Beş Katlı Evin Altıncı Katı’nda Sevgiliye Özlem
U L U S L A R A R A S I S E M P O Z Y U M
“AZERBAYCANŞINASLIK: GEÇMIŞI, BUGÜNÜ VE GELECEĞI”
(Dil, Folklor, Edebiyat, Sanat, Tarih)
onu fahişe olarak gördüğünü, bu eve kendi isteğiyle geldiğini, zorla
tutulmadığını isterse gidebileceğini söyler. Öfkeye kapılan Zaur, Tahmine’ye
bir tokat atar, anahtarı bırakıp ayrılır. Evine döner, sakin karşılanır,
kooperatif evi bitmiş, babası Zaur’a istediği Volga marka arabayı almıştır.
Evlilik için her şey hazırdır. Zaur çok istediği bu arabayla gezmeye çıkar.
Bir yandan Tahmine’yi düşünür. Tokat attığına üzülmüştür. Onu aramak
isterse de yapmaz. Tahmine’yle gezdiği sokaklardan geçerken Spartak’ın
arabasını görür. Onu takip eder, kaybeder, yeniden gördüğünde arabayı
durdurur. Arabada Tahmine vardır. Tahmine’nin Spartakla ilişkisi olduğunu
her zaman düşünen Zaur, yine kıskançlığa kapılır, onun kötü kadın olduğuna
inanır, eve dönerek annesine Frengiz’le evlenmeyi kabul ettiğini söyler.
Hemen gerekli girişimler yapılır, kız istenir, Zaur vazgeçmesin diye nişan
ve düğünün kısa sürede yapılmasına karar verilir. Medine Zaur’u arayarak
Tahmine’nin onu çok sevdiğini ve hasta olduğunu söyler. Zaur’un aklı
kalmış, onu aramak istemişse de bu isteğine gem vurmuştur. Bir gün telefon
çalar, arayan kişi hiç konuşmaz ve ona bir türkü dinletir. Bunun Tahmine
olduğunu anlar. Emin olmak için Tahmine’yi arar. Yine müzik sesi
gelmektedir. Tahmine iki türkü parçası dinletip telefonu kapatır. Bu bir
vedadır ve tam da Tahmine’ye özgüdür. Zaur bunu anlar ve ağlar. Frengiz’le
evlenen Zaur, Dakar’a balayına gider. Döndüklerinde daha asansördeyken
Spartak Tahmine’nin yirmi gün içinde sirozdan eriyip öldüğünü söyler. Zaur
eve girmeden Tahmine’nin evine gider. Boşalan eve başkası taşınmaktadır.
Medine’yle konuşur, her şeyi bir de ondan dinler. Zaur’un kendisini sattığını
söylemiş, parfümünün formülünü yazdığı kağıdı Zaur’a bırakmıştır. Aradan
otuz yıl geçmiş, çevrelerindeki herkes ölmüştür. Bir yaş günü toplantısında
Dadaş rüyasında Tahmine’yi gördüğünü anlatır. Spartak da Tahmine’ye
benzeyen bir kadını o zamanın elbiseleriyle gördüğünü söyler. Bir gün Zaur
da Tahmine’yi görür ve takip eder. Tahmine bir apartmana girer ve
asansörün altıncı kat düğmesine basar ve yukarı çıkar. Aşağıya inen asansöre
binen Zaur da altıncı katın düğmesine basmak ister, ancak böyle bir düğme
yoktur, çünkü asansör beş katlıdır. Görevliden kırmızı elbiseli kadını sorar,
görmemiştir, sonra dama çıkar, yıldızlardan ve kedilerden başka bir şey
görmez. Bu garip ve izahsız olaydan sonra Zaur’un hayatı tekdüze bir
biçimde sürer.
