1668
* TAED
57
İsmail YILDIRIM
Nicedür ol ġarįbüñ ĥāli
ǾAceb ol derd-mendüñ aĥvāli
(98)
Türk şiirinde imale, yabancı kelimelerin dile yerleşmeye başlaması ve şairlerin aruz
ölçüsüne gittikçe alışmalarıyla birlikte giderek azalmaya başlamış, ama hiçbir zaman bütünüyle
ortadan kalkmamıştır. Bütün çabalara rağmen yine de yüzyıllar boyu ve bütün şairlerde az ya da
çok imaleli aruz uygulamaları görülmüştür.
26
Nazîm’in mesnevisinde de bu uygulamanın yoğun
olarak kullanıldığını görüyoruz. Eserde bunun örnekleri çoktur, biz burda birkaç tanesini
vermekle yetiniyoruz:
Şādmān it beni ĥabįbüm ile
Ħastası oldıġım ŧabįbüm ile
(8)
Yir içerken anıñla şām u seher
Bana dirken peder ben aña püser (69)
Ĥālüme çeşm-i Ǿişve-bāzuñ içün
Nažar eyle nigāh-ı nāzuñ içün
(134)
Mesnevilerde çoğunlukla kullanılan kafiye türü tam kafiyedir. Çoğu zaman zengin
kafiye de (uzun ünlülerle yapılan kafiyeler: -ân, -ûn, -în gibi) kullanılmış olup, tam ve zengin
kafiye “gür ve bol sesli” bir kafiyedir.
27
Dâstân-ı Hecr ü Visâl’de de tam kafiye oranının diğer
kafiye çeşitlerine nazaran daha yoğun kullanıldığını görüyoruz.
Redifler çok defa divan şiirinin,
Türkçe’nin ifade imkânlarını, söyleyiş hususiyetlerini denediği ve ana dilde kendisini bulduğu
tarafıdır. Divan şiirinin redifleri Arapça ve Farsça kelimelerden çok Türk dilinin malzemesi
üzerine kurulmuştur.
28
Nazîm Yahya’nın mesnevisinde rediflerin önemli bir yeri vardır. Şair
mesnevisinin 95 beytinde redife yer vermiştir. Bunların büyük kısmını Türkçe kelimeler teşkil
etmektedir. Türkçe rediflerin bazıları şöyledir:
O Reśūlüñ çihār-yāri içün
Bezm-i ħāśśında yār-ı ġārı içün
(5)
26
Haluk İpekten, Nazım Şekilleri ve Aruz, Dergâh Yayınları, İstanbul 2010, s. 147.
27
Cem Dilçin, Fuzulî’nin Bir Gazelinin Şerhi ve Yapısal Yönden İncelenmesi”, C. 9, S. 1, Türkoloji Degisi, s. 43-98.
28
Ömer Faruk Akün, Divan Edebiyatı, İsam Yayınları, İstanbul 2013, s. 76.
Nazîm Yahya’nın Bir Aşk Hikâyesi: “Dâstân-ı Hecr ü Visâl”
TAED
57* 1669
Cānı cānānuma mülāķį ķıl
Beni sermest anı sāķį ķıl
(9)
Evvel eylerken iltifāt baña
Ĥased eylerdi kāǿināt baña
(63)
Nazîm Yahya mesnevisini sade bir dille kaleme almıştır. Nazîm, Sebk-i Hindî
hareketinin tesirinde kalmış; bu tesir daha çok kendisini divanının muhtevasında göstermiştir.
Derin hayaller, ince mazmunlar şairin şiirinde yer alan temel ögelerdir. Bununla beraber şairin
Dâstân-ı Hecr ü Visâl’i üslûbunun akıcılığı ve yalın diliyle dikkat çekmektedir. Şairin şu beyti
tamamen Türkçe kelimelerden meydana gelmektedir:
Bilmezem n’eyleyem nice ideyüm
Nereye başumı alup gideyüm
(80)
Kelime seçimi, ünlü ünsüz ilişkileri (aliterasyon/asonans), söz tekrarları, mısra
tekrarları, vezin, kafiye, redif gibi paralellikler Divan şiirinde ahengi sağlayan en önemli
unsurlardandır.
