296
Rapor, müslümanların propagandalarını inatla devam ettirmesini, islamın
hıristiyanlıkla olan yakın ilişkisinde aramaktadır. Ona göre
islam bir pozitif din olarak
değil, kanun koyucu olarak dinleri ve hıristiyanlığı kötüleyerek gelişmiştir. Kur’an’da
hıristiyanlık köklü eleştiriye tabi tutulur, bu da müslümanları karşı cephede güçlü kılar
görüşündedir. Tabi ki, çocukluğundan Kur an’daki bu ana fikri benimseyen müslüman,
hıristiyanlığa düşman olmakta ve hıristiyanlığın yanlış olduğu düşüncesiyle kendinî
korumaktadır. Ona göre bu düşünce en basit halkın bile ortak kanaatidir.
Ayrıca rapor, Tatarların yüksek eğitimden sonra bile inançlarında her hangi bir
değişime rastlanmadığını dış görünüşleri değişse de içte aynı duyguları yaşadıkları
tespitini de yapmaktadır.
1064
Maşanov, müslümanların Kreşenlerin üzerindeki etkilerinin
nedenlerini açıklarken müslümanların gelişen zekâlarını da dile getirmiştir.
“Kreşen Tatarları müslüman alfabeden koparıldıktan sonra gayrı Ruslara ait okullar açılıncaya
kadar çok cahil kalmışlardır. Onların elinden islam alfabesi alınmış, zaten Rus alfabesini de bilmiyorlardı.
Böylece müslümanlar, yazıyı kullanarak seviye olarak Kreşenlerin üzerine çıktılar. Okuma yazmanın
gelişim için önemli bir yere sahip olduğu bilinmektedir. Okuma yazması olamayan
Kreşene okumuş Tatar
doğrudan yanlış yolda olduğunu söyleyebiliyordu, zaten Ruslar da onları aldatıyordu. Müslümanlar ise
onlara sevgi gösteriyordu. Bu zamanlarda Rus köylerinde bile okula rastlamak çok zordu, gayrı Rus
ahalinin ise hiç okulu yoktu. Tatarlarda ise her köyde bir okul vardı, büyük köylerde ise, birkaç okul vardı
ve bu okullar dinî fanatizmin merkeziydi. Deneyimli bir misyonerin sözüyle; müslümanlardaki okuma
yazmanını ve eğitimin gelişmiş olması inançlarını başka halklar üzerinde yaymalarını sağlıyordu. Tatarlar
okullarında yeterince eğitimi almasalar da dinî inançlarını kuvvetlendirerek ve başarıyla fikir
yürütebilecek durumda bitiriyorlardı. Tatarlar, bir Çuvaşla karşılaşınca dinî konularda konuşmasının
gerektiğini hesaplıyordu. Bu konuşmalarda, islam dinîni, törelerini, âdetlerini övüyor, hıristiyanlığını
kötülüyor, sözlerini kanıtlamak için, islam büyüklerinden
örnekler veriyor, müminlerin gelecek
hayatından örnekler veriyor, peşine bir hikâye anlatıp, dua ile yapılması gerekenleri bitirdikten sonra sona
erdiriyor.”
1065
Yine, Tatarların islamı kuvvetlendirme isteğinin küçük yaşlarda geliştiğini ve
temelinin ilkokulda aranması gerektiğini söylemektedir. Okullar çocuğa yeni bilgiler
1064
“Maalesef Rusların okumuşları arasında buna rastlayamıyoruz, Tatarlar okuyunca dış görünüşleri değişse de
inançları kuvvetleniyor. Rus okumuş tabakasının dağınık olması nedeniyle birçok
yerde Tatarlar az da olsa
hükümranlıklarını koruyorlar. Çeşitli makamlara seçimlerde Ruslar birkaç aday gösteriyor, oylar bölünüyor ve
Tatarlar bir adaya oy verdikleri için seçimi kazanıyor. Sonuçta Tatarların adayı kazanıyor, Ruslarınki, bataklıkta
kalıyor. Seçilen Tatarlar da her işte ve faaliyette kendi halkına destek oluyor. Bu tür bölgelerde islam propagandası
durmadan devam ediyor.” (s. 246)
1065
Maşanov, a. g. r
., s. 247
297
kazandırmasa da, dine bağlılığı ve kâfirlerin daima perişan olacaklarını öğretmektedir.
Bu nedenle okula devamlılık müslüman gözünde dindarlığın ilk noktasıdır.
1066
Ayrıca Tatarların ilk ve yüksek öğrenimlerini denetimsiz yaparak güç
kazandıklarını bu konuda devletin de hiçbir tedbir almadığını iddia etmektedir.
1067
Maşanov, müslüman okulların denetimsizliğini, Tatar fanatizmi ve içe dönük yaşantıları
onların elyazması kitaplarında kendinî gösterdiğini de söylemektedir.
1068
Maşanov, 1904–1905 yıllarında Çar’ın emri ile hıristiyanlık dışı inanca sahip
toplulukların ibadet hürriyetine kavuşmasından sonra, Rusya imparatorluğunun çeşitli
bölgelerinde müslümanların idareden eğitim talebinde
bulunduğunu belirtmekte,
isteklerin masum olmadığını düşünmektedir. Kırım bölgesinden gelen isteği de örnek
olarak vermiş ve bu duruma dikkat edilmesini istemiştir.
