) sunulacak ziyafet budur!

056/57 Sizi biz yarattık. Tasdik etmeniz gerekmez mi?

056/58 Söyleyin öyleyse, dökmekte olduğunuz meni nedir?

056/59 Onu siz mi yaratıyorsunuz, yoksa yaratan biz miyiz?

056/60 Aranızda ölümü takdir eden biziz. Ve biz, önüne geçilebileceklerden değiliz.

056/61 Böylece sizin yerinize benzerlerinizi getirelim ve sizi bilmediğiniz bir yaratılışta tekrar verelim diye (ölümü takdir ettik).

056/62 Andolsun, ilk yaradılışı bildiniz. Düşünüp ibret almanız gerekmez mi?

056/63 Şimdi bana ektiğinizi haber verin.

056/64 Onu siz mi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren biz miyiz?

056/65 Dileseydik onu kuru bir çöp yapardık da şaşar kalırdınız.

056/66 Doğrusu borç altına girdik.

056/67 Daha doğrusu, biz yoksul kaldık (derdiniz).

056/68 Söyleyin bana şimdi içtiğiniz suyu,

056/69 Buluttan onu siz mi indirdiniz, yoksa indiren biz miyiz?

056/70 Dileseydik onu tuzlu yapardık. Şükretmeniz gerekmez mi?

056/71 Söyleyin şimdi bana tutuşturmakta olduğunuz ateşi,

056/72 Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa yaratan biz miyiz?

056/73 Biz onu bir ibret ve çölden gelip geçenlere bir fayda yaptık.

056/74 Öyle ise büyük Rabbinin adını tespih et!

056/75 Hayır! Yıldızların yerlerine yemin ederim ki,

056/76 Bilirseniz, gerçekten bu, büyük bir yemindir.

056/77 Hakikaten bu değerli bir Kuran’ı Kerim’dir

056/78 Önemle korunan bir kitapta saklıdır.

056/79 Ona ancak temizlenenler dokunabilir.

(Ayette geçen kitabın elimizdeki Mushaf veya Levh-i Mahfuz’daki aslı olduğu söylenmiştir. Fakat elimizdeki Mushaf olduğu görüşü ağırlık kazandığından Kuran’ın ele alınmayacağına hükmedilmiştir. Kuran abdestsiz tutulmaz fakat ezbere okunabilir. Cünüp olan kimse ise Kuran’a el süremediği gibi ezbere de okuyamaz.)

056/80 O, âlemlerin Rabbinden indirilmiş bir kitaptır.

056/81 Şimdi siz, bu sözü mü küçümsüyorsunuz?

056/82 Allah’ın verdiği rızka karşı şükrü, onu yalanlamakla mı yapıyorsunuz?

056/83 Hele can boğaza dayandığı zaman,

056/84 O vakit siz bakar durursunuz.

056/85 (O anda) o anda biz ona sizden daha yakınız, ama göremezsiniz.

056/86 Madem ki ceza görmeyecekmişsiniz,

056/87 Onu geri çevirsenize; şayet iddianızda doğru iseniz.

056/88 Fakat ölen kişiye gelince, eğer o rahmete yaklaştırılanlardan ise,

056/89 Ona rahatlık, güzel rızık ve Naim cenneti vardır.

056/90 Eğer o sağcılardan ise,

056/91 İşte onlardan sana gönderilmiş bir nice selâtü selam vardır.

056/92 Ama yalanlayıcı sapıklardan ise,

056/93 İşte ona da kaynar sudan bir ziyafet vardır.

056/94 Ve onun sonu cehenneme atılmaktır.

056/95 Şüphesiz ki bu, kesin bir gerçektir.

056/96 Öyle ise Rabbini o büyük adıyla tespih et!



057/HADİD SÛRESİ

057/01 Göklerde ve yerde olan her şey Allah'ı tespih etmektedir. O azizdir. hâkimdir.

057/02 Göklerin ve yerin mülkü Onundur. O diriltir, öldürür. O her şeye gücü yetendir.

057/03 O ilktir, sondur, zahirdir, batındır. O her şeyi bilendir.

057/04 O, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra Arş’ın üzerine istiva edendir. Yere gireni (yağmur, tohum, maden, ölü vs.) ondan çıkanı (bitki, maden), gökten ineni (Rahmet, azap, melaike gibi) ve oraya yükseleni (iyi ve kötü ameller, dualar, buharlar) şeyleri O bilir. Nerede olsanız, O sizinle beraberdir (ilmi, kudreti, fazlı, rahmeti). Ne yaparsanız Allah yaptıklarınızı görür.

057/05 Göklerin ve yerin mülkü Onundur. Bütün işler ancak Ona döndürülür.

057/06 Geceyi gündüze katar, gündüzü de geceye katar. O, kalplerde olanı bilir.