29
Şair Nazîm, mesnevisinde söz konusu ses ve kelime tekrarlarına yer vererek
üsluba canlılık kazandırmak istemiştir. Şair, böylece şiirde müzikaliteyi sağlamak ve ahenkli bir
bütün ortaya koyma gayretindedir. Okuyucuya duygularının yoğunluğunu duyurma gayretinde
olan şair, kulağa hoş gelen ses ve sözleri oldukça yoğun ve başarılı bir şekilde kullanmıştır. Bu
hususta ön plana çıkan beyitler şöyledir:
Derd-i dilberde derde düşdi tenüm
Düşmenüm düşmeye o derde benüm
(42)
El-amān ey maĥabbet-i cānān
El-amān ey meşaķķat-i hicrān
(78)
Maĥrem-i rāz u yār-ı ġārum idi
Kūşe-i ġamda ġam-güsārum idi
(84)
29
Bahir Selçuk, Divan Şiirindeki Ses ve Ahenkle İlgili Sanatlara Genel Bir Bakış, Ulusal Eski Türk Edebiyatı
Sempozyumu, Adıyaman 15-16 Mayıs 2008, s. 484.
1670
* TAED
57
İsmail YILDIRIM
Cūy-veş sū-be-sū revān oldum
Cüst ü cū eyleyüp anı
buldum
(111)
Eserde önemli bir yer tutan izafet kesreli tamlamalar hemen her beyitte görülür: (āl-i
Aĥmed, viśāl-i Aĥmed, ħāk-i pāy, çeşm-i ĥaśret, āġūş-ı cān, bāġ-ı dünyā, pāy-ı Ǿaķl
vs
).
Tamlamaların önemli bir yekûnunu da vasıf terkipleri oluşturur: (sehį-ķad, şūr-pezįr, teşne-leb,
lāle-ħad, Ǿişve-endįşe, vefā-pįşe, Ŧūbā-ķıyām, sidre-ħırām, meymenet-lüzūm
vs
). Mesnevinin
dilinin sade olmasına binaen Sebk-i Hindî’nin de etkisiyle zincirleme isim tamlamaları eserde
(şeref-i Ĥażret-i Muĥammed, naġme-perdāz-ı meclis-i gül, ĥabbe-i ħāl-i rūy, derd-i miĥnet-i
Ǿaşķ, çeşme-sār-ı Ǿālem-i ġayb, māh-ı bedr-i şām-ı ümįd, āfitāb-ı śubĥ-ı saǾįd, ġayret-i āhuvān-ı
Çįn ü Ħıŧā, deyr-i ĥüsn-i melāĥat, şemşįr-i cān-teǿŝįr-i āh, ālūde-i çirk-āb-ı töhmet, KāǾbe-i kūy-
ı yār, meh-i bedr-i şām-ı āmāl, mihr-i raħşān-ı śubĥ-ı iķbāl, Kevŝer-nümūn-ı bāġ-ı behişt, naħl-i
bāġ-ı cān, keyf-i cām-ı leb, mest-i śaĥbā-yı Ǿaşķ, neyyir-i ĥüsn-i bį-miŝāl, rūĥ-ı pāk-i
Muĥammed, kemāl-i źevķ-i viśāl, ĥāl-i ħaśm-ı denį) 22 adettir.
Şair Nazîm, mesnevisinde 1 beytini mülemmâ beyit sayılabilecek Arapça kelimelerden
meydana getirmiştir. Bununla birlikte şair, Arap edebiyatında kullanılan bir atasözüne de yer
vermiş olur. Aynı doğrultuda şair “Dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur” ve “Hatasız kul
olmaz” gibi Türk atasözlerini kullanarak irsal-i mesel sanatı yapar:
Ŧaġ ŧaġa ķavuşmasa meŝelā
Ķavuşur ādem ādeme cānā
(127)
Çeşmüme sensiz oldı ħˇāb ĥarām
ǾAcebā li’l-muĥibbi keyfe yenām
30
(130)
Nola Ǿafv eyleseñ benüm günehüm
Ķul ħaŧāsız olur mı pādişehüm
(142)
Eserde sevgili hayli başarılı bir şekilde tasvir edilmiştir, denebilir. Mesnevilerde önemli
bir yer tutan tasvir hakkında Şentürk’ün tespitleri şu yöndedir: “Tasvirin amacı bir durumu veya
imajı zihinde canlandırmak olduğundan, şair bu yolla sayfalarca anlatılabilecek bir sahneyi
okuyucunun zihninde birkaç kelimeyle oluşturabilmektedir. Tasvirî anlatım, okuyucu veya
dinleyiciyi çabuk etkileyen, verilmek istenen mesajı en kısa yoldan verip öğreten, hislendirip
30
Seven nasıl uyur şaşarım!