7
...
önemli bir nokta, bir kültür bütününün, bir kere ortaya ç kt ktan sonra, de i en
artlar dolay s yla toplumun, ihtiyaçlar de i ti i zaman bile kendini devam ettirmeye
e ilimli olmas d r.
Toplumun kültür kat ndaki yap tlar n n, bir kere olu tuktan sonra yap lar n zor
kaybetmelerine bunlar n "özerkli i" diyoruz. Kültür yap tlar bir dereceye kadar özerk
yap tlard r.
Fonksiyonalizm, daha önce üzerinde durdu umuz Durkheim ve Radcliffe-Brown gibi
kimselerin ba l olduklar , toplum içindeki süreçlerin bir fonksiyon gördükleri ve bundan
dolay devam edebildiklerini belirten okuldur. bu yakla ma göre, toplumun içinde bir
yap sal unsur varsa, bir fonksiyon da görmektedir. Toplum bu yap n n ihtiyac n
duydu u için o oradad r. Bir yap n n neden"ini ara t r rken en verimli yol, bu yap n n
toplumun devam bak m ndan ne gibi faydalar sa lad n ara t rmakt r.
Geertz'e göre öyle bir hataya dü mektedirler: Yap ve kültür aras nda bire bir ili ki
tasavvur ettikleri için ya y ap y kültürün davran sal bir ekli ya da kültürü yap n n bir
yans mas olarak görmektedirler.
Oysa
"Kültür ve sosyal sistem kavramlar n ay rt edebilmenin en verimli yollar ndan biri, ilkini
sosyal ili kileri etkileyen düzenli bir anlam ve semboller sistemi olarak ele almak,
ikincisini ise sosyal ili kilerin kendine özgü düzeni olarak tan mlamakt r. Birinci düzeyde,
ki ilerin çevrelerini tan mlamalar na, hislerini ifade etmelerine ve karar vermelerine
yard mc olan bir inanç, sembol v e de erler yap s vard r. Di er düzeyde ise, kal c
eylemlerine sosyal yap ad verdi imiz bir kar l kl etkile im süreci vard r. Kültür,
ki ilerin ya ant lar n de erlendirmelerine yard m eder ve hareketlerinde yol gösteren
anlamlar n tümüdür, sosyal yap ise bu hareketlerin ald ekil, halen varolan sosyal
ili kiler a d r.
Santri - Abangan ikili ine benzer bir hadiseyi Türkiye'de de görece iz: Okumu lar-
cahiller ikili i eklinde görülen bu bölünme, kültür kal plar n n özerkli i dolay s yla
Türkiye'de yap unsurlar ndan ba ms z olarak, özerk bir boyut eklinde etkisini
gösterebilmi tir. Spiro'ya göre be ensek de be enmesek de, toplumumuzun de erlerini
yerle tiren mekanizma udur: Çocuk, ana ve babas taraf ndan, en küçük ya ndan
itibaren "iyi" hareketleri için mükafatland r l r, "kötü" hareketleri için cezaland r l r.
Çocuk ancak "iyi" hareketler yaparak dikkat çekebilece ini, sevgi ve efkat görece ini
ö renir. Büyüdükçe, "iyi" hareke tlerinin ayn zamanda ahlaka uygun, do ru, yap lmas
gereken hareketler oldu u kan s na var r. K saca çocuk, anas ve babas yla
özde le tirme (identification) kanal yla bir süperego kurmaya ba lar, ailesinin "do ru"
buldu u de erleri kapar. Toplumun "norm"u ki inin "de er"i haline gelir. O da
çocuklar na ayn bilgileri aktaracakt r.
Böylece, de erlerin aktar l , Freud'un daha önce ahsiyet katlar n n olu mas
hakk ndaki teorisiyle kenetleniyor.
8
Freud'un ahsiyet evrimi teorisi, bilindi i gibi üç ahsiyet kat n n te ekkülünü ön görür.
Bunlardan birincisi "id", ekillenmemi arzular kat , ahsiyetin alt kat nda yatar,
temelini te kil eder. ahsiyetin ikinci kat ki inin bir ki i oldu unun fark na varmas d r.
Buna ego kat diyoruz. Nihayet, ki inin çevresinden ald telkinlerle toplum normlar n
kabul eder hale gelmesi, "vicdan n n belirmesi, süper-ego'nun te ekkülü olarak
tan mlan r.
...belirli bir kültüre uygun olarak hareket eden ki ilerin tamamen ayn hareketlerde
bulunmad klar ortaya ç kt .
...bir kültürün içinde bulunan her aile o kültürün bütün niteliklerini kendisinde
toplayamaz. Aile, kültürün ailece seçilmi baz özelliklerinin aktar lmas n sa layan bir
süzgeç gibi çal r.
...bütün aileler çocuklar na ayn eyi ö retseler bile bu ö retilenler ö renme seviyesine
göre ekillenecek, ö retilenler seçmeye tabi tutulacakt r.
Bir kimse, kar l kl etkile imde yaln z kendi ailesiyle de il, ba ka ailelerle ve ba ka
ö renme kaynaklar yla kar la r. Ki i bunlar kullanarak kendine genel kültürü bazen
a an bir kültür de yaratabilir. Bütün bunlardan da görülüyor ki, kül tür tevarüsü
mekanizmas yla ahsiyet te ekkülü mekanizmas asl nda ayn mekanizmad r.
Bir yap de i ikli i s ras nda, eski kültürün üzerinde etkili oldu u aileler, çocuklar na
verecekleri de erleri de i tirinceye kadar, eski kültürel kal p eklini muhafaza edecektir.
Kültür, yap dan özerk olarak kendi benli ini devam ettirecektir.
...din, ailelerin çocuklar na anlatt klar dindir. Bilhassa alt tabakada bunun "resmi"
slamiyet ten ayr ld , Türkiye'de 13. yüzy ldan beri bilinen bir gerçektir.
Kültür sistemi özerk bir varl k olarak çal abildi ine göre, kültür sisteminin bir alt dal
olan din sisteminin de nas l özerk bir varl
olabilece ini anlayabiliriz.
... üzerinde durmam z gereken bir konu, dinin t pk daha önce ideolojilerde oldu unu
gördü ümüz gibi, fonksiyonunu üç planda gördü üdür. Bunlardan birincisi, ki isel
pland r. Ki i kat nda dind kültürü tamamen izah edemeyece i bir olaylar tortusu
oldu una göre ki i, bunlar için bir ba ka türden izah arayacakt r. Kendisini izah
aramaya sevk eden güdü ise;
1) Çocukluktan kalma, dünya kar s ndaki zaaf duygusunun bertaraf edilmesi
zorunlulu u
2) Genel bir "anlama" sistemini herhangi bir kö esini bo b rakmamak, dünyada
kar la t bütün olaylar anlatabilecek bili sel (cognitive) bir sisteme sahip
olmak istemesidir.
Dinin ikinci fonksiyonu kültür kat ndad r. Din, insanlara çevrelerindeki dünyay özel
"gözlük"lerle görmeyi sa layacak kavramsal görü imkanlar n sa lar. Din bir semboller
kümesidir. Nihayet din, Durkheim' n pe inden gidilirse, toplumsal yap unsurlar n n
sabit kalmas fonksiyonunu görmektedir. Bunlar n aras nda atalara tapman n toplumun
ihtiyarlar n n yerini muhafaza etmek gayesini güttü ü, ikrar verdirme (initiation)