057/07 Allah'a ve Resulüne itaat edin. Sizi kendisine halife kılıp sarf yetkisi verdiği şeylerden harcayın. Sizden iman edip de (Allah rızası için) harcayan kimselere büyük mükâfat vardır.

057/08 Peygamber sizi, Rabbinize iman etmeye çağırdığı halde niçin Allah'a inanmıyorsunuz? Hâlbuki O, sizden kesin söz almıştı. Eğer inanacaksanız (hemen inanın).

057/09 Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için kuluna (Hz Muhammet'e) apaçık ayetler indiren Odur. Şüphesiz Allah, size karşı çok şefkatli, çok merhametlidir.

057/10 Ne oluyor size ki, Allah yolunda harcamıyorsunuz? Hâlbuki göklerin ve yerin mirası Allah'ındır. Elbette içinizden (Mekke'yi) fetihten önce harcayan ve savaşanlar, daha sonra infak edip savaşanlarla bir değildir. Onların derecesi, sonradan infak eden ve savaşanlardan daha büyüktür. Bununla beraber Allah hepsine de en güzel olanı vaat etmiştir. Allah'ın yaptıklarınızdan haberi vardır.

057/11 Kim Allah'a güzel bir ödünç verecek olursa, Allah da onun karşılığını kat kat verir ve ayrıca ona çok değerli bir mükâfatı vardır.

057/12 Mümin erkeklerle mümin kadınları, önlerinden ve sağlarından nurları koşarken gördüğün günde, (onlara), “Bugün müjdeniz, zemininden ırmaklar akan ve içlerinde ebedi kalacağınız cennetlerdir.” denilir. İşte büyük kurtuluş budur.

057/13 Münafık erkeklerle münafık kadınların, müminlere, "Bizi bekleyin, nurunuzdan bir parça ışık alalım." diyeceği günde kendilerine, "Arkanıza dönün de bir ışık arayın!" denilir. Nihayet onların arasına, içinde rahmet, dışında azap olan bir sur çekilir.

057/14 Münafıklar onlara: "Biz sizinle beraber değil miydik?" diye seslenirler. Müminler de derler ki: "Evet ama siz kendi canınızı yaktınız, gözlediniz, şüpheye düştünüz ve kuruntular sizi aldattı. O çok aldatan (şeytan) sizi, Allah hakkında bile aldattı. Nihayet Allah'ın emri gelip çattı!

057/15 Bugün artık ne sizden (münafıklardan) ne de inkâr edenlerden fidye kabul edilir, varacağınız yer ateştir. Size yaraşan odur. Ne kötü bir dönüş yeridir.

057/16 İman edenlerin Allah'ı anma ve Odan inen gerçek için kalplerinin saygıyla yumuşaması zamanı daha gelmedi mi? Onlar daha önce kendilerine kitap verilenler gibi olmasınlar. Onların üzerinden uzun zaman geçti de kalpleri katılaştı. Onlardan birçoğu yoldan çıkmış kimselerdir.

057/17 Bilin ki Allah, ölümünden (kıştan) sonra yeryüzünü (ilkbaharda) canlandırıyor. Aklınız ersin diye gerçekten, size ayetleri açıkladık.

057/18 Sadaka veren erkeklere, sadaka veren kadınlara ve Allah'a güzel bir ödünç verenlere, verdikleri kat kat artırılır ve onlara şerefli bir mükâfat vardır.

057/19 Allah’a ve peygamberleri-ne iman edenler, (evet) işte onlar, Rableri yanında sözü, özü doğru olanlar ve şehitlik mertebesine erenlerdir. Onların mükâfatları ve nurları vardır. İnkâr edip de ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar da cehennemin adamlarıdır.

057/20 Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun, eğlence, bir süs, aranızda bir övünme ve daha çok mal ve evlât sahibi olma isteğinden ibarettir. Tıpkı yağmurun bitirdiği ve ziraatçıların de hoşuna giden bir bitki gibi; önce yeşerir, sonra kurur da sen onun sapsarı olduğunu görürsün; sonra da çer çöp olur. Ahrette ise çetin bir azap vardır. Yine orada Allah'ın mağfireti ve rızası vardır. Dünya hayatı aldatıcı bir geçimden başka bir şey değildir.

057/21 Rabbinizden bir mağfirete; Allah’a ve peygamberlerine inananlar için hazırlanmış olup genişliği gökle yerin genişliği kadar olan cennete koşun. İşte bu, Allah’ın lütfudur ki, onu dilediğine verir, Allah büyük lütuf sahibidir.

057/22 Yeryüzünde ve sizin başınıza gelen her hangi bir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta yazılmış olmasın. Şüphesiz bu, Allah’a göre kolaydır.

