14- Öğrencilerin
dikkatini sağlamak
15 - Düşünmeye özel bir yön vermek.
24
SOKRATES YÖNTEMİ
Buldurma yöntemini iyi anlayabilmek için Sokrates yöntemini bilmek de yarar vardır.
Bu sebeple önce Sokrates tanıtılarak yöntemi açıklanacaktır.
Sokrates (Sokrat) Kimdir?
Felsefe tarihinin ünlü düşünürü Sokrates M.Ö. 470 veya 469 yılında Atina'da doğdu.
399'da öldürüldü.
25
Sokrates için her şey insandan ibarettir. Bu sebeple hayatını, insanları ve kendini
incelemekle geçirmiştir. Yetiştiği dönemde, Atina her bakımdan alçalmıştır. Çevreden buraya
gelen halk (köylüler) çalışmanın adiliğini, zevk ve sefaletin lezzetini öğreniyorlardı. Sokrates,
hayatı boyunca bu kötülüklerle mücadele etmiş bilge bir kişidir. Yalnız O, kendisinde hiç bir
çeşit bilgelik hissetmiyordu. Sürekli olarak kendi bilgisizliğini, hiçbir şey bilmediğini
söylüyordu.
26
Siyasî hayatın entrikalarını bilmeyen Sokrates'in hayatında, ne okulu ne de kitabı
vardır. Nerede bir kalabalık görürse oraya sokulur, konuşmaya başlardı. Onu daima zeki ve
meraklı gençler kuşatır, O da büyük bir şevk ve heyecanla onlara yeni bilgiler öğretmeye
çalışırdı.
Sokrates kendisi hiçbir şey yazmadığı için O'nun fikirlerini öğrencileri Eflatun 'un
Diyaloglar'ı ile Xenophon'un "Sokrates'ten Anılar" isimli eserinden öğreniyoruz.
27
Sokrates’in Düşünceleri
Sokrates bilginin insanda doğuştan olduğunu, öğretmenin görevinin, öğrencide
esasen var olan bilgileri hatırlatmaktan ibaret olduğunu kabul ediyordu.
28
O, hem sofistler
tarafından tamamen yıkılmış olan bilimi, bozulmuş olan din ve ahlakı kurtarmak istiyordu.
Bunun için, ilmî, dinî ve ahlakî şüpheciliğe neden olan engelleri yıkmak ve yerine sağlam bir
yöntem koymak gerekiyordu. Delphe tapınağının kapısının üzerinde yazılı olan, "Kendini
bil!" vecizesi O'nun hem yöntemine, hem de felsefesine temel olmuştur. Kendini bilmek, belli
bir bilimin konusu değil, tüm bir bilimdir, bilimin kendisidir. Kendini bilen insan, yalnız
gerçeği bulmaya yarayan mantık kurallarını keşfetmekle kalmaz, aynı zamanda ahlakî gidiş
kurallarını, yani, iyi ve kötüyü de elde eder. Kendini bilmek demek aynı zamanda, insanın
kendi bilgisizliğini anlaması, sonra ruhta gerçeği meydana getirebilecek ve gerçeğin
kurallarını yerine getirebilecek bir çalışmaya girmek demektir.
29
Sofistler, bilgide öznenin (suje) rolünü görmüşler, fakat bu noktada şüpheye
düşmüşlerdi. Onların bu göreli tavırları ortalığı kargaşaya dönüştürmüş, bilgiye güven
kalmamıştı. Sokrates, Sofistlerin insanın kendisini araştırması, kendi üzerinde düşünmesi
yolundaki çabalarına katılmış, fakat sana bana göre değişmeyen, herkes için geçerli olan
değerleri çıkarmak ve temellendirmek için uğraşmıştır.
30
24
Michel Minder, Didactique Fonctionnelle, Objectifs, Strategies, Evaluatation Education (Bruxelles 1991)
s. 122-123.
25
Selahattin Hilav, 100 Soruda Felsefe El Kitabı (İst. 1981) s. 38.
26
Eflatun'un bütün diyaloglarında bu sözler bulunabilir, örneğin, Menon s. 162.
27
Macit Gökberk, Felsefe Tarihi (İst. 1988) s. 48.
28
Platon, Diyaloglar 1 Menon s. 170.
29
Sena, Filozoflar c.4, s. 266.
30
Birand, İlk Çağ Felsefesi s. 36; Gökberk, Felsefe s. 50.
Sokrates herhangi bir konuda tartışmaya, konuşmaya başladığı zaman önce o
konudaki temel kavramları araştırmaya ve tanımlamaya çalışıyordu.
31
Doğurtma (maieutique)
yöntemiyle tikelden tümele, özelden genele, kolaydan zora, olaydan sonuca giderek gerçeği
öğrenmeye çalışıyordu. O'nun kullandığı bu yöntem tümevarım yöntemidir.
