A'dan Z'ye Felsefe



Yüklə 1,64 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə51/77
tarix20.01.2022
ölçüsü1,64 Mb.
#83020
1   ...   47   48   49   50   51   52   53   54   ...   77
A\'dan Z\'ye Felsefe - Alexander Moseley ( PDFDrive )

METAFİZİK
Aristoteles’in Fizik'ten sonra yazdığı bir kitaptan türeyen
metafizik terimi (meta “sonra” demektir), tek tek bilimlerin
ele aldığı spesifik konular yerine gerçekliğin tamamının
incelenmesi anlamını kazanmıştır. Bir başka anlamda,


metafizik temel gerçekliğin olanaklılığmı ve doğasını konu
alır.
Metafiziğe girmek kolay değildir, çünkü insan bir noktadan
tuttuğu zaman bunun ortaya çıkardığı içermeler doğrudan
spesifik bir ekolü gündeme getirir.
Her metafizik mesele daima metafizik sorunların tamamını
kapsar. (Heidegger, “What is Metaphysics?”, 93)
Örneğin, fenomenler dünyası bir yanılsama olarak alınırsa,
ardında başka bir şeyi gizliyor olmalıdır ya da felsefi analizin
gün yüzüne çıkarabileceği bir alternatif alt katman var
demektir. Bunun alternatifi, karşı karşıya olduğum şeyin
fiziksel bir gerçeklik olduğu yolundaki sağduyu
pozisyonudur: Görmekte olduğum şeyler gerçekten gerçektir.
Ama algıladığım şeyler hangi noktada “gerçekten gerçek”
olur? Örneğin elimi masaya koyduğumda olduğu gibi,
bedenimin onlarla çarpıştığı noktada mı? Molekü-ler düzeyde
herhangi bir fiziksel karşılaşma olmamakta, yalnızca bazı
moleküler yapılarla başka moieküler yapılar arasında
bir etkileşim olmaktadır. Eğer elimle masa arasındaki
etkileşimi gö-rebilseydik, akıcı, dinamik bir bileşim içinde
hızlı hızlı hareket eden ve birbirini cezbeden ve iten bir
moleküler yapılar kütlesi görecektik. Cildin yapısını oluşturan
şey bir atomik fırtınalar karmaşasında kaybolacaktı. Ancak
atomlar âleminden geri çekildiğimizde varlıklar fark edilebilir
hale gelmektedir. Başka biçimde söylersek, duyularımız,
atalarımıza hayatta kalma bakımından (hiç olmazsa şimdilik)
bir avantaj kazandıran bir tarzda gerçekliğin belirli bir
biçimini algılayacak şekilde evrilmiştir. Ama acaba bu
gerçeklik “gerçekten gerçek” midir? Acomaltı düzeyde


(diyelim kuvarkların ötesinde) bilimcilerin kestirimleri
felsefecilere gittikçe daha aşina hale gelir: Dünya yalnızca
enerjiden mi oluşur, enerji, varolduğu varsayılan çok boyutlu
sicimlerde mi tutulur? Burada matematiksel kestirimler
dışında hiçbir bulgunun sözü geçmez. Bu da fizikçilere artık
belirsiz bir bilimsel zeminde hareket etmekte olduklarını
hatırlatır.
Dünya konusunda sağduyuya dayalı bir bakış açısını benim-
sesek bile, metafizik spekülasyonları bir kenara atmak kolay
değildir. Duyuların ötesine geçen bir dünya kavramını
reddediyor olabiliriz, ama dolaysız deneyimimizin ötesinde
var olan birtakım varlıkları hâlâ düşünebiliriz: örneğin
nedensellik, töz, varlık, zihin, beden, benlik, zaman, hatta
mekân. Kant bunların insan zihninin zorunlu kategorileri
olduğunu ileri sürebilir; buna karşılık Hegel gibi başkaları,
içinde metafizik fikirlerin kaynaştığı bir felsefeyi savunabilir.
Öylesine ki, insan bazen aşina olduğumuz “gerçek” dünya
nereye gitti diye merak edebilir. Bazı filozoflar metafiziğe
kuşkucu tarzda yaklaşırlar. Modern felsefede David Hume,
metafizik yapıtlarının yakılması gerektiği iddiasıyla bu
konuda kuşkuculuğu doruğuna yükseltmiştir.
Bir fizikçinin sorabileceği şu soruyu ele alalım: “Cıvanın
erime noktası nedir?” Metafizikçi açısından bundan önce bir
soru sorulmuş ve cevabı varsayılmış olmalıdır. Bu soru,
içinde deneyin yapılacağı evrenin doğasına ilişkindir. Evren
bilgiyi araştıran zihinlerden bağımsız mıdır, yoksa
zihinlerimizin çalışma tarzına ve biz insanların algılama
tarzına bağımlı mıdır? Evren anlaşılabilir yasaları olan
istikrarlı bir bütün müdür, yoksa içinde bilimsel yasaların