057/23 Böylece elinizden çıkana üzülmeyiniz ve Allah'ın size verdiği nimetlerle şımarmayınız. Çünkü Allah, kendini beğenip böbürlenen kimseleri sevmez.

057/24 Onlar cimrilik edip insanlara da cimriliği emrederler. Kim yüz çevirirse şüphesiz ki Allah zengindir, hamde lâyıktır.

057/25 Ant olsun biz, peygamberlerimizi açık delillerle gönderdik ve insanların adaleti yerine getirmeleri için beraberlerinde kitabı ve nizamı indirdik. Bir de demiri indirdik ki, onda hem çetin bir sertlik, hem de insanlar için menfaatler vardır. Çünkü Allah, kendisine ve peygamberine gıyabında yardım edenleri belli edecektir. Şüphesiz ki Allah, çok kuvvetlidir, çok üstündür.

057/26 Ant olsun ki biz, Nuh'u ve İbrahim'i gönderdik, peygamberliği de kitabı da onların soyuna verdik. Onlardan kimi doğru yoldadır; içlerinden birçoğu da yoldan çıkmışlardır.

057/27 Sonra bunların izinden art arda peygamberlerimizi gönderdik. Meryem oğlu İsa'yı da arkalarından gönderdik. Ona İncil'i verdik ve ona uyanların yüreklerine bir şefkat ve merhamet koyduk. Uydurdukları ruhbanlığa gelince onu, biz yazmadık. Fakat kendileri Allah rızasını kazanmak için yaptılar. Ama buna da gereği gibi uymadılar. Biz de onlardan iman edenlere mükâfatlarını verdik. İçlerinden çoğu da yoldan çıkmışlardır.

057/28 Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve Peygamberine inanın ki O, size rahmetinde iki kat versin ve size ışığında yürüyeceğiniz bir nur lütfetsin; sizi bağışlasın. Allah, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.

057/29 Böylece kitap ehl-i, Allah’ın lütfundan hiçbir şey elde edemeyeceklerini bilsinler. Lütuf bütünüyle Allah'ın elindedir, onu dilediğine verir. Allah büyük lütuf sahibidir.



058/MÜCADELE SÛRESİ

058/01 Kocası hakkında seninle tartışan ve Allah’a şikâyette bulunan kadının sözünü Allah işitmiştir. Allah, sizin konuşmalarınızı işitir. Çünkü Allah, işitendir, bilendir.

(Araplar arasında ”zihar” denen bir adet vardı. Şöyle ki, bir adam karısına, ”Sen anamın sırtı gibisin” şeklinde karısını anasına bir benzetmede bulunursa, kadın o erkeğe haram sayılırdı ve ebediyen kocası tarafından terkedilmiş olurdu. Ashaptan Avs bin Sabit de karısına kızıp bu sözü söylemişti. Karısı Havle, Hz. Peygamber’e gelip genç yaşında kocasına hizmetler ettiğini, çocukları olduğunu, şimdi bu ihtiyarlık zamanında kocasının o sözü söyleyerek kendisini perişan duruma düşürdüğünü anlattı ve Hz. Peygamber’den tekrar kocasına varması için hüküm istedi. Hz. Peygamber ”Sen ona haramsın” dedi. Kadın, küçük çocuklarına üzüldüğünü söylüyor, lehinde bir hüküm vermesini Allah elçisinden tekrar tekrar istiyordu. Nihayet Allah Resulünde vahiy hali belirdi ve bu ayetler indi.)

058/02 İçinizde zihar yapanların kadınları, onların anaları değildir. Onların anaları ancak kendilerini doğuran kadınlardır. Şüphesiz onlar çirkin ve yalan bir lâf söylüyorlar. Kuşkusuz Allah, affedici, bağışlayıcıdır.

058/03 Kadınlardan zihar ile ayrılmak isteyip de sonra söylediklerinden dönenlerin karılarıyla temas etmeden önce bir köleyi hürriyete kavuşturmaları gerekir. Size öğütlenen budur. Allah yaptıklarınızdan haberi olandır.

058/04 Buna imkân bulamayan kimse, temas etmeden önce aralıksız olarak iki ay oruç tutmalıdır. Buna da gücü yetmeyen, altmış fakiri doyurur. Bu (hafifletme), Allah’a ve Resulüne inanmanızdan dolayıdır. Bunlar Allah’ın hükümleridir. Kâfirler için acı bir azap vardır.

058/05 Allah'a ve Resulüne karşı gelenler, kendilerinden öncekilerin alçaltıldığı gibi alçaltılacaklardır. Biz apaçık ayetler indirmişizdir. Kâfirler için küçük düşürücü bir azap vardır.

058/06 O gün Allah onların hepsini diriltecek ve yaptıklarını kendilerine haber verecektir. Allah onları bir bir saymıştır. Onlar ise unutmuşlardır. Allah her şeye şahittir.

