Nazîm Yahya’nın Bir Aşk Hikâyesi: “Dâstân-ı Hecr ü Visâl”
TAED
57* 1671
düşündüren bir metottur.”
31
Dolayısıyla edebî tasvirde mecazî değişim genellikle teşbih, istiare,
mecâz-ı mürsel, kinaye vb. edebî sanatlarla yapılmaktadır. Bu tasvirlerde kullanılan
benzetmeler, mecazlar, tasvir edilen unsurları canlı ve neşeli göstermek amacına uygun olarak
seçilmiştir. Şair sevgilisinin boyu için, servi ve fidan benzetmelerini kullanır:
Nāǿil eyle viśāl-i Aĥmedüme
Serv-i āzāduma sehį-ķadüme
(10)
Sözleri, ruhunun tercümanı, dili ise can bağışlayıcıdır:
Süħanı tercümān-ı rūĥ-ı revān
Cān baġışlar ne söylese o zebān
(48)
Sevgilinin ağzı, gayb âleminin çeşmesi; beli ise kıl kadar ince ve kusursuzdur:
Deheni çeşme-sār-ı Ǿālem-i ġayb
Mū miyānında ķıl ķadar yoķ Ǿayb (49)
Saçları sünbül, yüzü taze bir menekşe; yanakları lâle, yüzü gül, göğsü nesrin (yaban
gülü) gibidir:
Zülfi sünbül ħaŧı benefşe-i ter
Lāle-ħad gül-Ǿiźār u nesrįn-ber
(50)
Yanakları âdeta mutlu sabahın doğan güneşi, alnı ise ümit akşamının dolunayıdır:
Cebhesi māh-ı bedr-i şām-ı ümįd
ǾĀrıżı āfitāb-ı śubĥ-ı saǾįd
(51)
Çene çukuru sanki Zemzem suyunun çıktığı kuyu gibi, saçı da Kâbe’nin örtüsü gibi
siyahtır:
Źeķanı gūyiyā çeh-i Zemzem
Kisve zülfi cemāli Beyt-i Ĥarem (52)
Sevgilinin kaşları çekilmiş iki yay gibi, gözlerinin okunun hedefi ise âşığın can ve
gönlüdür:
31
A. Atilla Şentürk, XVI. Asra Kadar Anadolu Sahası Mesnevilerinde Edebî Tasvirler, Kitabevi Yayınları, İstanbul
2002, s. 21-22.
1672
* TAED
57
İsmail YILDIRIM
Ebruvānį keşįde iki kemān
Nāvek-i çeşmine hedef dil ü cān (53)
Sevgilinin elleri beş parmak, sanki güneşin pençelerini andırmaktadır:
Kef-i desti ile o beş barmaķ
Pençe-i āfitābdur el-ĥaķ
(55)
Bedeni kâfûr mumuna naz eder, gömleği ise ona işve fanusudur:
ŞemǾ-i kāfūra nāz ider bedeni
Aña fānūs-ı Ǿişve pįreheni
(57)
Şair, mesnevisinin 103 ile 109. beyitleri arasında ise tekdüzeliği kırmak, üsluba akıcılık
katmak, ayrıca sevgilisinin lutfuna layık olabilmek için bir gazel söyler. 7 beyitten müteşekkil,
aruzun fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilün kalıbıyla yazılan gazelde şair, gazeli söylemeden
önce bu durumu 102. beyitte okuyucuya haber verir:
Luŧf-ı yāre olınca erzānį
Eyledüm şevķıle ġazel-ħˇānį
(102)
Gazelin habercisi olan bu beyitten sonra şair, söz konusu gazelde sevgilisinden
kendisine merhamet etmesini ister. Âşık perişan hâldedir. Gönül mülküne sultan yaptığı
sevgilisi, şaire dönüp bakma lutfunu bile esirgemiştir artık. Şairin tek isteği sevgilisinin
kendisine merhamet etmesidir. Nazîm bütün bunlar için sevgilisine niyaz etmekte; bu niyazını
daha tesirli kılabilmek için de Hz. Peygamber’in mübarek şahsiyetini ve şefaatini dile
getirmektedir:
Gözlerüm yaşını sil Aĥmed Muĥammed Ǿaşķına
Ķadrümi bir kerre bil Aĥmed Muĥammed Ǿaşķına
Bāde-i āl olmasun ruħsāruña reng-i ĥayā
Kendüñi itme ħacil Aĥmed Muĥammed Ǿaşķına
Serv-i dāmen-çįde ol seyl-i Ǿalāyıķdan ĥaźer
Cūy-ı śāfį-veş çekil Aĥmed Muĥammed Ǿaşķına
Nazîm Yahya’nın Bir Aşk Hikâyesi: “Dâstân-ı Hecr ü Visâl”
TAED
57* 1673
El-ĥaźer şemşįr-i cān-teǿŝįr-i āhumdan benüm
Ġayr bezminden kesil Aĥmed Muĥammed Ǿaşķına
Olmasun ālūde-i çirk-āb-ı töhmet dāmenüñ
Pāk-rū ol muttaśıl Aĥmed Muĥammed Ǿaşķına
Maĥfil-i vaślunda yansun tünd-bād-ı hicrile
Sönmesün ķandįl-i dil Aĥmed Muĥammed Ǿaşķına
Merĥamet eyle Nažįm-i zāra aĥvāl-i dilin
Söylemek lāzım degil Aĥmed Muĥammed Ǿaşķına (103-109)
Şair sevgilisinin mahallesini görmek için gayret sarfetmektedir. Şair bu gayretini 112.
beyit vasıtasıyla bir rubaîyi işaret ederek bizi haberdar etmektedir:
Nerede oldıġın maĥalle-i yār
Bu rubāǾįyle eyledüm işǾār
(112)
Mesnevinin 113 ve 114. beyitlerini teşkil eden ve aruzun mef’ûlü mefâ’ilün mefâ’ilün
fa’ kalıbıyla yazılan bu rubaîde şairin can gözü, sevgilinin ayrılığı ile onu arzu etmektedir.
Sevgilinin yüzünün aks etmesiyle âşığın ağlayan gözü, Aynalı Çeşme’yi anımsatmaktadır:
RubāǾį
Ĥayretde iken firāķla dįde-i cān
ǾArž itdi yine Ǿiźār-ı pākin cānān
ǾAks eyleyeli cemāli Ǿaynile Nažįm
Āyįneli Çeşme oldı çeşm-i giryān (113-114)
Nazîm Yahya mesnevisinin hâtime kısmının son beytinde ise eserinin insanlar
tarafından okunması için bir söz veya hikâye yazdığını, bu hikâyenin adını da Dâstân-ı Hecr ü
Visâl koyduğunu ifade etmektedir. Dolayısıyla şair son beyitte eserinin ismini de zikretmiş olur:
ǾĀleme ĥasb ü ĥāl olup bu maķāl
Didiler Dāstān-ı Hecr ü Viśāl
(160)
Dostları ilə paylaş: |