birer geçici yanılsama veya kurmaca olduğu, kendiliğinden
evrilen ve öngörülemez bir bütün mü? Bu dünyada birçok şey
mi vardır, yoksa çokluk tek bir nihai alt katmanın yansımaları
mıdır? İncelediğimiz şeylerin bizim sahip olduğumuz gibi
zihinleri var mıdır, yoksa canlı ve cansız dünya, madde ile
ruh arasında kesin biçimde bir ayrım çizgisi çizebilir miyiz?
Bu tür sorulara bir girdik mi, çok hayati Önem taşıyan
meselelerle karşı karşıya kalırız: Bu tür sorular mantıksal
veya ampirik açıdan (veya her iki açıdan da) kabul edilebilir
tarzda gerçekten yanıtlanabilir mi? Önerilen hedeflerin uhrevi
veya hayal gücü ile ilgili veya dilin ikircikliğinden
kaynaklanan yanlışlar olduğu tarzındaki metafizik yolu bütün
felsefeciler kabul etmez. Kimi başka felsefeciler metafizik
hakikatlerin gerçekten var olduğunu, zihinlerimizin bu
hakikatlere erişmek için gerekli bilgi veya yöntemlerle başa
çıkamayacağını düşünebilir. Bu argüman bazen Tanrıya
inanan felsefecilerce kullanılır. O’nun doğası insanın deneyim
ve akıl yürütme kapasitesinin ötesindedir, dolayısıyla O’na
inanmaktan başka çaremiz yoktur.
“Ama neye?” diye sorabilir eleştiren biri: Eğer duyular ötesi
bir gerçekliğin var olduğu iddia ediliyorsa, bu, sırf ben
“duyular ötesi” terimini kullanabiliyorum diye var olamaz.
Aynen “tek boynuzlu at” (unicorn) terimini kullanmamın
böyle bir varlığın var oluşunu getirmeyeceği gibi. Bu tür
kuşkuculuk ardından ben, varlık, zaman, gerçeklik, zihin ve
benzeri başka metafizik alanlara da uygulanabilir.
Kuşkucuların gözünde, bir terimin anlamını daha Öte bir
gerçekliğe referansla açıklamaya çalışmak sayısız sorun
yaratır. Wittgenstcin ve A. J. Ayer gibi pozitivist-ler,


metafiziği dilin gevşek kullanılmasından doğan bir sorun gibi
görür ve reddederler. Bir sözcük, “köpek” = “oradaki şu
köpek” tarzında aşikâr bir göndergeye sahip değilse (burada
bu üç sözcük arasındaki ilişki ve “şu” ile “oradaki”nin
göndergeleri konusunda varsayılan bütün kurallar geçerlidir),
o zaman yalnızca bir gürültü olarak nitelenip reddedilmelidir.
Örneğin, “tanrı, meleklerine gök kubbeye dağılmalarını
söyledi” cümlesi “Fasa fiso fasa fisoya fasa fisoda
dağılmalarını söyledi” biçiminde okunmalıdır. Benzer bir
biçimde Quine, metafiziği fiziksel olguların var olan tek tür
olgu olduğunu ileri sürerek reddeder. Hume’unki keskin bir
yanıttır, metafizikçileri iğne üstünde tutar. Ama daha berrak
biçimde konuşsak ve kati biçimde gönder-gesi olan terimler
kullansak bile, metafizikçi şu yanıtı verebilir: Sözcükler ve
göndergeler, içinde zihinlerin, sözcüklerin ve imlerin hepsinin
bizlerin arasında işlediği (bu, iletişim hakkmda bir şeyler
anlatır bize) veya sık sık söylenenle referans yapılan arasında
işlediği bir ortak çerçeveyi işaret eder. Metafiziğin görevi işte
bu çerçeveyi anlamaya çalışmaktır.

Yüklə 1,64 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   47   48   49   50   51   52   53   54   ...   77




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə