Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi (6) 2003 / 2 : 115-135
Eşitsizliğin Teorik Temelleri:
Elit Teorisi
D. Ali Arslan
(*)
Özet: Sosyal bilimciler, toplumların iktidar yapısını ve toplumdaki güç ilişkilerini
anlayıp açıklamaya yönelik çalışmalarında, ağırlıklı olarak “eşitsizlik” kavramı üze-
rinde yoğunlaşırlar. Bu konudaki yaklaşımlardan en popüler olanı sınıf teorisidir.
Aynı amaç doğrultusunda geliştirilmiş ve konuyu ayrıntılı bir şekilde inceleyen bir
başka teorik yaklaşım ise “Elit Teorisi”dir. Kendi içinde 4 ayrı kola ayrılan elit te-
orisi, toplumdaki elit-halk farklılaşmasını analiz ederken “iktidar” ve “etki” olgula-
rından hareket eder. Bu çalışmada, iktidar ya da güç konusunda bu güne değin or-
taya konmuş temel teorik yaklaşımlardan biri olan, fakat Türk okuyucular tarafın-
dan ayrıntısı fazla bilinmeyen elit teorisi üzerinde duruldu. Elit teorisinin temel
açılımları ile birlikte ayrıntılı olarak incelenmesindeki asıl amaç, bu durumun altın-
da yatan nedenleri araştırıp ortaya koymak ve elit teorisini gerçek boyutları ile
sosyal bilimcilerin dikkatine sunmaktır. Bu konuda, çağdaş batılı sosyal bilimcile-
rin, özellikle de Eva Etzioni (1993, 1997) ve John Scott (1995, 1991)’un çalışmala-
rı oldukça aydınlatıcı niteliktedir.
Anahtar Sözcükler: İktidar, Elit, Elit Teorisi, Plüralist Elit Teorisi, Elitist Elit
Teorisi, Demokratik Elit Teorisi, Sınıf Teorisi.
1. Giriş
Eşitsizlik, kapitalist toplumların başta gelen ortak özelliklerindendir. Toplumların
sosyo-politik yapılarını anlayıp açıklamayı hedefleyen sosyal bilimciler öncelikle,
temelini “eşitsizlik” kriterinden alan “iktidar yapısı” ve “güç ilişkilerini” inceler.
Hemen her toplumda var ola gelen bu eşitsizlikler uzmanlık bilgisi gerektirmeksi-
zin, herkes tarafından kolaylıkla gözlemlenebilir. Örneğin bazı kişilerin ya da top-
lumsal grupların, toplumdaki öteki kişi ya da gruplara oranla çok daha fazla paraya
ve prestije sahip olduğu herkesçe bilinir. Yine bu ayrıcalıklı kişi ya da grupların,
(*)
Yrd. Doç. Dr. A. Arslan Gaziosmanpaşa Üniversitesi Sosyoloji Bölümünde öğretim üyesidir.
116 D. Ali Arslan
toplumdaki karar verme mekanizmaları ve karar alma süreci üzerinde çok daha et-
kin ve yetkin olduğu ortada bir gerçektir. Sosyal bilimlerin bir çok disiplini, uzun
yıllardan beridir, bu toplumsal realiteyle ilgilenmiş ve bir çok bilim adamı bu olgu
ve arkasında yatan etkenleri ortaya koymaya çalışmıştır.
Bütün bu çalışmaların sonucunda da bir çok teori geliştirilmiştir. Bunlardan bir
tanesi de elit teorisidir. Toplumların “iktidar yapısı” ve toplumdaki “güç ilişkileri-
ni” anlayıp açıklamayı hedefleyen “Elit Teorisi”, toplumdaki elit-halk farklılaşma-
sını analiz ederken “iktidar” ve “etki” olgularından hareket eder. Kendi içinde 4 alt
kola ayrılır: Çoğulcu (Pluralist) Elit Anlayışı, Elitist (Seçkinci) Elit Anlayışı, De-
mokratik Elit Teorileri ve Demo-Elit Yaklaşım (Demokratik elit teorisinin bir açı-
lımı olarak da kabul edilebilir).
Bunların yanı sıra, bilimsel alanda kullanım yaygınlığı kazanamamış bazı öteki
teoriler de vardır: Korporatizm, devlet merkezci görüş ve Marksizm kökenli teori-
ler ... gibi. Öz olarak elit teorisi toplumu, “azlar” ve “çoklar” olarak iki kategoriye
ayırır. Az’lar toplumdaki erk’in sahibidirler ve çoklar’ı yönetirler. Yöneten top-
lumsal erk, az’ların tekelindedir ve hayati toplumsal kararlar bu azınlık grup tara-
fından verilir. Erki tekelinde tutan azlar “elit”, rolleri ve rotaları genellikle azlarca
belirlenen çoklar ise “halk” olarak adlandırılır. Çokluk ya da halk, göreceli olarak
güç bakımından zayıf veya tamamen güçsüzdür. Seçme şansları sınırlı olan çoklu-
ğun, azlar’ın kararlarını kabul etmekten başka çareleri yok gibidir. Şimdi elit teori-
sinin ana kollarına genel hatlarıyla kısaca bir göz atalım.
