141
w w w . k a r t e p e z i r v e s i . c o m
Türkiye’nin çekince ortaya koyması ile başlayan ihtilafın derinleşmesi üzerine AB
Bakanlar Konseyi (Genel İşler ve Dış İlişkiler Konseyi) tarafından gümrük birliği
ile bağlantılı 8 müzakere başlığının görüşmeye açılmaması kararı alınmıştır. (Ge-
neral Affairs and External Relations Council Press Relaese, 11 December 2006).
Kıbrıs Rum Kesimi tarafından 2009 yılında 6 müzakere başlığı daha askıya alın-
mıştır. (Eralp, 2009)
2007 yılında ise Fransa Cumhurbaşkanı seçilen Sarkozy, Türkiye ile yürütülen
müzakerelerde 5 başlığı daha bloke etmiştir. Sarkozy, Almanya Başbakanı Mer-
kel’in de desteği ile Türkiye için tam üyelik yerine imtiyazlı ortaklık adı verilen ve
AB müktesebatında yeri bulunmayan yeni bir seçeneği ortaya atmıştır.
Topluluk Müktesebatı bakımından hayati ehemmiyet taşıyan başlıkların gö-
rüşülmesi gündeme geldiğinde Türkiye, Kıbrıs Rum Yönetimi ve Fransa engel-
lemesi ile karşı karşıya kalmıştır. Bununla birlikte, Fransa Cumhurbaşkanı Sar-
kozy’nin göreve gelmesinden sonra bloke ettiği 5 başlık ise, 2012 yılında yeni
seçilen François Hollande tarafından kaldırılmıştır. 2017 yılı başı itibariyle müza-
kere başlıklarından bloke edilmeyenlerin sayısı sadece 3’tür. Müzakereler konu-
sunda bir diğer sıkıntılı husus da Türkiye’nin üyeliği için referandum koşulunun
gündeme getirilmiş olmasıdır. Avusturya ve Fransa tarafından Türkiye’nin tam
üyeliği konusunda referanduma gidileceğinin açıklanması ve öteki bazı ülkelerin
bu duruma olumlu yaklaşmaları, müzakerelerin tarafsızlığına gölge düşürmüştür.
Buna göre, Türkiye tüm yükümlülükleri yerine getirmiş olsa bile, herhangi bir
ülkede yapılacak referandum tam üyeliği engellemek için yeterli olacaktır. Bu
durum, Türkiye’nin tam üyelik beklentisini negatif yönde etkilemektedir.
1.2. Kıbrıs Sorunu
Türkiye ile AB arasında ihtilafa neden olan konulardan birisi de Kıbrıs soru-
nudur. Türkiye’nin Kurucu Antlaşmalara dayanarak 1974 yılında Kıbrıs’ta EOKA
yanlısı darbeye müdahalede bulunması, ortaya fiili bir durum çıkarmıştır. Ada-
nın kuzeyinde Türkiye’nin askeri müdahalesi sonrasında kurulan Türk yönetimi,
Kıbrıs coğrafyasının % 36’sını kontrol altında tutmaktadır. Soruna çözüm bulun-
ması amacıyla BM şemsiyesi altında sürdürülen müzakerelerde kısmî ilerleme
sağlanmış olsa da, taraflar arasında mutabakat sağlanamamış ve nihai bir barış
antlaşması imzalanamamıştır. Özellikle, BM Genel Sekreterleri Butros Gali ve
Kofi Annan dönemlerinde sağlanan uzlaşı ve güçlenen çözüm ümidi sonuçsuz
kalmıştır.
Kıbrıs Sorununa çözüm arayışlarında müzakere platformu genel olarak BM
olmuştur. Ne var ki, Rum Yönetiminin adanın tamamı adına 1990 yılında tam
üyelik başvurusu yapması ile birlikte, AB de sorunun tarafı haline gelmiştir. Rum
142
w w w . k a r t e p e z i r v e s i . c o m
Yönetimi ile AB arasında 1998 Mart ayında tam üyelik görüşmeleri başlamış
ve 2004 Mayıs ayında da Kıbrıs Cumhuriyeti adı altında tam üye olmuşlardır.
Kıbrıs Rum Yönetimi, tam üye olduktan sonra AB içesinde Türkiye’nin hareket
kabiliyetini, AB ile ilişkilerini sınırlandırmayı hedefleyen tavır ve eylemler içerisine
girmiştir. Kıbrıs Rum Kesimi’nin savunduğu görüşler, bazı dönemlerde AB baş-
kentlerinde yankı bulmuş, Türkiye, bir AB üyesi ülkenin toprağını işgal eden ülke
olarak nitelendirilmiş ve anakronik biçimde suçlanmıştır.
Kıbrıs Sorununa çözüm bulunması amacıyla BM şemsiyesi altında bugüne
kadar sürdürülen çok taraflı görüşmeler ise çoğu kez siyasi sebeplerle başarı-
sızlıkla sonuçlanmıştır.
1.3. 2008 Ekonomik Krizi
Dünyayı 2008 yılında derin biçimde etkileyen küresel finansal dalgalanmanın
kaynağı ABD’deki mortgage krizi olmuştur. Piyasa yapısı, denetim eksiklikleri ve
bu süreçte izlenen politikalar öngörülemeyen olumsuzluklara yol açmıştır. Kriz,
ABD’de başlamasına rağmen tüm dünyayı derin biçimde etkilemiş, özellikle
AB’nin Euro bölgesinde bir çok ülkenin Maastricht Kriterlerinin gerisine düşme-
sine neden olmuştur. Ekonomik krizden derin biçimde etkilenen ülkelerden Yu-
nanistan’da tam bir kaos yaşanmış, AB Kurumları ve üye devletler, Yunanistan’a
yardım için yoğun çaba göstermişlerdir.
Euro bölgesi ülkeleri başta olmak üzere AB ülkelerinin çoğunluğunun ekono-
mik performanslarında gözlemlenen gerileme, daha belirgin bir hal almıştır. Yu-
nanistan’ın iflas noktasına gelmesi ile birlikte İrlanda ve Portekiz, AB’den yardım
talebinde bulunmuş, adı geçen ülkelere Avrupa Merkez Bankası ve IMF üzerin-
den mali yardım programları başlatılmıştır. Krizin etkilerinin bertaraf edilmesine
yönelik olarak AB ülkelerinin tamamında tedbir paketleri uygulamaya konulmuş,
ekonomilerin buna tepkisi de farklılık göstermiştir. (European Commission, 2009)
Bu çerçevede Euro bölgesi dışında kalan devletlerin ödemeler dengesin-
de yaşanabilecek sorunlar ve finansman güçlüklerine çözüm bulmak amacıyla
Ödemeler Dengesi Fonu oluşturulmuş, bir kredi havuzu tesis edilerek Yunanis-
tan’ın borçlarının bir bölümü silinmiştir. Ayrıca mali sıkıntı yaşayan ülkelere des-
tek sağlamak amacıyla Avrupa Finansal İstikrar Mekanizması oluşturulmuş, kriz
nedeniyle birçok ülkenin bütçe açığı ve borç sorunlarını rahat biçimde çözüme
kavuşturması öngörülmüştür. Bunun dışında Euro bölgesi ülkeleri arasında Av-
rupa Rekabet Paktı adı verilen bir başka müessese oluşturulmuş, diğerlerinin
de gönüllülük esasına dayalı olarak bu işbirliğine katılabilecekleri öngörülmüş-
tür. Paktın temel hedefi, üyeler arasında rekabet gücünü ve istihdamı arttırmak,