1069
Ayrıca okulların yaygın
1066
“Tatar ilk mektepleri sadece dinî karakter taşır, öğrenci bu okulda 2, 3 yılda mükemmel şekilde dinî öğrenir ve
bunu ibâdet olarak yapar. Birçok genç bununla yetinmeyip yüksek eğitim için medreseye gider. Oradaki eğitim daha
üst seviyededir, ancak o da dinî karakterlidir. Burada gençler onu öğrenmekle yetinmeyip aynı zamanda onu
korumayı ve onun daha iyi olduğunu kanıtlamayı da öğreniyorlar. Hayli zor metotlarla hıristiyanlıkla ilgili polemik
konularını öğrenip, bunları yalanlamayı öğreniyorlar. (s. 248) “Bunlar müslümanların kendilerinin bile zor anladıkları
meselelerdir. Medreseyi bitirenler gayrı Ruslar arasında islamı yaymak için hazır hale gelir. Tatarlar arasında
İstanbul, Buhara ve Mısır’da meşhur medreselerden mezun olanlara da rastlıyoruz. Onlar son zamanlarda umumî
ilimleri öğrenseler de bu yeterli değildir. Buradan mezun Tatarların nasıl bir dünya görüşüne sahip olduğunu
öğrenmek için okulların programlarına bakmak yeterlidir. Bu program bütün eğitim kurumlarında aynıdır,
sadece
okutulan kitaplar farklıdır. Ruhları aynıdır. İlköğretim mekteplerinde Kur’an’dan alınan parçalarla okuma yazma, dua
etme ve âdetleri özellikle abdesti- öğreniyorlar. Medreselerde; islam hukuku, tefsir, Arapça gramer, mantık,
diyalektik ve bazı ilimleri öğreniyorlar. Bütün medreselerde öğrencileri hacı ve katı müslüman yapmayı amaçlıyorlar.
Burada en küçük harekete dahi dikkat ediyorlar. Orta Asya’da böyle bir okulu yakından gözlemleyen birinin
notlarından: “ellerini karınlarına bağlamaları, hazır
olda durma şekilleri, gözlerini aşağıya dikmeleri, yumuşak ve tatlı
konuşmaları, kör birini taklit eden Farslara benzer, bazen inanılmaz şekilde ikiyüzlülüğe gider.”
1067
“Bu medreseler, resmî olarak nahiye yöneticisinin emri altındadır, ancak gerçekte devlet idaresinin gözünden
uzaktır. Bunu resmî belgelerde bile görürüz. Mesela; 1907 (Bugulmunski) Bügülme kazasının yerli idarecisinin
raporunda şunlar yazılmıştır: “Demek ki, her Tatar köyünde olan mekteplerden yerli idarenin haberi vardır, ancak
idare tamamen bu konuda haberdar edilmiyordu. Aynı zamanda okulların finansı ve programları hakkında da bilgi
verilmemiştir. Maalesef bu sorulara eskiden olduğu gibi şimdi
de cevap veremiyoruz, bu durumda bir ihtimal kalıyor-
müslüman okulları en azından bu kazada olanları okuma yazma öğretmekten başka çoğunlukla dinî eğitim vermek
maksadındalar, bu okullar her zaman halkın yardımları ile geçiniyor. Milliyetçi ayrımcılık ve içe kapalılık tamamıyla
bu okulları ulaşılmaz yapmıştır. Tatar dilini bilmeyenler bu milliyetçiliğin sonucunda onların idaresi altına kalmışlar
halen de kalmaktalar.” (s. 250)
1068
“Halk Eğitim Bakanlığında 1892 yılında, dinî konuları işleyen matbu eserlerin yanında elyazması kitaplar da
bulunuyordu. Bu yazılarda Rus devletinin zalimliğini dokunaklı bir şekilde anlatan şiirler, şarkılar, türküler yanında
doğudaki akrabalarını öven yazılar vardı. Rus halkını aşağılıyor, askerlik hizmeti yapmak için askere giden
müslümanlara acıyor, islamı yüceltiyor, gelecekte islamın kâfirler üzerindeki zaferini müjdeliyor. müslüman
okullarda okutulan kitaplarda sık sık İstanbul’da basılmış nüshalara da rastlanıyor. Bunların bazılarında doğrudan
Rus devletine düşmanlık
fikirleri var, mesela onların bazıları Türk sultanının dünya üzerindeki hâkimiyeti
anlatılmakta ve müslüman nerede yaşarsa yaşasın onun hâkimiyetini tanımak zorunda olduğu ifade edilmektedir.” (s.
250)
1069
Rus esaretinde bulunan bütün müslümanlara temel eğitim verecek Tatarca okullar açılsın. müslüman mektep ve
medreselerinin idarî işlerini müslümanların diyanet teşkilâtı yapsın. Müderris ve hocalar da bu idare tarafından
atansın; Kazan müslüman cemiyetinin temsilcileri de bunun üzerine mektep ve medreselerin diyânete ait olması
gerektiğine dair açıklama yaparak; mektep ve medreselerin açılması, oraya öğretmenlerin tayin edilmesi ve
tamamıyla kontrolü Orenburg müslüman Dinî İdaresine verilmesini istediler. Yine aynı grup şahıs ve kurumların özel
eğitim ve profesyonel okullar açılmasına izin verilmesini ve bu eğitimin Tatarca olmasını talep etti. Yine Simbirsk