2. Pluralist (Çoğulcu) Elit Teorisi
1950 ve 1960’lı yıllarda oldukça büyük üne sahip olan plüralist teori, kökenini li-
beral düşünceden alır. Ana düşüncesi, toplumdaki baskı gruplarının çokluğu olan
plüralist teoriye Dahl, Lindblom, Riesman, Galbraith gibi düşünürlerce popülerlik
kazandırılmıştır. 1970 ve 1980’lerde ise Truman, Bealey, Polsby ve Sartori tarafın-
dan daha sofistike hale getirilmiştir.
Bu teoriye göre toplumsal ve siyasi güç, bu çok sayıdaki grup arasında dağılmış,
paylaşılmıştır. Bütün bu grupların, karar verme süreci üzerinde az ya da çok bir et-
kisi vardır. Karar verici konumdaki hükümetin gücü, öteki elit grupları tarafından
(ekonomik elitler, bürokratik elitler, beyaz yakalı elitler, sendika elitleri, muhale-
fetteki siyasi elitler) sınırlandırılmıştır. Plüralistler, elitistlerin “halkın fikirleri,
yönetici grup tarafından kontrol edilip, yönlendirilebilir” tezinin tersine, “yö-
neticilerin gücü, öteki elit grupları ve halk tarafından sınırlandırılıp, kontrol
edilebilir” görüşünü savunurlar.
Plüralist teori, gücün başka güçlerce kontrol edilip karşı dengelemede tutulma-
Eşitsizliğin Teorik Temelleri: Elit Teorisi 117
sını özenle vurgular fakat, elitler ve anahtar elitleri (key elites) birbirinden ayırmaz.
Oysa, iktidar yapısı içinde, bazı elit grupları öteki elit gruplarına göre daha güçlü-
dür. Elitlerin eliti olarak görülen bu elit grupları “iktidar seçkinleri” olarak da ad-
landırılır. Anahtar elitler, niteliksel ve niceliksel açıdan zaman ve mekan boyutuna
göre değişiklik gösterebilir. Belli bir zamanda, belli bir toplumda, belirli elit grup-
ları anahtar elit konumunda bulunurken; bir başka zamanda, bir başka toplumda,
daha farklı elit grupları anahtar elit konumunda olabilir. Hatta aynı toplumda, farklı
zaman süreçlerinde, farklı elit grupları anahtar elit konumunda da olabilir.
Plüralizm’in, yeni versiyonlarından olan neo-Plüralizm, yukarıdaki konuya kıs-
men de olsa açıklık getirmeye çalışır. Sonradan neo-plüralist çizgiyi benimseyen
Dahl ve Lindblom ekonomik elitlere özel bir ayrıcalık tanır. Onlara göre, ekonomi
elitleri öteki elit gruplarından çok daha güçlüdürler. Bu elit grubu politikada ve po-
litik-ekonominin kontrolünde çok önemli rol oynarlar. Plüralistler hükümetin çok
sayıda elit grubu tarafından karşı dengelemede tutulduğunu savunurken, yeni plü-
ralistler bu dengelemenin daha çok ekonomi elitleri (iş dünyası) tarafından gerçek-
leştirildiğini belirtirler.
Plüralizm’i Marksizm’e yaklaştırmaya çalışan neo-plüralistlerden Dahl (1961,
1959 ve 1958)’a göre, temel politikalar ile toplumun tamamını derinden etkileyen
ekonomik ve sosyal kararlar genellikle belli bir azınlık grubu tarafından şekillendi-
rilir. Schattschneider bu durumu, geniş halk kitlelerinin çoğunlukla siyasi açıdan
pasif, dağınık ve organize olmamış durumda bulunmasına bağlar (Bachrach, 1967:
7). Dahl ayrıca, “özerklik (bağımsızlık)” (autonomy) konusuna da değinir. Ne var
ki, O’nun özerklik konusuna yaklaşımı demokratik elit teorisinden çok farklıdır:
Demokratik elit teorisinde ağırlıklı olarak elitlerin ya da elit gruplarının özerkliği
vurgulanırken, Dahl özellikle organizasyonların özerkliğini vurgular.
Kısaca değerlendirilecek olursa plüralist teori, elitlerin özerkliği, elitlerin işbir-
liği, anahtar elitler gibi bazı temel konulara pek değinmez. Plüralistlerin üzerinde
yoğunlaştıkları eşitlik, gücün dağılımı ve çok sayıda güç merkezlerince paylaşıl-
ması, karar verme sürecinde halkın ağırlıklı rol oynaması ve aktif katılımı gibi ko-
nular, kabul edilir ve kuşkusuz istendik olgulardır. Fakat onların bu konularda or-
taya koydukları düşünceler oldukça idealistçedir ve varolan sosyal realiteleri kav-
rayıp kucaklamaktan uzaktır. Freeman’in de belirttiği gibi (Presthus, 1974: 45),
Plüralizm gerçeklik olmaktan öte, bir mitolojidir.
3. Elitist (Seçkinci) Elit Teorisi
Elitist elit teorisinin kökenleri, bu alanda klasikleşmiş elit teorisyenlerinden Pareto,
Michels ve Mosca’ya kadar uzanır. Moyser (1987: 5), ilk elitist düşünür olarak
Dostları ilə paylaş: |