Ahlak Felsefesi: Sofistlerin şüpheciliği bilimi yıktığı gibi, ahlakı da yıkmıştı.
Sokrates bununla mücadeleye başlamış ve bilimle ahlakı birleştirmiştir. Ona göre hayır (iyi)
erdem bir bilimdir ve öğretilebilir. Böylece ahlak ve fazilet aynı zamanda bir eğitim ve
öğretim konusu haline gelmiştir.
32
Erdemin bir bilgi olması düşüncesi; iyi yapabilmek için, iyi düşünmek gerektir, gibi
basit bir sonucu çıkarmaz, düşünce ile eylem arasında tam bir uyum olduğu sonucunu getirir.
Erdemli kimse, böylece mutlu da olacaktır. Böylece O, Yunan ahlak felsefesinin başlıca
sorusu olan "mutluluk nedir?" sorusuna da açıklık getirmektedir.
33
Tanrı Anlayışı: Sofistler hemen her gerçeği inkar etmişler, iyi ile kötünün farkı
olmadığını savunmuşlar, dinî ve ahlakî değerleri yıkmaya çalışmışlardı. Sokrates, din ve
ahlakı Sofistlere karşı savunmuştur. Kendisi ikinci dereceden tanrılara inanmış görünmesine
rağmen tek tanrıcıdır. Ona göre bedende egemen olan zihni, nasıl göremiyor, onun varlığını
eserlerinden anlıyorsak, görülmeyen Yüce Tanrıyı da eserlerinden keşfedebiliriz.
34
Sokrates ruhun ölmezliğine inanır. Eflatun'un çeşitli Diyaloglarında "Hades"
(ahiret)den de bahseden Sokrates, insanların arınması ve iyi davranışlarda bulunması
gerektiğini, aksi halde azap çekeceğini anlatır.
35
Sokrates’in doğurtma yöntemi
Sokrates bilginin insanda doğuştan olduğunu, bunların hatırlanmasıyla bilginin elde
edileceğini söylüyordu. Bu doğuştan olan bilgiyi ortaya çıkarabilmek için özel bir çalışma
gerekir ki, bu Sokrates’in yöntemini oluşturur. Onun yöntemi iki bölümden meydana
gelmektedir. 1- İronie (alay) 2- Maieutique (doğurtma).
1- Alay (ironie) bölümü: Sokrates karşısındaki insanların yanlışlarını düzeltmek ve
arkasından doğruları göstermek istiyordu. Bunun için de karşılıklı konuşma diyalog yolunu
seçmişti. Karşılıklı konuşma esnasında karşısındakine "hiç bir şey bilmediğini" söylüyor ve
onun fikirlerini söylettiriyordu. Daha sonra bu düşüncelerin yanlışlarını ortaya koyuyordu.
Karşısındakinin yanlışlarını bir bir açıklıyor onunla adeta alay ediyordu. Bu sebeple onun bu
ünlü "alaycılığı" yönteminin olumsuz yıkıcı yanı kabul edilmiştir.
2- Doğurtma; maieutique (Fr.), maieutic (İng.), maieutik (Alm.), tevlid (Arapça),
istiladiye(Osm.): Bu aşamada karşısındakinin sağlam zannettiği bilgilerini sarstığını görünce
Sokrates soru-cevap tekniği ile konuşmaya devam ederek doğruları kendisine bulduruyordu.
36
Yani, konuştuğu kimsede doğruyu meydana çıkarmağa girişiyor, onun zihninde saklı
olan bilgileri doğurtmaya uğraşıyordu. Bu sanatına da, annesinin ebeliğine benzeterek
maieutique (doğurtma, doğurtuculuk, doğum yardımcılığı, ebelik) adını veriyordu.
37
31
Bu konuda şu örneklere bakılabilir. Platon, Devlet, Çev: S. Eyüboğlu ve M.A. Cimcoz (İst. 1962) s. 20 vd.;
Menon s. 152; Gorgias s. 40 vd.
32
Eflatun, Menon s. 172 vd.; Hıfzurrahman Raşit Öymen, Eğitim Tarihi I. (Ank. 1969) s. 28; Orhan Hançer-
lioğlu,
Düşünce Tarihi (İst. 1974) s. 77; Sabri Büyükdüvenci,
Eğitim Felsefesi (Yazılar) (Ank. 1987) s. 56.
33
Birand, İlk Çağ s. 37.
34
Sena, Filozoflar c. 4 s. 271-274.
35
Eflatun, Phaidon s. 27 vd. Phaidon diyalogu baştan sona ruhun ölmezliğini anlatır. Eflatun, Menon, s. 163.
36
S. P. Little, "Maieutic" Harper's Encycolopedia of Religious Education (Newyork 1990) s.605-606.
37
Eflatun, Theaitetos, s. 189.