058/07 Göklerde ve yerde olanları, Allah'ın bildiğini görmüyor musun? Üç kişinin gizli konuştuğu yerde dördüncüsü mutlaka Odur. Beş kişinin gizli konuştuğu yerde altıncısı mutlaka Odur. Bunlardan az veya çok olsunlar ve nerede bulunurlarsa bulunsunlar mutlaka O, onlarla beraberdir. Sonra kıyamet günü onlara yaptıklarını haber verecektir. Doğrusu Allah, her şeyi bilendir.

058/08 Gizli konuşmaktan men edildikten sonra yine o men edildikleri şeyi yapmaya kalkışarak günah, düşmanlık ve Peygamber'e karşı gelmek hususunda gizlice konuşanları görmedin mi? Onlar sana geldikleri zaman seni, Allah'ın selâmlamadığı bir tarzda selâmlıyorlar. Kendi içlerinden de "Bu söylediklerimiz yüzünden Allah'ın bize azap etmesi gerekmez miydi? derler. Cehennem onlara yeter. Oraya gireceklerdir, ne kötü dönüş yeridir orası!

058/09 Ey iman edenler! Aranızda gizli konuşacağınız zaman günahı, düşmanlığı ve Peygamber'e karşı gelmeyi fısıldamayın. İyilik ve takvayı konuşun. Huzuruna toplanacağınız Allah'tan korkun.

058/10 Gizli konuşmalar şeytandandır. Bu, iman edenleri üzmek içindir. Oysa şeytan, Allah'ın izni olmadıkça, müminlere hiçbir zarar veremez. Müminler Allah'a dayanıp güvensinler.

058/11 Ey iman edenler! Size “Meclislerde yer açın” denilince, yer açın ki, Allah da size genişlik versin. Size “ Kalkın” delince de kalkın ki, Allah, sizden inananları ve kendilerine ilim verilenleri derecelerle yükseltsin. Allah yaptıklarınızdan haberi olandır.

058/12 Ey iman edenler! Peygamber ile gizli bir şey konuşacağınız zaman bu konuşmanızdan önce bir sadaka veriniz. Bu sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Şayet bir şey bulamazsanız, artık Allah bağışlayan, esirgeyendir.

058/13 Gizli (özel) bir şey konuşmanızdan önce sadaka vermekten korktunuz da mı yerine getirmediniz? Fakat Allah da sizi affetti. Şu halde namazı kılın, zekâtı verin. Allah'a ve Resulüne itaat edin. Allah yaptıklarınızdan haberi olandır.

058/14 Allah'ın kendilerine azap ettiği bir topluluğu dost edinenleri görmedin mi? Onlar ne sizdendirler, ne de onlardan. Bilerek yalan yere yemin ediyorlar.

058/15 Allah onlara çetin bir azap hazırlamıştır. Gerçekten onların yaptıkları şey çok kötüdür!

058/16 Onlar yeminlerini kalkan yapıp Allah'ın yolundan alıkoydular. İşte onlara küçük düşürücü bir azap vardır.

058/17 Onların malları da, oğulları da Allah'a karşı kendilerine bir fayda vermez. Onlar cehennem ehlidirler. Orada ebedi kalacaklardır.

058/18 Allah onların hepsini yeniden dirilteceği gün, dünyada size yemin ettikleri gibi, Ona da yemin ederler. Kendilerinin bir şey üzerinde olduklarını sanırlar. İyi bilin ki onlar gerçekten yalancıdırlar.

058/19 Şeytan onları istila etmiş, onlara Allah'ı anmayı unutturmuştur. İşte onlar şeytanın taraftarıdırlar. İyi bilin ki şeytanın taraftarları mutlaka kaybedenlerdir.

058/20 Allah'a ve peygamberine düşman olanlar, işte onlar en bayağılar arasındadır.

058/21 Allah, "Elbette ben ve elçilerim galip geleceğiz." diye yazmıştır. Şüphesiz Allah güçlüdür, galiptir.

058/21 Allah, "Elbette ben ve elçilerim galip geleceğiz." diye yazmıştır. Şüphesiz Allah güçlüdür, galiptir.

058/22 Allah'a ve ahret gününe inanan bir toplumun -babaları, oğulları, kardeşleri yahut akrabaları da olsa- Allah'a ve Resulüne düşman olanlarla dostluk ettiğini görmezsin. İşte onların kalbine Allah iman yazmış ve katından bir ruh ile onları desteklemiştir. Onları, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokacak, orada ebedi kalacaklardır. Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah'tan hoşnut olmuşlardır. İşte onlar, Allah'tan yana olanlardır. İyi bilin ki Allah'tan yana olanlar, kuşkusuz kurtuluşa erenlerdir.


Yüklə 2,25 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   22   23   24   25   26   27   28   29   30




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə