1664
* TAED
57
İsmail YILDIRIM
in its narration from the beginning to the end. There are also a gazelle and a
rubaie which is written in conformity with the flow of the subject and to
disrupt uniformity inside the mesnevi. And this study will primarily give
information about Nazîm Yahya’s life and literary personality and then
examine the abovementioned story and give the transcribed version of the
mesnevi.
Keywords: Nazîm Yahya, Divan poetry, Mesnevi, Dâstân-ı Hecr ü Visâl.
Giriş
Arapça “ŝ, n, y” üçlü kökünden türeyen ve “ikişer ikişer” manasına gelen
“mesnen” kelimesinin bir nisbet şekli gibi görünen mesnevi kelimesi, Arapçada
kullanılmamıştır.
1
İştikakı itibariyle Arapça olan mesnevi tabiri, Farsçada genelleşerek
yayılmış ve daha sonra Türkçeye geçmiştir.
2
Beyit sayısı bakımından hiçbir kısıtlayıcı
kurala bağlı değildir. Gerek beyitler arasında kafiye bağlantısı bulunmaması, gerek
beyit sayısının sınırlı olmaması, şairlerin işledikleri konuyu istedikleri kadar
genişletmelerine imkân sağlamış; bu yüzden de çok kullanılan bir nazım şekli
olmuştur.
3
Klâsik Türk edebiyatı ürünlerine bakıldığında mesnevi nazım şekli ile
meydana getirilen birçok eser görülür. Farklı konular etrafında kaleme alınan bu
eserler kimi zaman aşk konulu, kimi zaman destansı, kimi zaman ahlâkî vs. temalar
etrafında şekillenmiştir. Bu tarz mesnevilerin konuları çoğu zaman Arap ve Fars
edebiyatından alınmakla beraber, şairlerimiz onları tercüme eder veya yeniden
yazarken ekleme yahut çıkarmalar yapmış; böylece şiirdeki ustalıklarını ve hünerlerini
göstermeye çalışmışlardır. Hatta şairler bu vadide beş mesnevi yazarak bir hamse
4
oluşturma gayreti içerisine de girmişlerdir.
Nazîm Yahya (ö. 1727)’nın kaleme aldığı
Dâstân-ı Hecr ü Visâl adlı mesnevi
“iki
kahramanlı
aşk
hikâyeleri”
adı
altında
değerlendirilebilir.
Hikâyenin
kahramanının Nazîm olduğu anlaşılan metinde, hikâye kahramanlarının başından
geçen maceralar anlatılır. Klâsik Türk edebiyatının farklı dönemlerinde bu tür eserler
kaleme alınmış olup, devrin genel vasıflarını yansıtan edebî eserler içinde aşk
1
Ahmet Ateş, “Mesnevî” İslâm Ansiklopedisi, MEB Yayınları, C. 8, İstanbul 1971, s. 127.
2
Âmil Çelebioğlu, Türk Edebiyatında Mesnevi [XV. Yüzyıla Kadar], Kitabevi Yay., İstanbul 1999, s. 21.
3
İsmail Ünver, “Mesnevi”, Türk Dili Türk Şiiri Özel Sayısı II (Divan Şiiri), S. 415-416-417/Temmuz-Ağustos-Eylül,
Ankara 1986
, s. 432.
4
Hamse hakkında geniş bilgi için bk. Mehmet Arslan, Türk Edebiyatı’nda Hamse, Türkiye Araştırmaları Literatür
Dergisi, C. 5, S. 9, 2007, s. 305-322; Tahsin Yazıcı-Cemal Kunaz, “Hamse”
TDV İslâm Ansiklopedisi, İstanbul 1997,
C. 15, s. 499-500; Hüseyin Ayan, Divan Edebiyatında Hamseler, AÜ Edebiyat Fakültesi Araştırma Dergisi, (Ahmed
Caferoğlu Özel Sayısı), S. 10, Ankara 1979, s. 87-100.
Nazîm Yahya’nın Bir Aşk Hikâyesi: “Dâstân-ı Hecr ü Visâl”
TAED
57* 1665
mesnevileri ön planda tutulmuştur. Hamdullah Hamdi (ö. 1503)’nin Yûsuf u
Züleyhâ’sı
5
, Fuzulî (ö. 1556)’nin Leylâ vü Mecnûn’u
6
, Şeyh Galib (ö. 1799)’in Hüsn ü
Aşk’ı
7
üslup ve muhteva açısından dönemlerinin en yetkin aşk mesnevileri arasında
yer alır.
Aşk konusunun işlendiği bu hikâyelerin çoğu maddî aşkı ve bu uğurda
âşıkların başından geçen maceraları konu alan mesnevilerdir. En güzel örnekleri XIV,
XV ve XVI. yüzyıllarda kaleme alınan bu eserler arasında Yûsuf u Züleyhâ, Leylâ vü
Mecnûn,
Husrev ü Şîrîn,
Ferhâd u Şîrîn,
Varaka ve Gülşah,
Cemşîd ü Hûrşîd,
Vâmık u
Azrâ,
Süheyl ü Nevbahâr en çok işlenen hikâyeler arasında yer almaktadır.
8
Aşk
mesnevileri iki âşık kahramanın aşk merkezinde yaşadıklarının konu edildiği vaka
esasına dayalı eserlerdir. Vaka herhangi bir alakayla bir arada bulunan veya
birbirleriyle ilgilenmek mecburiyetinde kalan fertlerden en az ikisinin karşılıklı
münasebetlerinin tezahürüdür.
9
Nazîm’in Dâstân-ı Hecr ü Visâl’i de söz konusu mesneviler gibi vaka esaslı,
şairin başından geçen hadiseleri konu edinen bir hikâyedir. Mesnevi, İstanbul’da
Takvîm-i Vakâyi’ Matbaası’nda 1257 (1841) tarihinde basılan ve beş ayrı divandan
meydana gelen “Dîvân-ı Belâgat-unvân-ı Nazîm”
10
isimli külliyatın birinci divanının
145-150. sayfaları arasında yer almaktadır. Eseri incelemeye geçmeden önce meydana
getiren şair hakkında bilgi vermek uygun olacaktır.
Nazîm Yahya Çelebi
İstanbul’un Kumkapı semtinde Gedikpaşa’da dünyaya gelen şair, bu sebeple
Gedikpaşalı Nazîm diye anılmıştır. Kaynaklarda
11
Nazîm’in vefatında seksen yaşlarında olduğu
belirtildiğine göre 1059 (1649) civarında doğduğu söylenebilir. Divanındaki bir tarih
manzumesinden
12
anlaşıldığına göre babası 1103 (1692) vefat eden Ali Çelebi’dir. Şiir ve
5
Naci Onur, Hamdi, Yûsuf u Züleyhâ, Akçağ Yayınları, Ankara 1991.
6
Hüseyin Ayan, Leylâ vü Mecnûn, Dergâh Yayınları, İstanbul 2011.
7
Muhammet Nur Doğan, Hüsn ü Aşk, Ötüken Yayınları, İstanbul 2002.
8
Mustafa Uzun, “Aşk” (Edebiyat, Kültür ve Sanat), DİA C. 4, TDV Yay., İstanbul 1991, s. 19.
9
Şerif Aktaş, Roman Sanatı ve Roman İncelemesine Giriş, Akçağ Yayınları, Ankara 2005, s. 46.
10
Yahya Nazim, Divan-ı Belâgat-unvân-ı Nazîm, Takvîm-i Vakâyi’ Matbaası, İstanbul 1247.
11
Rûşen Ferit Kam, Bestegâr Şair Nazim, Hilâl Matbaası, İstanbul 1933, s. 4.
12
Nazîm girye-künân fevtine didüm târîh
“Cihânda Kevser içe dembedem Ali Çelebi” (1103) [Divan, s. 144]