Romanın özeti ana temanın aşk olduğunu ortaya koymaktadır. Aşkın
gidişini ise gelenek, ahlak anlayışı, ailenin istekleri ve aşkı yaşayanın
kıskançlıkları belirlemektedir. Roman için yan tema belirlemek gerekirse
Sayfa 63 / 847
Yrd. Doç. Dr. Bedri AYDOĞAN
U L U S L A R A R A S I S E M P O Z Y U M
“AZERBAYCANŞINASLIK: GEÇMIŞI, BUGÜNÜ VE GELECEĞI”
(Dil, Folklor, Edebiyat, Sanat, Tarih)
kıskançlık ve toplumun ahlak anlayışını söyleyebiliriz. Yan temalar ana
temayı çok daha güçlü kılacak biçimde romanda yer alırlar.
Romanın adı da dikkat çekicidir. Romanda son bölüm ve bu
bölümdeki üç sayfa olmasa bu adla bağlantısı kalmaz. Bir an için bu kısmı
yok sayıp romana bir ad vermek gerekse en yakışanı Tahmine ile Zaur olur.
Nitekim romandan bir tiyatro çıkarıldığında bu ad verilir. Roman filme
alındığında da adı Tahmine konulmuştur.
Tahmine ve Zaur adı aşk mesnevilerini ve halk edebiyatının aşk
hikâyelerini çağrıştırır. Aşk mesnevileri ve halk hikâyeleri adlarını iki ana
kahramanından alırlar. Yusuf u Züleyha, Hüsrev ü Şirin, Ferhad u Şirin
mesnevileri; Kerem ile Aslı, Hasan ile Mihrican, Emrah ile Selvihan halk
hikâyeleri bunlara örnektir.
Leyla vü Mecnun’u ise en sona bıraktık. Arap, İran ve Türk
edebiyatlarında pek çok Leyla vü Mecnun yazılmıştır. Türk edebiyatında
otuz kadar Leyla vü Mecnun’un en mükemmeli Azeri sahasının büyük şairi
Fuzuli’ye aittir. Beş Katlı Evin Altıncı katı romanında her bölümün başına
epigraf olarak konulan beyitler Fuzuli’nin Divan’ından ve Leyla vü Mecnun
mesnevisinden alınmıştır. Bu da romanın aşk romanı olması durumuna çok
uygundur. Fuzuli’nin Leyla vü Mecnun’unda kahramanlar ölüyorlardı.
Anar’ın romanında Tahmine ölürken Zaur’un yaşamı hiçliğe, boşluğa düşer.
Leyla vü Mecnun’da aşk insani boyuttan ilahi boyuta yükselip yüceliyordu.
Anar’ın romanında da Tahmine olmayan bir kata yükselmişti. Bu mertebece
de bir yükselişti. Tahmine başka bir mertebeye ulaşmıştı. Elbette bu yükseliş
fantastik bir yükselişti. Zaur da altıncı katta onu özleyip ararken bir başka
duruma geçmişti. Mecnun Leyla’nın mezarında can verirken Tahmine’nin
mezarına uğrayan kalmamıştı. Zaur onu mezarında değil beş katlı binanın
altıncı katında arıyordu. Zaur ve Tahmine aşkında Tahmine kavuşmaya
çalışırken Zaur kaçıyordu. Leyla Mecnun’da da Leyla kavuşmak isterken
Mecnun sahralara kaçması arasında bir benzerlik var mıdır diye düşünmeden
edemiyoruz. Zaur, Tahmine’yi aramayı, ona ulaşmayı düşünürken yapmamış
ve hep beklemiş, annesinin evine kaçmış ve son kaçış noktası olarak
Frengiz’le evlenmiştir ki bu ebedi kaçıştır. Kendisini aşkın samimiyetine
bırak(a)mamış, tam tersine aşkın bir tuzak olduğuna inandırmıştır.
Ayrıca romanda Tahmine Küçelere su serpmişem/ Yar gelende toz
olmaya dizelerinin geçtiği içli halk türküleri, en çok da Laçin’i
dinlemektedir. Tahmine’nin en çok dinlediği klasik müzik ise Üzeyir
Hacıbeyli’nin Leyla ile Mecnun operasıdır. Bütün bunlar tesadüf değildir.
Aşkın yüceliğini simgeleyen örnek ve yapıtlardır.
Sayfa 64 / 847